1960´lı yılların başında İsrailli uzmanlardan oluşan bir heyet, depremin yıktığı bir bölgenin tekrar inşa edilebilmesi için acele olarak İran´a gönderilmişti.
‘İran’ın Organizasyonu Planı’nın lideri olan Safi Asfia, ülkenin ilk nükleer tasarılarının sorumluluğunu da yüklenmişti. Halk arasında İran’ın nükleer programının babası olarak bilinen Akbar Etemad, 1965’te bu programı hemen başlatmak için Şah’ın kapısını çalarak kutsamasını istedi. 23 yaşında Asfia, Tahran Üniversitesinin en genç profesörü olmuştu; hem matematik, hem jeoloji dersi veriyordu. Organizasyon Planı’nın başkanı olarak sorumlulukları çok fazlaydı. Çünkü İran’ın tüm gelişme projelerini denetimiyle görevlendirilmişti. Bu yetenekleri çerçevesinde Etemad, TAHAL (Water Planing) Ltd. ile bir anlaşma imzaladı. Tahal, 20. yüzyılın en iddialı, su temini ve sulama sistemlerinde birçok proje gerçekleştirmiş bir İsrail devlet şirketiydi.
Şiddetli deprem
Eylül 1962’de İran’ın kuzeybatısında Ghazvin bölgesinde şiddetli bir deprem gerçekleşti. Yüzlerce köy büyük zarar gördü, bazıları yok oldu. Binlerce insan öldü ve yaralandı, on binlercesi evsiz kaldı. Derhal yerel kurtarma çalışmaları başladı, Tahran’dan ve yurtdışından yardım geldi.
Birkaç ay sonra Asfia’nın Plan Organizasyonu, TAHAL ile tüm bölgenin tekrar inşası ve stratejik planlaması için temas kurdu. Bu çalışma, tüm İran’ın planlama ve modernleştirme çabaları için bir model görevi yapacaktı. İran Plan Organizasyonu ve TAHAL tarafından resmi bir rapor oluşturuldu; İran kısmı samimi ilişkiyi açıklıyordu ki bu günümüzde ulaşılamayacak bir gerçek gibi görünmektedir.
Safi Asfia
Anlaşmanın belgeleri
Kudüs’teki The National Library of Israel’de bu ender belgenin bir kopyası yer alıyor: Belge, iki ciltten oluşmaktaydı, İngilizce ve Farsça yazılmış olup, ‘Ghazvin Area Development Project Reconnaisance Report’ adını taşıyordu. Bu raporda; İsrailli ekibin lideri Arie ‘Lova’ Eliav’ın Safi Asfia’ya göndermiş olduğu resmî mektup, geniş çapta araştırma veri tabanı, ayrıntılı resimler ve Ghazvin Bölgesi’nin gelişmesi için altı yıllık bir plan bulunmaktaydı...
Rapora göre, başlangıçtaki yenilenme aşamasının bir bölümü olarak, “İsrail hükümeti, İran Ziraat Bakanlığı yetkisi altında çalışmaları kaydıyla, tamamen yıkılmış Khuznin kasabasını planlayan ve tekrar inşa eden bir mimar ve teknisyenler takımı gönderdi.” Bu ve daha evvel hesaba alınmamış projeler ilerlerken, “İran hükümeti, ağır şekilde tahrip olmuş Ghazvin’in yeniden planlamanın konusu olmasına karar verdi; bunun amacı, yörenin üretim seviyesini ve orada yaşayanların yaşam standartlarını yükseltmekti.
Projeye başlandı
6 Ocak 1963’te Safi Asfia, TAHAL temsilcileriyle Tahran’da bir anlaşma imzaladı. Günler içerisinde, TAHAL takımı İran’da araziye intikal etmişti bile… Eliav tarafından yönetilen bu takımda Ephraim Shilo adındaki bir ziraatçı ve dindar bir aktivistin yanı sıra, önde gelen akademisyen ve pratisyenler de bulunmaktaydı. TAHAL, İran yönetimi ve diğer uluslararası yardım işçileri ile Birleşmiş Milletler denetiminde gönderilmiş elemanlarla sıkı iş birliğinde bulundu. İsrailli gruba başlıca dört hedef tayin edildi:
1) Gelişmenin en iyi şekilde planlanabilmesi için Ghazvin alanının genel bir araştırma yapmak,
2) Tüm deprem bölgesi için yeni köyleri dâhil eden ve altı yıllık bir süreçte başlayacak inşaatların ayrıntılı planlarını da kapsayacak bir proje hazırlamak,
3) Yeni tohumlamaları tanıtmak ve halka gelişmiş yeni ziraî uygulamaları öğretecek sunumlar tanzim etmek,
4) İranlı mühendisleri eğitmek – bu madde, İran-İsrail kontratına göre en önemli ifadelerinden birisiydi.
Özellikle geçmişe bakıldığında, İranlı mühendislerin, İsrailli uzmanlar tarafından eğitilmesi hususunda yüksek seviyedeki bir İranlı resmî makamının onay vermesi her bakımdan dikkat çekicidir. Tarihsel açıdan bakıldığında, iş birliği çok normaldi. İsrail’in Şah rejimi ile de oldukça yakın bir ilişkisi bulunmaktaydı. Bununla birlikte, diğer bir planlama raporunda yer alan İsrail-İran iş birliğinin ve dostluğunun kısa ayrıntıları, özellikle günümüzün jeo-politik atmosferi nazar-ı dikkate alındığında, gerçekten çok dikkat çekicidir.
Birlikte çalışmak dostluk ilişkilerini kuvvetlendirdi
İsrailli grup Ghazvin’de kaldıkları ve tüm etkinlikleri oraya bağlı olduğundan, eğitim gören İranlı personelin de Ghazvin’de onlarla beraber yaşaması ve çalışması çok doğaldı…
Beraberce çalışmanın ve yaşamanın neticesinde İranlılar ve İsrailliler arasında gelişen yakın dostluk ilişkilerini saptamak memnuniyet vericiydi; müşterek seyahatler, iş hakkındaki tartışmalar ve müşterek bir proje üzerinde çalışan, eğitim gören elemanların ve çalışanların arasında filizlenen karşılıklı takdir edilme tarzı, bu saptamayı onaylıyordu.
1963 ilkbaharında, bu çalışmaya dâhil olan İran Özerk Sulama Şirketi’nin (Bongah Abiari) talebi üzerine, İsrailli grup, Tahran Üniversitesinden seçilmiş öğrencilere özel bir jeoloji kursu vermeyi önerdi. Onlarca İsrailli ve İranlı; beraberce yaşadı, çalıştı, öğrenim gördü ve hatta yürüyüşlere katıldılar.
Raporda temel saygı tabirlerinin ötesinde samimi kelimeler de yer almaktadır: “Şunun vurgulanması arzu edilmektedir: Her ne kadar İsrailli mühendisler İranlı meslektaşlarına bilgi aktarma çabasında olmuşlarsa da, onlar da İranlılardan çok şey öğrenmiş ve çok destek görmüşlerdir. Onların hem sahada, hem ofiste sergiledikleri gönülden çalışma olmasaydı; İsrailli grupların elde etmiş oldukları sonuçlara ulaşamayacakları şüphe götürmez…”
Rapordaki listede, İranlı mühendislerin tümü (Halil Hamenei dahil), yüksek dereceli İsrailli, İranlı ve uluslararası görevliler bulunmaktaydı. Sıcak İsrail-İran münasebetleri ve başka planlama ve geliştirme işbirlikleri, 1979 Devrimi’ne dek süregeldi.
Safi Asfia, yeni rejim tarafından tutuklandı ve beş yıl hapiste tutuldu. Hapisteyken tutuklulara Fransızca öğretti; İtalyanca, moleküler biyoloji ve bilgisayar bilimi çalıştı, saatler ve elektronik üzerinde uğraştı. Bir rivayete göre, iyi görmemeye başlayan Asfia, sorgulama esnasında bozulan ve bir yargıca ait bir kayıt cihazını onarmak için yardım bile teklif etti. Asfia, 2008’deki ölümüne dek İran’da yaşadı.
1960’ta Fas’ta buna benzer bir İsrail misyonunu yönetmiş olan Arie Eliav ise, 1972’de benzer bir faaliyeti daha yönetti. Eliav, on yıllarca İsrail’e göçü teşvik etti, Filistinliler ile barış anlaşması yapılabilmesi ve Negev’e yerleşimcilerin konuşlandırılması için önayak oldu. Eliav, Knesset’te üç dönem hizmet verdi, İsrail İşçi Partisi’nin başkanı olarak görev yaptı ve bir kez de başkan adayı oldu. Eliav, 1988’de İsrail toplumuna yaşam boyu katkıları nedeniyle İsrail Ödülü’nü almaya hak kazandı. Eliav, Safia Asfia’dan iki yıl sonra Tel Aviv’de 2010’da vefat etti.
Ghazvin depreminden yaklaşık 55 yıl sonra, 2017 sonbaharında, İran kuvvetli bir deprem ile tekrar sarsıldı; sarsıntılar, Tel Aviv ve Hayfa’da bile hissedildi. İsrail hükümeti insani yardım teklif ettiyse de, İran tarafından reddedildi... 1
İran-İsrail ilişkileri
İran-İsrail ilişkileri dört ana bölüme ayrılabilir: 1947–53 arası dönem; Pehlevî Hanedanı döneminde dostluk dönemi; 1979’da İran İslam Devrimi’nden 1990’a kadar süren kötüleşme dönemi ve son olarak Körfez Savaşı sonundan beri düşmanlık dönemi. 1947’de İran, Birleşmiş Milletler Filistin Paylaşım Planı’na karşı oy kullanan 13 ülke arasındaydı. İki yıl sonra İran, İsrail'in Birleşmiş Milletlere kabul edilmesine karşı oy kullandı. Yine de İran, İsrail’i Türkiye’den sonra, egemen bir devlet olarak tanıyan ikinci Müslüman ülke oldu. 1953’teki Batı yanlısı Muhammed Rıza Pehlevi’yi yeniden iktidara getiren darbeden sonra, iki ülke arasındaki ilişkiler önemli ölçüde gelişti.
1979’da İslam Devriminden sonra İran, İsrail ile bütün diplomatik ve ticari ilişkilerini kopardı ve İran hükümeti İsrail’in bir devlet olarak meşruluğunu kabul etmedi. 1990’ların başında Irak ordusunun Çöl Fırtınası savaşındaki yenilgisinden sonra göreceli olarak Ortadoğu’daki gücü artan İran’ın İsrail’e tutumu, soğuk barıştan düşmanlığa dönüştü. Yitzhak Rabin’in İran’a karşı daha saldırgan bir politika benimsemesiyle, iki ülke arasındaki çatışma daha tırmandı. Hâlbuki İsrail, Pehlevî Hanedanlığı döneminde İran’ın silahlandırılmasında bile rol almış ve çeşitli füze projeleri görüşülmüştü2.
1990–2010 Vekâlet Savaşları, 2020-2025 doğrudan askeri çatışmaların başladığı dönem oldu. Nisan 2024’te İsrail’in Şam’daki İran konsolosluğuna düzenlediği saldırıya karşılık İran, İsrail'e 300’den fazla drone ve füze fırlattı.
Haziran 2025’te İsrail, ‘Yükselen Aslan Operasyonu’ kapsamında İran’ın nükleer tesislerini, füze altyapısını ve Devrim Muhafızlarının üst düzey komutanlarını hedef aldı, (İran’ın mukabil füze hücumunda İsrail’deki konutlarda ciddi hasarlar meydana geldi.) İran’ın da bu operasyonda askeri gücünde önemli kayıplar gerçekleşti. Hâlen iki ülke arasındaki gerginlik devam etmektedir3.
----
1 “When the Head of Iran’s Nuclear Program Turned to the Israelis for Help”, National Library of Israel, Zack Rotbart, 29.10.’18
2 Wikipedia, https//tr wikipedia.org, "İran-İsrail İlişkileri"
3 ChatGPT alıntılarına istinaden.