Sofya Opera ve Balesi 'Elektra'

Sofya Opera ve Balesi, 16. Uluslararası İstanbul Opera ve Bale Festivali´ne Richard Strauss´un ilk 1909´da sahnelenen ´Elektra´ operasıyla konuk oldu.

Erdoğan MİTRANİ Sanat
18 Haziran 2025 Çarşamba

Strauss’un çok sayıda operasının librettosunu yazacak olan Hugo von Hofmannsthal ile ilk ortak çalışması ‘Elektra’, Antik Yunan Mitolojisini ve Sofokles’in tragedyasını esas alsa da özellikle Elektra’nın, sevgilisi Aeghistos’la birlikte babası Miken kralı Agamemnon’u katleden annesi Klytaemnestra’yla tahtı işgal eden Aeghistos’a karşı ölümcül intikam arzusuna odaklanır. Hofmannsthal, 1903’te yazdığı oyundan uyarladığı librettoda, Elektra’nın ürkünç öç alma tutkusunu öne çıkaran cinayetin asıl nedeni olan Agamemnon’un kızı Iphigenia’yı tanrılara kurban etmiş olmasından söz etmez.

Mitolojik öykünün gerek metin gerek müzik olarak vahşi ve şiddet dolu kana susamış dehşet içeren bu çağcıl dışavurumcu yeniden anlatımında, yıllardır beklediği sürgündeki kardeşi Orestes gelip Klytaemnestra ile Aeghistos’u öldürdüğünde, yaşamak için artık hiç sebebi kalmayan Elektra, yaptığı zafer dansının ardından hayata veda eder.

Strauss’un önceki ve sonraki eserlerine kıyasla, ‘Elektra’ ile ondan kısa süre önce bestelediği ‘Salome’ çok daha deneysel, daha modern ve ilerici yapımlardır.

Elektra’nın, tüm karakterlerin atonal, ancak belirgin leitmotiflerle yansıtıldığı geniş orkestra için yazılmış görkemli partisyonu, sert, katı ve disonant armonileriyle intikam duygusunun fiilen vücut bulmuş hâlidir. İzlediğimiz temsilde de, deneyimli şef Evan-Alexis Christ’in yönetimindeki Sofya Opera ve Balesi Orkestrasının kusursuz yorumu, öykünün tüm duygularını derinlikle yansıtmış, müzikal partisyonu ‘Elektra’nın başkarakterlerinden birine dönüştürmüştü.

Fredy Franzutti’nin koreografisiyle hareket eden hizmetçiler korosu görsel ve işitsel olarak dört dörtlüktü. 

Lilia Kehayova, opera repertuvarının en zor rollerinden Elektra’yı, tiz ve pes tonlarda zorlanmaksızın, büyük kuvvetle canlandırıyordu. Tüm duyguları aktaran ustalıklı karakterizasyonu kadar, iki saat boyunca sahnede kalarak böylesine zor bir rolü sonuna kadar gücünden hiç kaybetmeden söylemesi büyük başarıydı.

Geniş volümlü sesiyle Gergana Rusekova, hem neredeyse kontralto için yazılmış pesler hem de koloratura yakın mezzosoprano tizleri içeren Klytaemnestra partisyonunun bütün renklerini yansıtmış, çok sağlam bir oyunculukla karakteri var etmişti.

Elektra’nın aksine annesi ve Aeghistos’a itaatkâr kız kardeş Chryzothemis’i, sıcak soprano sesiyle Tsevetana Bandalovska rahatlıkla canlandırıyordu.

Elektra’nın kardeşi Orestes’i hem oyunculuğu hem de olağanüstü bas bariton sesiyle yorumlayan Atanas Mladenov müthiş heyecan vericiydi. Kısacık Aegisthos rolünde Daniel Ostretsov da etkileyiciydi.

Sonuç olarak ‘Gilgameş’in ardından ‘Elektra’ da festivalin opera bölümünün diğer büyük olayıydı.

İDOB Modern Dans Topluluğu (MdTİst)

‘Deliriyum’

 

İDOB Modern Dans Topluluğu MDTİstanbul’un koreografisi ve rejisi modern dans sanatçısı ve koreograf Canberk Yıldız’a ait yeni performansı ‘Deliriyum’ festivalde dünya prömiyeri yapan bir diğer yapıt oldu.

Dijitalleşmenin ve sosyal medyanın insan bedeniyle kimliği üzerindeki etkilerini konu alarak dijital çağda benlik algısını sorgulayan ‘Deliriyum’, düşünerek hareket eden insanın zamanla, izleyerek ve konuşarak var olan insana, oradan da algoritmalarla yönlendirilen, adeta programlanmış bireye dönüşüm sürecini aktarıyor. Ses, müzik tasarımı Onur Seçki’ye, dijital-görsel ve sahne tasarımıyla görsel efektler Ziya Gökoğlu ile Emir Ünal’a, ışık tasarımı Yasin Gültepe’ye ait. Kostümler Yargıcı'nın döngüsel tasarım anlayışı ve ileri dönüşüm yöntemleriyle kolektif tasarlanmış.

Canberk Yıldız, benlik algısının değişimini, gerçeklik duygusunun bulanıklaşmasını, çağdaş tıpta deliliğin bilinç bulanıklığından şizofreniye uzanan sürecini açıklayan ‘deliriyum’ kavramından esinlenerek yansıtıyor. Günümüz insanınca normalleştirilen, ancak zamanla topluma daha ağır hasarlar veren anksiyete, bağımlılık, yeme bozuklukları vs. gibi psikolojik davranışlarla travmaları sahneye taşıyor. Sahnede yer alan dijital ekranlar ve algoritmalarla etkileşim içinde dans eden 13 dansçı, boşlukta kendi varlıklarını arıyor.

Digitürk’ün Mezzo kanalında tüm dünyadan üst düzey koreografileri heyecanla izleyen bir modern dans hayranı olarak ‘Deliriyum’u kimi zaman bu performansları aşan düzeyde müthiş başarılı buldum. Bizim dünya prömiyerinde yaptığımız gibi, her uluslararası sahnede ayakta uzun uzun alkışlanacağından eminim. Sezonda kaçırmayın derim.

St. Petersburg Eifman Balesi

‘Rus Hamlet’

Çağdaş Rus balesinin önde gelen sanat yönetmeni-koreograflardan Boris Eifman’ın 1977’de özel izinle kurduğu, hâlen genel sanat yönetmenliğini sürdürdüğü, Sovyetlerin ilk ve tek bireysel yönetilen dans topluluğu St. Petersburg Eifman Balesi, iki başyapıtıyla festivale konuk oldu.

II. Dünya Savaşı sırasında Harkov'dan Sibirya'ya taşınmak zorunda kalan bir Yahudi ailesinin 1946 Sibirya doğumlu oğlu Boris Eifman 1964'te Kişinev Bale Okulu'ndan mezun olmuş, Kişinev Opera ve Bale Tiyatrosu'nda dansçı olarak çalışmış, 1972’de koreografi eğitimi aldığı Leningrad Konservatuvarından mezun olmuş.

Topluluğunda, konuk koreograf olarak davet edildiği dünyanın sayılı bale topluluklarında ve sinemayla televizyonda 50’yi aşkın bale yaratmış Eifman, temelini klasik Rus Balesinden alan, ancak tematik olarak edebi ve dramatik konulara yönelen modern bir felsefi tiyatro yapıyor. Topluluğun resmi adı St. Petersburg Devlet Boris Eifman Bale Tiyatrosu da kurucusunun bakış açısını birebir yansıtıyor.

Eifman’ın özelde Rus, genelde dünya balesine getirdiği en büyük yenilik, kuşlar gibi uçuşan, partnerinin kollarında havalarda uçan, parmak uçlarında dans eden balerinlerinin, yer çekimine meydan okuyan baletlerinin tarzından yola çıkmasına karşın, Rus Balesinin giderek klişeleşmiş yapısını, dokunulmaz ve değiştirilmez hâle getirilmiş biçemini alt üst ederek, baleyi dansçıların öyküyü tüm bedenleriyle anlattığı dans tiyatrosuna dönüştürmesi olmuş. Bu tarzı günümüz modern dansının türevi olarak algılamak yanlış olur.

‘Rus Hamlet’te de yaptığı gibi koreografisinde ‘pointe’ları neredeyse kaldırmış, dansçılarını doğallıkla çıplak ayakla dans ettirmiş de olsa Eifman, geleneksel balenin bildik adımlarını ve klasik beden kullanımlarını ayrıksı ve modern birer anlatım öğesine dönüştürmesiyle, çağcıl dans tiyatrosunun öncüleri arasında yer alıyor.

‘Rus Hamlet’ ile, hayatı Hamlet’in kaderiyle benzerlikler taşıyan, Rusya tarihinin en gizemli ve tartışmalı karakterlerinden 1.Pavel’e odaklanan Eifman, kırılgan ve sıra dışı bir kişiliğin, şiddet, ihanet ve yalanlar üzerine kurulu düşmanca dünyayla trajik yüzleşmesini anlatır.

III. Petro ile II. Katerina'nın oğlu Pavel Petroviç (1754-1801) yaşamış biri. Yönetim işlerinde etkili olmasını engellemek amacıyla 1762'de tahta el koyan annesi tarafından Petersburg'dan uzaklaştırılmış, ilk karısı Wilhelmina'nın ölümünden sonra Sophia Dorothea ile evlenerek Gatçina'daki malikanesine yerleşmiş, 1796'da annesinin ölümü üzerine tahta çıkmış. Kısa süren hükümdarlığı sırasında Rusya’yı daha iyi bir düzene kavuşturma çabaları takdir edilmemiş, oğlu ve ardılı I. Aleksandr'ın onayıyla, tutarsız siyasetini ve baskıcı yönetimini bahane eden saray soyluları tarafından 1801’de devrilerek acımasızca öldürülmüş.

Eifman 1999’da heyecan verici görüntüleri, duygusal derinlikleri, sahne metaforları ve benzersiz teatral fantezileriyle 2012’ye kadar aralıksız repertuarda kalan ‘Rus Hamlet’i yaratırken, kronolojik çerçeveyi tahtın varisi Prens Pavel’in parlak hırslı arzularının filizlendiği, ilk kez aşık olduğu ve sevdiğini kaybettiği gençlik yıllarıyla sınırlamış.

Boris Eifman, tiyatrosunun kuruluşunun 40. yılında ‘Rus Hamlet’i, konusunda önemli değişiklikler yapmadan, koreografisini daha yaratıcı, rafine ve duygusal açıdan zengin hâle getirerek yeniden repertuarına almış.

Festivalde izlediğimiz bu yorumda Beethoven ve Mahler bestelerini iç içe geçiren Eifman, başarılı bir sentez olarak oluşturduğu müzik bandında da örneğin Beethoven’in III. Senfonisindeki ünlü cenaze marşını balenin aşk motifi olarak kullanmasıyla, gelenekselden yola çıkarak moderne ulaşma çabalarını sürdürmüştü.

Nefes kesici görselliğinden çok başarılı teatral koreografisi, ‘corps de ballet’sinden solistlerine dansçılarının kusursuz performanslarıyla olağanüstü bir gösteriydi.

Etiketler:

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün