Tora´da, yaratılışta insanı anlatırken ´Adam´ olarak isimlendirir. Bu isim bir yandan insanın yaratıldığı ´adama/toprak´ kelimesi ile, bir yandan da ´dam/kan´ kelimesi ile alakalıdır.
Adam’ın isim harflerinden baştaki gematriası 1 olan Alef harfi bir yandan onu yaratan Aşem’in Tekliğini ifade eder. Bir yandan da ismin harflerine baktığımızda, ‘Alef’ Adam isminin kendisini, ‘Dalet’ David Ameleh’i, ‘Mem’ ise Maşiah’ı simgeler. Adam, kendi ismi dâhil tüm yaratılanların isimlerini kendi koymuştu. Kendisi yasak meyveden yiyip dünyaya ölümlülüğü getirince, Tanrı tarafından kendisine bin yıl ömür biçilmişti. Ancak Adem bu günahın tikununu (tamiri) ancak Maşiah’ın yapabileceğini, Ruah Akodeş’le görüp, onun soyunun temelini oluşturacak David Ameleh’in ise sadece üç saat yaşayıp öleceğini ve böylece bu tikunun sekteye uğrayabileceğini görünce, kendi yaşamından David’e 70 yıl vermişti. Nitekim bu durumda kendisi de 930 yıl yaşamıştı. Midraşa göre Adem 930 yaşına gelip ölüm vakti gelince, bu 70 yıla itiraz etmiş ve Tanrı da ona zamanında yaptıkları sözleşmeyi göstermişti. Burada başka bir midraş daha devreye girmektedir. Bu midraş, Adem'in bu itirazı üzerine bazı atalarımızın devreye girerek David’in ihtiyacı olan 70 yılı kendininkilerinden verdiklerini söyler. Buna göre en uzun yaşayan atamız Yitshak’ın 180 yaşına göre eksik kalan beş yılını Avraam, onun ölüm yaşı olan 175'e göre eksik kalan 28 yılı Yaakov ve onun da ölüm yaşı olan 147'ye göre eksik kalan 37 yılı Yosef vererek toplam 70 yılı kendi hayatlarından, soylarından gelecek David’e vermiş ve Maşiah’ın gelişinin sekteye uğramasını engellemişlerdir. Bir görüş de, her iki midraşın aynı anda geçerli olduğunu, hem Adem'in verdiği 70 yılın, hem de ataların verdiği 70 yılın David’e gittiğini ve bu surette David’in gece gündüz uyumadan normal bir insana göre iki kat randımanla tam bir 70 yıl yaşadığını da belirtir. Nitekim David 60 nefesten fazla bir uyku uyumazdı. Bu suretle ruhun uykuda 60'ta birinin yukarı çıkmasıyla bir nevi ölüm deneyimini yaşamayarak Adem'in dünyaya getirdiği ölümlülüğün tikununu düzeltmek istedi. David’in yazdığı Teilim kitabındaki 90'ıncı mezmurda “Senin için 1000 yıl geçmiş bir gün gibidir ve bir gece nöbeti gibidir” demektedir. Aynı mezmurda ‘hayatımızın günlerinin 70 yıl’ olduğuna da vurgu vardır. Burada David, Tanrı Adem'e “Yasak meyveden yediğin gün öleceksin” demesine rağmen, Adem'e bin yıl ömür tahsis etmesinin açıklamasını yapar. Aşem’in bahsettiği gün, kendi standardındaki bir gündür ve fiziksel dünyamızdaki bin yıla karşılık gelmektedir. Adem bu 1000 yılın 70’ini David’e vermiş ve o da bu 70 yıl boyunca adeta gece nöbeti tutmuştur. Başka bir teilimdeki “David'in gözleri güzeldi” terimindeki ‘göz/ ayin’ kelimesi aynı zamanda ‘ayin’ harfini simgeler ki, bu harfin gematriyası 70’tir. Ayin harfine Adem'in görünümünde günahtan sonra oluşan değişimde de rastlıyoruz. Adem'in günahtan önce vücudu ışıkla kaplı ikenki ‘or/ ışık’ kelimesi ‘alef ve reş’ harfleriyle yazılıdır, günahtan sonra ‘or/ deri’ ile kaplanmıştır ki, bu or kelimesi ‘ayin ve reş’le yazılıdır. Yani ışık anlamındaki ‘or’da Tanrı’yı simgeleyen alef harfi, adeta deri anlamındaki ’or’ da 70 sayısını simgeleyen ayine dönüştü. David, 70 yıllık yaşamı boyunca bu ayinin simgelediği 70’i, alef’in simgelediği 1’e (tekliğe) dönüştürmeye çalıştı. Adem'in ölümüne sebep olan yediği yasak meyve ve onun ağacıydı. David’in de ölümüne de, onun Tora çalışmasındaki konsantresini bozan ağaçtaki hışırtı oldu. Adem'in günah sonrası hemen ölümünü, devreye giren Şabat günü engellemişti. David de buna şükretmek için Adem'in o zaman söylediği şarkıyı 92. mezmurda “Mizmor şir le yom haŞabat” olarak derlemişti. Adem'in gilgulu olan David’in öldüğü gün de bir Şabat’tı.
Şemita ve Yovel üzerine
Bilindiği gibi Tora’nın emrine göre, Erets İsrael'de tarımsal işlemler altı yıl boyunca yapılabilir, ancak yedinci yıl toprağın ‘Şabat yılı’ olarak dinlendirilmesi gerekir. Buna ‘feragat; serbest bırakılma’ manasında ‘şemita’ adı verilir. Nasıl ki haftanın altı gününü takip eden yedinci gün Tora'ya göre ‘Tanrı adına Şabat’tır ve bugün hiçbir ‘Melaha/iş’ yapılamaz, altı yılı takip eden yedinci yıl da Tora’ya göre ‘Tanrı adına Şabat’tır ve hiçbir tarımsal iş yapılamaz. Tora’da ayrıca yedi Şabat yılı sayılması (toplam 49 yıl) ve 50. yılın Yovel olarak kutsanması gerektiği belirtilir. Yovel kelimesi, koçu ve koç boynuzunu (şofarı) ifade eder. Nitekim Yovel yılı, bu 50. yılın Kipur gününde çalınan kesik şofar sesi ile ilan edilir. Aslında şofarın çalındığı tek Kipur, Yovel’e rastlayan Kipur’dur. Tora’da bu sayımla ilgili “Şeva Şabatot; 7 Şabat” sayılması ifadesi vardır. Bu ifade, Tora’da Şavuot için geçen ifadenin aynısıdır; “Kendine 7 Şabat sayacaksın ve ellinciyi kutsayacaksın.” Bu bakımdan Yovel ile Şavuot arasında da paralellik olduğunu görüyoruz. Yovel yılında, aynı Şemita’da olduğu gibi hiçbir tarımsal iş yapılmaz. Adeta takip eden ikinci bir Şemita gibidir, ancak kendine özel ayrı bir yıldır. Bu 50. yıl, bir sonraki yedi yıllık Şemita döneminin ilk yılı değildir. Yovel ayrıca ‘tüm sakinleri için ülkede özgürlük ilan edildiği’ yıldır. Yovel’de şofar çalınması, aslında bu ilanı simgeler. Şofar sesi ile insanların kalpleri açılacak, sahipler gönül rahatlığıyla kölelerini serbest bırakacaktır. Köleler de gönül rahatlığıyla yıllardan beri alıştıkları sahiplerinden ve yaşadıkları ortamdan ayrılacaklardır. Ayrıca Yovel’de herkes ailesine geri dönecek ve atasal mülkünü geri alacaktır. Adeta bir sıfırlanma ve orijinal haline geri dönüş söz konusudur. Bu arada toprak aslında Şemita’larda ürün vermeyi durdurmaz, Şemita’da tarımsal işler yasak da olsa toprak ürününü vermeye devam eder. Her yıl mevcut olan Şabatonlar (Şabat ve Yomtov günlerini) toplarsak, altı yıl sonunda 365 eder. Bu da bir yıldaki günlerin sayısıdır. Dolayısıyla toprak adeta altı yıl boyunca Şabatonlarında da dinlenmeyip kendiliğinden ürün vermeye devam ettiği için, yedinci bir Şabat yılı (Şemita) boyunca dinlendirilmektedir. Aynı şekilde Şemita yıllarının kendisinde de toprak ürün vermeye devam ettiğinden, o yıllardaki Şabatlar için, bir de Yovel yılında dinlendirilmiş olmaktadır.
Bunları biliyor musunuz?
* Tarihte Tanrı’nın emrine ilk çit koyan kişinin Adam olduğunu. Tanrı’nın kendisine sadece ağaçtan yememesini emretmesine rağmen, Havva’ya bunu iletirken ‘ağaca dokunmamasını’ da eklediğini. Ancak bu çiti kendi inisiyatifiyle koyduğunu, Tanrı’nın bunu doğrudan talep etmediğini. Bu durumu hilekâr yılanın Havva’yı tuzağa düşürmekte kullandığını. Havva’yı ağaca doğru itip ağaca dokunmasını sağladığını ve dokununca bir şey olmadığını görünce, meyveyi de yiyince bir şey olmayacağına onu daha kolay ikna ettiğini. Satan’ın yılanı kullanarak Adem ve Havva’ya günah işletmek suretiyle ‘yetser ara’yı insanın içine sokmayı başardığını. Nitekim o ana kadar Adem ve Havva’nın, çıplak olduklarını fark etmediklerini. Ancak günahtan sonra yetser ara yüzünden çıplaklıklarını fark edip utandıklarını.
* Hala ayırma mitsvasının özellikle kadınlara verildiğini. Kadının bu mitsvayı yerine getirerek, ilk kadın olan Havva'nın günahını onarmaya çalıştığını. Adem’in ‘dünyanın saf halası’ olarak adlandırıldığını. Çünkü Tanrı’nın onu tüm kötü arzulardan yoksun, tamamen saf olarak yaratmış olduğunu. Havva'nın Adem'e yasak meyveyi yedirmesi ile, bu saflığın kaybedilmiş olduğunu. Nitekim Adem'in gematriasının 45 olup ‘dünya/ tevel’in yaklaşık yüzde onuna tekabül ettiğini. Havva'nın da, Adem’in ‘hala’sı olarak tabir edilip onun kaburgasının bir parçasından yaratıldığını. ‘Kaburga/ tsela’nın gematriasının 190 olup, Havva’nın gematriasının ise onun yüzde 10’u olan 19 olduğunu.
* Çölde casus günahı sonrası olumsuz rapor getiren on casusun çok ağır bir şekilde cezalandırıldığını. Olumlu rapor getiren iki casus Yeoşua ve Kalev’in ise ödüllendirildiğini. Kalev’in ödülü, keşif sırasında dua etmek için gittiği Hevron ve çevresi iken, Yeoşua’nın ödülünün gelecek dünyada diğer cezalandırılan 10 casus için ayrılan kısımlar olduğunu. Nitekim ismi Oşia iken, Moşe tarafından onu güçlendirmek için ismine yud harfi eklendiğini. Yud’un gematriasının 10 olup, bunun diğer 10 casusun manevi ödülünü alacağına dair bir simge olduğunu. Bu şekilde Yeoşua’nın ödülünün Kalev'inkinden de büyük olduğunu. Bu durumun sebebinin, Kalev’in, Yahuda soyundan gelip doğal eğiliminde ‘laşon ara’ konuşmak olmaması, buna karşın Yeoşua’nın Efraim kabilesinden, yani Yosef soyundan gelip doğal eğiliminde ‘laşon ara’ konuşmak olmasına rağmen, buna karşı koyup olumlu rapor getirebilmesi olduğunu.
* Tora’da, ileride olacak soykırım ‘Şoa’nın ipucu bulunduğunu. Devarim kitabındaki bir pasukta, Aşem’in Moşe’ye ileride Bene Yisrael'in gidecekleri yabancı ülkelerin ilahlarının peşinden gidip Tanrı’yla aralarını bozacaklarını ve o zaman Tanrı’nın onlara öfkelenip onlardan yüzünü saklayacağını ve bu şekilde büyük sıkıntılar çekeceklerini belirttiğini. O gün onların “Tanrı aramızda olmadığı için değil midir ki, bize bu kötülükler geldi” diyeceklerini. Bu pasukta yer alan harflerin, toplam 50'şer harf aralıkla ‘Ha Şoa/ soykırım’ kelimesini ortaya çıkardığını.
* İkinci Bet Amikdaş’ın ilk 40 yıllık bölümünde, Bene Yisrael'in Pers egemenliği altında olduğunu. Daha sonraları Yunan Kralı Alexander Makdon/ Büyük İskender'in Perslere savaş açarak onları yendiğini ve Bene Yisrael'in Yunanlıların yönetimi altına girdiğini. İkinci Bet Amikdaş’ın bu ilk bölümünde son peygamberler Hagay, Zeharia ve Malahin’in de hayatta olduğunu. Ancak üç peygamberin de art arda öldüklerini ve düşüşün başladığını.
* Rabi Akiva'nın Pesah’la Şavuot arası dönemde ölen 24.000 öğrencisinin ‘12.000 çift’ olarak anıldığını. Normalde birlikte Tora çalışanlara ‘havruta’ dendiğini. Ancak havruta kelimesinin ‘haver/ arkadaş’ kökünden geldiğini, bu kişilerin arasında basitçe birlikte Tora öğrenmenin ötesinde bir arkadaşlık duygusu, bir sevgi ve saygı durumu olması gerektiğini. Oysaki Rabi Akiva’nın, öğrencilerinde bu sevgi ve saygının gevşek olduğunu gördüğü için onları bazı taktiklerle çift çift olarak öğrenim görmeye yönlendirdiğini. Buna rağmen bu karşılıklı sevgi saygı ortamı oluşmadığından, aslında Tora öğreniminde geldikleri yüksek noktadan dolayı sert şekilde cezalandırıldıklarını.
Sorularınız ve görüşleriniz için adresim [email protected]