´Nüfus Mübadelesi´ üzerine daha önce de yazmıştım. Bu kez anlatmak istediğim, Nüfus Mübadelesini ve ´mübadil olma hali´ni merkezine alan TÜBİTAK destekli bir proje. Yürütücülüğünü yaptığım bu projeyi anlatacak üzere olmak ve katkılarınızı beklediğimizi iletmek şu anda bana büyük bir mutluluk veriyor. İzninizle baştan anlatayım…
TÜBİTAK, Ekim 2023’te, ‘Cumhuriyetimizin 100. Yılı Özel Çağrısı’ başlığıyla proje çağrısı yapınca, küçük bir ekip olarak kollarımızı sıvamış, başvuru metnimizi yazmaya başlamıştık. Önerdiğimiz konu, ‘Nüfus Mübadelesi’ydi; zira 2023, Türkiye ve Yunanistan arasında mübadele yapılacağını karara bağlayan ve Lozan Antlaşması’nın bir parçası olan sözleşmenin de 100. yılıydı. Küçük bir hatırlatma yapmak gerekirse, Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi, Türkiye’deki Ortodoks Rumlar ile Yunanistan’daki Müslüman Türklerin, kabaca Batı Trakya ve İstanbul hariç olmak üzere, zorunlu göçe tabi tutulmalarını ve geri dönüşlerinin yasaklanmasını öngörüyordu. Proje başvurumuzda, aradan geçen 100 yıllık süreçte mübadeleye ilişkin ortaya çıkan literatürü detaylıca inceledikten sonra, “mübadele üzerine yeni bir söz söylemek” ve “mübadele üzerine yeni bir biçimde çalışmak mümkün mü?” sorularını sormuş, bu soruların cevaplarını mübadillerle birlikte verip veremeyeceğimizi tartışmıştık. Mübadillerle sözlü tarih yöntemiyle bir araya gelerek konuşmayı, onların gözünden mübadele sürecini ve ‘devlet’, ‘vatan’, ‘sınır’, ‘göç’, ‘Türklük/Yunanlılık’ gibi uluslararası ilişkilerde kullandığımız temel bazı kavramların içlerini nasıl doldurduklarını dinlemeyi planlıyorduk. Üç yıla yayacağımız, Türkiye ve Yunanistan’dan, 2. ve 3. kuşak mübadil sayılan 100’er kişiyle konuşmaya niyetlendiğimiz projemiz, başarıyla tamamlandığı takdirde, bugüne dek en fazla mübadil görüşmesi içeren, en kapsamlı çalışma olacaktı. İletişim kurduğumuz mübadil dernekleri de, sağolsunlar, mübadillere ulaşma konusunda destek verebileceklerini söylemişlerdi.
Ne mutlu ki, projemiz TÜBİTAK’tan destek almaya hak kazandı. Ne var ki, bir devlet kurumundan destek almak, aldıktan sonra, bir devlet üniversitesinde bunun yönetimini sağlamak, bürokratik işlerin üstesinden gelmek kolay değil. Bitmeyen evraklar, dilekçeler, imzalar, e-mailler, telefonlar, görüşmeler ve tabii epey de stres derken, nihayet Mayıs 2025’te sahaya inmeyi başardık. Geçtiğimiz cumartesi büyük bir heyecanla ilk görüşmemizi Beylikdüzü’nün Gürpınar Mahallesi’nde yaptık. Neden bu bölge derseniz, mübadillerin Yunanistan’dan geldiklerinde İstanbul’da ilk yerleştikleri bölgeler Büyükçekmece, Beylikdüzü, Çatalca, Silivri ve Tuzla civarları; hala bu bölgelerde mübadillerin alt kuşakları yoğun şekilde yaşıyor. Bu bölgelerden başlayarak kartopu yöntemiyle (yani görüştüğümüz kişilere sora sora) ve mübadele derneklerinin de yönlendirmeleriyle alanımızı genişleteceğiz. Benzer şekilde Yunanistan’da da ilk yerleşilen yerlerden olan, Selanik’i de içeren Makedonya bölgesinden başlayacağız.
İlk görüşmemizi yaptığımız kişi, baba tarafından ikinci kuşak mübadil Mehmet Algan. Mehmet Bey ve eşi Arife Hanım, kaç tane içtiğimizi bilmediğimiz çay eşliğinde, bizi Gürpınar’daki evlerinde ağırladılar. Gürpınar Mahallesi, mübadele öncesinde bir Rum köyü olarak biliniyor, o zamanki adı da ‘Anarşa.’ Mübadele öncesinde Müslüman hane sayısı 5-6 civarında. Mübadele öncesinde de bu bölgede yaşayan, mübadil olmayan Müslümanlara ‘gacal’ deniyor. Manastır’ın Nasliç ve Grebne köylerinden gelen ve Rumca konuşan Müslümanlar ise ‘patriyot’ olarak biliniyor. Mehmet Bey’in annesi köyün Müslüman yerlilerinden, yani ‘gacal’. Babası ise Selanik tarafından, Kılkıç’tan geliyor. Dört saat süren sohbetimizde Mehmet Bey’in sıklıkla vurguladığı noktalardan biri, mübadele tarihinin iyi bilinmesi gerekliliği oldu. Hem Osmanlı hem Türkiye tarihine meraklı, araştırmayı seven Mehmet Bey, olaylara çok yönlü bakabilmek ve her şeyi kendi zamanı içinde objektif olarak değerlendirebilmek için, mübadeleyi de, mübadele üzerine yazılanları da iyi bilmeyi çok önemsiyor. Mübadillerin devlete başkaldırdığının görülmediğini, şiddetten uzak olduklarını, devlet malına el uzatmadıklarını, devletini seven insanlar olduklarını anlatıyor. Bizleri birleştirecek, şemsiye olacak bir sosyal güç olarak devletin fonksiyonunu hayati görüyor. Mübadelenin en olumsuz tarafının aile parçalanmaları olduğunu dile getiriyor; diğer taraftan “Başka bir şey yapılabilir miydi?” sorusunu kendisine sorduğunda, o koşullarda devletin elinden geleni yaptığı cevabını veriyor. Dönemin iskân politikasının da, eleştirilebilecek yanlar bulunabilirse de, rasyonel bir çerçevede oluşturulduğunu düşünüyor. Mehmet Bey babasının köyüne de gitmiş. “Rumca bilseydim daha iyi olurdu” diyor ama Türkçe bilen pek çok insanla tanışıp konuşmuş. Yunanistan’daki ikinci kuşak mübadillerin Türkiye’den gelenlere oldukça sıcak davrandıklarını gözlemlemiş.
“Mübadil olmanın dezavantajı oldu mu?” diye sorduğumuzda, ‘Selaniklilik’ konusuna değiniyor. Herhalde bizim topraklarımızda bunu yaşamayan Selanik kökenli olmamıştır. Anneanne tarafımın Selanikli, ama mübadil değil, olması itibariyle bunu ben de pek çok kez yaşadım. ‘Selanikli’ deyince, bazı insanlar lafı Sabetaycılığa getirip bıyık altından “yoksa…?” diye gülerler. Mehmet Bey de pek çok kez bunu yaşamış. Kendi tarihimizi bilmememizin bir sonucu olarak gelişen bu önyargıları kırabilmek için, tarih bilincinin, bu konuların anlatılmasının, gençlere öğretilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyor. Kendisi de Gürpınar’ın tarihi üzerine yazmak istiyor.
Eğer Lozan’ın parçası olan Mübadele Sözleşmesi gereğince zorunlu olarak göçe tabi tutulmuş kişilerin çocukları veya torunlarıysanız, bu özellikleri taşıyan ve bizimle konuşmak isteyebilecek kişiler tanıyorsanız, bize ulaşırsanız çok mutlu oluruz. Bir de bilgilendirme yapayım: Projeye katılmak için, mübadeleye ilişkin bir hatıranız olması ya da hafızanızın iyi olması gerekmiyor, projemizin odağı mübadele anıları değil. Dolayısıyla ikinci ve üçüncü kuşak tüm Lozan mübadilleri projemize katılabilir. Birkaç hafta içinde projemizin gidişatını web sitemizden ve sosyal medya hesaplarımızdan takip edebiliyor olacaksınız; hazır olduklarında sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyacağım. Ulaşmak isteyenler için e-posta adresim: [email protected].