“A Ğ A T A K I L A N L A R”

•Hükümet ile yargı ve istihbarat kurumları arasındaki gerilim yetmezmiş gibi Netanyahu hükümeti, ordu ile de gerilim yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde yaklaşık bin İsrail Hava Kuvvetleri personeli, Gazze´deki savaşın bitirilmesi ve esir takası için hükümete çağrıda bulundu. Daha sonra bu çağrıya akademisyenler ve askeri doktorlar da destek verdi. Yoğun siyasi ve toplumsal muhalefetin ardından askeri muhalefetle de yüzleşen Netanyahu, bu askerleri “bir avuç yabani ot” olarak nitelendirdi ve ordudan ihraçlarını destekledi. Ancak Netanyahu´nun gözden kaçırdığı bir şey var: Bir kere kök salmayagörsün yabani ot sökülür ancak yine yeniden biter, çabuk yayılır. Bu noktada, siyasi çıkarlara hizmet ettiği düşünülen Gazze´deki savaşa yönelik bazı askerler arasındaki muhalefetin kısa vadede sönümlenmeyeceği varsayılabilir. Ayrıca yedek askerlerin savaşı protesto etmeye başlamasıyla ordu, bu birimlerde azaltmaya gitme kararı aldı. Bu durum da ordunun içindeki huzursuzluğun derinleştiğini gösteriyor. Tuğçe Ersoy Ceylan – www.kriterdergi.com

İzak BARON Diğer
7 Mayıs 2025 Çarşamba
  • Bu Haftanın “Takılanlar”ı

 

  • ONLAR KOD YAZIYOR BİZ KINAMA METNİ - GÜNEY ÖZTÜRK

Bakın İsrail, bölgede yalnızca bir savaş yürütmüyor. Bu savaşta ilkler yaşanıyor. İsrail, teknolojiyi silaha çeviriyor. Ne yaptı? İnsanların ellerindeki telefonları ve telsizleri bile uzaktan patlatarak savaş açtı. Ve sadece bu da olmadı.

Başka bir şeyi daha denedi: Yapay zekâyla savaşmayı...Üstelik bu teknolojileri insanın hayatları üzerinde de test etti.  

Mesela İsrail, aradığı bir Hamas komutanını bulmak için eski yöntemleri bırakıp bir ses analiz robotu (programı) kullandı. Yapay zekâ, adamın yaptığı telefon görüşmelerini dinleyip nereden konuştuğunu tahmin etti. Ardından o bölge bombalandı. Komutan öldü… Ama onunla birlikte 125 sivil de hayatını kaybetti.

Yapay zekâ yalnızca sesleri değil, yüzleri de tanıyor. İsrail, sokaklara yerleştirdiği kameralarla kalabalıkların içinden yüzlerce insanın yüzlerini taradı. Yapay zekâ “Bu kişi tehlikeli” diye uyarı verdi. O kişi gözaltına alındı.

Yüz binlerce kişinin sosyal medya paylaşımlarını da taradı. Kim, nerede, ne demiş? Yapay zekâ bunları süzüp ordusuna bilgi verdi. Yapay zekâ sadece Arapça metnianlamakla kalmıyor, Lübnan, Filistin, Ürdün gibi ülkelerin farklı lehçelerini bile ayırt edebiliyor. Hatta bazen, Arapça yazıya karışmış İngilizce kelimeleri bile tanıyıp anlam çıkarıyor.

 

Ve bunlar için özel birimler kuruldu. İsrail ordusunun dijital savaş merkezi olan Unit 8200, savaş sırasında büyütüldü. Bu birime sadece askerler değil, Amerika’da Google, Meta ve Microsoft gibi şirketlerde çalışan İsrailli mühendisler astronomik ücretlerle geri çağrıldı. Birlikte “The Studio” adında gizli bir merkez kurdular. Burada ses dinleyen, yüz tanıyan, hedef seçen yapay zekâ projeleri geliştirildi. Kodlar yazıldı. Komutlar verildi. Bombalar düştü. Yani savaş artık sadece tanklarla değil, bilgisayar ekranlarının başında, klavyelerin tuşlarıyla yürütülüyordu. 

https://www.sozcu.com.tr/onlar-kod-yaziyor-biz-kinama-metni-p168658

 

  • İSRAİL ORDUSU'NDA GAZZE SAVAŞINA KARŞI SESLER YÜKSELİYOR – PAUL ADAMS

Bir yılı aşkın süredir savaş karşıtı gösterilerin düzenlendiği Tel Aviv'de rehinelerin resimleri havada kaldırılırken, diğer protestocular savaş sırasında öldürülen Filistinli çocukların resimlerini kucaklayarak yolda oturuyor.

20 Nisan'da polis protestoculara "soykırım" veya "etnik temizlik" kelimelerini içeren posterlerin yanı sıra "Gazze'den çocuk veya bebek resimlerine" de izin verilmeyeceğini söyledi.

Eylemcilerin öfkelerini dile getirmesinin ardından polis hızla geri adım attı.

Başbakan Netanyahu, Hamas'ı yenme konusundaki kararlılığından söz etmeye devam ediyor. Netanyahu, askeri baskının rehineleri eve getirmenin tek yolu olduğu konusundaki ısrarını sürdürüyor.

https://www.bbc.com/turkce/articles/cm2er9z1kjpo

 

  • İSRAİL’İ KİM YAKTI? -  OGÜN ERATALAY
  • Aşırı sağcılara bakılırsa olağan şüpheliler

Netanyahu hükümetinde önemli ağırlık taşıyan ultra-sağ dinci söylem yangınların kaynağını bulmakta geç kalmadı. Bu toplama göre yangını İsrailli Araplar çıkarmıştı. Sosyal medyada yangınlardan Hamas’ı suçlayanlar da eksik olmadı. Ancak elde edilen veriler bu açıklamaların hedef şaşırmak ve göz boyamak için ortaya atıldığını gösteriyor. Çok sayıda yangının tehlikeli olarak belirtilen bölgelerde, bahsedilen Hamas müdahalesinin mümkün olmadığı yerlerde çıkmış olmasının ötesinde itfaiye raporlarına göre bazı yangınların çıkmasında “piknikçilerin” dikkatsizliği sebep olarak gösteriliyor. Dolayısıyla bizzat Netanyahu tarafından yapılan yangın çıkartan bir sabotörün yakalandığı ve suçunu itiraf ettiği yönündeki haberlere de mesafeli yaklaşmak gerekiyor.

Yangınlar sebebiyle Netanyahu hükümeti çok ihtiyaç duyduğu milli anma törenlerini iptal etmek durumunda kaldı. Süregiden Gazze katliamı nedeniyle artık savaş pilotlarından bile tepki almaya başlayan Netanyahu, ülke içinde hâlâ Hamas ile kalıcı ateşkes yapılmamış olmasını protesto eden Gazze’de rehin olarak tutulanların yakınlarının artan eylem gücü karşısında sıkışmış durumda. Netanyahu bu sıkışıklığı aşırı-sağ eylemlerini kışkırtarak aşmaya çalışıyor.

  • Bir sebep de yanlış ağaç tercihleri mi?

Bazı yayın kuruluşları da İsrailli yerleşimciler tarafından Filistinlilerin elinden alınmış toprakların bilinçsizce hızlı bir şekilde ağaçlandırıldığını, bölgeye yabancı çam ve okaliptus ağaçlarının dikilerek olası yangınlara davetiye çıkarıldığını yazmakta. İlhak edilen toprakların geri alınmasını engellemek üzere yapılan bu alelacele uygulamaların yangınların yayılmasında belirli bir etkisi olmakla beraber genel sorunun yapısal olduğu anlaşılıyor.

  • Cihatçılardan insanlık beklenir mi?

Bir son başlık da belki de yangınların Türkiye’deki bazı gazetelerde ele alınışına dair olmalı. Milli Gazete, Akit ve Yeni Şafak gibi gazeteler manşetlerinde yangını insanlık dışı lanetlerle ve "beddualarla" duyurdu. Bu yayın organları herhalde ne yapılmaması gerektiğini gösteren, gazetecilik etiği açısından iyi örnekler. Eğer insanlıktan, katliama karşı çıkan İsrailli askerlerden, her şeye rağmen Filistinlilerden yana durabilen İsraillilerden ümidi kesmeyeceksek, uzak olsun bizden böyle saçmalıklar.

 

https://haber.sol.org.tr/haber/israili-kim-yakti-397952

 

  • ORTADOĞU'YA RAHAT YOK - ZEYNEP GÜRCANLI

Suriye'de İsrail'in fütursuzca "top koşturmasına" alan açan Trump yönetimi, İran'a ise farklı yaklaşıyor. İsrail Başbakanı Netanyahu'nun İran'ı vurma talebi -şimdilik- Trump yönetiminde kabul görmedi. Hatta Trump, İran konusunda İsrail'le aynı fikirde olan Amerikalı yetkilileri görevden almaya bile başladı. Washington Post, Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz'ı, Netenyahu ile İran konusunda fazla "sıkı fıkı" olduğu gerekçesiyle görevden aldığını, daha pasif sayılabilecek BM Daimi Temsilciliğine atayacağını yazdı.

Ancak Trump'ın İran meselesinde diplomasiyi işletme kararına rağmen İsrail durmuyor. Geçen hafta İran'a ait enerji tesislerinde, limanlarda "nedeni belli olmayan" patlamalar gerçekleşti. O kadar ki, İran dini lideri Ali Hamaney'in danışmanı Ali Laricani Tahran'da basın toplantısı düzenlerken elektrikler kesildi. İşin ilginci o basın toplantısında İran Enerji Bakanı da vardı.

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/ortadoguya-rahat-yok/816164

 

  • İSRAİL ORDUSUNDA YAPISAL DEĞİŞİKLİKLER: YENİ GENELKURMAY BAŞKANI NE AMAÇLIYOR - SHADY IBRAHİM

İsrail ordusunun son dönemdeki operasyonları, Netanyahu ve başta aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich olmak üzere kabine bakanlarının gündemiyle örtüşen bir şekilde, Batı Şeria’ya daha fazla odaklanıldığını gösteriyor. 

Öte taraftan, orduda Strateji ve İran Tümeni’nin feshedilmesi, özellikle İran ve Hizbullah’ın kapasitelerinin gerilediği, Hizbullah’ın askeri örgütlenmesinde büyük bir kriz yaşadığı, İran’dan aldığı destek ve ikmal hatlarının kesintiye uğradığı ve saldırıdan savunma pozisyonuna geçtiği dönemde, öncelik ve stratejik tehditlerin yeniden düzenlenmesinin gerekli olduğunu vurguluyor. 

Bu değişim, çeşitli askeri kollar arasında daha birleşik bir yaklaşımın, koordinasyon ve etkinliği artırarak, askerlerin rolleri ve sorumluluklarına ilişkin basitleştirilmiş bir yaklaşımla daha iyi sonuçlara yol açabileceği yönündeki inanıştan kaynaklanıyor olabilir. 

Trump yönetiminin İran’a yönelik yeni müzakereleri başlatma ve yaptırımlar ile ekonomik kısıtlamalar paketi uygulama çabalarına ek olarak, bu durum İran’ın İsrail’e karşı düşmanca politikalar izlemesini engelliyor. 

Bu durum, İsrail’in yakın çevresinde artan tehditler göz önüne alındığında, İran ile siyasi pazarlıkların şu anda daha etkili olabileceği algısından kaynaklanıyor olabilir. 

Bu değişiklikler genel olarak, yeni Genelkurmay Başkanı’nın, İsrail’in 7 Ekim’deki stratejik yenilgisinin ardından ortaya çıkan mevcut zorlukları ele almaya yönelik proaktif yaklaşımını yansıtıyor. 

Genelkurmay Başkanı Zamir’in, İsrail ordusunu gelecekteki çatışmalara hazırlamak, boşlukları doldurmak ve savaş sırasında ortaya çıkan zayıflıkları gidermek için çalıştığı görülüyor.  

https://www.fokusplus.com/odak/israil-ordusunda-yapisal-degisiklikler-yeni-genelkurmay-baskani-ne-amacliyor

 

  • NETANYAHU’NUN KAZASI SİMGESEL Mİ? İSRAİL’DE LİDERLİK, GÜVENLİK VE SİSTEM KRİZİ DERİNLEŞİYOR

https://www.sde.org.tr/haber/netanyahu-nun-kazasi-simgesel-mi-israil-de-liderlik-guvenlik-ve-sistem-krizi-derinlesiyor-haberi-58032

 

  • KENDİ DEVLETİNE KARŞI: NETANYAHU’NUN GÜVENLİK BÜROKRASİSİYLE SAVAŞI - TUĞÇE ERSOY CEYLAN

Hükümet ile yargı ve istihbarat kurumları arasındaki gerilim yetmezmiş gibi Netanyahu hükümeti, ordu ile de gerilim yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde yaklaşık bin İsrail Hava Kuvvetleri personeli, Gazze’deki savaşın bitirilmesi ve esir takası için hükümete çağrıda bulundu. Daha sonra bu çağrıya akademisyenler ve askeri doktorlar da destek verdi. Yoğun siyasi ve toplumsal muhalefetin ardından askeri muhalefetle de yüzleşen Netanyahu, bu askerleri “bir avuç yabani ot” olarak nitelendirdi ve ordudan ihraçlarını destekledi. Ancak Netanyahu’nun gözden kaçırdığı bir şey var: Bir kere kök salmayagörsün yabani ot sökülür ancak yine yeniden biter, çabuk yayılır. Bu noktada, siyasi çıkarlara hizmet ettiği düşünülen Gazze’deki savaşa yönelik bazı askerler arasındaki muhalefetin kısa vadede sönümlenmeyeceği varsayılabilir. Ayrıca yedek askerlerin savaşı protesto etmeye başlamasıyla ordu, bu birimlerde azaltmaya gitme kararı aldı. Bu durum da ordunun içindeki huzursuzluğun derinleştiğini gösteriyor.

Önce hava kuvvetleri, daha sonra donanma personeli, silahlı birlikler, özel kuvvetler derken son olarak istihbarat birimlerinin üst düzey yetkilileri de basında yazdıkları mektuplarla yer aldı. İsrail ordusunun elit istihbarat birimlerinden olan Birim 8200’den yaklaşık 250 yedek asker hava kuvvetleri pilotlarına desteğini açıkladı. Birimin açıklamasında savaşın gidişatıyla ilgili bedel ödemek pahasına, rehinelerin derhal eve dönmesinin sağlanmasının en öncelikli husus olduğu dile getirildi. Açıklamalara bakılınca hepsindeki ortak vurgu, Başbakan Netanyahu’nun Gazze’de HAMAS’a karşı yürüttüğü savaşın girmiş olduğu çıkmaz özellikle de 18 Mart’taki ateşkesin ardından yeniden başlatılan askeri operasyonlar. Dolayısıyla askerler tarafından yapılan açıklamaların hiçbirinde genel olarak İsrail ordusunda askerlik yapmayı reddetmeye dair bir işaret yok; mektuplar hükümetin Gazze’de savaşı sürdürmektense rehinelerin salıverilmesine öncelik vermesini talep ediyor. Nitekim mektuplarda imzacıların siyasi ve bireysel çıkarlara değil ulusal güvenliğe ve ülkenin çıkarına hizmet ettiklerini belirtmesi, Gazze’de sürdürülen operasyonların neye ve kime hizmet ettiği hususunda İsrail kamuoyundaki eleştirel seslerle paralellik oluşturuyor.

Peki askerler nasıl bu noktaya geldiler? Birincil tanıklıklar durumun netleşmesini sağlıyor. Radyo Hayfa’ya verdiği röportajda bir yedek asker olan Yuval Ben Ari, savaşın bittiğini düşünüyor: “Gazze moloz yığınına döndü ama ordu hâlâ orada net bir amaç olmaksızın yeni operasyonlar planlıyor. Bana öyle geliyor ki, ordu rehinelerin kurtarılmasıyla hiç ilgisi olmayan anlamsız eylemler gerçekleştiriyor ve ben bunun bir parçası olmak istemiyorum”. Ben Ari’nin söz ettiği ilgisiz ve anlamsız operasyonlar, Filistinli sivillere yönelik saldırılar olsa gerek. Neticede onun gibi düşünen askerlere göre Gazze’deki savaş amacından sapmış durumda. Tıpkı Ronen Bar’ın işaret ettiği gibi Ben Ari de ülkesi ve Netanyahu hükümeti için hizmet etmek arasında bir ayrım yapıyor ve “güvenimin kalmadığı bu hükümet iktidarda oldukça bir daha asla üniforma giymeyeceğini” ifade ediyor.

İsrail kamuoyu da hükümetin HAMAS üzerindeki askeri baskıyı arttırma kararının işlemediğini düşünüyor. Ya da ordu mensupları onca ölümden, kandan ve şiddetten sonra savaşı protesto eden göstericilerle aynı kanaati paylaşmaya başladılar. Özellikle rehine aileleri, bu stratejinin rehinelerin hayatını tehlike attığına inanıyor. Hatta Ağustos 2024’te HAMAS’ın elindeki altı rehinenin ölümünü bu baskıya bağlıyorlar.

Son tahlilde, güvenlik teşkilatlarından yükselen eleştirel seslerin bir kurum olarak orduya değil; Netanyahu’ya ve onun siyasi gerekçelerle Gazze’deki savaşı süresiz bir şekilde sürdürme stratejisine yönelik olduğu söylenebilir. Ve bu strateji, toplumdan ve devletten gelen muhalefet nezdinde koalisyondaki radikal unsurları memnun etmekten başka bir anlam taşımamaktadır; ki bilindiği üzere bu kesim Gazze’de savaşın bitmesinden yana değildir.

Netanyahu’nun, yargı bağımsızlığını zayıflatma girişimleri ve güvenlik kurumlarıyla yaşadığı çatışmalar, İsrail'de demokratik kurumların işleyişine dair ciddi endişelere yol açıyor. Eski Başbakan Ehud Barak ve eski Genelkurmay Başkanı Dan Halutz gibi isimler, Netanyahu’nun istifa etmesi gerektiğini savunuyor. Önümüzdeki günlerde, Yüksek Mahkeme’nin Ronen Bar’ın görevden alınmasıyla ilgili vereceği karar ve Netanyahu’nun yolsuzluk davasındaki gelişmeler, İsrail'in siyasi geleceği açısından belirleyici olacaktır.

https://kriterdergi.com/dis-politika/kendi-devletine-karsi-netanyahunun-guvenlik-burokrasisiyle-savasi

 

  • İSRAİL SURİYE'DE NE İSTİYOR NE İSTEMİYOR? - MOHAMMED ÜNALMIŞ

İsrail, yeni Suriye'nin güçlü, organize ve ideolojik olarak kendisine düşman bir devlet haline gelmesinden ciddi şekilde endişe ediyor. Türkiye destekli birleşik bir Suriye ordusunun oluşması, kuzey cephesinde yeni bir ciddi tehdidin doğması anlamına geliyor. 

Suriye'deki silah bolluğu ve savaşta edinilen deneyimler, İsrail için olası bir çatışmayı hem daha uzun hem de daha yıkıcı hale getiriyor. Bu nedenle İsrail, her türlü askeri ve diplomatik aracı kullanarak sınırlarında güçlü ve istikrarlı bir Suriye devletinin kurulmasını engellemeye çalışacaktır. 

https://www.fokusplus.com/dosya/israil-suriyede-ne-istiyor-ne-istemiyor

 

  • TÜRKİYE-İSRAİL MÜCADELESİNDE SURİYE’NİN YERİ VE ÖNEMİ - HAYDAR ORUÇ

Türkiye ile İsrail’in Suriye üzerinden sürdürdükleri güç mücadelesi, ABD’nin Suriye’den çekileceğine yönelik açıklamalar nedeniyle farklı bir evreye geçmiştir. Zira Türkiye’den yapılan açıklamalarda; İsrail’in Suriye’nin geleceğine yönelik projeksiyonlarda yeri olmadığı vurgulanırken, iç savaş nedeniyle kadük kalan Katar’dan çıkıp Ürdün ve Suriye üzerinden Türkiye’ye ulaşması planlanan Körfez doğal gaz boru hattı ile Mısır’dan çıkıp Ürdün ve Suriye üzerinden Türkiye’ye uzanan Arap gazı boru hattının aktive edilmesine yönelik çalışmalara başlanacağı ve şartlar oluştuğunda Türkiye ile Suriye arasında münhasır ekonomik bölge anlaşmasının imzalanabileceğine yönelik haberler, İsrail’de büyük bir infial oluşturmuştur.

Söz konusu projelerin hayata geçmesi halinde Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarını Avrupa’ya ulaştıracak muhtemel boru hattı projesinin zaten iyice zayıflayan gerçekleşme ihtimalinin tamamen ortadan kalkacağını gören İsrail, Katar ve Mısır gazının Türkiye’ye ulaştırılmasını ve Türkiye’nin bölgenin yeni enerji merkezi olmasını önlemek için tüm imkanlarını seferber etmeye başlamıştır. İsrail’in bahse konu projeleri itibarsızlaştırmak için yürüttüğü algı operasyonları, halihazırda devam etmekte olup, bu konuda başarılı olup olmayacağı ise bölgedeki dinamiklerin nasıl şekilleneceğine göre belli olacaktır.

Sonuç olarak, Türkiye ile İsrail arasındaki güç mücadelesinin yeni sahası olarak Suriye öne çıkmıştır. Türkiye, Suriye’de devrimi gerçekleştiren aktörleri desteklemesi hasebiyle yeni kurulan yönetim ile daha yakın ilişkiler tesis etmiş ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanarak daha güvenli bir ülke haline getirilmesi için her türlü desteği vereceğini beyan etmiştir. Zira Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması Türkiye’nin güney sınırlarından hissettiği terör tehdidinin sona ermesini sağlayacağı gibi, Suriye’deki yaşam koşullarının normale dönmesi halinde Türkiye’de bulunan yaklaşık dört milyon Suriyeli mültecinin ülkelerine geri dönmesi de mümkün hale gelebilecektir.

İsrail ise iç savaş sürecinde olduğu gibi istikrarsız, güçsüz ve parçalı bir Suriye arzu etmekte olup, bunu mümkün kılmak için Şara yönetimini itibarsızlaştırmaya çalışmakta ve Suriye’deki etnik, dini ve mezhebi farklılıkları kaşıyarak Suriye’nin 4-5 parçaya bölünmesine çalışmaktadır. Oysa devrim sonrası İran ve Hizbullah’ın Suriye’den tamamen çıkarılması nedeniyle, İsrail’in İran ve Hizbullah’ı bahane ederek Suriye’ye saldırmasının meşruiyeti kalmamıştır. Kaldı ki İsrail’in kendisine yönelik herhangi bir tehdit oluşturmayan Suriye’nin birliği, beraberliği ve istikrarı için çaba sarf etmesi gerekirken, Suriye’yi istikrarsızlaştırmaya yönelik girişimlere devam etmesi, iyi niyetli olmadığı göstermektedir.

Devrimden itibaren Suriye’de yaşanan gelişmeler, bize Türkiye ile İsrail arasında şimdiye kadar yaşanan güç mücadelesinin kazananının Türkiye olduğunu göstermektedir. Ancak asıl rekabet daha yeni başlamıştır. Zira Suriye’nin toprak bütünlüğünün tam ve istisnasız olarak sağlanması, Suriye’ye yönelik yaptırımların kalkması, Suriye’nin yeniden uluslararası sisteme entegre edilmesi, Suriye’yi yeniden ayağa kaldıracak enerji projelerinin hayata geçmesi ve belki de en önemlisi İsrail’in işgal ettiği Suriye topraklarından çekilmesi halinde, hem Suriye’nin hem de Türkiye’nin gerçekten kazandığından bahsedilebilir. O vakte kadar ihtiyatlı bir iyimserlikle mücadeleye devam etmek ve asla gevşememek gerekmektedir.

https://kriterdergi.com/turkiye-israil-mucadelesinde-suriyenin-yeri-ve-onemi

 

  • SAVUNMASIZ KALAN SURİYE, İSRAİL SALDIRISI ALTINDA. TÜRKİYE NE YAPIYOR? – MURAT YETKİN

On üç yıllık iç savaş ardından savunmasız kalan Suriye’yi dünyanın gözleri önünde İsrail uçaklarınca her gün vuruluyor. Şimdiki gerekçe Dürziler.

Beşar Esad’ın ülkesini terk ettiği 8 Aralık sonrasında ki gerekçe Suriye’nin -silah depoları dahil- askeri tesislerinin İran yanlısı gruplarca kullanılmasını engellemekti. Yakında benzeri saldırıların Suriye’nin Irak ve Lübnan gibi -Kürt ve Alevi federasyonu dahil- etnik ve mezhebi temsil üzerine kurulmasını zorlamak için olması kimseyi şaşırtmamalı.

Bu son kampanyanın, Türkiye’nin Suriye ile askeri eğitim işbirliği anlaşması ardından Hama’da bir eğitim üssü kuracağı haberleri üzerine Netanyahu’nun uçağa atlayıp ABD Başkanı Trump’a Türkiye’yi şikâyete gitmesi ardından başladığını görebiliriz. Trump o görüşmede Türkiye ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı övmüş, Netanyahu’ya Türkiye ile bir derdi varsa kendisine söylemesini istemişti; o Erdoğan’ı Erdoğan da onu severdi. Bu arada Netanyahu da akıllı olmalı, doğrudan Türkiye’yi hedef almamalıydı.

Bu görüşmeyi izleyen günlerde Türkiye ve İsrail heyetlerinin Azerbaycan’ın kolaylaştırıcılığı ile Suriye’de çatışmasızlık görüşmeleri yaptığı açıklandı. Bu görüşmelerden bir sonuç çıkıp çıkmadığı, örneğin Suriye’de -zamanında Rusya ile olduğu gibi- çatışmasızlık hatları belirlenip belirlenmediği henüz açıklanmadı.

https://yetkinreport.com/2025/05/03/savunmasiz-kalan-suriye-israil-saldirisi-altinda-turkiye-ne-yapiyor/

 

  • URFA YAHUDİLERİ KİMDİR?

https://www.urfanatik.com/urfa-yahudileri-kimdir

 

  • SURİYELİ YAHUDİLER ŞAM'DAKİ FARANJ SİNAGOGU’NDA İBADET EDİYOR

Suriye'deki varlıkları milattan önceki yüzyıllara kadar uzanan Yahudiler, Esed ailesinin yönetimi sırasında dinlerinin gereklerini yerine getirme özgürlüğüne sahipti. Ancak Esed rejimi 1992 yılına kadar hareketlerini kısıtladı ve seyahat etmelerini engelledi. Seyahat etmelerine izin verildikten sonra sayıları yaklaşık 5 binden şu anda Şam'da ikamet eden 7 yaşlı kişiye düştü.

Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani, New York'a yaptığı bir ziyaret kapsamında, New York'taki Suriyeli Yahudi toplumundan bir heyetle görüştü. Şarku’l Avsat’ın Suriye resmi haber ajansı SANA’dan aktardığına göre Şeybani, görüşmede ‘iletişim ve anlayış köprülerinin güçlendirilmesinin önemini’ ele aldı.

https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5137673-suriyeli-yahudiler-%C5%9Famdaki-faranj%C2%A0sinagogu%E2%80%99nda-ibadet-ediyor

 

  • Çetiner Çetin@cetiner_cetin

Trump’tan Sessiz İntikam: Harris’in Eşi Holokost Müzesi’nden Kovuldu

Trump yönetimi, ABD Holokost Anma Müzesi’nin yönetim kurulundan, eski başkan yardımcısı Kamala Harris’in eşi Doug Emhoff’u görevden aldı. Emhoff, kararı “Holokost’un siyasi malzeme yapılması tehlikelidir” sözleriyle eleştirerek, bu adımın hem altı milyon Yahudi’nin anısına hakaret hem de toplumsal kutuplaşmanın yeni bir aracı olduğunu belirtti. Yahudi olan Emhoff, Biden döneminde antisemitizmle mücadelede aktif rol üstlenmişti.

Beyaz Saray’dan sızan bilgilere göre sadece Emhoff değil, Biden döneminde görev almış birçok üst düzey isim de Trump tarafından görevden alındı. Eski Beyaz Saray Genel Sekreteri Ron Klain, eski İç Politika Danışmanı Susan Rice ve Jill Biden’ın eski danışmanı Anthony Bernal gibi isimler de listede yer aldı. New York Times’a göre Trump, bu görevden almalarla birlikte müze ve benzeri kültürel yapıları kendi siyasi vizyonuna göre şekillendirmeye hazırlanıyor.

https://x.com/cetiner_cetin/status/1917813631821246620

 

  • BALKAN JEOPOLİTİĞİNDE İSRAİL’İN SIRBİSTAN VE ARNAVUTLUK AÇILIMI – OSMAN ATALAY

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının uluslararası kamuoyunda büyük tepki çekmesi, Tel Aviv’i diplomatik izolasyondan çıkmak amacıyla daha önce aktif olmadığı coğrafyalara yöneltmiştir. Bu çerçevede, Balkanlar’da özellikle Sırbistan, Arnavutluk ve Macaristan ile siyasi ve ekonomik ilişkiler hızla derinleştirilmiştir.

Cumhurbaşkanı Herzog’un 2024 yılı Eylül ayında Sırbistan ve Arnavutluk’a yaptığı ziyaretler, bu yeni jeopolitik açılımın bir göstergesidir.

https://serbestiyet.com/featured/balkan-jeopolitiginde-israilin-sirbistan-ve-arnavutluk-acilimi-205826/

 

  • MİCHAL ADMONİ: ZORLUKLARIN ÜSTESİNDEN GELMEK VE DAHA İYİ BİR HAYAT YAZMAK- SARA YANAROCAK

https://www.turkisrael.org.il/single-post/mi-chaladmoni

 

  • Hen Mazzig@HenMazzig

Gal Gadot, bir Holokost kurtulanının, kefaret ödeyen eski bir Nazi ile SS Ölüm Mangası'ndan intikam almaya çalışmasını konu alan gerilim filmi "Ruin"in ortak yapımcılığını ve başrolünü üstlenecek.

Büyükbabası Abraham Weiss, İsrail'e göç etmeden önce genç yaşta Auschwitz'deki Holokost'tan sağ kurtulmuştu; bu da bu filmi daha da anlamlı kılıyor.

Gal gerçek bir Yahudi Harika Kadın'dır. 🇮🇱

https://x.com/HenMazzig/status/1918725259743621462

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün