Ağa Takılanlar'da bu hafta

•Aslında halkının gözünde savaşarak varoluşsal tehdidi bertaraf eden tarihsel lider statüsü edinmek için de ciddi bir adım attı. Zira 2006-2009 arasında büyükelçilik yaptığım Tel Aviv´deyken de gözlemleme fırsatı bulduğum üzere İsrail toplumunda var olan ve bilahare son Netanyahu döneminde de hepten derinleşen laik-dinci vb. yarılmalar İran tehdidi için geçerli değil. Zaten Netanyahu´nun en sert muhalifleri bile başlattığı iddialı askeri harekâta tam desteklerini açıkladı. NAMIK TAN – www.t24.com.tr

Diğer
18 Haziran 2025 Çarşamba

Bu Haftanın “Takılanlar”ı

  • NEW YORK TİMES YAZDI: NETANYAHU, İRAN'I YOK ETMEYE NEDEN BU KADAR TAKINTILI?

Bu mesele Netanyahu için sadece bir dış politika konusu değil. Hatta birçok gözlemciye göre onun için bu konu, kişisel bir meseleye dönüşmüş durumda. Netanyahu’nun babası Benzion Netanyahu, tarihçi ve sağcı bir ideologdu; antisemitizm ve Yahudi halkının tehditlere karşı uyanık olması gerektiği konularında eserler verdi. Netanyahu’nun bu düşünsel mirasla büyüdüğü ve İran’ı, Yahudi halkı için varoluşsal bir tehdit olarak gördüğü ifade ediliyor.

Netanyahu’nun, İran’ın nükleer kapasiteye ulaşmasının İsrail için bir “yok oluş” riski taşıdığını düşündüğü, bu yüzden de bu meseleyi herhangi bir hükümetin veya ittifakın ötesinde, İsrail’in varoluşsal güvenliğiyle eşdeğer gördüğü belirtiliyor.

İsrail’de başbakanlık yapan birçok isim İran’ı tehdit olarak görse de, hiçbiri Netanyahu kadar bu meseleye odaklanmadı. Eski başbakan Ehud Olmert ve savunma bakanları da İran’a karşı operasyonlara onay vermişti. Ancak Netanyahu’nun politikası daha sürekli, daha ısrarlı ve daha ses getirici oldu.

Özellikle kamuoyuna açık konuşmaları, Birleşmiş Milletler kürsüsünde yaptığı sunumlar ve ABD Kongresi’ne hitap etmesi, bu konuyu uluslararası gündeme taşıdı.

2007’den bu yana, İsrail istihbaratı İran’ın nükleer faaliyetlerini yavaşlatmak için birçok operasyon yürüttü. Bu süreçte, İranlı nükleer bilim insanları hedef alındı, uranyum zenginleştirme tesislerine siber saldırılar düzenlendi. Netanyahu, bu operasyonların arkasındaki siyasi isim olarak dikkat çekti.

https://gazeteoksijen.com/new-york-times/new-york-times-yazdi-netanyahu-neden-irani-yok-etmeye-takintili-244353

  • SÜRPRİZ OLAMAYAN SÜRPRİZ: İSRAİL, ABD-İRAN NÜKLEER GÖRÜŞMELERİNİN SONUNU BEKLEMEDEN OPERASYON YAPTI – NALAN YAZGAN

Günümüzde bile İran içindeki ve dışındaki muhalifler için güçlü bir anlam taşıyor ve muhalefet bu çağrıyı duyuyor. Eski şahın ABD’de yaşayan oğlu Rıza Pehlevi, sosyal medyada İslam cumhuriyetinin devrilmesi için sokak protestoları ve grev çağrısı yaptı. Bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ise henüz belirsiz. Çünkü tarihsel olarak İran’a yönelik dış saldırılar, halkın rejimin etrafında kenetlenmesine neden oluyordu. Ancak son yıllarda İslam cumhuriyetine karşı görülmemiş düzeydeki protestolar göz önünde bulundurulursa bu defa aynı şeyin olacağını söylemek zor. Kapsamlı bir saldırı farklı dinamiklerin önünü açabilir. İran’da halk ile rejim arasında ciddi bir kopukluk var; yönetimle ilgili büyük bir memnuniyetsizlik ve düş kırıklığı mevcut. 2022’de rejime karşı “Kadın, yaşam, özgürlük” hareketi doğrudan rejimin yıkılmasını talep etmiş ve ülkenin dini liderini diktatör olarak nitelendirmişti. İsrail’in stratejisi de gerilimin artmasının halk ayaklanmalarını ve rejime karşı huzursuzluğu tetiklemesi yönünde. Görünen o ki İran liderliği de bu kez aynı görüşte çünkü ülkede bazı kullanıcıların iletişimi kesilmiş durumda. Bu sansür, İslam cumhuriyetinin protestolardan kaygılandığı zamanlarda sıkça yaptığı bir uygulama. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçen perşembe Ağlama Duvarı’na, İran’a saldırıların başlatılmasından saatler önce bir not bıraktı. Ertesi sabah halka açıklanan notta, İsrail ordusunun operasyonunun isminin ilham kaynağı olan Tevrat’tan bir ayet yer alıyordu: “İşte halk büyük bir aslan gibi ayağa kalkacak, genç bir aslan gibi yükselecek; avı yiyinceye, öldürülenlerin kanını içinceye dek yatmayacak.”

https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/surpriz-olamayan-surpriz-israil-abd-iran-nukleer-gorusmelerinin-sonunu-beklemeden-operasyon-yapti-2409651

  • ABD-İSRAİL, İRAN’I BİTİRMEYE Mİ GELİYOR? ORTADOĞU’NUN GELECEĞİ NASIL ŞEKİLLENECEK? – SOLİ ÖZEL (ALİN ÖZİNİAN)

https://www.youtube.com/live/rSCcJaWekic

  • İSRAİL - İRAN SALDIRILARI: EN KÖTÜ SENARYOLAR NELER? - JAMES LANDALE

Ya İsrail uzun vadede İran'daki İslami devrimci rejimi çöküşe zorlama hedefinde başarılı olursa?

Netanyahu öncelikli amacının İran'ın nükleer kapasitesini yok etmek olduğunu iddia ediyor. Ancak dün yaptığı açıklamada daha geniş kapsamlı amacının rejim değişikliği olduğunu açıkça ortaya koydu.

"İran'ın gururlu halkına" seslenen Netanyahu, saldırısının "kötü ve baskıcı" olarak adlandırdığı rejimden "özgürlüğünüze kavuşmanız için yolu açtığını" söyledi.

İran hükümetini devirmek bölgedeki bazılarına, özellikle de bazı İsraillilere cazip gelebilir. Ama nasıl bir boşluk bırakabilir? Öngörülemeyen ne gibi sonuçlar doğurabilir? İran'da iç çatışma nasıl yansır?

Güçlü merkezi hükümet ortadan kaldırıldığında hem Irak'ta hem de Libya'da neler olduğunu pek çok kişi hatırlar.

Yani birçok şey bu savaşın önümüzdeki günlerde nasıl ilerleyeceğine bağlı.

İran nasıl - ve ne kadar sert - misilleme yapacak? Ve ABD İsrail'e karşı -eğer olursa- nasıl bir kısıtlama uygulayabilir?

Bu iki sorunun cevabına bağlı olarak çok şey değişecektir.

https://www.bbc.com/turkce/articles/c3rpgyregvqo

  • İSRAİL-İRAN ÇATIŞMASI: ORTA DOĞU'DA GÜÇ DENGELERİ NASIL DEĞİŞİYOR? - KAYVAN HOSSEİNİ

Geçtiğimiz 200 yıl içinde birçok küçük düşürücü askeri yenilgi, iki büyük işgal ve hatta yabancı güçlerin dayatması ile yapılmış bir rejim değişikliği yaşamış bir ülke için, bu deneyimlerin tekrarlanacağına dair endişelerin mevcut rejimin de ötesine geçen derin tarihsel kökleri var.

1979'da kurulan İran İslam Cumhuriyeti'nin kendi anlatısına göre en önemli "zaferlerinden" biri, yabancı güçlerin dayatmaları ve yenilgi döneminin sona ermiş olmasıydı.

Özellikle Irak askeri işgalinin nihai yenilgisi, Saddam Hüseyin'in ordusunun (19. yüzyılda Kuzey İran'da yaşananlara benzer şekilde) ülke topraklarını bir bölümünü ayırma veya Tahran'ı işgal ederek (1941'de olduğu gibi) rejimi değiştirme çabalarında başarısız olması, ruhani hükümetin gücüne ve İslam devrimi ideolojisine atfedilen bir dönüm noktası olarak nitelendirildi.

Ancak şimdi bu tarihsel anlatı ve İran'ın askeri gücü ve ulusal egemenliği düzeyinde meydana geldiği iddia edilen bu dönüşüm ciddi bir biçimde sorgulanıyor.

Peki Devrim Muhafızları'nın gücü, füze ve insansız hava aracı programları, yerli askeri ar-ge projeleri ve "caydırıcılık gücü" hakkındaki söylenenler boş bir propagandadan mı ibaretti?

Nasıl oldu da "200'ün üzerinde" İsrail savaş uçağı bir gecede İran hava sahasına girebildi ve "300 bomba" ve "çeşitli mühimmat" ile İran'da 100'den fazla noktayı hedef alabildi?

İran İslam Cumhuriyeti'ne indirilen güvenlik darbesi klasik bir askeri operasyonla da sınırlı kalmadı.

İranlı üst düzey komutanlara yönelik suikastlar, İran'ın güvenlik ve askeri kurumlarının Mossad istihbaratının sızmasına karşı ne derece savunmasız olduğunu da açıkça gösterdi.

Bu da yeni bir olay değil. İsrail istihbaratı, ülkenin güvenlik yapısının çok üst kademelerindeki hassas bilgilere erişimi olduğunu daha önce birçok kez gösterdi.

Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye'nin İran hükümetinin davetlisi olarak geldiği Tahran'da bir suikas sonucu öldürülmesi bunun en son örneklerinden biri.

Ancak bu bile İran'ın hayati bilgilerini korumak için etkili karşı-istihbarat önlemleri almasına yol açmamış gibi görünüyor. Ya da bazı önlemler alındıysa da, bu önlemlerin İsrail'in ülkeye girişini veya hassas bilgilerin sızmasını engellemeye yetmediği ortada.

Durumun vehameti öyle bir boyutta ki Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi İsrail'in saldırısının "savaş nedeni" olduğunu belirtti. Üstelik bu açıklamayı, ABD ile nükleer program ile ilgili diplomatik müzakereleri yürüttüğü günlerde yaptı.

Uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler Antlaşması'na göre İsrail'in İran'a karşı resmi bir "savaş ilanı" söz konusu değil. Ancak siyasi olarak yaşananlar ilan edilmemiş bir savaştan başka bir şey değil.

https://www.bbc.com/turkce/articles/c5y6y64109po

  • İSRAİL-İRAN SAVAŞI: ORTADOĞU’NUN “KIRMIZI PAZARTESİ” GÜNÜ – EMRE KARACA

İsrail’in, İran’ın üst düzey askerî yönetimini ve nükleer tesisleri hedef alan saldırı silsilesi akıllara Tahran’ın mevcut gücünün ne kadar etkilendiği sorusunu da getiriyor.

İsrail’in askerî brifinglerine göre, açılış salvosu büyük bir başarı olsa da İsrail’in İran’ın nükleer silah geliştirme yeteneğini yok etme hedefine ulaşmak için hâlâ yapılması gereken çok şey var.

Eğer 1960’lı yılların gençlik liderlerinin ya da siyasi aktörlerinin anıları okunacak olursa nükleer silah tartışmalarının ne kadar çok yer kapladığı tespit edilecektir. Dönemin ruhu, yeni filizlenen Soğuk Savaş şartlarında devletlerin bu konudaki artan kapasitelerinin distopik bir geleceğe evrilebileğine işaret ediyordu.

Resmî bilgilere dayanmasa da İsrail’in 1960’lı yıllardan itibaren nükleer kapasiteye sahip olduğu belirtiliyor. 1996 yılında imzaya açılan Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması (CTBT) dünya üzerinde her yerde her türlü nükleer denemeyi yasaklayarak, yeni nükleer silahların üretilmesini ve mevcut silahların geliştirilmesini önlemeyi amaçladı.Bu anlaşmayı halihazırda 183 ülke imzaladı ve 164 ülke onayladı. Anlaşmayı onaylamayan ülkeler arasında ABD, Çin, İran, Mısır, İsrail, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore bulunuyor. Bu ülkelerin hemen hepsinin nükleer yeteneğe sahip olduğunu biliyoruz.

Etik boyutu bir kenara bırakılacak olursa da konu güvenlik mimarisi bağlamında uluslararası siyaset sahasının da her daim gündeminde oldu. Ünlü siyaset bilimci Kenneth Waltz (1924- 2013) yaptığı değerlendirmede, İran’ın nükleer güce sahip olmasının uluslararası ve bölgesel istikrara hizmet edecek bir konjonktür yaratacağını savunan ekolün başat isimlerindendi.

İsrail geçmiş yıllarda nükleer kapasite konusunda adım atmak isteyen çevre ülkelerin tesislerini de bombalamaktan kaçınmadı. Önce Irak’taki Osirak Nükleer Tesisleri’ne 7 Haziran 1981’de hava saldırısı düzenlendi.[9] 2007’de Suriye’nin nükleer tesislerini vuran İsrail’in bölgede tahkim ettiği tekeli sürdürmekte kararlı olduğu söylenebilir.

https://fikirturu.com/jeo-politika/israil-iran-savasi-ortadogunun-kirmizi/

  • RÜYA MI KÂBUS MU? – ERGİN YILDIZOĞLU

Netanyahu’nun 30 yıllık rüyası nihayet gerçekleşti. İsrail, İran’ın nükleer programının “geri dönülmez” bir noktaya geldiğini iddia ederek nükleer ve askeri altyapısını hedef aldı. Saldırılarda, İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami, iki nükleer bilimci, 300’e yakın sivil öldürüldü. Saldırıların istihbarata ilişkin bir boyutu da vardı: Haaretz, Mossad’ın İran içinde bir süredir gizli olarak konuşlandırdığı insansız hava araçlarını (İHA) devreye sokarak İran’ın savunma sistemlerini felç ettiğini yazıyor. İran Ticaret Odası’ndan Hamid Hosseini, The New York Times’a verdiği demeçte, “saldırıların özellikle de üst düzey komutanların, nükleer bilimadamlarının öldürülmesinin liderliği gafil avladığını” söylemiş.

Saldırılarının amacı üzerine genelde iki yorum var. Birincisi: ABD’nin önceden haberi vardı; saldırıyı önlememiş olması, onay verdiği, İran’ı daha zayıf bir el ile masaya oturmaya zorlamayı hesapladığını düşündürüyor. İkincisi Netanyahu, Trump’ın İran’la nükleer müzakereleri sürecini sabote etti. Bence ikincisi daha gerçekçi. Çünkü Netanyahu’nun ABD’yi İran’la bir savaşın içine çekme planına uygun.

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ergin-yildizoglu/ruya-mi-kabus-mu-2409646

  • İSRAİL - İRAN ÇATIŞMASI VE TÜRKİYE İÇİN YENİ SORUNLAR – ÖMER ÖNHON

İsrail’de Netanyahu aslında iyi durumda değil. 

İsrail’in silahlı güçleri aynı anda birkaç cephede (Gazze, Batı Şeria, Suriye, Lübnan, Yemen, İran) operasyon yürütüyorlar.

Pek çok İsrailli, Netanyahu ve aşırı sağcı hükümetini İsrail’in başına gelmiş en büyük felaket olarak tanımlıyor.

Ama aynı çevreler, İsrail’in düşmanı olan İran, Hamas, Hizbullah ve Suriye’ye bu kadar darbe vurulmasını da kötü birşey olarak görmediklerinden dolayı bir ikilem yaşıyor.

Krizin ne yönde gelişeceği ve ne zaman sonlanacağı konusunda, her zamanki gibi, ABD’nin tutumu çok önemli.

Netanyahu ile Trump’ın arası gergin de olsa, ABD İsrail’in yanında durmaya devam ediyor,  hem askeri/istihbari, hem siyasi destek veriyor.

ABD açısından olayın iç politika dengeler boyutu da çok önemli. 

Yahudi kökenli siyasetçiler ve İsrail destekçileri Kongrede çok güçlü. Trump bunları karşısına almak istemiyor çünkü bütçeyi ve her türlü yasayı Kongrede geçirebilmek için her bir oya ihtiyacı var.

Ayrıca, Evangelist-Siyonist kardeşliği, ABD-İsrail ortaklığının temel bir direği olarak duruyor.

Trump dün, İsrail-İran çatışmasının sona ermesini istediğini açıkladı ama bunun, İran’ın belinin kırılmasa dahi kolay kolay doğrultamayacağı bir noktada olmasını isteyecektir.

Rusya savaşın durdurulması için rol üstlenebileceğini açıkladı.

Rusya ve Çin’in İran’a askeri malzeme desteğinde bulunup bulunmayacakları, İran’ın eksilen stoklarını takviye edip etmeyecekleri merak konusu.

Birleşmiş Milletler her zamanki gibi BMGK daimi üyelerinin ağzına bakıyor.

Arap dünyasından yapılan açıklamalarda İsrail kınanıyor ama bu ülkelerin çoğu İran’ın darbe alıp zayıflamasından memnundur.

Arap veya Müslüman dayanışmasının boş bir slogan olduğu bir kez daha görüldü.  

Peki İsrail’in hedefi nedir? Netanyahu İran’ın nükleer kapasitesinin ortadan kaldırılmasını ve ayrıca İran’da rejim değişikliği olmasını istiyor.

ABD’nin, İran’ın nükleer programı konusunda İsrail’le aynı görüşte olmakla birlikte, sonrasıyla ilgili farklı düşündüğü, gelişmeler sonucunda molla rejimi çökerse üzüntü duymayacağı ama bunu zorlamak konusunda istekli olmadığı söyleniyor. 

Mollalar rejimi İran’ı yıllardır baskıyla idare ediyor. Son halk ayaklanmalarını yine acımasızca bastırdılar ama rejimin çürümüşlüğü gizlenemiyor.

İran rejimi İsrail'le çatışmasını İran halkının desteğini arkasına almak ve başarısızlıklarının üstünü örtmek için yararlanmaya çalışacaktır.  

Böyle bir rejimin sonsuza kadar devam etmesi zor ama ne zaman ve nasıl gider bilinmez.

https://t24.com.tr/yazarlar/omer-onhon/israil-iran-catismasi-ve-turkiye-icin-yeni-sorunlar,50330

  • YÜKSELEN ASLAN - HAKAN OKÇAL

13 Haziran’daki İsrail saldırılarının istihbarat ve icraat bakımından askeri tarih kitaplarına geçecek mükemmeliyette bir operasyon olduğuna kuşku yok. Ama İran bütün zaaflarına rağmen kolay yutulacak bir lokma değil. Nitekim ilk günden İsrail’e 150-200 kadar balistik füze fırlatarak kolay lokma olmadığını gösterdi. İsrail’in “Demir Kubbe” hava savunma sisteminin başarı oranı yüzde 95 olarak kabul ediliyor. Bunun anlamı, her yüz füzeden beşi İsrail hava savunma sistemini geçebiliyor. Nitekim Tel Aviv’e düşen 5-6 füzeden bu gerçek ortaya çıktı. İran’ın elinde en az 3 bin balistik füze olduğu tahmin ediliyor. Bu sayıyı 6-7 bine çıkaranlar da var. Bu demektir ki, İsrail önümüzdeki günlerde daha çok isabet alacak.  Kuzey Kore gibi ülkelerden füze yardımı alabildiği takdirde, İran’ın mukabele gücü daha da artacak.

İran ne kadar isabet alırsa alsın, bu kavgadan demokratik bir toplum olan İsrail kadar etkilenmeyecektir. En sıradan bir darbe dahi İsrail içinde deprem etkisi yaparken, mollalar rejimi İsrail saldırılarını propaganda silahı ile geçiştirmeye çalışacaktır. Ama bu handikabın İsrailli siyasi ve askeri kurmaylar tarafından düşünülmediğini var saymak hata olur. Netanyahu hükümetinin her şeye rağmen başladığı işi bitirme kararlılığı içinde olduğunu kabul etmek lazım. Zaten Netanyahu ve kurmayları da savaşın istenen sonuçlar elde edilene kadar devam edeceğini vurguluyorlar.

O halde dünyanın çeşitli başkentlerinden ve Ankara’dan yapılan, çatışmaların durdurulması, diplomasiye fırsat verilmesi yolundaki açıklamaların bir anlamı yok. Savaşın uzamasını ve daha da şiddetlenmesini beklemek lazım.

https://t24.com.tr/yazarlar/hakan-okcal/yukselen-aslan,50304

  • İSRAİL’İN İRAN’A SALDIRISINA SERİNKANLILIKLA BAKARSAK…- FEHMİ KORU

En fazla tekrarlanan, sürdürdüğü nükleer çalışmaları sayesinde İran’ın atom bombası üretmesine ramak kaldığı iddiasıdır. Nükleer silah sahibi İsrail İran’ın da aynı silaha sahip hele gelmesinin kendisi için güvenlik riski oluşturacağını ve bu amaçla ‘ön alma savaşı’ başlattığını ileri sürüyor.

Doğruluğu çok kuşkulu bir iddia bu. Doğru olsa bile, uluslararası hukuka göre, İsrail’e bağımsız bir ülkeye saldırma gerekçesi sağlamaz.

Saldırı sırasında komuta kademesi ile nükleer çalışmaları yürüten kişilerin hedef alınması İsrail’in gerçek niyetini gözlerden saklamak için olabilir.

İsrail bölgede güçlü bir İran istemiyor, ancak tehdit algısı İran’dan ziyade orada 1979 yılından bu yana varlığını sürdüren rejimden kaynaklanıyor…

Şah döneminde, İran ile İsrail arasında olağanüstü yakın ilişkiler bulunuyordu; İsrail’in bölgedeki en yakın müttefiki İran’dı. Bu özellik 1979 devrimi ile noktalandı. İsrail şimdi İran’da bir rejim değişikliğinin peşinde olabilir.

Kendisine dost olacak bir rejim beklentisiyle…

Bu tespitin doğru olup olmadığını bundan sonra meydana gelecek hamlelerden öğreneceğiz.

İsrail için en ciddi tehdit unsuru İran olabilir; ancak dünya için de en ciddi tehdit hukuk tanımayan bugünkü İsrail yönetimidir.

https://www.karar.com/yazarlar/fehmi-koru/israilin-irana-saldirisina-serinkanlilikla-bakarsak-1604233

  • İRAN’IN BÖLGESEL HEGEMONYA İDDİASININ SONU – NAMIK TAN

İsrail’in bu tutumu yeni değil. Bu olasılığın engellenmesi için on yıllardır hazırlık yaptığı da biliniyor. Nitekim İran’a güncel müdahalesinin de uzun süredir planlanıp, hazırlandığı belli. Zamanlamayı tetikleyen ile yukarıda sayılan hazırlık adımlarının yani ortam ve bağlamın uygunluğunun yanı sıra bazı başka gelişmeler de oldu.

UAEA daha 2020’de İran’ın uranyumunu yüzde 62 oranında zenginleştirdiğini ve nükleer programını yalnızca sivil amaçlar için yürütmediğine ilişkin güçlü şüpheler bulunduğunu raporlamıştı. İsrail saldırısından günler önce de nükleer silâh eşiğine artık ramak kaldığını açıkladı.

Ayrıca içeride de Netanyahu ultra Ortodoks haredilerin askerlik hizmetinden muafiyetlerini muhafaza ederek koalisyonundaki dinci-ırkçıların desteğini elinde tuttu ve mecliste güvenoyunu tazelemeyi becerdi. Böylece hem altı ay daha siyasi ömrünü uzattı, hem kendini yolsuzluk suçlamasıyla hapse girmekten kurtardı.

Aslında halkının gözünde savaşarak varoluşsal tehdidi bertaraf eden tarihsel lider statüsü edinmek için de ciddi bir adım attı. Zira 2006-2009 arasında büyükelçilik yaptığım Tel Aviv’deyken de gözlemleme fırsatı bulduğum üzere İsrail toplumunda var olan ve bilahare son Netanyahu döneminde de hepten derinleşen laik-dinci vb. yarılmalar İran tehdidi için geçerli değil. Zaten Netanyahu’nun en sert muhalifleri bile başlattığı iddialı askeri harekâta tam desteklerini açıkladı.   

Netanyahu İran’ı vurarak Trump’ın “iş bitirici tüccar diplomasisi” tekerine de çomaklar soktu. ABD’nin İran’la yürüttüğü (Witkoff-Arakçı) 5. turu pazar günü Umman’da yapılacak ikili nükleer müzakereleri aksattı. Suudi Arabistan (SA), BAE, Katar’ı kapsayan üç günlük Körfez turuna çıkan Trump, İsrail’e uğramadan dönmüştü. Netanyahu, Trump’a gündemi kendinin belirlediğini anımsattı ve bu küçümsemesinin bedelini kendince ödetti.

https://t24.com.tr/yazarlar/namik-tan/iran-in-bolgesel-hegemonya-iddiasinin-sonu,50323

  • İSRAİL CASUSLARI İRAN'IN YANITINI ENGELLEMEYİ NASIL BAŞARDI?

https://www.indyturk.com/node/760197/d%C3%BCnya/i%CC%87srail-casuslar%C4%B1-i%CC%87ran%C4%B1n-yan%C4%B1t%C4%B1n%C4%B1-engellemeyi-nas%C4%B1l-ba%C5%9Fard%C4%B1

  • İRAN'DAKİ SUİKASTLARIN ŞİFRELERİ: İSRAİL BU OPERASYONLARI NASIL YAPIYOR? - DR. OSMAN GAZİ KANDEMİR

İsrail istihbaratının en gizli ve en güçlü birimlerinden biri olan Unit 8200, Mossad'ın adeta "dijital gözü ve kulağı" işlevini görüyor.

1948'de İsrail'in kuruluşuyla başlayan savaşlarda, genç mühendisler ve matematikçiler telsiz istihbaratı toplamaya başladı ve bu küçük birim zamanla büyüyerek Unit 8200 adını aldı.

Kurulduğunda dahi, Ortadoğu'daki iletişim ağlarında dijital izleri vardı ve her şeyi dinleyebiliyordu.

Unit 8200, sadece dinleme yetenekleriyle sınırlı değil.

Sinyal istihbaratında (SIGINT) üst düzey uzmanlığa sahip olan birim, telsiz, cep telefonu, sabit hat, internet trafiği, uydu bağlantısı ve fiberoptik sistemler dahil tüm iletişim biçimlerini izleyebilir, çözümleyebilir ve kayıt altına alabilir.

Ayrıca, karmaşık veri akışlarından anlamlı mesajlar çıkarabilen ve kodlu konuşmaları çözebilen gelişmiş bir şifre çözme (cryptanalysis) kapasitesine de sahip.

Coğrafi konum belirleme (geolocation) konusunda da güçlü olan Unit 8200, cep telefonu baz istasyonları, IP eşleştirmeleri, radar verileri ve İHA sinyalleri üzerinden hedeflerin yerini net biçimde tespit edebiliyor.

https://www.indyturk.com/node/760186/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/i%CC%87randaki-suikastlar%C4%B1n-%C5%9Fifreleri-i%CC%87srail-bu-operasyonlar%C4%B1-nas%C4%B1l

  • 'İSRAİL, İRAN'DA REJİM DEĞİŞİKLİĞİ HEDEFLİYOR OLABİLİR AMA BU BİR KUMAR' - AMİR AZİMİ

İsrail saldırı ve cinayetlerin rejimi sarsabileceğini ve bir halk ayaklanmasının önünü açabileceğini hesaplıyor olabilir.

En azından Netanyahu bunu umuyor.

Ama bu bir kumar, hem de büyük bir kumar.

İlk etapta böyle bir zincirleme reaksiyonun başlayacağına dair bir kanıt yok, ancak başlasa bile böyle bir sürecin nereye varacağı belirsiz.

İran'da en fazla güce sahip olanlar silahlı kuvvetleri ve ekonomiyi kontrol eden kişiler ve bunların çoğu Devrim Muhafızları ve diğer bazı seçilmemiş organlardaki sertlik yanlılarının elinde.

Darbe yapmalarına gerek yok çünkü zaten iktidardalar ve İran'ı daha çatışmacı bir yöne götürebilirler.

Bir başka olası sonuç da rejimin çökmesi ve ardından İran'ın kaosa sürüklenmesi olabilir.

Yaklaşık 90 milyon nüfusa sahip olan ülkede meydana gelen olaylar Ortadoğu genelinde büyük bir etki yaratacaktır.

İsrail'in istediği, dost bir gücün yönetimi ele geçirmesiyle sonuçlanacak bir ayaklanma gibi görünüyor.

Ancak buradaki en önemli soru alternatifin kim olabileceği?

İranlı muhalif güçler son yıllarda oldukça parçalanmış durumda ve bu konuda net bir seçenek yok.

2022'de "Kadın, Yaşam, Özgürlük" hareketi olarak bilinen ve İran'ın büyük bölümünü bir fırtına gibi etkisi altına alan ayaklanmaların ardından bazı muhalif gruplar, İslam Cumhuriyeti karşıtı çok çeşitli grup ve eylemcilerden oluşan bir koalisyon kurmaya çalıştı.

Ancak bu durum, koalisyona kimin liderlik edeceği ve mevcut rejimin devrilmesinden sonra rejimin nasıl şekilleneceği konusundaki görüş farklılıkları nedeniyle uzun sürmedi.

İsrail liderleri bu gruplardan veya kişilerden bazılarını tercih edilen alternatifler olarak görebilir.

Örneğin, İran'ın eski veliaht prensi Rıza Pehlevi, 1979 İslam devriminde devrilen eski İran Şahının oğlu sürgünde yaşıyor ve aktif olarak yabancı aktörleri davasını desteklemeleri için etkilemeye çalışıyor.

Geçtiğimiz yıllarda İsrail'i de ziyaret etmişti.

Her ne kadar bazı İranlılar arasında popülerlik kazanmış olsa da, bunun hızla rejim değişikliği için bir güce dönüşüp dönüşmeyeceği net değil.

https://www.bbc.com/turkce/articles/cn4gevpz4r3o

  • GÜVENLİK UMZANI MONİQUET: ORTA DOĞU'DAKİ GÜÇ DENGESİ İSRAİL'İN LEHİNE DEĞİŞTİ

Moniquet'ye göre İsrail son birkaç yıldır Hizbullah ve Hamas'a karşı yürüttüğü savaşla İran'ın bölgedeki vekillerini sistematik olarak zayıflattı ve şimdi de güç dengesini değiştirecek bir darbe indirdi.

"İran bugün, kim ne derse desin, çok ama çok ağır bir askeri başarısızlığa uğradı ve bu daha bitmedi. Ancak Hizbullah'ın arkasında, Hamas'ın arkasında, Yemen'deki Husilerin arkasında kimi buluyoruz? İranlıları buluyoruz. Dolayısıyla, eğer İsrailliler yeterince ileri giderlerse, yaşananlar Orta Doğu'daki tüm jeopolitik haritayı değiştirebilir."

Uzman, bu durumun İran halkının yönetime karşı ayaklanması için de bir fırsat sunabileceğini sözlerine ekledi.

https://tr.euronews.com/my-europe/2025/06/15/guvenlik-umzani-moniquet-orta-dogudaki-guc-dengesi-israilin-lehine-degisti

  • TRUMP, ÇIKARDIĞI YANGINI SÖNDÜREBİLECEK Mİ? - YUNUS EMRE ERDÖLEN

İsrail’in İran saldırısı ne tesadüf ki ABD’nin en gergin döneminde gerçekleşti. Bugün (14 Haziran 2025), Trump’ın doğumgünü. Trump başkent D.C.’de Orta Asya ülkelerini andıracak bir askeri geçit töreniyle tankları selamlayarak doğumgününü kutlamayı planlıyor. Tabii ki bu askeri geçidin resmi bağlamı ABD ordusunun 250. Kuruluş Yıl Dönümü. Fakat Trump göreve geldiği ilk günden itibaren bu askeri geçit töreninin kendi kişisel markası olduğuna dair mesajlar veriyor, bununla da yetinmiyor Amerikan askerlerini hiç olmadığı kadar iç meselelerde muhaliflerine karşı kullanacağını da vurguluyor, ve en önemlisi kullanıyor da. Trump yönetimi, kaçak göçmenleri sınırdışı etme vaadini yerine getirmek adına günlük 3,000 göçmen tutuklama kotası koyması üzerine göçmen polisi (ICE) Los Angeles gibi Hispaniklerin çoğunluk olduğu Demokrat Parti kalelerinde geniş çaplı “göçmen avı” başlattı. Bunun üzerine komşularını, iş arkadaşlarını desteklemek için sokağa çıkan Amerikalılar; ABD’de çalışan, vergilerini ödeyen, bazıları vatandaşlık için belge toplayan ve gün sayan kaçak göçmenlerin sınırdışı edilmesini protesto etti. Bazı gösterilerde şiddet kullanılması üzerine Trump olaylar henüz büyümemişken fırsattan istifade Title 10 adlı bir yasa maddesine dayanarak önce teamüllere ve yasalara aykırı şekilde California eyaletinin ordusuna el koydu ve 2,000 askeri protestoculara karşı binaları korumak için görevlendirdi, ardından California’da bulunan 700 federal deniz piyade askeri Los Angeles kentinin girişlerine konumlandırıldı.

Demokratlara göre Trump, ülkede çıkan herhangi bir olaydan istifade edip asker üzerindeki gücünü arttırmak ve bu askeri gücü muhalifler, eyaletler nezdinde genişleterek otoritesini pekiştirmek istiyor. Nitekim bu hafta Demokrat Partili California Senatörü Alex Padilla’nın İç Güvenlik Bakanı Noem’in basın toplantısında soru sormak istediği için darp edilerek sürüklenip odadan çıkarılıp yere yatırılarak gözaltına alınması (sonradan serbest bırakıldı) da bu endişeyi pekiştiren bir olaydı. Yine Trump’ın askeri bir üste miting yapıp Demokratları, medyayı ve muhalefeti yuhlatması da pek eşi benzeri görülmemiş bir andı.

İsrail’in ABD’yi oldu bittiye getirmesi için gerçekten de “mükemmel” bir zamanlama. Zira anketlere göre son iki senedir özellikle gençler arasında İsrail’e yönelik tepkiler artıyor. Demokratlar halihazırda seçmen olarak İsrail’e mesafeliyken, özellikle genç Cumhuriyetçi seçmenler arasında da İsrail karşıtlığı çok ciddi ölçüde arttı. Cumhuriyetçi Parti’nin genç nesilleri ve sosyal medyada etkin olan Tucker Carlson gibi kanaat önderleri hiç olmadığı kadar sert bir şekilde İsrail’i eleştiriyor, ABD’nin İsrail’in değil kendi çıkarlarını öncelemesi gerektiğini söylüyor. İsrail devleti, gelecekte ABD’yi İsrail uğruna bir savaşa sürüklemek için başka bir fırsat bulamayabilir, harcanan milyonlarca dolarının etkili olmadığı bir Amerikan siyaseti çok değil belki 5-10 sene sonra ortaya çıkabilir.

Netanyahu’nun halihazırda İsrail lobisinin yüklü bir seçim yatırımı yaptığı Trump’tan faydalanması, Trump’a rağmen bir şeyleri “oldu bittiye” getirmesi de bu yüzden azımsanmayacak bir olasılık. Trump’ın sonradan yürütülen operasyonu sahiplenmesi, “60 gün vermiştim, 61 oldu” demesi, ve İran’a “masaya dön, yoksa daha da beter olur” gibi açıklamalar yapması da bu olasılık dahilinde yine mümkün olan şeyler. Trump açıkça İsrail tarafından es geçildiğini, ABD hükümetinde ve Senatosu’nda etkin olan İsrail lobisinin kendi siyasi kararlarını çiğneyip geçtiğini kabullenecek biri değil. İsrail’in yaptığı saldırıyı üstlenerek en azından kendi “egosunu çizdirmemek” de yapabileceği bir hamle.

https://serbestiyet.com/yazarlar/trump-cikardigi-yangini-sondurebilecek-mi-210638/

  • İSRAİL-İRAN ÇATIŞMASI: UZUN SÜRER Mİ, TÜRKİYE’YE YANSIMALARI NE OLUR? - MEHMET ÖĞÜTÇÜ
  • Riskler:

Enerji fiyatlarının artması ve doğalgaz boru hattı altyapısına yönelik sabotaj riski

Dış ticaret yollarında artan güvenlik açıkları

Bölgesel istikrarsızlık ve artan güvenlik tehditleri

NATO ve Batı ülkeleriyle ilişkilerde yeni kırılmalar

  • Fırsatlar:

Bölgesel arabuluculuk ve diplomasi rolünü güçlendirme

Enerji koridorları ve altyapı projelerinde iş birliklerini artırma

Orta Asya ve Kafkasya’ya açılacak yeni ticaret ve enerji koridorları oluşturma

Türkiye’nin bölgesel aktör olarak prestijini ve etkinliğini artırma.

Türkiye’nin geleneksel denge siyaseti, küresel güç dengeleri yeniden şekillenirken artık tek başına yeterli olmayabilir. Krizlere verdiği tepkiler kadar, krizleri önleyici, çözüme götürücü ve kendi stratejik menfaatlerini azami seviyeye çıkarıcı proaktif politikalar geliştirmesi zorunlu.

https://yetkinreport.com/2025/06/13/israil-iran-catismasi-uzun-surer-mi-turkiyeye-yansimalari-ne-olur/

  • İSRAİL-İRAN SAVAŞI’NIN DİNAMİKLERİ VE TÜRKİYE - TUNAY ŞENDAL

Türkiye, Orta Doğu’nun hemen kuzeyinde, İsrail ve İran ile tarihsel, kültürel ve ekonomik bağlara sahip bir aktör olarak, bu çatışmadan doğrudan etkilenmektedir. Türkiye’nin dış politikası hem bölgesel istikrarı koruma hem de ulusal çıkarlarını maksimize etme hedefiyle şekillenmiştir. Ancak, İsrail-İran geriliminin tırmanması, Türkiye için bir dizi tehlike ve olasılık sunmaktadır.

İsrail-İran çatışmasının Türkiye’ye en somut yansıması, güvenlik alanında ortaya çıkmaktadır. İran’ın vekil güçleri aracılığıyla Suriye ve Irak’taki faaliyetleri, Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit etmektedir. Özellikle, İran destekli milislerin Suriye’deki varlığı, Türkiye’nin bölgedeki terör örgütleri ile mücadelesini karmaşıklaştırmaktadır. Ayrıca, çatışmanın bölgesel bir savaşa dönüşmesi durumunda, Türkiye’ye yönelik mülteci akımları artabilir. Daha önce İran-Irak Savaşı (1980-1988) sırasında Türkiye’ye yönelik göç hareketleri, bu riskin tarihsel bir örneğini sunmaktadır. İran’ın Hizbullah gibi örgütler aracılığıyla İsrail’e yönelik saldırıları, Türkiye’nin metropollerinde güvenlik açıklarını tetikleyebilir. Geçmişte, 1990’lı yıllarda İran destekli Hizbullah’ın Türkiye’deki eylemleri, bu tehdidin ciddiyetini ortaya koymuştur. İsrail’in ise İran’a karşı Türkiye hava sahasını kullanma olasılığı, Türkiye’yi istemeden çatışmanın bir tarafı haline getirebilir.

Türkiye’nin enerji güvenliği, İran ile olan ekonomik ilişkilerine bağlıdır. İran, Türkiye’nin doğal gaz tedarikçilerinden biri olup, iki ülke arasındaki ticaret hacmi son yıllarda büyümüştür. Ancak, İsrail-İran çatışmasının tırmanması, İran’a yönelik yaptırımların sıkılaşmasına ve enerji arzında kesintilere yol açabilir. Bu durum, Türkiye’nin enerji fiyatlarında artış ve ekonomik istikrarsızlıkla karşı karşıya kalmasına neden olabilir. Ayrıca, Orta Doğu’daki çatışmaların küresel piyasalarda petrol fiyatlarını yükseltmesi, Türkiye’nin cari açığını derinleştirebilir.

Bununla birlikte, çatışma Türkiye için ekonomik fırsatlar da sunmaktadır. Türkiye, enerji koridoru olarak konumunu güçlendirerek, İsrail’in Doğu Akdeniz gazını Avrupa’ya taşıma projelerinde kilit bir rol oynayabilir. Ancak, bu fırsatın gerçekleşmesi, Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesine ve bölgesel istikrara bağlıdır.

https://www.yeniarayis.com/yazi/israil-iran-savasinin-dinamikleri-ve-turkiye-11233

  • İSRAİL-İRAN GERİLİMİNDE YENİ PERDE: SON GELİŞMELER VE BÖLGESEL YANSIMALAR - BURAK CAN ÇELİK

Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerinin son yıllarda geçirdiği dalgalanmalar, bu krizde Ankara’nın manevra alanını etkiliyor. 2022’de normalleşme adımlarıyla karşılıklı büyükelçiler atanmış olsa da 2023 Gazze olayları sonrasında yeniden mesafe oluşmuştu. Şimdi İran’ın hedef olduğu bu tabloda, Ankara’nın Tahran’la görece iyi ilişkileri (enerji iş birliği, ticaret, Suriye dosyası gibi konulardaki diyalog) ve İsrail’le sınırlı da olsa devam eden diplomatik kanallar göz önüne alındığında, Türkiye kendini iki taraf arasında bir denge noktası olarak konumlandırmaya çalışıyor. Nitekim Cumhurbaşkanlığı kaynakları, Türkiye’nin gerilimin düşürülmesi için gerekirse ara buluculuk yapabileceğini, her iki tarafla da konuşabilen nadir ülkelerden biri olduğunu vurguluyor. Türkiye’nin bu çok yönlü diplomatik konumu, ileride çatışmayı sonlandıracak bir diyalog zemininin oluşmasında rol oynayabilir.

Türkiye, İsrail-İran krizinde duygusal tepkiler yerine kendi ulusal çıkarlarını merkeze alan bir realpolitik strateji izlemek zorunda. Mevcut durumda Ankara’nın söylem düzeyinde İran’dan yana tavır alması anlaşılır olsa da, uygulanacak politikaların rasyonel bir hesapla belirlenmesi gerekiyor.

https://www.yeniarayis.com/yazi/israil-iran-geriliminde-yeni-perde-son-gelismeler-ve-bolgesel-yansimalar-11232

  • İSRAİL-İRAN ÇATIŞMASINDA YENİ PERDE: BUNDAN SONRA NE OLUR?

https://www.youtube.com/watch?v=1ZVjT0X6Hx0&t=2s

  • İSRAİL-İRAN SAVAŞI KÜRESEL ENERJİ PİYASALARINI SARSABİLİR - ELİF İLHAMOĞLU

İsrail’in saldırıları sonucu İran’la yükselen gerilim enerji fiyatları ve güvenliği başta olmak üzere çok sayıda alanda bölgesel ve küresel kriz dinamiklerini tetikliyor. Uzmanlara göre, İran’ın nasıl yanıt vereceği ve ABD’nin tepkisi bu noktada önemli. Bu değişkenlerin, yalnızca enerji fiyatlarını değil, bölgesel güvenlik mimarisini, diplomatik ilişkileri ve iç politik dengeleri de sarsabileceği düşünülüyor.

https://harici.com.tr/israil-iran-savasi-kuresel-enerji-piyasalarini-sarsabilir/

  • İSRAİL-İRAN SAVAŞINDA HAHAMLAR CEPHESİ - NUH ARSLANTAŞ

Savaş nedeniyle bu hafta İsrail’deki sinagoglarda Şabatibadetlerinin yapılmayacağı duyuruldu.

Daha önceki savaşlarda olduğu gibi, bu savaşta da Yahudi hahamlar kamuoyu oluşturma ve yönlendirme konusunda son derece aktifler. Başta Netanyahu hükümeti olmak üzere, aşırı dinci politikacılar ve askeri yetkililer bu durumdan büyük memnuniyet duyuyor. Dinle pek ilgisi olmadığı bilinen Başbakan Netanyahu’nun, İran’a karşı operasyonun başlamasına saatler kala Sayılar kitabının 23:24. pasajını yazıp Batı Duvarı’na yerleştirmesi de dini sembollerin politik amaçlarla nasıl kullanıldığının çarpıcı bir örneği olarak duruyor.

İsrail’in baş hahamları ve üst düzey haham konseyleri, bu hafta Cumartesi günü sinagogların Şabat ibadeti için kapalı olacağını, halkın güvenlik güçlerinin talimatlarına tam olarak uyarak evlerinde dua etmelerini duyurdu. Hahamlar, normalde Şabat’ta kapalı olması gereken cep telefonlarının, sirenleri duymak ya da yakınlardan haber almak amacıyla açık tutulabileceğini, ancak haber okumak ya da başka amaçlarlakullanılmasının caiz olmadığını belirttiler. Hahamlar ayrıca, Şabat süresince radyoların açık bırakılabileceğini ve sığınaklardaki ışıkların önceden yakılması gerektiğini ifade ettiler. Zorunlu hallerde LED lambanın açılabileceğini ya da yanan bir mumun dikkatlice korunan bir alana taşınabileceğinide fetvalarına eklediler.

Hahamlar, savaş vesilesiyle Tevrat öğreniminin hayati öneminebir kez daha vurgu yaparak, hem olağan dönemlerde hem de savaş gibi olağanüstü zamanlarda Yahudi halkını ayakta tutanen temel dayanağın Tevrat olduğunu belirttiler. Öğrencilere vehalka yönelik çağrılarında, “Tevrat öğreniminde kendinizigüçlendirin; gece gündüz ara vermeden okumaya devam edin” tavsiyelerinde bulundular.

İsrail ulusunun çok kritik bir eşikten geçtiğine dikkat çekenhahamlar, halkı ülkeye yönelik varoluşsal tehdidin bertarafedilmesi için cephede savaşan İsrail askerleri ve karar alıcıulusal liderlerin başarısı için de dua etmeye çağırdılar.

Hahamlar, ayrıca Yahudi halkının zor zamanlarda ilk yapmasıgereken şeyin Tanrı’ya yönelip dua etmek olduğunuhatırlatarak, bu duaların da Kral Davud’un ilahi ilhamladerlediği Mezmurlar kitabından seçilen bölümlerle yapılmasınıtavsiye ettiler. 

https://serbestiyet.com/yazarlar/israil-iran-savasinda-hahamlar-cephesi-210660/

  • İSRAİL'DEKİ SIĞINAKLARA DAİR NELER BİLİNİYOR?

https://www.haberturk.com/israil-deki-siginaklara-dair-neler-biliniyor-3799678

  • NETANYAHU'NUN TIMARHANESİ - AYŞE ÖZEK KARASU

Birleşmiş Milletler aylardır umutsuzca aynı uyarı ve çağrıyı yapıyor: Gazze bugün dünyanın en fazla açlık çekilen noktası, çünkü İsrail gıda ve temel ihtiyaç maddelerinin geçişine izin vermiyor.

Çünkü İsrail kabinesi bir tımarhane. Bugün seçime gidilse Knesset’e tek vekil sokamayacak kıytırık partilerden ultra milliyetçi ve köktendinci iki adama rehin düşmüş Netanyahu yönetiminde bir tımarhane. Yolsuzluk nedeniyle yüksek yargının nefesi ensesinde koltuk kaygısıyla ipleri iki “siyaseten deliye” teslim etmiş bir Netanyahu söz konusu. Adamlardan biri Ulusal Güvenlik Bakanı İtamar Ben-Gvir, diğeri Maliye Bakanı Bezalel Smotriç. İdeolojik deliliklerine delalet çok fazla kanıt var; üstelik radikal dinci ve yeminli Filistin düşmanı Smotriç, hükümetin baş ideoloğu pozisyonunda.

Smotriç ideolojisi; 2 milyon Filistinliyi aç bırakarak ölüme mahkum etmek, ölmeyenlerin tamamını Gazze’den sürerek Ürdün’den Akdeniz’e uzanan Büyük İsrail’i kurmak! Bunun tanrı buyruğu olduğuna inanıyor ve “Gazze’nin tek bir Filistinli kalmamacasına dünyada eşi benzeri görülmemiş bir enkaz yığınına dönmesi gerektiğini” açık açık söylüyor. Savaş stratejisini o çiziyor, Gazze’nin güney ucunda kıstırılacak Filistinlilerin çaresiz kalınca başka yerlerde yeni bir hayat kuracaklarını ve İsrail’in o zaman Batı Şeria’da egemenlik ilan edeceğini anlatıyor.

İşin en acı tarafı, “Nehirden denize özgür Filistin” sloganını antisemitizm olarak gören Batı, aynı coğrafyayı kast eden ve şu an hayata geçirmek amacıyla insanların katledildiği “Ürdün’den Akdeniz’e büyük İsrail” (Batı Şeria’dan Gazze Şeridi’ne) projesinde Filistin düşmanlığını görmek istemiyor.

https://www.haberturk.com/ozel-icerikler/ayse-ozek-karasu/3798106-netanyahu-nun-timarhanesi

  • İSRAİL DÜNYADAKİ BÜTÜN YAHUDİLERİ TEHLİKEYE ATIYOR - THOMAS L. FRİEDMAN

İsrailliler, Yahudi diasporası ve dünyanın her yerindeki İsrail dostları bir gerçeği görmeli: İsrail’in şu an Gazze’de benimsediği savaş tarzı dünyadaki İsrail ve Yahudi algısının bundan böyle bambaşka bir şekle bürünmesine zemin hazırlıyor. Sinagogların ve Yahudi kurumlarının önünde polis arabası ve özel güvenliklerin varlığı giderek norm haline gelecek. İsrail Yahudilerin gözünde antisemitizme karşı güvenli liman değil antisemitizmi üreten yeni bir makine olacak. Aklı başında İsrailliler dindaşlarını İsrail’e davet etmek yerine bizzat Avustralya ve ABD’ye göçmek için sıraya girecek. Bu distopik gelecek henüz gerçekleşmemiş olabilir ama nasıl yaklaştığını görmüyorsanız kendinizi kandırıyorsunuz demektir.

Neyse ki yaklaşan fırtınayı görenler var. Giderek daha fazla emekli ve ihtiyati İsrail ordusu pilotu, emekli subay ve emniyet yetkilileri İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Gazze’deki çirkin ve nihilist politikasına sessiz kalmayacaklarını ve suç ortağı olmayacaklarını dile getiriyor.

Günün birinde illaki yabancı fotoğrafçı ve muhabirlere yanlarında İsrail askerleri olmadan Gazze’ye girme izni verilecek. O gün gelip de yıkımın bütün dehşeti ortaya serilince İsrail’e ve dünyanın her yerindeki Yahudilere çok sert tepkiler gelebilir.

İsrail’e yönelik uyarılarımı görünce Hamas’ın 7 Ekim 2023’te yaptıklarını anlayışla karşıladığımı zannetmeyin. Hamas bırakın İsraillileri, Filistin halkı için de hep kanserdi ve hala öyle. Ancak Yahudilerin kutsal kitaplarında geçen ana vatandaki güvenli bir devlette – güvenli bir Filistin devletinin yanı başında – yaşamayı hak ettiğine inanan bir Yahudi olarak şu an kendi cemaatime odaklanmış durumdayım. Çünkü kendi cemaatim İsrail’in bugün Gazze’de öldürülen sivillere yönelik kayıtsızlığına ve bağımsız başsavcısını kovup ülkeyi otoriterliğe sürükleme inadına karşı çıkmazsa dünyanın her yerindeki Yahudiler ağır bedeller ödeyebilir.

https://gazeteoksijen.com/yazarlar/thomas-l-friedman/israil-dunyadaki-butun-yahudileri-tehlikeye-atiyor-244135

  • İSRAİLLİLER GAZZE'DEKİ SAVAŞLA İLGİLİ NE DÜŞÜNÜYOR? - LUCY WİLLİAMSON

https://www.bbc.com/turkce/articles/c3rpeze1wy1o

  • FERDİ ZEYREK – YILMAZ ÖZDİL

Moris Eskenazi... Sefarad Yahudisi’ydi, Osmanlı vatandaşıydı, Manisa’da

doğmuştu, yoksul bir ailenin çocuğuydu, okuma yazması bile yoktu, Yahudi

mezarlığında bekçilik yaparak harçlığını çıkarıyordu, dokuz yaşındayken difteriye

yakalandı, bir deri bir kemik kalmıştı, öldü gözüyle bakıyorlardı, konu komşunun

tanıdığı olan Şinasi adında bir Türk hekimin haberi oldu, müdahale etti,

tedaviye başladı, iyileştirdi, para almadığı gibi, ilaç vesaire, tedavi masraflarını

bile cebinden ödedi, hayata döndürdü... 15 yaşındayken ağabeyiyle birlikte

Mısır’a İskenderiye’ye giden Moris, liman işçisi olarak başladı, sonra tütün

tüccarının yanına girdi, orada 15 yıl boyunca tütün ticaretiyle haşır neşir oldu, işi

öğrendi, tütüne zaten Manisa’dan aşinaydı, ticaretine de hakim oldu, 30

yaşındayken ABD’ye göç etti, Amerikan vatandaşı oldu, soyadını “Şinasi” olarak

kaydettirdi, evet, yeni dünyada yeni umutlarla yeni bir hayata başlarken,

Manisa’da hayatını kurtaran Türk hekimini soyadı olarak aldı, eğitimi yoktu ama

kafası çalışıyordu, sigara sarma makinesi geliştirdi, patentini aldı, 1893 yılında

Chicago’da katıldığı Kolomb Dünya Fuarı’nda tanıttı, müthiş ilgi gördü, o yıllarda

sigara elle sarılıyordu, geliştirdiği basit makine devrimdi, kapış kapış gitti,

kazandığı paraları çar çur etmedi, birikim yaptı, yine ağabeyiyle birlikte, New

York’ta sigara fabrikası kurdu, işledikleri tütünü doğum yerinden, Manisa’dan

getiriyordu, hatta, tütünü Osmanlı’dan satın aldığı için 1908 yılında

padişah Abdülhamid tarafından Mecidiye Nişanı’yla ödüllendirildi, hatta,

fabrikada çalışan işçileri bile Manisa’dan, Manisa’da yaşayan Musevi ailelerden,

komşularından getirdi, çoook zengin oldu, New York’ta Türk halılarıyla döşediği

malikanede yaşıyordu, kurnalı Türk hamamı bile vardı, bizdendi, bizim gibi

yaşadı, 1916 yılında yeter gari dedi, fabrikasını şirketini satarak, iş hayatından

çekildi, üç kızı bir oğlu vardı, ömrünün son demlerini çok sevdiği eşiyle,

çocuklarıyla, torunlarıyla mutlu şekilde geçirdi, 1928 yılında 74 yaşındayken

vefat etti. O güne kadar Türkiye’de kimsenin haberi yoktu... Meğer, vasiyetname

yazmıştı, 10 milyon dolarlık servetinin bir milyon dolarını, Manisa’da hastane

kurulması için bağışlamıştı, doğup büyüdüğü Manisa’yı asla

unutmamıştı, hem kendisinin, hem de çocukken hayatını kurtaran Türk

doktor Şinasi’nin adını yaşatmak istiyordu.

https://www.sozcu.com.tr/ferdi-zeyrek-p182715

  • BASMANE’DE GABAY SİNAGOGU VE MUSEVİ OKULU - ORHAN BEŞİKÇİ

Çok kültürlü İzmir’de Yahudi cemaatinin izlerini, daha çok ayakta kalmayı başarmış yapılarda gözlemleyebiliyoruz. Yapıların büyük kısmının ortadan kalkması ve artık bu mahallelerde Yahudilerin yaşamaması, araştırmaları zorlaştırıyor. Geçen yüzyılda daha çok İzmir’e göçlerle gelen Yahudi yurttaşlarımızın yaşadığı, şimdiki adı Etiler olan Abdullah Efendi Mahallesi’nde 1270 (Rana), 1271 (Ziba), 1274 (Bedava), 1275 (Firkat) sokaklarının fiziki durumu iyi olmasa da, onlardan kalan sinagog, konut, fırın, kurtijo ve benzeri yapıları görmek mümkün. Girişi 1275 Sokak’tan yapılan Şonşol Sinagogu’nun zemin katı Yahudihane, birinci katı sağlı sollu dönel merdivenle çıkılan ibadethaneydi. Hayim Şimuel Şonsol tarafından 1905 yılında tamir edilen, kitabesinde “Kapısından doğru olanlar girsin” yazılı olan sinagog, 1970’li yılların başında geçirdiği yangın nedeniyle yıkılıp tarihe karıştı. Zemin katında, on iki odasında ihtiyaç sahibi cemaat üyelerinin barındığı Yahudihane de (Kurtijo) yangına yenik düştü.

 

https://www.gazeteyenigun.com.tr/makale/25216724/orhan-besikci/basmanede-gabay-sinagogu-ve-musevi-okulu

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün