İstanbul´da yakın zamanda yaşanan deprem, birçok kişi için hem fiziksel hem de duygusal anlamda sarsıcı bir deneyim oldu. Bu tür travmatik olaylar özellikle çocukların ruh sağlığı üzerinde derin etkiler bırakabiliyor. Peki, çocuklar bu süreçleri nasıl deneyimliyor? Ebeveynler çocuklarına nasıl destek olabilir? Bu soruları Klinik Psikolog Nurşen Tuncer´e sorduk.
Depremler yaşadığımız coğrafyanın bir gerçeği. Bu tür afetler çocukları nasıl etkiliyor?
Ani ve beklenmedik sarsıntılar, yalnızca yaşadığımız yapıları değil; duygularımızı da derinden etkileyebiliyor. Bu tür doğal afetlerin yarattığı psikolojik etkiler, hem yetişkinlerde hem de çocuklarda güçlü izler bırakabiliyor. Özellikle çocuklar, henüz gelişmekte olan duygusal dünyaları nedeniyle bu tür olaylara karşı çok daha hassas ve savunmasız olabiliyorlar. Her çocuğun bu süreci yaşama biçimi kendine özgüdür. Kimi çocuk duygularını açıkça ifade ederken, kimi içine kapanır; kimisi sessizleşirken, kimisi öfkeyle tepki verir. Bazıları hemen toparlanabilirken, bazıları uzun süre etkisinde kalabilir. Çünkü bireysel farklılıklar, çocukların depremi algılama, yorumlama ve başa çıkma biçimlerini doğrudan etkiler.
Deprem sonrasında çocuklarda hangi psikolojik etkiler gözlemlenebilir?
*Korkulu ve kaygılı ruh hali görülebilir: Deneyimlenen sarsıntıların ardından depremin tekrarlanma olasılığına dair endişeler açığa çıkabilir. Depreme ilişkin sorular sıklıkla dile gelebilir. Hissedilen endişe ve korkular çocukların sakinleşip uykuya dalmalarını güçleştirebilir. Kâbuslar görmelerine sebep olabilir.
*Ayrılmaya dair kaygıları açığa çıkabilir: Depremin ardından çocuklar anne ve babalarının yanlarından ayrılmakta zorlanabilir. Okula gitmeye dair dirençler açığa çıkabilir. Geceleri yalnız yatmaktan kaçınıp anne ve babası ile birlikte uyuma talepleri artabilir.
*Gerileme (regresyon) davranışları görülebilir: Gelişim basamaklarında gerilemeler görülebilir. Daha küçük bir çocuk gibi davranışlar açığa çıkabilir. Örneğin; tuvalet alışkanlığını edinmiş bir çocukta tekrardan alt ıslatmalar görülebilir. Eskiden sakinleşmekte kullandığı bazı yöntemlere geri dönebilir. Örneğin; parmak emmek isteyebilir ya da bırakmış olduğu emzik ya da biberonunu yeniden kullanmak isteyebilir.
*İçe kapanmalar görülebilir: Depremin ardından bazı çocuklar duygularını açığa vurmakta zorlanabilir. Normalde olduğundan daha sessiz ve sakin bir tutum sergileyebilir.
*Aşırı hırçın ve öfkeli bir halde olabilirler: Sakinleşmekte zorluklar gözlemlenebilir. Ağlama krizleri veya agresif tutumlar açığa çıkabilir.
*Psikosomatik belirtiler gözlemlenebilir: Karın ya da baş ağrısı gibi semptomlar gözlemlenebilir.
Bu süreçte ebeveynler çocuklarına nasıl destek olabilirler?
Bazı çocuk duygularını sözel olarak ifade etmek yerine başka yollarla ortaya koyabilir. Oyun oynayarak ya da resim çizerek. Ebeveynlerin ortaya çıkan oyunlara eşlik etmesi, oyun veya resimde açığa çıkan duygular üzerine konuşması çocuğun rahatlamasında önemli bir rol oynayabilir.
Çocuklar okula dönerken duygusal artçı sarsıntılar yaşayabiliyor. Bu durum nasıl anlaşılır?
İstanbul’da yaşanan deprem gibi sarsıcı olaylar sadece fiziksel değil, duygusal dünyamızda da derin etkiler bırakabiliyor. Depremin titreşimleri çocukların iç dünyasında da artçı sarsıntılara neden olabilir.
Bu süreçte her çocuğun başa çıkma yöntemi farklıdır. Kimi çocuk sessizleşirken, kimi aşırı hareketlilik veya öfke gibi tepkiler verebilir.
Okula dönüşte ise bazı çocuklar isteksizlik gösterebilir, kendilerini hasta gibi hissedebilir, hassaslaşabilir, ani öfke patlamaları yaşayabilir, sık sık depremle ilgili sorular sorabilir veya ebeveynlerinden ayrılmak istemeyebilirler.
Ebeveynler okula dönüş sürecinde çocuklarını nasıl destekleyebilirler?
Öncelikle çocukların duygularını konuşabilecekleri bir alan yaratmak çok önemli. “Yarın okullar açılıyor, bu konuda nasıl hissediyorsun?” gibi açık uçlu sorularla duygularını anlatmaları desteklenebilir.
Bazı çocuklar duygularını oyun ya da resimle ifade edebilir; bu yollarla da duygularını anlamalarına yardımcı olunabilir.
Okula dönüş hazırlıklarını birlikte yapmak da güven duygusunu destekler. Akşamdan okul çantasını ve kıyafetleri hazırlamak, sabah kalkış ve akşam yatış saatlerini düzenli tutmak önemlidir.
Ayrıca, olası bir deprem durumunda okulun nasıl bir planı olduğunu öğrenip çocuğa anlatmak da kaygısını azaltabilir.
Bu süreçte ebeveynlerin kendi duygularını fark etmeleri ve duygusal tepkilerini çocuklarına yansıtmamaları da çok önemlidir. Ebeveynin sakinliği çocuğa güven verirken, aşırı kaygı çocuğun içsel dengesi üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.
Nurşen Tuncer Kimdir?
2013 yılında Galatasaray Lisesi’nden mezun oldu. 2018’de İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji bölümünden yüksek onur derecesiyle mezun oldu. Lisans eğitimini “Güvenli Bağlanma ve Erken Terapötik İttifak Arasındaki Korelasyon” konulu tezi ile bitirdi.
2019 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programlarına kabul edilip Çocuk-Ergen Alt dalında uzmanlık eğitimine başladı. “Pandemi döneminde, Çocuk Psikodinamik Terapisinde Terapötik İyileşmenin Yordanmasında Zihinselleştirme Uyumu ve Terapötik İttifak” üzerine tezini yazarak yüksek lisans eğitimini tamamladı. Yüksek lisans eğitimi sırasında bireysel ve grup süpervizyonları eşliğinde psikoterapi çalışmaları yürütmüştür.
2022-2023 yıllarında Anna Freud Center’dan Zihinselleştirme Temelli Çocuk, Genç ve Aile Terapisi eğitimini aldı. WISC-IV, Moxo (Dikkat Testi) ve Çocuk Çizimlerinin Projektif Değerlendirmesi eğitimlerini tamamlayarak uygulayıcı olmaya hak kazandı.
Günümüzde çocuk, ergen, genç yetişkin ve ebeveynlerle çalışmalar yürütmektedir.