“A Ğ A T A K I L A N L A R”

•Biz burada hassasiyetler üzerinden refleksler geliştirip savaşı lanetlerken ve o savaşta payı olduğunu düşündüğümüz herkesi katrana ve tüye bulayıp teşhir etmenin telaşına düşerken iştahla inşa ettiğimiz ırkçılığın yeni savaşların meşruluğunu ilmik ilmik örmekte olduğunu fark bile etmiyoruz. Biz, İsrailli kim varsa bu dünyada gün yüzü görmesin diyoruz. yüzden Linet´i sahneye çıkartmıyoruz. Kapısına gidip onu yuhalıyoruz. Tehdit mesajlarıyla korkutmaya çalışıyoruz. Sırf ırkı yüzünden bu ülkede barınamasın istiyoruz. “Linet ve onun gibiler bu ülkeden gitsin” isteyenler… aslında ne istediklerinin farkında değiller. oMine Söğüt – www.t24.com.tr

İzak BARON Diğer
28 Mayıs 2025 Çarşamba
  • Bu Haftanın “Takılanlar”ı

 

  • AZERBAYCAN VE İSRAİL NASIL STRATEJİK ORTAK OLDU? - HİLKEN DOĞAÇ BORAN

Uzmanlar, İsrail-Azerbaycan ilişkilerinde Türkiye faktörünün yadsınamayacağını vurguluyor.

Türkiye, müttefiki Azerbaycan ve 7 Ekim 2023'ten sonra sert dille eleştirdiği İsrail arasındaki yakın ilişkilere dair kamuoyuna açık eleştirilerde bulunmaktan kaçınıyor.

Türkiye ve İsrail arasında 1949'da tesis edilen diplomatik ilişkiler, 2010'daki Mavi Marmara olayından sonra krize girdi.

Aradan 10 yılı aşkın süre geçmesinin ardından taraflar ilişkileri yeniden tesis etmek için girişimde bulundu.

İsrail Cumhurbaşkanı İzak Herzog ve dönemin İsrail Başbakanı Yair Lapid'in arka arkaya Türkiye'ye yaptıkları ziyaretlerin ardından iki ülke Ağustos 2022'de ilişkilerde tam normalleşmeye gitti.

Ancak İsrail'in 7 Ekim saldırılarının ardından Gazze'de operasyon başlatmasıyla iki ülke de büyükelçilerini geri çekti.

Ankara İsrail'in operasyonlarını sert dille kınadı, 2024'te İsrail ile ticareti kestiğini duyurdu. Türkiye ayrıca İsrail'e hava sahasını kapattı.

Son olarak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Mayıs başında planlanan Azerbaycan ziyareti için Türkiye'nin hava sahasını açabileceği iddia edildi.

Ancak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), 3 Mayıs'ta yaptığı bir paylaşımda böyle bir durumun "söz konusu olmadığını" duyurdu.

Dr. Gallia Lindenstrauss, Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin, 1990'larda "İsrail, Azerbaycan ve Türkiye arasında üçlü bir ilişkinin parçası olarak" kuvvetlendiğini belirtiyor.

Doç. Dr. Salih Bıçakcı, Azerbaycan'ın hem Türkiye hem de İsrail ile iyi ilişkiler sürdürdüğünü ve bu yüzden iki ülke arasında arabuluculuk yapacak kapasitede olduğu değerlendirmesini yapıyor.

Azerbaycan geçmişte de Türkiye ve İsrail arasında diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesine arabuluculuk yapmıştı.

https://www.bbc.com/turkce/articles/cwyjjd36glyo

 

  • BÜYÜK AZERBAYCAN YA DA KÜÇÜK İRAN - ONUR ALP YILMAZ

The Begin-Sadat Center for Stratejic Studies’e göre Azerbaycan, ABD’den sonra İsrail’in en büyük müttefiki haline geldi. Azerbaycan için de durum benzer: Türkiye’den sonra en büyük müttefiki İsrail.

Ancak geldiğimiz noktada bu ortaklık başka bir noktaya evrilmek üzere. Bunun ilk emarelerinden biri Netanyahu’nun 5 Mart’ta İsrail Meclisi’nde yaptığı konuşmaydı. Netanyahu, Azerbaycan, İsrail ve ABD’den bahsetti ve üçlü bir işbirliğini anlattı. Bazı milletvekilleri ise Azerbaycan’ın Abraham Anlaşmalarına dahil edilmesi gerektiğini vurguladı. Hemen ardından 5 Mart’tan önce 18-19 Şubat tarihlerinde Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in Dış Politika Başdanışmanı Hikmet Hacıyev İsrail’i ziyaret etti ve Başbakan Netanyahu’yla görüştü. Görüşmenin en önemli konusu Azerbaycan-İsrail ilişkilerini daha üst seviyeye taşımaktı. İşte özellikle bu tarihten sonra Netanyahu ABD üzerinde bir Azerbaycan baskısı kurdu. Bu baskının havucu Bakü’nün Kremlin ve Beyaz Saray arasında arabulucu olabileceğine dair argümandı. Azerbaycan’a Rusya ve ABD arabuluculuğunu önermenin Azerbaycan’ı ABD’ye pazarlamak ve onu ABD’nin himayesine davet etmek olduğu açıktır.

https://medyascope.tv/2025/05/24/onur-alp-yilmaz-yazdi-buyuk-azerbaycan-ya-da-kucuk-iran/

 

  • AZERBAYCAN VE İSRAİL: DOST MU MÜTTEFİK Mİ? - BİROL OĞUZ

Azerbaycan ve İsrail hem dost iki devlet ve belli ölçülerde dost iki halk ve hem de ortak çıkarları doğrultusunda iki iyi müttefik. Bir süredir bu konu hakkında yazmayı düşünüyordum. Çünkü zaman zaman hem sosyal medyada hem medyada, Azerbaycan’ın İsrail’e petrol satışı, uluslararası politikada desteği, bazı konularda birlikte hareket ediyor olması ciddi tepkiler alıyor. Müslüman bir ülkenin İsrail’e neden bu kadar destek verdiği soruluyor, eleştiriliyordu. Türkiye ve Azerbaycan yetkililerinin her fırsatta dile getirdikleri, “iki devlet tek millet” sloganı geçerli ise şayet, bu iki devletten birinin, uluslararası meselelerde diğerinin tam tersi pozisyonlar alması anlaşılacak şey miydi hem? Son olarak Eurovision’da, Azerbaycan’ın İsrail’e tam puan vermesi bazıları için ciddi eleştiri konusu oldu. Bu konuyla ilgili, üniversite döneminden bir sınıf arkadaşımın, sosyal medyadaki tepkisel bir çıkışı üzerine, bu konudaki görüşlerimi yazıya döküp, paylaşayım dedim.Önce işin sosyokültürel ve tarihi taraflarına bakalım.Kuzey Kafkaslar, çok uzun süredir Yahudilere ev sahipliği yapan bir bölge. Türkler henüz Müslümanlığı kabul etmemişken, Hazar Türk Devleti, Yahudiliği devlet dini olarak kabul etmişti. Bu kabulün altında yatan sebeplerden birisi, Kuzey Kafkaslarda ve dolayısıyla bugünkü Azerbaycan topraklarında yaşamakta olan Yahudilerdi.Yahudilerin huzurla yaşadığı bir bölge olması sebebi ile de zaman içinde İran ve Rusya topraklarından da Yahudi göçü alan bölge, yüzyıllardır Azerbaycan Türkleri ile Yahudilerin dostluğuna şahit olmuştur.

https://www.enerjigunlugu.net/azerbaycan-ve-israil-dost-mu-muttefik-mi-32310yy.htm

 

  • SURİYE DENKLEMİNDE TRUMP’IN ROLÜ: TÜRKİYE İLE İSRAİL’İ BARIŞTIRABİLİR Mİ? - RACHEL BRADENBURG

Türkiye ve İsrail’in karmaşık bir geçmişi var. Türkiye, 1949’da İsrail’i tanıyan ilk Müslüman çoğunluklu ülke oldu ve 1988’de Filistin devletini tanıdı. Ancak İsrail ve Türkiye, 1990’lara kadar ikili ilişkilerini oldukça sakin tuttu. Bu on yıl, iki ülkenin diplomatik, güvenlik ve ekonomik ilişkilerini derinleştirmesine olanak tanıyan olumlu ve olumsuz bölgesel değişikliklere sahne oldu. Bunlar arasında eski Irak lideri Saddam Hüseyin’in Kuveyt’e saldırısı, Kürt ayrılıkçı ve İslamcı hareketlerin yükselişi, Türkiye’nin Yunanistan ile Ege adaları konusunda yaşadığı gerginlikler ve 1993 Oslo Anlaşmaları sayılabilir. Ancak 2000’li yılların başında İsrail-Filistin barış sürecinin çökmesi, ikinci intifada’nın başlaması ve Erdoğan’ın iktidara gelmesiyle gerilimler yeniden tırmandı. Ancak 2009-2010 İsrail-Gazze savaşı ve 2010’da İsrail’in Gazze’ye giden Türk Mavi Marmara filosunu durdurmasıyla ilişkiler tamamen koptu. İkili ilişkiler hiçbir zaman 2010 öncesi düzeyine geri dönmedi.

Erdoğan ile Netanyahu arasında hiçbir zaman bir dostluk olmadı, ancak Suriye, ilişkilerini düzeltmek için iyi bir bahane sunuyor. Türkiye’nin Suriye’de askeri varlık kurma çabaları ve Ankara’nın geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şeraa’nın hükümetine verdiği destekle, Türkiye ve İsrail artık fiilen komşu ülkeler haline geldi. Erdoğan ve Netanyahu, kendilerini Trump’ın dostu olarak görüyor ve onun gözünde iyi bir izlenim bırakmak istiyor.

https://fikirturu.com/jeo-politika/suriye-denkleminde-trumpin-rolu-turkiye/

 

  • ABD VE İSRAİL GAZZELİLERİ SURİYE’YE TAŞIYABİLİR Mİ? - JOSHUA YAPHE

İsrail hükümetinin Ahmed el-Şara ile anlaşma seçeneğini masada tutması olası görünüyor. İsrail’in Suriye’deki adımlarını ve niyetlerini üst düzey açıklamalar ve resmî duyurularla kamuoyuna yansıtma çabası, elindeki kozları kullanmaya hazır olduğu mesajını diğer bölgesel aktörlere iletme isteğini yansıtıyor.

Olası bir anlaşma, Suriye’nin Gazze’den yüz binlerce Filistinli mülteciyi kabul etmesi ve Washington ile tam diplomatik ilişki için Şam’a yeşil ışık yakılması karşılığında İsrail’in şunları yapmasını öngörüyor: Güney Suriye’den kademeli olarak çekilme, etnik ve dinî azınlıklarla teması azaltma, Türkiye ile uzlaşma.

Suriye geçmişte de önemli sayıda Filistinli mülteciyi kabul etmişti. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), Suriye’de 438 bin Filistinliye destek sağlandığını belirtiyor. Bu nüfusun büyük kısmı yoksulluk içinde yaşıyor olsa da Suriye İç Savaşı öncesinde birçok birey, diğer bölge ülkelerindeki akranlarına kıyasla daha iyi yaşam koşullarına sahipti.

Yine de İsrail’in Gazze meselesini Şam’la çözme olasılığı Körfez’de ciddi kaygı yaratıyor. Nisan sonunda Körfez’e gerçekleştirdiğim ziyarette, birçok kişi böylesi anlaşmanın yaratabileceği riskleri dile getirdi.

Suriye hâlâ savaşın izlerini taşıyan bir ülke. Barınmaya uygun bölgeler sınırlı, özellikle de Avrupa hükümetlerinin Suriyelilerin iltica başvurularını askıya aldığı ve geri dönüş baskısını artırdığı bir dönemde. Şam’daki geçiş yönetimine açık destek veren Suudi Arabistan gibi bölgesel aktörler hem böyle bir mülteci anlaşmasını hem de Şam rejimini kınamaları yönünde yoğun kamuoyu baskısıyla karşı karşıya kalabilir. Bu durum, kaynaklara erişim ve yeni siyasi düzende yer edinme konusunda zaten zorluk yaşayan yerel gruplar arasında gerilimi artıracaktır.

https://fikirturu.com/jeo-politika/abd-ve-israil-gazzelileri-suriyeye/

 

  • İSRAİL’DE SAVAŞA DESTEK DÜŞÜYOR - NİLGÜN TEKFİDAN GÜMÜŞ

AMERİKAN Wall Street gazetesinde dün bir haber vardı. Anketlere göre İsrail’de halkın yüzde 70’i rehinelerin serbest kalması karşılığında savaşın bitmesini istiyor. Gazze, Lübnan, Suriye ve Batı Şeria’da süren askeri operasyonların üst üste göreve çağrılan yedek askerleri ve aileleri yorduğu belirtiliyor. Radyolog ve üç çocuk annesi Rotem Sivan-Hoffman, savaşan askerlere destek amaçlı ‘Ima Era’ adlı bir hareket başlatmış. En büyük oğlu Gazze sınırında görev yapan Hoffman, “Netanyahu’nun siyasi geleceği ve Gazze’yi ele geçirmek için oğlumu ölüme gönderiyorlar” diyerek tepki gösteriyor.

İsrail Demokrasi Enstitüsü’nün araştırmacılarından Tamar Hermann, merkez solda insani gerekçelerle Gazze savaşının sona ermesini isteyenlerin sayısı artarken ana akımda bu durumun gözlenmediğini söylüyor. Yine de bir uyanış olduğu görüşünde.

NETANYAHU hükümetine tepkilerin arttığı bir dönemde önceki akşam Washington’da iki İsrailli diplomatın hayatını kaybettiği silahlı saldırı haberi geldi. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Avrupalı yetkilileri ‘zehirli antisemitik’ duruşlarıyla bu saldırıyı kışkırtmakla suçladı. İki genç diplomatın saldırıda hayatını kaybetmesi üzücüdür. Ancak o toksik ortamı Netanyahu hükümetinin masum bebekleri öldürerek kendisinin yarattığını idrak vaktidir. Bu nedenle sadece insani yardım için değil savaşın da bitmesi için baskıyı en üst seviyeye taşıma vaktidir.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nilgun-tekfidan-gumus/israilde-savasa-destek-dusuyor-42811691

 

  • İSRAİL'İN BATI'DAKİ KREDİSİ TÜKENİYOR MU?

https://www.bbc.com/turkce/articles/c3v55rv71nxo

 

  • ABD-İSRAİL İTTİFAKINDA DÖNÜŞÜM: HERİTAGE VAKFI RAPORU NELER SÖYLÜYOR?

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) önde gelen paleo-con eğilimli muhafazakar düşünce kuruluşu Heritage Foundation, İsrail’e yapılan karşılıksız askeri yardımların 2047’ye kadar kademeli olarak sonlandırılmasını ve iki ülke arasındaki ilişki modelinin stratejik ortaklığa dönüştürülmesini öneren kapsamlı bir dış politika raporu yayımladı. Rapora göre, İsrail’e yönelik askeri yardımların kademeli olarak sona erdirilmesiyle eş zamanlı olarak ABD’nin Orta Doğu politikasında da yeni ve daha dengeli bir stratejik mimari inşa edilecek.

Heritage’ın 12 Mart 2025’te yayımladığı rapor, ABD’nin 2029-2047 dış politika projeksiyonu doğrultusunda İsrail ile olan ilişkilerini yeniden düzenlemesini ve karşılıksız askeri yardımların 2032’den itibaren kademeli olarak azaltılarak 2047’de tamamen kaldırılmasını öneriyor.

https://m5dergi.com/strateji-analiz/abd-israil-ittifakinda-donusum-heritage-vakfi-raporu-neler-soyluyor/

 

  • EN ‘YENİ ORTADOĞU’DA İSRAİL – ERGİN YILDIZOĞLU

Gazze yıkımı, soykırımı, İsrail nefreti giderek derinleşen yeni bir Arap kuşağının gelişmesini hızlandıracak, İsrail’in güvenliğini daha da zayıflatacak. Obama döneminde imzalanan 3.8 milyar dolarlık 10 yıllık askeri yardım paketi önümüzdeki yıl sona eriyor; Trump’ın “önce mali çıkar” odaklı yaklaşımı altında anlaşmayı yenilemek, hiç de kolay olmayacak.

“İsrail Batı ile ortak değerlere sahip bir ülkedir” fantezi de çöküyor. İsrail uluslararası sistemde “dışlanmış bir devlet” konumuna düşüyor.

Şimdi, çoktan utancından intihar etmiş olması gereken Hamas liderliği hâlâ bir sorumluluk üstlenmeden konuşuyor, pazarlık yapıyor. Bir faşist soykırım utancı altında kurulan İsrail, tarih önünde soykırım yapmış bir ülke konumuna düştü. Her yerde dinci akımlar, maddi çıkarlarını, hurafelere sararak gizlemeye devam ediyorlar, yarattıkları felaketlere da halk katlanmak zorunda kalıyor.

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ergin-yildizoglu/en-yeni-ortadogu-da-israil-2402903

 

  • TRUMP'IN İSRAİL'İ ÜZEN KÖRFEZ ŞOVU, AVRUPA'NIN TEL AVİV'E TEPKİLERİ: ORTADOĞU'DA NELER DEĞİŞİYOR? - CAN KUYUMCUOĞLU

Trump yönetimi, bölgede, önemli aktörlerin hemen tümünün üzerinde uzlaştığı geniş bir sermaye barışı hedefliyor gibi görünüyor. Trump'ın Gazze'yi (önemsiz aktör sayılan) Filistinlilerden arındırıp bir çeşit Disneyland'e çevirme projesi, bu anlamda, Gazze'ye yönelik fantastik bir öneri değil, tüm bölgeye yaklaşımın küçük bir yansıması.

Parti çizgileri bazında, ABD'nin bölgedeki politikası, İsrail'e Hamas ve Hizbullah gibi direniş aktörleriyle başa çıkmada serbestlik tanırken, geniş Amerikan stratejik çıkarları nedeniyle İran gibi devlet aktörleri söz konusu olduğunda İsrail'i kısıtlamaktı.

Yine de Trump, Netanyahu'ya Gazze'de soykırım kampanyası yürütmesi için aylarca serbestlik tanıdı.

Diğer yandan, Trump, Gazze'deki İsrailli esirlerin serbest bırakılmasını güvence altına almak konusunda istekliydi. Bu, onun için dış politika başarısı olarak lanse edebileceği kolay bir hedefti.

Ancak ABD Başkanı'nın bu konudaki girişimleri, Netanyahu'nun uzlaşmazlığı ve "tam zaferini" elde etme konusundaki ısrarıyla karşılandı. Bu durum savaşı uzatacak ve esirlerin hayatlarını ciddi şekilde tehlikeye atacaktı.

Bu nedenle, Trump'ın Körfez turundan önce ekibi, esirler arasında hayatta kalan son ABD-İsrail çifte vatandaşı olan Edan Alexander'ın serbest bırakılmasını güvence altına almak için ABD tarafından terörist olarak tanımlanan Hamas ile doğrudan görüşmeler başlattı.

Katar ve Mısır arabulucularının sürekli baskısı ve ABD müzakerecilerinin Gazze'deki açlıktan ölen Filistinlilere önemli yardım sağlama yönündeki doğrudan vaadinin ardından Hamas, Alexander'ı Trump'ın bölgeye yapacağı ziyaretin arifesinde 12 Mayıs 2025'te serbest bıraktı.

Esirin serbest bırakılması, ABD başkanına karşı bir iyi niyet göstergesi olarak sunuldu.

Bu hareket Netanyahu ve sağcı kabinesini çileden çıkardı. Netanyahu hükümeti, bir yandan da  bu tavrıyla etnik temizlik ve Büyük İsrail projesi kapsamında Gazze'nin sömürgeleştirilmesi uğruna esirleri feda etmeye istekli olduklarını ortaya koydu.

https://haber.sol.org.tr/haber/trumpin-israili-uzen-korfez-sovu-avrupanin-tel-avive-tepkileri-ortadoguda-neler-degisiyor

 

  • FRİEDRİCH MERZ DÖNEMİNDE ALMANYA-İSRAİL İLİŞKİLERİ NASIL OLACAK? - RÜMEYSA AYDIN

Peki Friedrich Merz’in ve yeni büyük koalisyonun, Orta Doğu ve Arap ülkelerini kaybetmek pahasına, koşulsuz bir şekilde İsrail’in yanında durması sadece Hristiyan-Yahudi kültürel mirasına dayanan ideolojik bir bağla mı ilgili? Ya da Holokost’un tazminatı konusundaki yükümlülükleri ile Nazizmden arındırılma ideallerine bağlı kalan Almanya’nın ahlaki misyonuyla?

Gazze’deki savaşın, Almanya’nın Avrupa-Ukrayna-ABD üçgeninde yeniden düzenlenmek zorunda bırakılan savunma kapasitesini geliştirmek konusunda işine yaradığını tespit etmek mümkün.

Almanya, İsrail’in silah sevkiyatı konusunda ABD’den sonra en çok bağımlı olduğu ikinci ülke. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (SIPRI) göre Almanya yalnızca 2023 yılında İsrail’e “büyük konvansiyonel silahlar” tedarikinde ABD’den sonra ikinci sırada yer aldı ve İsrail’in toplam silah ithalatının yüzde 47’sinden sorumluydu. Bu oran, iki adet Sa’ar 6 sınıfı füze korvetinin teslimatını, ayrıca tanklar ve diğer zırhlı araçlar için füze ve motorları da kapsıyordu. 2003’ten bu yana Almanya, İsrail’in büyük konvansiyonel silah ithalatında sürekli olarak ikinci -kimi zaman birinci- sırada yer aldı. 2019-2023 döneminde, yani 7 Ekim’den önce İsrail’in ithal ettiği büyük konvansiyonel silahlar içinde Almanya’nın payı yüzde 30 iken, ABD’ninki yüzde 69’du.

Bu sayılar, İsrail’i Almanya karşısında daha farklı bir role de büründürüyor: Rusya karşısında kendisini “savunma kabiliyetine sahip” bir şekilde tutmayı hedefleyen ve büyük koalisyon kurulmadan önce Federal Meclisten alalacele geçirilen 500 milyar evroluk devasa borçlanmaya giren Almanya’nın savunma ekonomisini canlı tutan aktörlerden birisi de İsrail. Merz’in “Alman ordusunu Avrupa’nın en güçlü ordusu yapacağız” çıkışındaki hedef, Almanya’nın savunma sanayisini geliştirmesiyle, dolayısıyla silah satmasıyla, silaha yatırım yapmasıyla ve savunma sanayisini çağdaş bir kalkınma hamlesiyle yenilemesiyle yakından alakalı.

Merz’in “Kendimizi savunmak zorunda kalmamak için, kendimizi savunabilir bir hâle gelmemiz lazım” şeklinde ifade ettiği bu süreçte İsrail, Almanya’nın savaş ekonomisi için en elverişli ortak olarak görülüyor.

https://perspektif.eu/2025/05/21/friedrich-merz-doneminde-almanya-israil-iliskileri-nasil-olacak/

 

  • YASMİN LEVY'Yİ ENGELLEMEK GAZZE'YE BARIŞI GETİRİR Mİ? – NAGEHAN ALÇI

Orası ve burası, onlar ve biz sınırlarını yok eden, tüm ötekileştirmelere ve klişelere inat ‘biz’i anlatan o ses…

Maalesef Gazze'deki insanlık dramını anlatmaya artık ne kelimeler ne duygular yetiyor. Gözü dönmüş Netanyahu yönetimi bombalanacak hastane, saldırılacak okul dahi bırakmadı. Aylardır ne yiyecek ne su giriyor Gazze'ye...

Sesler yükselse de hala dünya yaşanan katliamı izliyor!

Ancak bu soykırıma karşı mücadele etmek kökleri Anadolu’ya dayanan, Levy gibi vicdanlı ve Filistin dostu sesleri kısmakla olmaz.

Aksine onları kapsayarak olur…

https://www.haberturk.com/ozel-icerikler/nagehan-alci/3791897-yasmin-levyyi-engellemek-gazzeye-barisi-getirir-mi-

 

  • GAZZE’YE “KORUMA SORUMLULUĞU” YOK MU? – REMZİ ÇETİN

https://www.youtube.com/watch?v=4CkHnH2v6Nw

 

  • TRUMP'IN ORTA DOĞU HAMLESİ VE TÜRKİYE'YE ETKİLERİ | SOLİ ÖZEL | SPEKTRUM

https://www.youtube.com/watch?v=I20wx33-jlQ

 

  • ŞARKICI LİNET: CAN GÜVENLİĞİM DOĞRUDAN TEHDİT ALTINDA – TUĞÇE YILMAZ

https://bianet.org/haber/sarkici-linet-can-guvenligim-dogrudan-tehdit-altinda-307668

 

  • BİRAZ SEVGİ – AKKAN SUVER

Sözü toparlarsak Yahudi olmak, Rum olmak, Ermeni olmak, Süryani olmak, Türk olmak bir kimliktir, bir şahsiyetliliktir. Ama önemli değildir. Önemli olan insan olmak ve Türkiye’yi vatan bilmektir. Linet kızımıza yapılanların bir daha tekrarlanmayacağına olan ümidimi hâlâ koruyorum. Linet’lerle, Lefter’lerle, Ara Güler’lerle, Fedon’larla, Kriton Curi’lerle, Bennar Nahum’larla, Jak Kamhi’lerle, Vitali Hakko’larla, Coşkun Sabah’larla ve daha niceleriyle bu ülkenin zenginleştiğini unutmayalım ve Linet’lere sahip çıkalım.

https://www.gozlemgazetesi.com/haber/biraz-sevgi

 

  • YA LİNET BU ÜLKEDEN GİDERSE… - MİNE SÖĞÜT

Linet, iyi bir insan mıdır yoksa babası Yahudi olduğu için doğrudan kötü bir insan mı? Linet ne kadar Türktür ve ne kadar Yahudi?

İsrail Filistin’e zulmederken, İsrailli bir sanatçı burada konserler verip şarkılar söyleyebilsin mi söyleyemesin mi?

Hadi hep birlikte, Yahudi ve Türk melezi bir sanatçının karnesini doldurmak için ona notlar verelim. Sanatçının hâl ve davranışlarına bakalım. Sorulara verdiği cevapları toplayalım. Beyanlarını didik didik edelim. Bugüne kadar Filistin’de olanlarla ilgili söylediği ya da söylemediği sözleri arayıp çıkaralım.

İsrail’de askerlik yapmış mı yapmamış mı?

Gazzeli çocuklar için gözyaşı dökmüş mü dökmemiş mi?

İsrail’in Filistin’i işgalini lanetlemiş mi lanetlememiş mi?

Hassas tartılarımızda o sözlerin her bir kelimesini karşılıklı kefelere koyup tartalım. Gözlerimizi gözbebeklerine dikelim. Anlamaya çalışalım. Filistin’deki Müslümanların ölümünde Linet’in parmağı mı var yoksa Linet bir İsrailli olmaktan utanç duyar mı?

Linet’in bu savaşta durduğu yer neresi, gerçekte kim için atmakta o melez yüreği?

Bu insan gerçekte onlardan mı yoksa bizden mi?

“Biz” kelimesi bu dünyadaki kelimelerin en tehlikelisi değilmiş gibi… Rahat rahat konuşalım aramızda, Linet bu ülkede bizimle kalsın mı yoksa gitsin mi?

Kimin aslen kim olduğunu asla tespit edemeyeceğimiz bir hayatta kimlik siyaseti üzerine inşa edilen iktidarlar tarafından yönetiliyoruz ve buna itiraz etmiyoruz.

Savaşları para sahiplerinin elinde oyuncak olan iktidarlar çıkartıyorlar ve yine o iktidarlar bitiriyorlar. Bunu bilmek de gerçeği değiştirmiyor. O iktidarların bize dağıttıkları roller üzerinden öfkemizin rotasını beliriyoruz ve savaşlarda kendi tarafımızı kaygısızca seçiyoruz.

Savaşları külliyen durdurmanın imkânsız ama o savaşlarda bebeklerin ölmememesinin mümkün olduğuna kanıyoruz.

Savaş ekonomisinin getirileri ile götürülerini kafadan hesaplayan ve dünya çapındaki legal ve illegal para trafiğini en çok savaşlar üzerinden yapan para babalarının ve onların aygıtları halindeki devletlerin umrunda olmayan hassasiyetler sadece bizim kırmızı çizgimiz.

Savaş tüccarlarının ve işbirlikçilerinin ne kırmızı ne de başka bir renkte çizgisi var. Onların hesapları sadece kar ve zarar. O hesaplar yüzünden ölüyor her savaşta kadınlar, erkekler, yaşlılar, gençler ve çocuklar.

Biz burada hassasiyetler üzerinden refleksler geliştirip savaşı lanetlerken ve o savaşta payı olduğunu düşündüğümüz herkesi katrana ve tüye bulayıp teşhir etmenin telaşına düşerken iştahla inşa ettiğimiz ırkçılığın yeni savaşların meşruluğunu ilmik ilmik örmekte olduğunu fark bile etmiyoruz.

Biz, İsrailli kim varsa bu dünyada gün yüzü görmesin diyoruz.

O yüzden Linet’i sahneye çıkartmıyoruz. Kapısına gidip onu yuhalıyoruz. Tehdit mesajlarıyla korkutmaya çalışıyoruz. Sırf ırkı yüzünden bu ülkede barınamasın istiyoruz.

“Linet ve onun gibiler bu ülkeden gitsin” isteyenler… aslında ne istediklerinin farkında değiller.

Kimsenin kimseyi sevmediği ve herkesin bir diğerine sadece ırkı ya da dili ya da inancı ya da rengi ya da tarihi geçmişi ya da potansiyel geleceği yüzünden kolayca düşman olabildiği bir dünyada yaşamayı olağan saymak ve düşman bellediğimiz “insanı” parmakla hedef göstererek zafer çığlıkları atmak içimizi soğuturken, artık bitsin istediğimiz savaşları bizzat harlıyor. O yüzden dünyada savaşların ateşi ezelden beri hiç sönmeden yanıyor.

https://t24.com.tr/yazarlar/mine-sogut/ya-linet-bu-ulkeden-giderse,50001

 

  • “ÖĞRENCİLER TOPLAMA KAMPI ANITLARINI ZORUNLU ZİYARET ETMELİ”

Eğitimin sadece okullarda değil, derneklerde ve gençlik çalışmalarında da yapılabileceğini söyleyen Prien, “İzcilikte başkalarının hakkını savunmayı ve sorumluluk almayı öğrenen biri, bu tür insanlık dışı ideolojilere karşı daha dirençli olur” dedi. Öte yandan yakın zamanda yayımlanan “Gedenkanstoß MEMO” araştırmasına göre, Almanya’da her üç kişiden biri Nazi geçmişine bir “nokta konulması” gerektiğini savunuyor. Bertelsmann Vakfı’nın Mayıs ayı başında yayımladığı başka bir ankette ise, bu oran genel toplumda yüzde 45 iken, AfD seçmenlerinde yüzde 63’e kadar çıkıyor.

Karin Prien’in kendisi de Yahudi kökenli. Her iki büyükbabası Yahudi olan Prien’in, iki büyük büyükannesi de Nazi toplama kamplarında öldürüldü. Bakan, 2022 yılında aile geçmişini kamuoyuyla paylaşmıştı. O dönem verdiği bir röportajda, annesinin uzun süre bu kökeni gizlemesini istediğini söylemişti. Geçen hafta açıklama yapan Prien, “Ben, kabinede ailesi büyük ölçüde Naziler tarafından yok edilmiş olan ilk kadınım” diyerek, bu tarihi mirası bakanlık çalışmalarına da yansıtmak istediğini belirtti.

https://www.hurriyet.com.tr/avrupa/ogrenciler-toplama-kampi-anitlarini-zorunlu-ziyaret-etmeli-42811805

 

  • Çetiner Çetin@cetiner_cetin

İsrailli Esir Elizabeth Tsurkov’un Serbest Bırakılması İçin Geri Sayım: İsrail, Irak’taki Şii Milislerle Temasta

 

Irak’ta Şii bir milis grubunun elinde iki yılı aşkın süredir tutulan İsrailli rehine Elizabeth Tsurkov’un serbest bırakılması için yürütülen görüşmelerde önemli ilerleme kaydedildi. serbest bırakılma sürecinin önümüzdeki 10 gün içinde tamamlanmasının bekleniyor.

Rehine krizini yakından takip eden diplomatik bir kaynak, Tsurkov’un kurtarılması için çabaların kesintisiz sürdüğünü vurgularken, İsrail’in Irak’ta bazı paramiliter yapılarla doğrudan veya aracılar üzerinden görüşmelere başladığı ve bu temaslardan 10 gün içinde somut bir sonuç almayı hedeflediği bilgisi de öne çıkıyor. Görüşmelerin niteliği hakkında detay verilmezken, süreçte arabulucu ülkelerin veya yerel aşiretlerin rol oynadığı ihtimali üzerinde duruluyor.

https://x.com/cetiner_cetin/status/1926309936402723063

 

  • ÇERMİK SİNAGOGU’NUN NİDASI! - ŞEYHMUS DİKEN

1825’te Çermik’e giden Haham Beth Hillel Çermik’te 40 Yahudi ailenin yaşadığını ellerinde en az sekiz asırlık el yazması kutsal kitaplarının olduğunu çok eski de bir sinagoglarında ibadet yaptıklarından söz eder. Çok değil iki yıl sonra 1827’de Çermik’e yolunu düşüren Haham David de; yine 40 Yahudi aileden söz ederek bu kez iki sinagog olduğunu ifade eder. Yirmi yıl sonra 1848’de Çermik’e giden Haham J. J. Benjamin, 100 ailelik bir Yahudi cemaati yaşıyordu der. 1853’te Çermik’e giden Haham Peterman 60 Yahudi aile ve eski bir sinagogdan söz eder. 1880 yılında bölgeyi dolaşan Gezgin M.Edelman da 300 kişilik bir Yahudi nüfustan bahseder.

Bütün bu Hahamlar ve gezginler tablosuna bakıldığında Çermik’te 19. Yüzyılda bir sinagogun (şu anki metruk sinagog) ve ortalama kırk civarında aile ve 300 dolayında da bir Yahudi nüfusun yaşadığı kayıtlardan anlaşılıyor. Sinagogun ibadete açık olduğu bazen de yerel yöneticilerin kararlarıyla kapatıldığı, sonra şehre gelen Hahamların valiye ve Yahudi Alyans teşkilatına yazarak yeniden ibadete açtırdıklarını kayıtlardan okuyoruz.

Çermik Yahudileri iki toplu göç yaşıyor. 1915’teki büyük tehcir ve felaket sonrası bir bölümü göçüyor. Ama asıl büyük göç 1948’de İsrail devletinin kuruluşuyla oluyor. Çermik Yahudilerinin tümü 1948 sonrası ilçeyi terk edip Kudüs’e yerleşiyor.

Göç sonrası Türkiye Yahudi cemaatinin mülkiyet kaydında nedense! yer almayan sinagog özel mülkiyet işlemi görerek sinagogun mülkiyeti babadan oğula devredilerek bugünlere kadar geliyor. Bugün artık metruk olmakla birlikte özgünlüğünü büyük ölçüde koruyor.

Günümüzde artık cemaati bulunmayan Çermik sinagogu, Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 14 Şubat 2002 tarihinde “kültür varlığı” olarak tescillenerek tarihi kültürel miras kategorisinde kayıt altına alınmış.

Peki şu sorulabilir o halde; inanç temelli bir eser olarak tarihi ve kültürel miras kayıt altına alınmış da devamında ne yapılmış! Maalesef 23 yıldır hiç-bir-şey yapılmamış! Adeta orada çürümeye-yıkılmaya terk edilmiş.

https://www.guneydoguekspres.com/cermik-sinagogunun-nidasi

 

  • MOSSAD'IN MEŞHUR AJANI ELİ COHEN VE SURİYE GÜNLERİ! – HEDİYE LEVENT

https://www.youtube.com/watch?v=zoiQVD3obC8

 

  • BAZI HİKAYELER ANLATILMALI... – MALKA AZARYAD

https://www.turkisrael.org.il/single-post/baz%C4%B1-hikayeler-anlat%C4%B1lmal%C4%B1

 

  • BEYOĞLU’NUN YAHUDİ KÜLTÜRÜ ŞİMDİ NEREDE? – MOİS GABAY

https://apacikradyo.com.tr/podcast/kulturel-miras-ve-koruma-kim-icin-ne-icin/beyoglunun-yahudi-kulturu-simdi-nerede

 

  • TEVRAT’A GÖRE CENNETİN ADANA OLDUĞUNU SÖYLEYEN PROFESÖR GÜNDEM OLDU

https://onedio.com/haber/tevrat-a-gore-cennetin-adana-oldugunu-soyleyen-profesor-gundem-oldu-1293475

 

  • SABAH UYANINCA BİR YAHUDİ NE YAPAR? - RECA DEŞİLTON

Babaannem yanında bir kulplu bardak ve leğen bulunduğu halde uyur ve her sabah uyandığında, ilk iş olarak sanki suyla buluşur, tazelenir, güne başlardı.

“Netilat yadayım” yapıyorum derdi, yatağından çıkar çıkmaz, ayağını yere basar basmaz bu ritüeli yapardı.

Bu şöyle bir şeydir:

Netilat Yadayim (İbranice: נְטִילַת יָדַיִם)  kelime anlamıyla “ellerin yukarıya kaldırılması” ya da daha doğru bir çeviriyle “ellerin yıkanması” anlamına gelir.

Bu uygulama Yahudi dini pratiğinde çok önemli bir yere sahiptir ve özellikle yemek yemeden önce, uykudan kalkınca, mezarlık ziyareti sonrası gibi durumlarda ellerin yıkanması şeklinde uygulanır.

https://www.mesele121.org/sabah-uyaninca-bir-yahudi-ne-yapar/

 

  • MENA Visuals@menavisualss

İran'ın Tahran kentindeki Sar Chal semtindeki Yahudi kadın hamamı, 1970'ler 🇮🇷

https://x.com/menavisualss/status/1926748571073720711

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün