Karnaval tadında bir kalem Ester Almelek

Neşe BİNARK Perspektif
2 Temmuz 2025 Çarşamba

“Daima güzel sergilere yer veren bu müzeyi ziyaret etmeyi çok severim. Odalarda dolaşırken çalkantılı bir hayat yaşamış ev sahibesinin hayali size eşlik eder sanki. Yalnız onun değil o devrin ünlü ressam ve heykeltraşlarının hayalleri de. Davetlerde bırakılan küçük belirli belirsiz notlar, bir eldivenin üzerine yazılmış birkaç güzel söz, sizi bir hayal dünyasına sürükler”. Bu Şehri Seviyorum, İstanbul, Viyana, Venedik, Paris / Ester Almelek / sf 95

Kendinizce sevdiğiniz bir şehri hangi kriterlerinize göre sahipleniyorsunuz? Romanlardaki aşkları okurken pitoresk bir pencere açıyor musunuz? “Bir daha asla!” diyeceğiniz geçmişin hayaletlerinin kovaladığı sinsi bir acınız var mı? Fonda Vivaldi İlkbahar’ının ezgileriyle bulutlara yükseleceğiniz, havai fişekten cümleleriyle yıldız tozlarını üzerinize saçan, karnaval tadında bir kalemle tanıştırıyorum sizleri, Ester Almelek. Yaşam coşkusu, sanat, edebiyat, seyahat ve aşkın hazlarıyla bezeli insanın insana iyi geldiği cümlelerini yüreklere sevgiyle akıtan yazarın tüm kitaplarını peş peşe okuduğum için sevinç ve onur duyuyorum. İşbu Bibliobibuli yazısıyla, değerli yazar Ester Almelek’in kaleminden dökülenlerin bende bıraktığı izleri kitap kitap ayırıp aktarıyorum. Ruhunuza bereket. Keyifli okumalarınız olsun. Buyursunlar!  

Yelken basan Almelek rüzgârı

Ester Almelek kitaplarını okumaya aniden karar veriyorum ve zihnimin kapılarını ferahfeza bir şekilde okuyacaklarıma açıyorum. Ruhumun okyanusunun mutedil olarak dalgalanmasına izin veriyorum ve bu on kitabı okurken harikulade bir mavi yolculuğa yelken basmakta olduğumu fark ediyorum. Kimi romanında fırtınaya yakalanıyorum. Kimisinde ise masmavi okyanusa altın kumlardan sahille açılan minik bir adaya çıkıyorum ve oradan ayrılmayı hiç istemiyorum. Yelkenlerimi tekrar Almelek rüzgarıyla doldurduğumda ise kendimi dünyanın en güzel şehirlerinde müzelerini geziyor, sanatla hemhal oluyor, her cümlede mekânın tarihini soluyor, yepyeni bilgileri, okyanusa daldırdığım devasa bir sünger misali zihnime dolduruyor buluyorum. Evet, bu yazımda “Ben tüm Ester Almelek kitaplarını okuyorum” dediğim süreci anlatıyorum.

Dans ediyorum, dans ediyorum ve yine dans ediyorum

Ester Almelek kitaplarını yayımlanma sırasına göre okuyorum. İlk kitabı ‘Bu Şehri Seviyorum’u okurken yazarın Venedik anlatımı beni benden alıyor. Hayal yelkenlimi açıkta eylenmeye bırakıyorum ve kendimi Venedik’in ruhuyla karnavalda dans ederken buluyorum. Maskeler takıyorum, kostümler değiştiriyorum, köprülerinden defalarca geçiyorum. Rialto Köprüsü’nde güneş batarken Venedik’e âşık oluyorum. Commedia Del Arte’de Colombina oluyorum. Murano camlarından turkuaz olanlarına dadanıyorum, takılar alıyorum sonra onları kendime özgü olarak yeniden tasarlıyorum. Vivaldi’yi doyasıya dinliyorum ve Venedik sayfalarından bir türlü çıkamıyorum. Dönüp dönüp tekrar okuyorum, yaşıyorum, hissediyorum. Venedik’te eski kitaplar buluyorum. Kokluyorum, karıştırıyorum, heybeme atıyorum ve dans ediyorum. Vals dinliyorum, gondolla dolaşıyorum, dans ediyorum. Müzelere, sanata doyuyorum yine ve yine dans ediyorum ve yazarımız Ester Almelek’in kaleminin karnaval tadında olduğuna kanaat getiriyorum.

Her bir Ester Almelek romanını bir solukta okuyuveriyorum; “Farklı tema kurgusu, akıcı ve samimi anlatımı, okuyucuyu sarıp sarmalayan hikayeleriyle beni edebiyat ve sanat dünyasında seyahate çıkarıyor”. ‘Sihirli Üçgen’ romanının hikayesi hoşluklarıyla ruhumu kucaklıyor. Makale ve denemelerinin yer aldığı son üç kitabı; ‘Sanat ve Yaşam’, ‘Hayatımızdaki Işık Sanat’ ve 2025 basımı son kitabı ‘Yaşam Coşkusu’nu da okuyorum ve Ester Almelek yazım okyanusunda hayal yelkenlimle seyahatimi tamamlıyorum. Her bir devasa üçgenin kesiştiği yerlerdeki efsunu dikkatle fark ediyorum.

Okur ruhunu tamamlayan kitaplar

Ester Almelek kitaplarının tamamını masamın üzerine diziyorum. Her kitabın önce kağıtlarını kokluyorum. İnanır mısınız içindeki hikayelerin farklılıklarından mıdır nedir her birinin kâğıt kokusu farklı geliyor Bibliosmia tanımındaki burnuma. Okurken, satırlarının altını çiziyorum, sayfalarını kurşun kalemle karalıyorum, sayfa kenarlarına notlar alıyorum yetmiyor renkli desenli kağıtlara yazdıklarımı sayfalara yapıştırarak okuyorum. Bu on kitabı okuyorum, bitiriyorum ve bir kez daha okur ruhumu tamamlanmış hissediyorum. Kitapların satır aralarında, özgür ruhlu bir insan, bir kadın, bir yazar, bir araştırmacı, bir eş, bir anne olarak yazarımızın kendi okyanusunun derinliğiyle karşılaşıyorum. İyi bir okuyucu olarak da bir başka sihirli kalemle daha karşılaşmış olmamı kazançlarım arasına yazıyorum.

Romanda zirveye tırmandıran cesaret

Her kitaptan alabileceğim ne varsa süzüyorum, kendime katıyorum. Bu yazıyı kaleme alış duygularımın çok azını bile yeterince açıklayamıyorum. Kitapların tamamı üzerine yazacaklarımın kendisi başlı başına bir kitap doldurur diye düşünüyorum. Bu özgür ruhun yeni yerler görme tanıma isteğine, bitmeyen öğrenme duygusuna, sanat alanında devasa bilgi dağarcığının profesyonelliğine, donanımına, kadın bir yazar olarak romanlarında zirvelere tırmandıran cesaretine, kaleminin cazibesine, okurun kapılıp gitmemesinin mümkün olmadığını düşünüyorum.

Gondolcu küreğinin sıçrattığı su

1. Kitap: Bu Şehri Seviyorum, İstanbul-Venedik-Paris, 2009, İnkılap.

İlk kitabında Almelek, İstanbul’u, Venedik’i, Paris’i anlatırken belirli bir formata bağlı kalmıyor ve “Kiminin sanatı, kiminin tarihi ve kültürü diğerinin nostaljik oluşu ve yaşanmışlığının kendisini etkilediğini” ifade ediyor. Bu şehirlerin kendisinde uyandırdığı duyguları, anımsattıklarını, düşündürdüklerini cümlelere döktüğünü belirtiyor.

Ester Almelek, İstanbul satırlarının arasına Aydın Boysan’ın gözünden ‘Eski İstanbullu’nun bu şehri tanımlamasını alıntılıyor. Kitabın İstanbul bölümünün başında yazarın okuyucuya aktardığı duygularla okuyucunun İstanbul için anlatılacakları daha bir nostaljik gözlükle incelemesini sağlıyor. Okuyucu olarak tam satırların rüzgarına kapılmış sörf yaparken yazarımız öyle bir cümle kuruyor ya da alıntılıyor ki birden rüzgarınızın kesildiğini, dalgalarınızın durulduğunu, sörf tahtasının üzerine uzanmış güneşin alnında denize ellerinizi daldırarak şıpırdata şıpırdata satırların sakinliğinde yeni dalgaları beklerken kendinizi buluveriyorsunuz. Editör gözlüğümden baktığımda ise yazar Ester Almelek’in, “Cümle yapılarını titizlikle seçişini, akış içinde cümlelerin okuyucu üzerindeki olası etkilerini dengeleyişini, okuyucunun dikkatini nerede toparlayacağını nerede dağıtacağını bir sonraki bilgi dolu cümleler için okuyucuyu nasıl hazırlayacağını bildiğini” görüyorum. Yazarın alıntıladığı Aydın Boysan’ın “… denizin dudaklarında yaşamak eski İstanbullunun aşkıdır” cümlesini okuduğunuzda yazarın kendi cümlelerini destekleyici olarak okuyucuyu güzelliğe, sakinliğe, sevgiye, aşka, mutluluğa doğru çekişini hissediyorsunuz. İstanbul’u, Viyana’yı, Paris’i okumayı sizlere bırakıyorum ama Venedik sayfalarından tek bir cümleyi aktarmadan geçemiyorum: “Venedik şehrinin sisi de bir başkadır. Hiçbir başka şehirdeki sis bana öyle hoş gelmemiştir. Sizi öyle bir sarar ki adeta içinde kaybolursunuz ve bu kaybolma hissi sizi korkutmaz. Aksine zevkli bir maceraya atılmışsınız gibi size tatlı bir heyecan verir.” Bu satırları okuyan kişi benim gibi bir flanör ise her kent gezisinde bile isteye kayboluşunu hatırlayacak ve yazının ruhuyla empati kuracak, biliyorum.

Beraberiz ve dünya umurumda değil

2. Kitap: Venedik’te Sanatın Gölgesinde Aşk, 2010, İnkılap, Roman.

Yolu Venedik’e düşen genç ressam Can ile üniversitede sanat tarihçisi Francesca arasındaki aşkı okurken yazar sizi 18. yüzyılda Venedik’te yaygın olan vedutismo sanat akımıyla tanıştırıyor. Almelek’in uzun yıllar profesyonel olarak sanat galerisi yönettiğini, roman, makale ve denemelerinde bu derin birikimin izlerinin takip edilebildiğinin altını çiziyorum. Bu ilk romanında yazar geri dönüşler kullanıyor ve okuyucuyu Rönesans döneminde Venedik’in ünlü cortegianalarının (saraylı kadınlar) şaşaalı devrine kaydırıyor. 1500’lerin Venedik’i, müzikten alınan haz, cümlelerle tanımlanabilen müzik, aşk ve sadece Venedik.

Aynı pitoresk hava

3. Kitap: Sihirli Üçgen, 2011, İnkılap, Roman.

Roman karakterleri Canan ile Haluk, çocuklukları Foça’da geçen, biri Paris’te diğeri New York’ta yaşayan ve kalplerinin götürdüğü yere giden iki arkadaş. Foça’daki Karataş efsanesinin dillendirildiği romandan akıllarda kalıcı iki paragrafı alıntılıyorum. İlki Can Yücel’den bir satır: “Tam zamanında açmalısın kapını, hayatına girmek isteyenlere” diğeri yazarın Canan karakterine söylettirdikleri: “Okumayı her zaman çok sevdim. Bugün bile çantamda sevdiğim bir kitap varsa acayip bir duygu kaplar içimi kendimi bir çeşit zengin hissederim. Yakın bir dostumla berabermişim gibi…” Bu romanın yazarının da harika bir okuyucu olduğuna inanıyorum. Romanda yazarın kendinden kattıklarını keşfetmek de büyük bir keyif!

Çölün ideal kuryesi develer

4. Kitap: Çölün Cazibesi, 2012, Minval, Roman.

Paris’te yaşayan çocuk doktoru Nicoletta’nın, İsrail’de bir kibbutz’ta tanıştığı gençlik aşkı David ve sonra Mısır’da tanışıp evlendiği Ejiptolog (Mısır Bilimcisi) Kerim El Said ile hayatını okurken Mısır’ı, çölü, develeri, Mısır bilgileriyle donanmış bir romanı okuyorsunuz.

Ah keşke biz de o zamanlarda yaşasaydık

5. Kitap: Avrupa Asya Arası Yolculuklar, 2012, Minval, Roman.

Yolculukların insana yüklediği duygular, özlemler, anılar çerçevesinde Jülide ve Emir’in Avrupa Asya arası yolculuklarında kendi rotanızı bulabileceğiniz bu roman; seyahat, sanat, anılar ve Ester Almelek vizyonuyla yazılmış bir altın kalem romanı daha olma özelliğini gösteriyor.

Birbirlerini ısıran balıklar

6. Kitap: İzmir Son Durak, 2014, Minval, Roman.

İzmir, Berlin Kreuzberg, Şanlıurfa Göbeklitepe arasında geçen bu romanda, arkeolojik kazılar, insanın halleri, tökezlemeleri, hırsları, küskünlükleri, başa dönüp yenilenmeleri, roman kahramanlarından enteresan itiraflar” okuyorsunuz. İzleğimiz yine aşk! İşte roman kahramanlarından enteresan iki itiraf: “Sabah kimse yokken denizde bir başımayken kendimi sanki Allah’a daha yakın hissediyorum. Yüksek sesle teşekkür ediyorum bana verdiği nimetler için…” “Çişimi denize yaptığım zaman da bana çok zevk veriyor. İlkel, doğal hatta vahşi bir his kendimi doğanın bir parçası gibi hissettiriyor bana”. Şanlıurfa Balıklı Göl hakkında yazarımızın kaleminden çıkan şu sözcükler de bir o kadar ilgi çekiyor: “Biraz sonra göldeki balıklar Damla’nın attığı simit kırıntılarını kapmak için savaşıyorlardı. Yemi bir an önce kapmak için hayvanlar çılgınca mücadele veriyorlardı. Hatta birbirlerini ısırıyorlardı.” İzmir! Son durak olması için seçilen ne güzel bir şehir!

Biz buradayız, Bir daha asla!

7. Kitap: Lago Maggiore’de Katliam, 2016, Minval, Roman.

Bu roman, üstü örtülü yaraların inceden inceye acıttığı yüreklerde daima yaşayan tarihe tanıklık ediyor. Sarita ve kızı Dina 1943 sonbaharında Nazi zulmü ve Mussolini faşizmi ile darmadağın olan İtalya Stresa’da yaşıyor. 57 Yahudi’nin ölümüyle sonuçlanan katliamdan canını zor kurtarıyor ve İstanbul’a kaçıyor. Romandan bir alıntı kaydediyorum: “Sonra bir subay yanında iki askerle odaya girdi ve eşime dönerek; Reich’ın emriyle soruyorum, siz Yahudi misiniz? Eşim titreyerek ‘Aryanım’ diye cevap verdi.” Lago Maggiore’de katliam sadece bir roman değil tarihin tanıklığında küllenmiş acıların havaya saçılmasını sağlayan sözcükler dizini gibi görünüyor.

Hareketli fikirlerle dolan kitaplar

8., 9. ve 10. Kitap: Sanat ve Yaşam, 2022, Gözlem /Hayatımızdaki Işık Sanat, 2024, Gözlem / Yaşam Coşkusu, 2025, Gözlem.

Ester Almelek’in Gözlem Yayıncılık tarafından bir araya getirilen, renkli görsellerle işlenen son üç kitabında 142 makale ve deneme yer alıyor. Gila Erbeş’in editörlüğünde, Bella Parlakşimşek’in sayfa ve kapak tasarımlarıyla yayımlanan bu üç kitabın ortak özelliği belirgin bir düzenlerinin olması. Yazılar şu başlıklar altında toplanıyor; “Sanat, İnceleme, Gezi”. Bu kitaplardaki makaleleri, denemeleri keşfetmenin heyecanını size bırakıyorum. Ben üçünü de okurken her bir makaleden, denemeden olağanüstü keyif aldım. Sade, limonlu, sakızlı Türk kahvemi hazırlayıp kendime çıkardığım notlar eşliğinde her bir sayfanın tadına vardığıma inanıyorum çünkü ancora imparo; “Hâlâ öğreniyorum”. Şunu söylüyorum: “Ester Almelek’in yazarlığı ve kitapları turneye çıkarılmalı. Şehir şehir, ülke ülke gezdirilmeli, söyleşiler düzenlenmeli ve okuyuculara tanıtılmalı, anlatılmalıdır. Kitaplarının tamamını ince eleyip sık dokuyarak okuyan, inceleyen ve kalemini tanımlayan bir kitap gazetecisi-yazar, bir Bibliobibuli olarak bu olası etkinliklerin moderatörlüğüne talibim. Bibliojournalist’ten dostlukla.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün