SFRPZTF'ten çocuk istismarına müthiş çarpıcı bakış 'Gut / His'

Erdoğan MİTRANİ Sanat
14 Mayıs 2025 Çarşamba

İskoç yazar Frances Poet’in ilk kez 2018 yılında Edinburgh Travers Theatre’da Zinnie Harris rejisiyle prömiyer yapan oyunu ‘Gut’, 2019 yılında Writers’ Guild En İyi Oyun ödülünü kazandı. SFRPZTF, izleyiciyi ebeveynliğin karanlık dehlizlerinde yolculuğa çıkararak, belirsizliğin bir annede oluşturabileceği yıkımı ve mantığını kemirmesini anlatan, güven, korku ve paranoya kavramlarını tartışmaya açan oyunu Uğur Kanbay’ın rejisiyle ‘His’ adı ile sahneliyor. Servet Aybar’ın çevirdiği oyunun yalın, stilize ve işlevsel dekor tasarımını SFRPZTF, ışık tasarımını Eren Uğurhan, müziğini Çağdaş Bektaş yapmış.

Bir röportajında Poet, ebeveyn olmanın getirdiği belirsizliklerle içsel korkuları derinlemesine sorgulayan oyununu küçüğü iki, büyüğü dört yaşında iki çocuğunu büyütmenin fırtınası içindeyken yazdığını belirtmiş. Facebook’ta izlediği bir videoda, çocuklarının asla yabancılarla gitmeyeceğine emin olan ebeveynlerin çocukları, bir oyun parkında gizli bir sosyal hizmet görevlisi tarafından yaklaşıldığında çocukların dokuzunun, ebeveynlerinin tahmin ettiğinin aksini beklenmedik tepkiler verdiğini görmüş. Bu video ile, son yıllarda açığa çıkan ve göz önünde olan çocuk istismarı vakaları oyunun şekillenmesinde etkili olmuş.

Maddy (Sibel Şişman) ve Rory (Uğur Kanbay), evlilik yıldönümlerinde çocukları Joshua’yı büyükannesi Morven’e (Ayşe Erbulak) bırakıp iki günlük bir tatile çıkmışlardır. Mutlu bir şekilde eve döndüklerinde Rory’nin annesine kaçamak tatilde başlarına gelen ilginç bir olayı anlattıktan sonra, Joshua’yla iyi zaman geçirip geçirmediklerini sorarlar. Anlatılanlara göre büyükanne ile torun keyifli ve sorunsuz zaman geçirmişlerdir. Süpermarkete gittiklerinde bir kasa kuyruğundayken çişi gelen Joshua’yı Morven onlara yardımcı olmak isteyen bir adama teslim etmiş, bu yabancının da çocuğu tuvalete götürüp kısa süre sonra geri getirmiş olması karı kocayı son derece rahatsız eder. Çocuğun başına bir şey gelmiş olabileceğinden şüphelenerek Morven’ı suçlarlar. Adamın iyi birisi olduğunu ‘hissettiğini’ belirten, zaten Joshua’nın tuvalete gidip gelmesinin çok kısa sürdüğünü belirten kadının özür dilemesiyle olay kapanmış gibi görünse de aşırı korumacı Maddy içinde oluşmaya başlayan kaygı ve hezeyan yüzünden zamanla ciddi bir kaosa sürüklenir. Dünyada yaşanan pedofili vakalarının bilinciyle, giderek önsezi ve yargı yeteneğini kaybeder, hislerini kontrol edemez hale gelir ve sonunda, oğlunu tehlikelerden koruyabilmek amacıyla akıl almaz bir yönteme başvurur…

Frances Poet çocuk istismarı gibi hassas bir konuyu, doğrudan gözler önüne sermek yerine, gerilim dolu bir psikolojik drama olarak işliyor. Yaşananlara son derce mesafeli yaklaşıyor, olayın basit bir nezaket veya iyi niyetli bir yardımseverlik mi olduğundan, sadece iki buçuk yaşındaki Joshua’nn başına hiçbir olumsuz tepki göstermese de bir şey gelip gelmediğinden çok, modern dünyanın sapkınlıkları, medyanın yarattığı ahlaki panik ve kendi içsel endişeleri sebebiyle Maddy’nin kaotik bir hezeyana girmesine, kaygılarıyla baş edemez hale gelmesine odaklanıyor.      

Tiyatroya başladığından beri hep dikkat çeken sıra dışı işler yapan Uğur Kanbay, oyunu hem yönetiyor hem de başarıyla Rory’yi canlandırıyor. 100 dakikayı aşan oyunu izleyiciye soluk soluğa izleterek temponun hiç düşmemesini sağlayan usta işi sahnelemesinde oyuncu yönetimi de çok parlak. Ayşe Erbulak, hislerine güvenen, farkına varmadan yaptığı hatanın pişmanlığını çeken, sevecen ve iyi niyetli Morven olarak çok başarılı. Oyunu izlemek için İstanbul’a gelen yazar, genelde sert ve haşin olarak yorumlanan büyükanneye bu yumuşak ve sevgi dolu bakışı çok beğenmiş. Kanımca Kanbay – Erbulak ikilisi bu konuda çok haklılar. Daha katı bir ‘kayınvalide’ yorumu hatalı olarak, Maddy’nin tamamen içsel çatışmaları sonucu çığırından çıkmasının tetikleyicisi olarak algılanabilir. Maddy’nin şüpheden korkuya, korkudan paranoyaya geçişini Sibel Şişman ustalıkla yansıtıyor.

Maddy’nin, potansiyel pedofil olarak gördüğü tüm yabancıları Uğur Ünal başarıyla ayrıştırıyor. Özellikle yakınlarını kaybedenler sahnesinde müthiş etkileyici.

‘His’, kesin bir açıklamaya ya da yargılamaya gitmeden, seyirciyi kendisini de sorgulamaya yönlendiriyor: “Çocuklarımızı tam güvenle kime emanet edebiliriz? Hiç kimseye güvenmemek daha tehlikeli şeylere yol açabilir mi? Gerçekten sezgilerimize güvenmeli miyiz? Paranoyak aşırı korumacılık hem çocuğa, hem bireyin kendine hem çevresine zarar verici bir tehlikeye mi dönüşür?”

Müthiş etkileyici bir metnin çok başarılı yorumu. Yılın en önemli oyunlarından. Bu sezonu kapattılar ama gelecek sezonda mutlaka izleyin derim.

Kumbaracı50 & Vigor Kültür Sanat ortak yapımı

‘Salıncak’

Altıdan Sonra Tiyatro, İTÜ Güzel Sanatlar Bölümü Tiyatro Topluluğu'nda öğrencilik yıllarında yirmiyi aşkın oyunda oyuncu, yönetmen, dekoratör olarak çalışmış, çoğunluğunu mimar ve mühendislerin oluşturduğu bir grup gencin, yedi yıllık geçmişin sonunda oluşan bu ‘üniversite tiyatrosu’ birikimini ‘yarı profesyonel’ bir tiyatro kimliğine dönüştürmek için 1999 yılında, bir araya gelerek kurduğu bir topluluk.

Kerem Kurdoğlu ile Naz Erayda’nın 1990’ların başlarında, Tarlabaşı Bulvarında değişik topluluklara açılmış eski manastırın bir salonunda kurdukları, hâlen tiyatronun hasını yapmayı sürdüren tüm genç tiyatrocuların yolunu açan öncünün, Kumpanya’nın ardından, hâlen İstanbul’un ilk bağımsız tiyatrolarının ikincisi.

Post-Prodüksiyon Stüdyosu ABT’nin yöneticisi, görsel efekt ve post prodüksiyon süpervizörü Kerem Kurdoğlu yıllar önce bana “Tiyatro bizim metresimiz; eşimiz / mesleğimizden tüm kazandığımızı ona yediriyoruz” demişti. Altıdan Sonra Tiyatro üyeleri de Kerem’le Naz gibi tiyatrodan maddi kazanç elde etmeyen, kendi mesleklerinden kazandıklarını da tiyatroya aktaran, idealist kahramanlar.

Bu sezon 25. kuruluş yıllarını ve mekân edindikleri kumbaracı50’de 15. yıllarını kutlayan topluluk, 20 Ocak’ta repertuarına son derece ilginç bir ‘folie à deux / iki kişilik delilik’ hikâyesi kattı: ‘Salıncak’.

‘Salıncak’, Altıdan Sonra Tiyatro’nun kurucularından, genel koordinatörü, oyuncu, yazar, yönetmen Gülhan Kadim’in yazdığı ve yönettiği bir oyun.

Dekor ve kostüm tasarımını Başak Özdoğan, ışık tasarımını İsmail Sağır, ses ve efekt tasarımı ile müziği Tolga Tüzün, video ve görsel tasarımı Mert Kaya yapmış.
Kuşağının en başarılı oyuncularından, aynı başarıyı son zamanlarda yönetmen olarak da sürdüren Gülhan Kadim, ‘Pera’nın Zamanı’nın bir bölümü ile giriştiği, o nefis Biraz Eksik Yaz Gecesi, Biraz Fazla Rüyası’ uyarlaması ve fantastik çağrışımlı müthiş keyifli ‘Yan  Dünya’ ile başladığı oyun yazarlığında ‘Salıncak’ ile olgunluk dönemine girdiğini kanıtlıyor.

Oyun, orta yaşlarına gelmiş iki kardeşin, Kerem (Yiğit Sertdemir) ve Bahar’ın (Hazal Türesan) birlikte yaşadıkları evde geçiyor. 30 yıl öncesinde yaşanmış bir olayın izleri, anılarında ve çevrelerinde rahatsız edici bir şekilde tekrar gün yüzüne çıkmaya başladıkça, Bahar ve Kerem’in hayatı giderek gerilim dolu ve tekinsiz bir hale geliyor. Kardeşler; çocukluk, yüzleşemedikleri sırlar ve silikleşmiş gerçekler arasında savrulurken, birbirlerine bağımlı ilişkileri, oynadıkları oyunların ve yarattıkları yeni anıların gölgesinde gittikçe dengesizleşiyor…

Gülhan Kadim, oyunun başında sorunlu ve çocuksu davranan biri olarak tanıttığı Kerem’in karşısına, ablası gibi davranan, onu idare etmeye çalışan dengeli bir Bahar oturtuyor. Ancak olaylar geliştikçe, sık sık tartılma takıntısı ile başlayan, anlamsız yasaklamalar ve hayali telefon görüşmeleriyle Bahar’ın da dengesizlikleri yavaş yavaş açığa çıkmaya başlıyor.

‘İki kişilik delilik hastalığı’ olarak da bilinen ‘folie à deux’, yakın ilişkideki iki kişi arasında aynı sanrıların birbirine aktarılarak paylaşılması durumuyla tanımlanan bir psikiyatrik bozukluktur. Kadim, bir örümceğin ağını örercesine dantel gibi işlediği metninde gerilimi azar azar arttırarak, yaşananların iki kişilik bir hezeyan olduğunu büyük ustalıkla, adım adım aktarıyor.

Yönetmen olarak, müziği ve görsel tasarımıyla görsel işitsel bir derinlik verdiği oyunda Yiğit Sertdemir ve Hazal Türesan’dan kusursuz ve son derece inandırıcı bir yorum elde ediyor.

Çok farklı bir konuyu, gerçekçi ve başarılı yaklaşımıyla daha da etkileyici kılan ilginç ötesi bir çalışma. Mutlaka izlenmeli. Sezonun son oyunu 23 Mayıs’ta kumbaracı50’de. Kaçırırsanız gelecek tiyatro mevsiminde sahnelenmeye devam edecek.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün