“A Ğ A T A K I L A N L A R”

•Beni esas şaşırtan medyanın ve yine her kanalda türeyen sözüm ona uzman kişilerin yaklaşımı. İran´ın nükleer silah sahibi olmasının sakıncaları ve İsrail´in de tehditlere karşı kendini savunma imkânı olması gerektiğini söyleyen pek olmadı. Genelde ülkemizde yaygın klasik Amerikan ve İsrail düşmanlığının etkisi altında mollalar savunulacak oldu. Beni daha da şaşırtan ise solcu geçinenlerin mollalara sevdası. Şah İranlı solcu ve komünist partisi Tudeh´in yardımıyla devrildikten sonra mollaların ilk işi eski müttefiklerini katletmek oldu. Bizde solcu geçinen ama gerçek şiarlarının sol olduğuna pek inanmadığım bu çevrelerin bu katliamları görmezden gelmeleri gerçekten düşündürücü. SELİM KUNERALP – www.serbestiyet.com

İzak BARON Diğer
25 Haziran 2025 Çarşamba
  • Bu Haftanın “Takılanlar”ı

 

  • İRAN-İSRAİL-TÜRKİYE ASLINDA NE OLUYOR? | KONUK: AHMET YAVUZ | EMİN ÇAPA

https://www.youtube.com/watch?v=eYsWBCiXs3Y

 

  • İSRAİL NEREDE DURACAK, İRAN NE KADAR DAHA DİRENEBİLİR? - SENEM GÖRÜR YÜCEL & SOLİ ÖZEL

Trump’ın “koşulsuz teslimiyet” çağrısını da değerlendiren Özel, “Bu, artık diplomatik bir masaya dönüş değil, doğrudan rejimi çökertecek bir askeri çözüm dayatması gibi duruyor. İran halkı rejimi sevmese de, evini bombalayana sempati duymayacaktır” diye konuştu.

https://medyascope.tv/2025/06/19/soli-ozel-ile-sinir-otesi-34-israil-nerede-duracak-iran-ne-kadar-daha-direnebilir/

 

  • ABD İRAN’I VURDU! | BUNDAN SONRA NE OLUR? | ÖNGÖRÜ VE ÖNERİLERİM - DR. REMZİ ÇETİN

https://www.youtube.com/watch?v=HOcQ3m7ZgD4

 

  • İSRAİL-İRAN SAVAŞI: NEDEN VE NEREYE? - HÜDA RAUF

İran, kendi imkânlarını ve İsrail'in imkânlarını tüketme aşamasına gelmek için askeri yön de dahil olmak üzere birden fazla yönde hareket ediyor.

Diplomasi kanalını ilerletmek için Körfez ülkeleri, Mısır ve Türkiye gibi komşularıyla diplomatik kanal ve iletişimini sürdürüyor.

Bu ülkeler, iyi komşuluk, başka ülkelerin egemenlik haklarının ihlal edilmemesi ilkesi, İran'ın nükleer ve balistik füze meselesinin, bölge ülkelerine huzursuzluk ve istikrarsızlık getirecek askeri kanallardan ziyade diplomatik kanallardan ele alınmasının daha doğru olduğu temelinde İsrail saldırısını kınadılar.

Bu ülkeler, saldırıyı durdurmak için Fransa ve İngiltere ile görüşmeleri ve diplomatik süreçleri yoğunlaştırabilir, belki de bir bütün olarak bölgedeki nükleer yayılma sorununu ele alma konusunda bölgesel müzakereler başlatabilirler.

İran'ın müttefikleri olan Çin ve Rusya'nın da oynayabilecekleri roller var.

https://www.indyturk.com/node/760533/d%C3%BCnyadan-sesler/i%CC%87srail-i%CC%87ran-sava%C5%9F%C4%B1-neden-ve-nereye

 

  • GERÇEKÇİ OLMAK GEREKİRSE… - MENSUR AKGÜN

Doğrusu isterseniz bugün çözüm diplomaside diyen pek çok devletin de benzer şekilde düşündüğüne eminim. Büyük bir istikrarsızlık çıkmadıkça savaşın biraz daha uzamasından İsrail kadar İran’ın da hırpalanmasından mutluluk duymamaları imkânsız. İran’ın nükleerleşme programından mustarip Körfez ülkelerinin, mesela Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin İran’ın güçten düşmesini dert etmesi çok zor.

7 Ekim saldırısının aslında kendilerini hedef aldığını, Hamas’ın onları istemedikleri bir savaşa sürüklemeye çalıştığını, arkalarında da İran’ın bulunduğunu bilmemeleri olanaksız. İsrail’in, en çok da İran’ın yıprandığı ve sürmesi halinde daha da çok yıpranacağı bu savaş -bir de petrol fiyatları artarken- Körfez ülkeleri ve hatta Arap dünyasının tamamı için nimet niteliğinde.

İsrail farkında olmasa da savaşının gerçek kazananı kendisi olmayacak. İran’ın bölgesel bir tehdit olarak devreden çıkması, rejiminin değişmesi ya da zayıflaması, askeri kapasitesinin kırılması Arap rejimlerini her ne pahasına olursa olsun İsrail’le barışmak hedefinden büyük olasılıkla vazgeçirecek. Filistin sorunu yeniden gündemlerine girecek. Tabandan gelen baskılara direnmelerine ve İsrail’in pervasız politikalarına katlanmalarına gerek kalmayacak.

Tıpkı İsrail’in 7 Ekim saldırısına karşı verdiği orantısız cevabın ve Hizbullah’ı yıpratmalarının Suriye’de rejim değişikliğine yol açması, hiç beklemedikleri ve ummadıkları biçimde Türkiye’nin bölgedeki ağırlığı üstünde çarpan etkisi yaratması gibi İran’ın bu denli hırpalanması da Körfez ülkeleri için benzeri sonuçlar doğuracak. Kabul edelim ki bu durumdan Türkiye de yararlanacak.

https://www.karar.com/yazarlar/mensur-akgun/gercekci-olmak-gerekirse-1604308

 

  • İRAN-İSRAİL SAVAŞI: İSRAİL KAMUOYU NE DİYOR? - DOÇ. DR. TUĞÇE ERSOY-CEYLAN 

Gazze’de 2023’ten beri sürdürülen saldırıların aksine İsrail kamuoyunun İran saldırısını büyük ölçüde onayladığı görülüyor. Yapılan son anketlere göre, İsrailli Yahudilerin yüzde 83’ü hükümetin İran’a yönelik operasyonunu destekliyor. Bu desteğin, sadece güvenlik refleksiyle değil, aynı zamanda İran’ın nükleer kapasitesine dair uzun süredir var olan kaygılarla da bağlantılı olduğunu belirtmek gerekir. İran ve İran’ın nükleer faaliyetleri, İsrail kamuoyunda tarihsel olarak varoluşsal bir tehdit olarak algılandığı için, operasyon bir tür “önleyici meşruiyet” zemini bulmuş durumda.

İsrailliler 7 Ekim’den beri Gazze’de sürdürülen operasyonun bitmesini ve rehinelerin geri getirilmesi için ateşkes yapılmasını talep ederken, bölgedeki vekillerinden sonra İran’ın etkisiz hale getirilmesi olasılığının İsraillilerin bu operasyonu desteklenmesini sağladığı aşikardır.

Bununla beraber, bu tablonun toplumun tamamına sirayet etmediği de açık. İsrail vatandaşı olan Filistinliler arasında İran operasyonuna destek sadece yüzde 12 seviyesinde kalmış durumda. Bir açıdan bu, ülke içindeki etnik-siyasal kırılganlıkları görünür kılıyor. Özellikle Filistinli vatandaşlar açısından İran’a saldırının haklılığından ziyade bu operasyonun uzun vadeli sonuçları daha önemli görünüyor.

Yine ufak bir azınlık da İran saldırılarını "Bibi’nin savaşı" olarak niteleme eğiliminde. Yani tıpkı Gazze’de bir türlü ateşkese yanaşmamasının ardında Netanyahu’nun iktidarda kalmak ve böylece hakkındaki suçlamalardan ve sürmekte olan yargılama sürecinden kaçma isteği olduğu inancı gibi, İran’a yönelik operasyonun da yine iktidar süresini uzatmak adına başlatıldığını düşünenler de mevcut.

Siyaset cephesinde ise Yükselen Aslan Operasyonu, Başbakan Netanyahu’nun son yıllarda karşılaştığı en büyük destek dalgalarından birini yarattı. İç politikada özellikle 2022’den beri yargı reformları, Gazze politikaları ve halihazırdaki ekonomik kriz bağlamında ciddi baskı altında olan Netanyahu, İran saldırısıyla muhalefetin eleştiri dozunu dramatik biçimde azaltmış görünüyor. Muhalefet liderleri Benny Gantz ve Yair Lapid, operasyonu kamuoyu önünde destekleyerek bu operasyonu adeta ulusal birlik anı tesis etti.

Hatta Gazze’de bitmeyen şiddeti "Bibi’nin savaşı" olarak niteleyerek kamuoyu söylemine bu kavramı bizzat hediye eden Lapid, 15 Haziran’daki yazısında söz konusu İran olunca tutumunu değiştirdiğini açıkça ifade etti: "Başbakan Netanyahu benim siyasi rakibim ancak İran’a saldırma kararı doğruydu. Tüm ülke, bizim yıkımımızı isteyen bir düşman karşısında an itibariyle birlik olmuş durumda; bizi hiçbir şey bölemez." Son tahlilde, nükleer bir İran’ın İsrail için varoluşsal bir tehdit olduğunu düşünen dolayısıyla da başka seçenek olmadığından bu savaşın bir “zorunlu savaş” olduğuna inananın çoğunlukta olduğu bir sürece tanıklık ediyoruz.

Sonuç olarak, 13 Haziran saldırısı, İsrail toplumunda güvenlikçi refleksleri harekete geçirmiş ve siyasal arenada geçici bir mutabakat üretmiştir. Ancak bu durum ne kamuoyunun bölünmüşlüğünü gizleyebilir ne de operasyonun uzun vadeli sonuçlarını bertaraf edebilir. İran tehdidi etrafında kurulan milli birlik söylemi, ilerleyen günlerde askeri sonuçların sertleşmesi ve uluslararası baskının artmasıyla sorgulanmaya başlanabilir. Dolayısıyla, saldırının İsrail iç siyasetinde yarattığı bu sükunet anı, daha fırtınalı bir dönemin habercisi de olabilir.

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/iran-israil-savasi-israil-kamuoyu-ne-diyor/3604229

 

  • İSRAİL, İRAN’A KARŞI DÖNÜLMEZ BİR YOLA GİRDİ, YANINDA TRUMP VAR – HAKAN OKÇAL

Bizde maalesef bu gerçek görülmek istenmiyor. Hâlâ Netanyahu’nun Trump’ı tuzağa düşürdüğünden, ABD’nin istemediği bir savaşa sürüklenmek üzere olduğundan dem vuruluyor. Kökleri 1980 öncesine dayanan sol lobi, siyasi İslam’ı ve ulusalcıları yedeğine alarak İsrail karşıtlığında meydanı kimseye bırakmıyor. Netanyahu yönetimi altında İsrail’in takbih edilmesi gereken büyük bir kötülük merkezi olduğuna kuşku yok. Ama ortadaki tek kötü İsrail değil. Netanyahu ne kadar soykırımcı olursa olsun, elli yıldır İsrail’i yok etmekle tehdit eden molla rejiminin eline nükleer silah geçmesini hiçbir İsrail yönetimi kabul edemezdi. Musevilerin tarihinden biraz haberi olanlar bu gerçeği bilirler.

İsrail karşıtı lobinin bu gerçeği görmemesini ancak ideolojik körlükle açıklayabiliyorum. 80 öncesini hasbelkader ben de yaşadım. Mülkiye’deki İranlı arkadaşlarımızın devrime katılmak üzere büyük umutlarla gittikleri ülkelerinden bir daha dönemediklerini ne çabuk unuttuk? İran halkının yıllardır yaşadığı zulüm ve terör bizi hiç mi etkilemiyor, anlamakta güçlük çekiyorum. Bu lobi benzer bir tutumu Ukrayna savaşında da sergiledi. Batı karşıtlığı onları Putin’i desteklemeye kadar götürdü. Oysa aydın dürüstlüğü dünyadaki tüm kötülüklerin karşısında aynı ölçüde dimdik durmayı gerektirir. Batı ve İsrail karşıtlığı bizi Putin ve Hamaney’i destekleme çizgisine getirmemeli.

İsrail başlıkta da belirttiğimiz gibi, artık İran’da dönülmez bir yola girdi. Mollalar iktidarda kalırlarsa bir süre sonra yeniden nükleer silah programına dönme riski herkesin aklının bir kenarında duruyor. Yükselen İsrail aslanına karşı yaralı İran aslanı çok tehlikeli bir seçenek olur. İsrail bu riski almamak için, rejim değişikliğini gücünün sonuna kadar zorlayacaktır. Bu konuda Trump’ın desteğini arkasında bulacağından kuşku duymuyorum.

Bizim için en uygun seçenek bir önceki yazımda da belirttiğim gibi nükleer silahlardan arındırılmış, kontrol altına alınmış bir İran’dır. Bunun molla rejimi ile gerçekleşmeyeceği kesin. Rejim değişikliği olur da, bu krizden çağdaş bir İran doğarsa ne ala. Ama her hâl ve kârda, bundan sonra İsrail ve Amerika’nın daha fazla hakimiyeti altına girecek bir Ortadoğu’ya komşu olarak yaşayacağımızı kabullenmek gerekiyor. Bu konuda yapılacak ilk şeylerden biri, ister sağ cenahta olsun, ister sol cenahta olsun, ideolojik gözlüklerin bir an önce çıkarılıp atılması ve ulusal çıkarlarımız ne gerektiriyorsa ona göre hareket edilmesidir.

https://t24.com.tr/yazarlar/hakan-okcal/israil-iran-a-karsi-donulmez-bir-yola-girdi-yaninda-trump-var,50368

 

  • BİR SAVAŞ DAHA: İRAN- İSRAİL- ABD - SELİM KUNERALP

Biraz da Türkiye’deki tepkilere bakalım.  İran’ın hele molla rejimi altında nükleer silah sahibi olmasından en fazla zarar görecek ülkelerin başında İsrail ile birlikte şüphesiz biz varız.  Dolayısıyla bu teknolojinin mollaların elinden alınması veya onların devrilip Batıya açık bir rejimin gelmesi en çok ülkemize yarar.

Nitekim, savaş başladığında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tamamen AB paralelinde yorumda bulunmuş, itidalli konuşmuştu. Cumhurbaşkanı ise bir süre suskun kaldıktan sonra beklenebileceği üzere Netanyahu’ya ateş püskürtmeye başlamıştı.  Tabii bu tutumun ilk sonucu ülkemizi savaşı sonlandırma gayretlerinin dışına itmek olmuştur. İki tarafla konuşamayan bir ülkenin etkisi sıfırdır. Belki de tek yaptığı şey İran’ın görüşlerini Trump’a iletmek olmuştur. Ama zaten Ukrayna savaşındaki arabuluculuk denemelerinin gösterdiği gibi taraflarda anlaşma iradesi olmayınca arabuluculuk pek sonuç vermez. Bu satırları yazdığımda Dışişleri Bakanlığının ABD saldırısı sonrası açıklaması yayınlandı. ABD’nin kınanmamış olması dikkat çekti.  24-25 Haziran günlerinde Lahey’de düzenlenecek NATO zirvesinde Cumhurbaşkanının Trump ile bir araya gelmesi muhtemeldir. Ağır bir eleştiri açıklaması Trump’un şimşeklerini üstüne çekerdi. Dikkatli ifadelerde bulunmuş olması isabetli olmuş. Umarım Cumhurbaşkanı ayrıca zirve gününe kadar ihtiyatlı bir çizgi takip eder.  

Beni esas şaşırtan medyanın ve yine her kanalda türeyen sözüm ona uzman kişilerin yaklaşımı. İran’ın nükleer silah sahibi olmasının sakıncaları ve İsrail’in de tehditlere karşı kendini savunma imkânı olması gerektiğini söyleyen pek olmadı.  Genelde ülkemizde yaygın klasik Amerikan ve İsrail düşmanlığının etkisi altında mollalar savunulacak oldu. Beni daha da şaşırtan ise solcu geçinenlerin mollalara sevdası. Şah İranlı solcu ve komünist partisi Tudeh’in yardımıyla devrildikten sonra mollaların ilk işi eski müttefiklerini katletmek oldu. Bizde solcu geçinen ama gerçek şiarlarının sol olduğuna pek inanmadığım bu çevrelerin bu katliamları görmezden gelmeleri gerçekten düşündürücü.

https://serbestiyet.com/featured/bir-savas-daha-iran-israil-abd-211376/

 

  • İSRAİL’İN İRAN’DA NİHAİ HEDEFİ NE? - ROBİN WRİGHT’IN THE NEW YORKER’DA YAYINLANAN “WHAT IS ISRAEL’S ENDGAME WİTH IRAN?” BAŞLIKLI YAZISINDAN BÖLÜMLER MUSTAFA ALKAN TARAFINDAN ÇEVRİLMİŞ

Eski bir ABD istihbarat subayı olan Jonathan Panikoff, geçmişte birçok İsraillinin İran’daki rejim değişikliğini “daha iyi bir geleceğin habercisi” olarak gördüğünü, çünkü “mevcut teokratik rejimden daha kötüsü olamaz” düşüncesinin hâkim olduğunu yazdı. Ancak Panikoff, Atlantic Council için kaleme aldığı yazıda, tarihin bu beklentiyi defalarca çürüttüğünü belirtti. Ona göre, rejimin çökmesi hâlinde ortaya çıkacak en olası senaryo bir demokrasi değil, çok daha radikal ve baskıcı bir “Devrim Muhafızları rejimi” doğabilir. Böyle bir durumda İsrail, gölgelerde süren ama çok daha şiddetli, bitmeyen bir savaşın içinde kalabilir. Bazı uzmanlar da İran’ın, Irak’ta olduğu gibi iç savaşa sürüklenerek çökmüş bir devlete dönüşebileceği ve bunun tüm bölgeye yayılacak zincirleme sonuçlar yaratabileceği uyarısında bulunuyor.

İktidarı devralabilecek bir alternatif muhalefet de mevcut değil. Uluslararası Kriz Grubu’nun İran Proje Direktörü Ali Vaez’e göre, ne İran’da ne de yurtdışında, Tahran’a girip iktidarı ele geçirebilecek kadar örgütlü ve disiplinli bir muhalefet hareketi bulunmuyor. 1979 Devrimi sırasında devrilen Şah’ın oğlu Reza Pahlavi ise kırk yılı aşkın süredir Washington D.C.’de yaşıyor ve ülkede etkili bir siyasi figür olarak görülmüyor.

https://fikirturu.com/jeo-politika/israilin-iranda-nihai-hedefi-ne/

 

  • BİR YOBAZ BİR YOBAZA GEL SENİNLE BERABER YOBAZLIK YAPALIM DEMİŞ – HALUK ŞAHİN

Ne büyük gerileme…. İbni-i Sina’nın, Ömer Hayyam’ın, Hafız’ın ülkesi, şimdi kadınlarının kimlerle konuştuğunu takip ediyor ama en iyi koruması gereken insanları, Genel Kurmay Başkanı’nı, komutanlarını, nükleer uzmanlarını tüm uyarılarına rağmen koruyamıyor.

Yobazlık içerden yiyip bitirmiştir: Böyle bir devlet olamaz!

Ya İsrail? Yeryüzündeki hemen tüm özgürlükçü düşüncelerinin üreticisi bir soydan gelenler için sığınak olarak kurulmuş olan ülke? Marx’ın, Freud’un Einstein’ın, Arendt’in torunları… Yaşadıkları büyük Holokost felaketinden sonra barışın, demokrasinin, dayanışmanın karargahı olacağı hayal edilen yer…

Şimdi tekno-canavarlığın ileri karakolu…

Her ikisinde de yobazlık yenilgiyi hak ediyor! Aslında yenilen insanlıktır!

https://www.muhalif.com.tr/kose-yazisi/4348/bir-yobaz-bir-yobaza-gel-seninle-beraber-yobazlik-yapalim-demis

 

  • Şİİ SARIĞI MI, YAHUDİ KİPASI MI! – FATİH ALTAYLI

Sizce İsrail’in çevresini bir okyanus gibi saran, kendini “İslam alemi” olarak tanımlayan ve yüz milyonlarca hatta belki milyarlarca Müslüman’a ev sahipliği yapan onlarca ülke, toplam nüfusu 10 milyonu bulmayan İsrail karşısında gerçekten bu kadar çaresiz mi!

İsrail’e savaş açsınlar demiyorum ama İsrail’e doğru düzgün bir tepki gösteremeyecek kadar çaresiz ve güçsüz mü!

Elbette değil.

Ama size yemin ederim ki, bu ülkelerin büyük bölümünün ve hatta belki de tamamının yönetimleri, yöneticileri akşam yatağa yattıklarında İsrail’e şükretmiyor, dua etmiyor, eline sağlık demiyorlarsa ben hiçbir şey bilmiyorum!

Kerbela’dan beri bitmeyen bir kavganın ve kinin bugün İsrail’in elindeki en büyük güç olduğu aşikardır.

Siyasallaştırılmış bir dinin artık din olmadığının en büyük kanıtı, bugün olan biten karşısındaki “sahte” üzüntüdür.

https://fatihaltayli.com.tr/kose-yazisi/2025/06/17/sii-sarigi-mi-yahudi-kipasi-mi

 

  • İRAN VE İSRAİL – YILMAZ ÖZDİL

Humeyni rejimi iktidara geldiğinde, İran’da kişi başına düşen milli gelir 2 bin 400 dolardı, aynı yıl İsrail’de kişi başına düşen milli gelir İran’ın iki katıydı. Bugün, İsrail’de kişi başına düşen milli gelir, İran’ın sekiz katı... İsrail 45 yılda 45 bin dolara yükselirken, dünyanın en büyük dördüncü petrol üreticisi, dünyanın en büyük üçüncü doğalgaz üreticisi İran, kendi topraklarını adeta inek gibi sağmasına rağmen, topraklarından dolar fışkırmasına rağmen, 45 yıl boyunca ortalama her yıl 50 milyar dolarlık petrol ve doğalgaz geliri elde etmesine rağmen, iki trilyon dolardan fazla gelir elde etmesine rağmen, kişi başına anca 5 bin 300 dolara gelebildi.

Netanyahu yönetimi ırkçı seviyesinde cinayet makinesidir ama, “İsrail’de demokrasi yok” denemez, İsrail’de son seçime 40 siyasi parti katıldı, seçmenlerin yüzde 71’i sandık başına gidip oy kullandı. İran’da ise son seçim geçen yıl yapıldı, seçmenlerin yüzde 65’i oy kullanmaya gitmedi, tarihin gelmiş geçmiş en düşük katılımı oldu, Devrim Muhafızları korkusuyla sandık başına gidenlerin yüzde 5’i de geçersiz oy kullandı, yani İran’da her 100 kişiden 70’i devlet tarafından fişlenmeyi göze alarak, hapis cezasını göze alarak, seçimi boykot etti, artık bu zorbalık altında yaşamak istemediğini açıkça ortaya koydu.

https://www.sozcu.com.tr/iran-ve-israil-p184706

 

  • İSRAİL–İRAN SAVAŞI TÜRKİYE’YE NE ANLATIYOR? - YUSUF KANLI

Ancak İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında da, İran ile başlayan savaşta da Türkiye benzer bir arabulucu kapasite geliştiremedi. Bu durumda etkili olan bir dizi yapısal ve politik faktör öne çıkmaktadır:

Söylem tercihleri ve tarafsızlık algısının aşınması: Gazze krizinden bu yana Türkiye’nin İsrail’e yönelik söylemlerinde hukuki sınırların ötesine geçen ve diplomatik teamüllerle çelişen sert tanımlamalar dikkat çekmiştir.

“Soykırım”, “terör devleti”, “meşru hedef” gibi nitelendirmeler, sadece İsrail ile ilişkileri koparmakla kalmadı; aynı zamanda Türkiye’nin üçüncü taraflar nezdinde tarafsız ve güvenilir bir diplomatik aktör olarak konumunu zedeledi.

 

Bu sert retoriğin iç kamuoyuna yönelik mobilizasyon amacı taşıdığı görülmekle birlikte, dış politika düzleminde manevra alanını daralttığı açıktır.

Hamas’la kurulan açık ilişki ve bunun diplomatik maliyeti: Türkiye’nin Hamas’la uzun süredir devam eden ilişkisi, bu yapı Ankara tarafından meşru bir siyasi aktör olarak tanımlansa bile, İsrail ve Batı tarafından terör örgütü olarak kabul edilmesi nedeniyle Türkiye’nin “dürüst kolaylaştırıcı” statüsüne zarar vermiştir. İran’ın da Hamas’a destek verdiği bir ortamda, Türkiye’nin benzer çizgide görünmesi, savaşın iki tarafına eşit mesafede durma kabiliyetini ortadan kaldırmıştır.

Diplomatik temasların azalması ve kurumsal kanalların kesintisi: 2024’de büyükelçilerin karşılıklı olarak çekilmesi, Türkiye–İsrail ilişkilerinde doğrudan temas mekanizmalarını neredeyse tamamen devre dışı bırakmıştır. Ayrıca İsrail ile yürütülen ticaretin de Gazze saldırıları nedeniyle durdurulması, ilişkilerin yalnızca diplomatik değil, ekonomik düzeyde de donmasına yol açmıştır. Diplomasi, kriz anlarında sürdürülebilir ilişki ağı üzerine inşa edilir. Bu ağ koparılmışsa, arabuluculuk kapasitesinden bahsetmek güçleşir.

https://www.muhalif.com.tr/kose-yazisi/4347/israil-iran-savasi-turkiyeye-ne-anlatiyor

 

  • İSRAİL’İN İRAN’A SALDIRISI: İLİŞKİ AĞLARI VE HİYERARŞİLER - USSAL ŞAHBAZ

Dünyada kişi başına düşen en çok başarılı teknoloji girişimi İsrail’den çıkıyor. Askerlik 18 yaşına gelen herkese (kadın-erkek) mecburi. Birçok girişimi askerlik arkadaşları kuruyor. Beraber iki üç sene silah altında olmanın getirdiği güven, ilişki ağlarına yansıyor. Hatta en iyi teknoloji girişimleri, askeri istihbarat birimi 8200’den çıktığı için İsrailli gençler liseyi bitirirken burada askerlik yapmak için torpil arıyorlar. Bu yapıların içinden çıkan istihbarat, teknoloji girişimi ve ordu arasındaki ilişki ağlarının, güvenlik kaygısı üzerine kurulu İran hiyerarşisini nasıl alt ettiğini görüyorsunuz.

Şimdi karşımızda iki soru var: Birincisi, bugüne kadar “meydan”daki ilişki ağlarını iyi kullanmayı bilen İsrail’in kendisi yakında “kule” haline gelir mi? Gazze’de son iki yıldır yaşananlar, bu soruya verilecek cevabı “evet” yönünde kaydırmış durumda. İsrail, bir fikrin savaş yoluyla ortadan kaldırılamayacağını anlamamış görünüyor. Hamas, sadece bir örgüt değil, aynı zamanda bir fikir. Fikir, ilişki ağlarında en hızlı yayılan şeydir. İnsanları öldürseniz de fikirleri ortadan kaldıramazsınız. İkinci soru: İran’ın başına gelen Türkiye’nin de başına gelebilir miydi? Hayır bence gelmezdi. Çünkü Türkiye’de bürokrasi, İran İslam Devrimi gibi bir kesintiye uğramadan Tanzimat’tan beri yerli yerinde. Kendi gelenekleri içinde hâlâ liyakate önem veriyor.

Ankara Çankaya’da Atatürk Bulvarı, Şah Rıza Pehlevi Caddesi (1979’dan beri İran Caddesi) ve Pakistan’ın kurucusunun adını taşıyan Cinnah Caddesi birbirine paraleldir. Bu devletlerden ikisinin bürokratik gelenekleri zayıf olduğu veya kendi kendine bürokrasilerini yıktıkları için ne hale geldiklerini görelim ve kendi devletimizin kıymetini bilelim.

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/israilin-irana-saldirisi-iliski-aglari-ve-hiyerarsiler/825501

 

  • İRAN-İSRAİL ÇATIŞMASI BÖLGESEL VE KÜRESEL BOYUTLAR

https://www.iramcenter.org/uploads/files/iran-israil_catismasi_raporu_FINAL_V4-sikistirilmis.pdf

 

  • İris Cibre 🐦@iriscibre

Şu sorunun rezilliğine mi, bazı cevap verenlerin korkunçluğuna mı yansam bilemedim ki...

Kusura bakmayın ama hastalıklı kafalar bunlar

Borsada, biz hep, bilanço, büyüme beklentisi falan bakardık

Bunlar patronun dinine bakmaya başlamış

Bu tipler borsa üstadı ve bunları takip edip yatırım tavsiyesi alanlar var...

https://x.com/iriscibre/status/1935392886247538758

 

 

  • DÜŞMANINI ÖĞRETMEN YAPAMAYAN, DÜŞMANINA BENZEYEREK BATAR - RÜŞTÜ BOZKURT

The Newyork Times’tan Sheila Katz, “Yahudilerin kendi kaderini tayin etmesine duyduğu temel inancı anlatan ‘siyonist’ sözcüğünün artık hakaret olarak kullanıldığını görüyorum1” diyor; Yahudi topluluğunun dünyanın her yerinde artan kuşkularla yaşadığını kaygıyla anlatıyor.

Katz’ın “Siyonist tanımı” için seçtiği sözcükler, kavramının çıkış amacının masumiyetini yansıtsa da yaşananlar Yahudiler’in çektiği acıları, güce erişen başka Yahudiler’in önyargıları, yerleşik doğruları, kör inançları ve ezberleri unutturuyor. “Siyonist” sözcüğünün masumiyeti, “vaat edilmiş topraklar” inancı, “ırmaktan denize uzanan yerlerde” başkalarına hak tanımama saplantısı, sosyoekonomik gerçeklikten uzak “Yahudi üstünlüğü kibri” ile yerle yeksan ediliyor.

Financial Times’ta Arabelle Duffield2 “Yetişkin hayatım büyük ölçüde iki kimlikte tanımlanıyor. Ailesi İsrail devletiyle derin bağları olan bir siyonistim. Ailemin İsrail’in gelişmesinde oynadığı rolden gurur duyuyorum. Ama ayrıca mesleği gereği, gıda erişiminin kısıtlı olduğu savaşta yıkıma uğramış ülkelerde insani yardım gruplarıyla çalışan bir beslenme uzmanıyım. Şimdiye kadar bu iki dünya birbirinden büyük ölçüde ayrılmıştı, ancak korkunç bir şekilde çarpıştılar. Gazze’de çocuklar açlık çekiyor çünkü İsrail’in mevcut hükümeti 77 gün insani yardım malzemelerinin bölgeye girmesini kasten engelledi” diye haykırıyor.

Katz ve Duffield’in kaygıları yersiz değil. Hicham Alaoui’nin vurguladığı gibi, İsrail’de hükümetin kin ve öfkesi, yıllardır Siyonist söylemin biçimlendirdiği ‘Mesihçiliği’ daha da güçlendiriyor. Günümüzde siyonizm, saf ve masum özünden alabildiğine sapıyor: Teolojik gerekçelerle meşrulaştırılmaya çalışılan bir yayılma projesine indirgenmiş durumda. Gerekirse başka Arap ülkelerini de ilhak ederek Yahudi devletinin sınırlarını genişletmeye odaklanıyor. Gazze’den sonra Suriye, Batı Şeria, Ürdün’e yönelik niyetler saklı değil. Ne toplum içinde yüzde 21’lik kesimi temsil eden Heridi takımı, ne de toplumun yüzde 56’sını oluşturan merkez sağ ve merkez sol eğiliminde olan büyük kitle yüksek sesle Filistin egemenliği ve iki devletli çözümü savunamıyor.

Alaoui, dünyanın gözü önündeki gelişmelerin Filistinliler için gelecek perspektifini tamamen değiştirdiğine dikkat çekerek, “Silahlı mücadele artık bir seçenek değil; davalarını savunmak için uluslararası dayanışmaya güvenmek zorundalar. Filistin meselesine, artık bir ‘Arap sorunu’ olarak değil, evrensel insan hakları prizmasından bakılıyor. Filistinliler kalıcı bir devlet kurmayı, acınacak bir azınlık oldukları için değil; işgalci bir güç tarafından zorla yerlerinden edilen, apartheid rejimine ve soykırıma maruz bırakılan bir halk oldukları için hak ediyorlar3” yorumunu yapıyor.

Katz ve Duffield, İsrail’in Gazze’de taktiksel zaferinin, ahlaki bir yenilgiye dönüştüğünü fark ediyor; o nedenle masum Siyonist algıdan sapmanın uzun dönemde “mazlum” algısını yok ettiğini, “zalimin zulmüne”  dönüştüğünü, bunun da kendi çıkmazlarını yarattığını gözlemleyerek kaygılarını paylaşıyor.

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/dusmanini-ogretmen-yapamayan-dusmanina-benzeyerek-batar/825241

 

  • IRAN SUNNİ SHİA ANALYSİS: İRAN’LA İLGİLİ “DOĞRU” BİLİNEN “YANLIŞLAR” - HÜLYA KOCAER
  • İran karşıtılığı, sadece ABD-İsrail ekseninde değil; Şiiliğin ideolojik stratejisinde.
  • Trump’ın politikaları, akılcı devlet öngörüsüne dayansa da İran rasyonel aktör değil.
  • Sünni devletlerin pragmatik normalleşme adımları, İsrail saldırganlığıyla tehdit altında.
  • Lider öldürmeye dayalı strateji, çok daha yaygın ırk, mezhep ve ıstırap zeminini ateşleyebilir.
  • Yatırımcı için: Enerji, savunma ve altın gibi defansif varlıklar öne çıkarken; CDS ve kur volatilitesi özellikle Orta Doğu kaynaklı risk artışı taşır.

https://bsekonomi.com/iran-sunni-shia-analysis-iranla-ilgili-dogru-bilinen-yanlislar/

 

  • İSRAİL-İRAN ÇATIŞMASINDA DOLAŞIMA GİREN YANLIŞ BİLGİLER
  • Görüntüler İsrail'in saldırılarını kutlayan İranlıları mı gösteriyor?

https://teyit.org/analiz/goruntuler-israilin-saldirilarini-kutlayan-iranlilari-mi-gosteriyor

  • Ben Gurion Havaalanı'ndaki yoğunluğu gösteren video güncel mi?

https://teyit.org/analiz/ben-gurion-havaalanindaki-yogunlugu-gosteren-video-guncel-mi

  • Videonun sığınaklara sığmayan İsraillileri gösterdiği iddiası

https://teyit.org/analiz/videonun-siginaklara-sigmayan-israillileri-gosterdigi-iddiasi

  • Bir İsraillinin savaşı durdurması için İran'a yalvardığı video gerçek mi?

https://teyit.org/analiz/bir-israillinin-savasi-durdurmasi-icin-irana-yalvardigi-video-gercek-mi

  • Video kovalanan Mossad ajanını mı gösteriyor?

https://teyit.org/analiz/video-kovalanan-mossad-ajanini-mi-gosteriyor

  • Ben Gurion Havalimanı'nı tahrip olmuş şekilde gösteren video gerçek mi?

https://teyit.org/analiz/ben-gurion-havalimanini-tahrip-olmus-sekilde-gosteren-video-gercek-mi

  • Video İran füzesiyle vurularak yanan İsrail'deki evi mi gösteriyor?

https://teyit.org/analiz/video-iran-fuzesiyle-vurularak-yanan-israildeki-evi-mi-gosteriyor

 

  • GERSHON BASKİN: "İSRAİL VE İRAN HALKLARININ BİRBİRİNE DÜŞMANLIĞI YOK" - NAGEHAN ALÇI

Dr. Gershon Baskin dünya medyasının yakından tanıdığı bir isim. Hayatını Filistin-İsrail barışına adamış, Şubat 2025’te Samer Sinijlawi ile İki Devlet İttifakı’nı kurmuş, Hamas ile İsrail devleti arasında 2005-2011 yılları arasında İsrailli asker Gilat Şalid ile ilgili müzakereleri yürütmüş isim.

Aralarında Baskin’in de olduğu bir grup İsrailli ve İranlı entelektüel geçtiğimiz hafta sosyal medya üzerinden bir imza kampanyası başlattılar ve "Biz İran ve İsrail halkları barış içinde yaşamayı hak ediyoruz, savaşı sonlandırın, diplomasiye dönün" çağrısı yaptılar.

İsrail’den çıkan bu sağduyulu sese kulak vermenizi istedim ve Baskin’e bir röportaj yapmayı teklif ettim. Beni kırmadı, Kudüs’teki evinden sorularımı hem Habertürk TV hem de bu köşe için yanıtlamayı kabul etti.

Bence söylediği en çarpıcı şey şuydu:

“Biz İsrail ve İran halkları düşman değiliz, rejimler düşman. Barış isteyenlerin sesi daha çok çıkmalı. Netanyahu ülkesini felakete sürüklemeye devam ediyor.”

https://www.haberturk.com/ozel-icerikler/nagehan-alci/3800859-gershon-baskin-israil-ve-iran-halklarinin-birbirine-dusmanligi-yok

 

  • SAVAŞTA DEMOKRASİNİN ÖNEMİ - DENİZ KILIÇER

İsrail'in İran'a saldırısı olayların gidişatına bakılırsa uzun bir istihbarat çalışması sonucu gerçekleştirilmiş. Aslında savaş tamtamları çoktan çalmaya başlamıştı.7 Ekim 2023'de, Hamas'ın İsrail'e saldırısı ve bu saldırıyı destekleyen, her zaman Hamas'ın arkasında duranın İran olması, Yemen'deki gemi kaçıran Şii Husiler’in de İran'dan destek almaları, İranlı yetkililerin sık sık İsrail'in “Ortadan kaldırılması” şeklindeki tehditleri, bu saldırının arkasındaki unsurlardan bir kısmıdır diyebilirim. Tabii İran'ın elindeki uranyumu zenginleştirme programı ile bölgede bir nükleer güç olarak ortaya çıkmaya başlamasını da belirtmek gerekir. Bunu ne ABD ne de Rusya ister.

İran'da, dine, şeriata dayalı bir yönetim olmasaydı, halkın büyük çoğunluğunun molla rejiminden, bu rejimin şiddet uygulamasından bıkmışken İsrail, MOSSAD ajanlarını böyle rahatlıkla İran toplumunun içine sokabilir miydi? Veya İran'da ajan devşirebilir miydi? Tarihsel birikime ve medeniyete sahip bir ülke, baskıcı, kadınlara şiddet uygulayan, kadını evden çıkarmayan, başını açtırmayan onları öldüren molla rejimi, başka yönetimleri, devletleri göz ardı ederken, onlara yukardan bakarken, halkına da göz açtırmıyor. Bu nedenle 10 milyon İranlı kendi vatanının dışında bir yaşamı seçmiş.

İsrail de Yahudi dinine dayalı bir yönetim. Ancak bir nebze de olsa demokrasi var ve kadınlar erkeklerle eşit. Eğitim imkânları çok iyi. İsraillilerin eğitim seviyesi çok yüksek İsrail dışındaki Yahudi diyasporasının ve yönetimlerinde zengin Yahudi işadamlarının etkin olduğu ABD, İngiltere gibi ülkelerin destekledikleri bir ülke İsrail. Başbakan Netanyahu'ya yolsuzlukları nedeni ile dava açılabiliyor. Savaş karşıtlan gösteriler yapabiliyor.

https://www.gozlemgazetesi.com/haber/savasta-demokrasinin-onemi

 

  • NETANYAHU'NUN SOYKIRIM SUÇUNUN ARKASINA GİZLENEREK KONSER YASAKLATMAK… - MEHMET Y.YILMAZ

Dinci faşist İsrail Devleti’nin Gazze’de işlediği insanlık suçları, “Yahudi düşmanlığına kamuflaj” fırsatı oldu.

Böylece saklamak için son derece zorlandıkları nefret duygularını daha rahat ifade edebiliyorlar ve bunu da Netanyahu’nun soykırım suçunun arkasına saklayabiliyorlar.

Bir bakıma iki taraf için win-win durumu da sayılabilir.

Saral’ın konseri yasaklatmak istemesinin nedeni aslına bakarsanız Yahudi düşmanlığından başka bir şey değil.

Bunu açıkça söyleyemediği için yalan yanlış bilgilerle festival yöneticilerine saldırıyor, bürokrasiyi kışkırtıyor.

Ve kendi ayıbını Netanyahu’nun suçlarının arkasına gizliyor.

Devletlerin yaptıkları işlerden o devletlerin vatandaşları sorumlu tutulamazlar.

https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/netanyahunun-soykirim-sucunun-arkasina-gizlenerek-konser-yasaklatmak,50375

 

  • LEYLA ALATON AK PARTİ GRUBUNU NEDEN İZLEDİ, ERDOĞAN’LA NE KONUŞTU? - MURAT YETKİN

İş insanı Leyla Alaton’un 18 Haziran’da AK Parti grubunu izlemesi, sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştüğü haberleri hem siyaset hem ekonomi kulislerinde iddia ve yorumlara neden oldu. Alaton yalnızca önce gelen bir iş kadını değildi. Türk Yahudi Toplumunun bir üyesiydi ve babası İshak Alaton’un sağlığında siyasete yakın ilgisi biliyordu. İddia ve yorumlar, İsrail-İran savaşında Türkiye’nin muhtemel rolünden Türk Yahudi Toplumunun durumuna, oradan Alaton’un AK Partiye katılacağına dek çeşitlendi.

https://yetkinreport.com/2025/06/21/leyla-alaton-ak-parti-grubunu-neden-izledi-erdoganla-ne-konustu/

 

  • MOSSAD'IN EN ÜNLÜ OPERASYONLARI HAKKINDA NELER BİLİNİYOR?

https://www.bbc.com/turkce/articles/cwy943kjg0no

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün