Bu yıl Cannes´da başyapıt da yoktu, favori de. Aynı kalitede 3-4 film arasında jüri tercihini Jafar Panahi´nin ´Basit Bir Kaza´sından yana kullandı. Diğerleri ödül listesinde yer aldı. Cannes Film Festivali yönetiminin Amerikalı sinemacılara Onursal Altın Palmiye Ödülü dağıtma alışkanlığı bu yıl, DeNiro ve D. Washington ile devam etti.
78. Cannes Film Festivali’nde ödüller sahiplerini buldu
78. Cannes Film Festivali’nin ödüllerinin dağıtılacağı cumartesi günü bir sabotaj neticesinde elektrikler beş saat kesildi. İspanya’ya benzer bir kriz yaşanacağı korkusu atlatıldı ve ödül töreni saatinde başladı. Cannes ana yarışma filmleri arasında bu yıl bir başyapıt olmadığı gibi favori de yoktu. Ancak 22 filmin yarısından fazlası kaliteli yapımlardı ve 3-4 tanesi Altın Palmiye’yi hak ediyordu. Juliette Binoche başkanlığındaki jürinin tercihini, Jafar Panahi’nin ‘Basit Bir Kaza / Yek Tesadef Sadeh’ten yana kullanması kimseyi şaşırtmadı. Çünkü tüm uluslararası film festivalleri, ülkelerinde zulme uğrayan İranlı sanatçılara toleranslı davranmayı sürdürüyor. 2023’te rejim tarafından affedilerek yurtdışı çıkma yasağı kaldırılan Jafar Panahi Paris’te yaşayan kızının yanına gidebilmişti. Cannes Festivali’ne katılması müsaadesini alan Panahi’nin, festival sonrası ülkesine dönüp film yapmayı sürdüreceğini ilan etmesi Cannes’da büyük sempati toplamıştı.
Favori yok, ödül çok
‘Basit Bir Kaza’ filmiyle aynı kalitedeki 3-4 filme itinayla, jüri tarafından diğer ödüller dağıtıldı. Joachim Trier’in duygu yüklü draması ‘Duygusal Değer / Sentimental Value’, ikincilik ödülü sayılan Grand Prix’ye (Büyük Ödül) kaydırıldı. Dardenne Kardeşler, sosyal içerikli duygusal filmleri ‘Genç Anneler / Jeunes Meres’ ile En İyi Senaryo Ödülü’ne layık görüldü. Jüri tıpkı geçen yıl Greta Gerwig başkanlığındaki jürinin yaptığı gibi, yönetmenlikteki ‘bir filme tek ödül verilir’ kuralını çiğnedi. Jüri, Kleber Mendonça Filho’nun ‘Gizli Ajan / O Secreto Agente’ filmine iki ödül birden verdi. ‘Alpha’ filmi için 20 kilo zayıflayıp kariyerinin en parlak performanslarının birini çıkaran Tahar Rahim’i görmezden gelip, hiçbir özelliği olmayan bir kompozisyon çizen Brezilyalı aktörün ödüllendirilmesine isyan ettim.
Jürilerin haksızlık yaptıkları bir filme, kuralların dışına çıkarak iki ödül birden verme âdeti, temenni ederim Cannes’da alışkanlık haline gelmez. Geçen yıl ‘Anora’dan fazla meziyetleri olan Jacques Audiard’ın ‘Emilia Perez’ine teselli armağanı olarak, Jüri Ödülü ve En İyi Kadın Oyuncu Ödülü verilmişti. Bu yıl bu ödülün 23 yaşındaki bir amatör oyuncuya verilmesi büyük sempati topladı. Hafsia Herzi’nin olağanüstü cesur filmi ‘La Petite Derniere’de eşcinsel dürtülerini fark eden inançlı Müslüman kız rolünde, yalın bir kompozisyon sergileyen Nadia Melliti için hak edilmiş bir ödül oldu. Jüri Ödülü iki film arasında paylaştırıldı: Fransız asıllı genç İspanyol yönetmen Olivier Laxe’ın son derece zor şartlarla çevrilen, çizgi dışı distopik yol filmi ‘Sırat’ın Altın Palmiye Ödülü için tercih edilmesine pek itiraz eden çıkmayacaktı. Jüri Ödülü’nün diğer sahibi, ikinci filmini yapan Alman Mascha Schilinski’nin ‘Düşme Sesi / Sound of Falling’i oldu. Ana yarışmaya son dakikada dâhil edilen Japon yönetmen Bi Gan’ın sembol yüklü, izlenmesi zor, fazla uzun ‘Diriliş / Resurrection’unun Jüri Özel Ödülü, ödül listesinin sırıtan filmiydi.
Altın Palmiyeli ‘Basit Bir Kaza’ya dönecek olursak, Jafar Panahi’nin insan ilişkilerini işlemedeki becerisine tekrar hayran olduğumu ve ‘Taksi’ ile Berlin’deki Altın Ayı Ödülü’ne Cannes’dan bir Altın Palmiye eklediği için, İran halkının gurur duyması gerektiğini söylemem lazım. İki yıldır Cannes’da suskun kalan ülkemizin bir sinemaseveri olarak, iki yıl ödül listesine giren, bu yıl iki kaliteli filmiyle sempati toplayan İran sinemasını kıskandığımı söylemem lazım. Panahi basit bir trafik kazasından yola çıkarak, İran’da yaşanan insanlık krizini, baskı rejiminin halk üzerindeki etkilerini yalın, gösterişsiz, sade bir sinema diliyle gözlere seriyor. İran’daki rejimin bu muhalif ismi susturmanın yeni yollarını arayacağı yerde, yurt dışına çıkmasını engellememelerini bir uzlaşma arayışı olarak da değerlendirmek mümkün.
Filmin kahramanları bir işkence elemanıyla onun beş kurbanı. Kurbanlardan olan bir garaj sahibi, gözleri kapalı olduğu için görmediği ancak sesinden tanıdığı işkenceciyi esir alır. Öldürüp gömmeden önce aynı kişi tarafından işkence gören bir düğün fotoğrafçısı, onun eski sevgilisi, bir doktor ve bir gelini teşhis için yanlarına gider. Tutuklu adamın telefonundan kızının, doğum yapması beklenen annesinin bayılıp yere düşmesiyle yardım istemesi olayların seyrini değiştirir. Beş mağdur kadını hastaneye götürür ve bir bebeği hayata kazandırırlar. Panahi senaryosunda bütün karakterlerine, işkenceci dâhil söz hakkı vererek, eşit mesafede davranır. Çok zeki bir yöntemle finalde kararı izleyicisine bırakır.
Altın Palmiye’yi hak eden üç film
Norveçli usta, senaryolarını hep Eski Vogt ile birlikte yazan Joachim Trier, duygu yüklü filmi ‘Sentimental Value’da bir babanın yetişkin iki kızıyla yaşadığı inişli çıkışlı ilişkiye odaklanıyor. Annelerinin kaybıyla sarsılan iki kız kardeş, uzun yıllar ortadan kaybolan babalarının gelmesine anlam veremezler. Ünlü bir yönetmen olan baba yazdığı senaryodaki başrolü kızının oynamasını talep eder. Teklifin reddedilmesine rağmen, babanın kızlarıyla arasını düzeltmek için filmi bir fırsat olarak kullanmasının ortaya çıkması, olayları bambaşka bir kulvara çeker. İki deneyimli senaryo yazarı yaptıkları çok inandırıcı karakter tahlilleriyle ‘Sentimental Value’yu inandırıcı, incelikli, dürüst, gerçekçi, samimi bir film yapıyorlar.
Cannes’a on kez gelip, iki Altın Palmiye dahil olmak üzere tüm ödüllere sahip olan Jean-Pierre ve Luc Dardenne, proletaryanın sosyal sorunlarına eğilen filmlerini ‘Genç Anneler / Jeunes Meres’de sürdürüyorlar. Kendilerine ikinci Senaryo Ödülü’nü getiren filmin konusu bir sığınma evinde geçiyor. Tümü yoksul ailelerden gelen, sevgiye aç beş genç annenin, hayatlarına yeni bir yön verecek doğum olayından sonra yaşadıklarını duygulanarak izledik. Toplumun marjinal kesimlerine seslenen, izleyiciyi düşünmeye davet eden filmlerinde, Belçikalı ustalar sade, gerçekçi sinema dilleriyle, cinsellik eğitiminin yetersizliğine, sosyal destek sistemlerinin eksikliğine, kapitalist sistemin yoksul kesimi ezdiğine odaklanıyorlar.
70’ten fazla filmde oynamış, Tunuslu bir baba Cezayirli bir annenin kızı Hafsia Herzi, kameranın arkasına geçtiği 4. yönetmelik denemesi, senaryosunu da yazdığı ‘La Petite Derniere’ ile Cannes’da eleştirmenlerden tam not aldı. Filmin kahramanı 17 yaşındaki, Cezayir kökenli inançlı Müslüman, Parisli felsefe öğrencisi Fatima, bir erkek yaşıtıyla platonik bir ilişki yaşamasına rağmen kendi cinsel kimliğini araştırır. Aynı cinsiyete duyduğu ilgiyi keşfeder ve tanıştığı birkaç kızla eşcinsel ilişkiler yaşar. Fatima Daas’ın romanından sinemaya uyarladığı bu hassas konuyu Hafsia Herzi, cesur bir yorumla, dengeleri sağlayarak, filmin sonunda kararı izleyiciye bırakarak işlemeyi başarıyor.
Olivier Laxe’ın Cannes ana yarışmasında ilk kez yer alan filmi ‘Sırat’ birçok eleştirmen tarafından Altın Palmiye Ödülü’ne aday gösterildi. Filmde kayıp kızının izini araştıran bir babanın oğlunu yanına alarak Kuzey Afrika çöllerinde yaptığı zorlu ve ölümcül yolculuğu nefesimizi tutarak izledik. Müthiş bir casting çalışmasıyla başrollerin ikisinde, biri kolu kesik, diğeri bir bacağı protezli iki engelli amatör oyuncuya ve tabii Katalan aktör Sergi Lopez’e hayran kaldık.
Ödüllü filmlerin ve 78. Festivalin öne çıkan olaylarını ilerideki yazılarıma bırakıp, bu yazımı Cannes Festivali yönetiminin Amerikan hayranlığıyla bitirmek istiyorum. Cannes, Amerikalı sinemacıları onurlandırmakta sınır tanımadığını ilan etmeyi sürdürüyor. Son iki yılda Harrison Ford, Meryl Sreep ve George Lucas’tan sonra bu yıl Açılış Galası’nda Robert de Niro Onursal Altın Palmiye Ödülü ile taçlandırıldı. Festival yönetimi ‘yetmedi’ diyerek, yarışma dışı gösterilen Spike Lee’nin ‘Highest 2 Lowest’ filminin baş aktörü Denzel Washington’a sürpriz bir Onursal Altın Palmiye Ödülü takdim etti. Şaşıran Washington’u, durumu önceden bilen yönetmeni Spike Lee yerinden zor kaldırdı. Festival Başkanı İris Knobloch ve Genel Direktörü Thierry Frémaux’nun ellerinden ödülü alırken Washington’un şaşkınlığı geçmemişti.