Kültür komşumuz SELANİK

Uzun süredir sınır komşularımızı ziyaret edip oralara seyahat yapmayı planlıyordum. Bu Yunanistan da olabilirdi, Bulgaristan ya da Gürcistan. Hatta İran´ı bile düşünüyordum. Seyahat grubumuz BTS ile Yunanistan´a gidip o çok sevdiğimiz Rembetiko´ları dinleyip, Sirtaki yapmayı, harika lezzetli mezelerini yiyip meşhur rakıları Uzo´yu içmeyi hayal ediyorduk. Sonunda bir hafta sonuna denk getirip Sirkeci´den hareket eden bir trenle Selanik seyahati planladık.

Cako TARAGANO Seyahat
12 Haziran 2025 Perşembe

İstanbul-Selanik tren seferleri her akşam saat sekizde yapılıyor. On iki saatlik bir yolculuğun ardından, sabah saat sekiz gibi tren gara varıyor. Vagonların yataklı oluşu bize cazip geldi ve yolculuğumuzu bu şekilde yapmaya karar verdik. İlk iş, Sirkeci Garından biletleri aldım, otel rezervasyonları derken seyahat tarihi geldi çattı. Her seyahatimizde olduğu gibi, bunun da programını (gezilecek, görülecek yerler, tavsiye edilen lokantalar) önceden yaptım ve arkadaşlara yolladım. Programla ilgili ayrıntıları konuşmak için birkaç kez toplandık. Herkes yeni bir yer görmenin heyecanı içindeydi.

Bizler iş çıkış saati, eşlerimiz ise valizleri alıp evden direk gara geldi. Yüzler gülüyordu, keyifler yerindeydi. Belirtilen perondan trene binip vagonumuza yerleştik; tren tam saatinde hareket ettik. Yemek vagonu olmadığını önceden öğrendiğimizden herkes yanında nevalelerini ve içeceklerini getirmişti. Kâh sohbet ederek, kâh yemek yiyerek, bazen de etrafı seyrederek yol aldık. Belli bir saatten sonra uykumuz gelince, yattık. Gece birkaç kez pasaport ve gümrük işlemleri için uyandırıldık, ama en azından odalarımızda uzanarak seyahat ettik.

Gümrükte biraz fazla bekletilince, Selânik’e birkaç saat rötarla vardık. Otele çok yakın olduğumuzu bilmemize rağmen taksiye binmeyi tercih ettik. Giriş işlemlerimizi yaptık ve yarım saat sonra aşağıda buluşmak üzere odalarımıza dağıldık.

İlk hedef Atatürk’ün evi

 

İlk hedefimiz Atatürk’ün evini ziyaret etmekti. Resepsiyondan yol tarifi ve adres alarak (Agiou Dımıtriou) hemen yola koyulduk. Selânik gerçekten de küçük bir şehir. Birkaç yer dışında, her yere yürüyerek gidilebiliyor. Türk Konsolosluğunun bahçesindeki evin önüne geldiğimizde heyecanla zili çaldık. Görevli bize kapıyı açtı. Kimliklerimizi kontrol edip, içeri aldı. Küçücük ama çok şirin bahçesinden geçtik. Pembe boyalı duvarları, aynı okul yıllarında, tarih kitaplarında gördüğümüz resimlerdeki gibiydi. Evi gezdiren görevli birer broşür verip, odaları tanıtmaya başladı. “Burası Ata’nın doğduğu oda, burası Zübeyde Hanım’ın odası, burası misafir odası, mutfak, banyo...” Bol bol fotoğraf çektik. Bu ziyaret çok hoşumuza gitmiş, çok duygulanmıştık. Görevliye teşekkür edip ayrıldık.

Saat öğlen vaktini çoktan geçmiş, hepimiz acıkmıştık. Haritayı inceleyerek şehrin en işlek caddeleri olan Egnatia’ya ya da Tsimsiki’ye gidip bir şeyler yemeği düşündük. Ancak yolda ilerlerken Selânik’in bir cafe cenneti olduğunu fark ettik. Adım başı cafeler, lokantalar, pastaneler bulunuyor. En hareketli görünene kurulup yemek siparişlerimizi verdik. Turist olduğumuzu anlayan garson kızlar yardımcı olabilmek için ellerinden geleni yaptı. Aramızdaki sıcak iletişim sayesinde, yemek sonrası bize dondurmalı krepler ikram ettiler.

Avrupa’nın kültür başkenti

Selânik küçük bir şehir, ancak bol turist çekiyor. Yürürken çok sayıda otel gördük. Birkaç yıl önce, Avrupa’nın Kültür Başkenti seçildi. Gerçi fazla görülecek bir yeri yok: bir-iki kilisesi, küçük bir hisarı, Eski Şehir dedikleri semtleri, İzmir’deki Kordon’u andıran sahil şeridi ve Yedikule Zindanlarının bulunduğu bölge. Fakat kültürlerimiz çok benziyor, özellikle de yemek kültürümüz. Salata, cacık ve balık çeşitleri aynı bizdeki gibi. İnsanları sıcakkanlı, yardımsever, bir hayli de Türkçe anlayan var etrafta. Zamanında Türkiye’den göç etmiş dedelerinden, ninelerinden ya da anne babalarından öğrendikleri kulaktan dolma Türkçeleri ile bize yardımcı olmak için yırtınıyorlar. Ne güzel!

Öğleden sonra sahile inmeye karar verdik. Hava sıcaklığı 29 dereceyi gösteriyordu. Biraz deniz havası hepimize iyi gelecekti. Bu arada da sahildeki White Tower’ı (Beyaz Kule) ziyaret edebiliriz diye düşündük. Saat 15.00’te her yer kapandığı için sahildeki şirin hisarı yalnızca dışardan görebildik, resimlerini çektik, kordonda yürüyüş yapıp cafelerden birine oturduk. Masaya oturur oturmaz, önce herkese buzlu su ikram ediliyor, sonra siparişiniz alınıyor. Herkesin zevkle yudumladığı bir içecek gözümüze takıldı. Garsona sorduğumuzda frape olduğunu söyledi. Soğuk, buzlu, köpürtülmüş sütle yapılmış nescafe imiş. Her içeceğin yanında birkaç çeşit bisküvi getiriyorlar. Eğer bira siparişi vermişseniz, o zaman cips ya da kuru yemiş ikramı oluyor. Cafeler günün her saati tıklım tıklım, hepsi de çok konforlu.

 

Biraz dinlenmek ve akşama daha zinde olabilmek için otele dönmeye karar verdik. Yol üzerinde rastladığımız yerleri de gezmeyi ihmal etmedik tabii. Örneğin Tsimski Caddesi üzerindeki Agias Sofias Meydanı ile kilisesinin, Ermou Caddesi’ndeki, küçük bir manastıra benzettiğimiz Ag. Theodora Ayazmasının fotoğraflarını çektik. İçindeki lokantalarıyla Çiçek Pasajını andıran El Venizelou Caddesi’nden yukarı çıkarken sol koldaki Bezesteni’yi dolaştık. Burası akşam yemeği için uygun görünüyordu. Bu arada, resepsiyondan tarifini almış olduğumuz sinagogun yerini bulmak için de bakınmaya başladık. “Sora sora Bağdat bulunur,” derler ya, bizde aynen o şekilde (Vasileos İraklios No:26) sinagogun yerini tespit edip otele dinlenmeye gittik. Akşam yemeği için 20.30’da buluşmak üzere randevulaşıp odalarımıza çekildik.

Herkes tam vaktinde, cuma akşam yemeği için giyinmiş kuşanmış, biraz da dinlenmiş şekilde lobiye indi. Eski Yunancada Agora denilen ve toplanma yeri anlamına gelen, bizlerin Kumkapı’daki meyhanelerimizi çağrıştıran bir lokantaya gitmeye karar verdik. Burası Egnatia ile Ermou Caddeleri arasında kalan bir bölge. Birbirini kesen küçük sokaklar üzerinde kurulmuş sıra sıra meyhaneler var. Kiminde buzuki, kiminde gitar çalan çalgıcılar, yemek yiyenlere damak zevkiyle birlikte, kulak zevki de veriyorlar. İnsanı kolundan çekiştiren çığırtkanlar lokantalarını beğendirmek için olmadık cambazlıklar yapıyorlar. Etrafta bir curcunadır gidiyor, kalabalığı tarif bile edemem! Neyse ki bir yerle anlaşıp, buzuki çalan müzisyene de yakın oturduk. Mezelerimizi söyledik. Cacikis, Greek Salad, Sağanaki, üstü erimiş, fırında kaşarlı sarımsaklı patlıcan Papucaki, lahana turşusu, patates tava, ana yemek olarak da ızgara sardalye, çipura ve tabii ki Uzo.

Keyifli geçen bir akşamdan sonra otelimizin yolunu tuttuk. Selânik, metropollere hiç benzemiyor. Büyük bir şehir olmadığından, çalışma amaçlı fazla insan gelmemiş dışarıdan, dolayısıyla da halk karışmamış. Gerek yollarda, lokantalarda, gerekse de cafelerde insanlar çok sevecen. Bazı yurt dışı gezilerinde, özellikle akşam saatleri sokaklarda gezerken biraz tedirginlik yaşarım. Ancak burada öyle olmadı. Gecenin geç saatlerinde sokakta yalnız başlarına yürüyen kadınlar gördüm. Bu da şehrin, diğer metropollerden daha emin bir yer olduğu izlenimini verdi bana.

 

Sinagog ziyareti

Cumartesi sabahı saat sekizde başlayan dua için sinagoga gittik. Bir gün önceki keşif gezimiz sırasında yerini tespit ettiğimizden, sinagogu bulmakta hiç güçlük çekmedik. Küçük ama şirin, temiz, bakımlı bir Sinagog. Sefarad tarzında okunuyor. Bizimle yakından ilgilendiler, Hatta Türkiye’den geldiğimizi söyleyince, yanımıza gelen biri, bize 20 yıl önce İstanbul Kadıköy’den buraya geldiğini söyledi. Saat 11.30’a doğru otele döndük, günün geri kalanı için program belliydi nasılsa. Aristotelous Meydanı’ndaki cafelerde bir şeyler içip bir gün önce içini gezemediğimiz Beyaz Kule’ye gittik. Oradan da Yedikule Zindanları’na. Selânik’i anlatan birçok yazıyı okumuştum, ama hiçbirinde bu zindanlarından bahsedilmiyordu. Bir arkadaşım mutlaka görmemiz gerektiğini söyleyince rotamızı oraya çevirdik. Tıpkı İstanbul’daki gibi, surlarla çevrili bir yer. Şehri kuşbakışı izleyebiliyorsunuz, manzarası ve havası harika. Bu manzaraya nazır yemek yiyelim dedik. Çok da isabetli bir karar verdik: şehir elinizin altında, servis ve yemekler mükemmel. Orada geç saate kadar oturup, otele döndük. İlkbaharda tatile çıkmanın avantajını yaşıyorduk. Hava sıcak ve geç saatte kararıyor, böylelikle günü daha uzun yaşayabiliyorsunuz. Saat dokuzda akşam gezimiz için lobide buluştuk. Eski Selânik dedikleri, tavernaların, barların, bulunduğu bölge olan Ladadika’ya geldik. Öğlen öyle çok ve geç yemek yemiştik ki akşam yiyecek halimiz yoktu. İçki ve meyve eşliğinde buzuki dinlemek istedik. O tarz yerler saat on birde başladığından, beklerken her zamanki gibi bir cafede oturduk. İlerleyen saatlerde gene tavernaları dolaşıp yer seçmeye çalıştık, ama yorgunduk ve ortak bir kararla otele dönmeye karar verdik.

Pazar sabahı otele dokuz kişilik bir minibüs getirttik. Araba kiralama fikri harikaydı, dükkânlar kapalı olduğundan ve yapılacak pek bir şey olmadığından şehirde sıkılacaktık. Mayolarımızı yanımıza alıp Khalkidiki denilen, Selânik’in yazlık bölgesine yol aldık. Yaklaşık 80 kilometrelik yolu bir saatte aldık. Adeta Bodrum, Ayvalık gibi bir yere geldik, denize sıfır bir sayfiye yeri. Aracımızı sahile park edip yılın ilk banyosunu yapmak üzere kendimizi denize attık. Deniz, kum, güneş yaşasın tatil! Sahilde üç Euro veriyorsunuz size şezlong ve bir içecek veriyorlar. Gel keyfim gel.

 

Su ısısı tam kararındaydı, ne çok soğuk ne de çok sıcak. Plajın lokantasında öğle yemeğimizi yedik. Böyle salaş görünümdeki bir lokanta için çok lezzetli şeyler yiyip, harika bir servis aldık. Yemek sonrası fazla oyalanmadan, hazır altımızda araba da varken başka koyları gezmek istedik. Kafamıza göre bir yere saptık. Bu bölgeye Yeni Mudanya diyorlar. Peki dedik, “Eski Mudanya neresi?” “Sizdekine Eski Mudanya diyoruz,” dediler. İlginç… Burada kimimiz denize girdi, kimimiz cafesinde oturup bir şeyler içti. Yavaş yavaş dönüş vakti yaklaşıyordu. Saat beşte yola koyulduk. Önce otele gidip valizlerimizi aldık, oradan da tren garına geldik. Dolu dolu geçen, eğlenceli, neşeli, keyifli üç gün geçirdik, nefis yemekler yedik. YASAS komşum, seninle tanışmak bir zevkti.

Bir Tutkudur Seyahat…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün