Noah'ın yaşadıklarından, sıkıntılarımızın hayrımıza olduğuna dair bir ders

Başımıza gelen iyi şeyler için, iyi olduğunu düşündüğümüz şeyler için sevinmek ve müteşekkir olmak kolaydır. Ama başımıza gelen kötü şeyler, daha doğrusu kötü olduğunu düşündüğümüz şeyler için ise oldukça zordur. Ancak bu durum, tamamen Tanrı´ya inancımızın ve güvenimizin az veya çok olmasıyla alakalıdır.

Hessi ENNEKAVİ Kavram
30 Nisan 2025 Çarşamba

Eğer inancımız ve güvenimiz yeterince olsaydı, aslında başımıza gelen her şeyin hayrımıza olduğunu anlardık. Eğer olaylara anlık bakış açılarıyla bakmasak, biraz daha sabırlı olsak, zaman bize her şeyin aslında hayrımıza olduğunu gösterecektir. Bununla ilgili Tora’dan bir örneğe bakalım: Noah 400 yaşına gelmiştir ve hâlâ çocuğu yoktur. Ama Noah Tora’da belirtildiği gibi ‘iş tsadik/ sadık bir kişi’dir, Aşem’e inancı tamdır ve sabırla beklemiştir. Nitekim Aşem Tufan neslinin kötülüklerini görüp o nesli tamamen yok etmeye karar verince, Noah’ya bir gemi yapmasını söylemiştir. Bu gemi ormanın içinde, uygun ağaçların yetiştiği bir yerde inşa edilecekti. Tüm hayvan çeşitlerinden birer çiftin yer alabileceği, herkese yıl boyunca yetecek yiyeceğin sığabileceği bu dev gemi için Noah’nın hiç durmadan 120 yıl çalışması gerekiyordu. Noah sorgulamadan gemi yapımına başladı. Bir süre sonra Aşem, Noah’ya çocukları olmasını nasip etti. Noah’nın üç oğlu bu 120 yıl içerisinde doğdu. Sürekli babalarının yanında gemi yapımına da yardımcı olacak şekilde bulunduklarından, diğer akranlarıyla etkileşime giremediler ve Tufan nesli gibi bozulmadılar. Bu suretle babalarıyla beraber yok edici Tufan’dan kurtulmayı hak ettiler. Eğer bu çocuklar daha önceden doğmuş olsaydı, o nesildeki diğer akranlarıyla beraber büyüyecek, onlardan olumsuz şekilde etkilenerek bozulacaklar ve onlar da Tufan’da yok olabileceklerdi. Sonuçta Noah’nın bu kadar uzun süre çocuksuz kalması ve sıkıntı çekmesi onun ve çocuklarının hayrına olmuştu.

Ketoret’e derin bir bakış

Ketoret, İbranice tütsü anlamına gelir. Ama bu sözcük, midraşa göre K,keduşa (kutsiyet); T,taara (saflık); R,rahamim (merhamet) ve T,tikva (ümit) sözcüklerinin baş harflerinden oluşur. Bu oluşum, tütsünün fonksiyonunu da tam olarak açıklamaktadır. Tütsü Bene Yisrael’e ‘kutsiyet’ ekleyecek, onları günahlarından arındırıp ‘saf’laştıracak, bu sayede Tanrı’nın ‘merhamet’ini uyandıracak ve Bene Yisrael'in gelecek için ‘ümit’ beslemesini sağlayacaktır. Nitekim, korbanların yakıldığı bakır mizbeah, Mişkan'da ‘Kodeş/ Kutsal’ bölümünün dışındayken, ketoretin yakıldığı altın mizbeah Kodeş'in içindedir. Bakır mizbeahta yakılan korbanlar genelde günahların affedilmesi içinken, altın mizbeahta yakılan tütsünün amacı, neşe ve huzuru sağlamaktır. Bu bakımdan tütsü işlemi, tüttürüldüğü altın mizbeahın materyali en değerli olduğu gibi, kendisi de en değerli işlemdir. Ketoretin yapıldığı Kodeş bölümü, Şehina'nın mevcut olduğu çok kutsal bir yerdir.  Dolayısıyla Aşem’in yargı niteliğinin yoğun olduğu ve toleransın çok az olduğu bir yerdir. Ama ketoret, bir yandan insanın kötü dürtüsünü zayıflattığı gibi, bir yandan da Tanrı’nın bu katı yargı özelliğini de yumuşatma özelliğine sahiptir. Tora’da, Kohenlerin Tanrı’nın huzuruna tütsü yerleştirmelerinden bahsederken, ‘huzurunda’ olarak tercüme edilen kelime ‘be peha’dır. Sözcüğün kökü ‘af/burun’la alakalıdır. Adeta sembolik olarak Tanrı’nın öfkeyle soluyabileceği burnuna yatıştırıcı, güzel bir koku sunulmasını ifade etmektedir. Ketoret’te, doğrudan Tora’da adı geçen dört baharat mevcuttur. Ayrıca yine Tora’da yazan ‘başka güzel koku malzemeleri’ kelimesinden yola çıkarak, sözlü Tora’da bahsi geçen yedi ek maddenin daha belli oranlarında eklenmesi ile, ketoret toplam 11 baharattan oluşur. Bugün bu baharatların isimlerini ve ölçülerini her gün tefilalarda ketoret bölümünde okumaktayız. Bunları sayarken ketoret işleminin gerçekleştirildiği sağ elle tek tek baharatları saymak da güzel bir adettir. Tora’da adı geçen dört ana koku maddesinin, Pesah masasında oturması gereken dört tip çocuk ve Sukot’ta elimize aldığımız dört tür bitkinin simgelediği dört tip Yahudi ile de bağlantısı vardır. Sukot’ta elimize aldığımız dört bitkiden biri olan ‘arava’ ne Tora öğrenen, ne de iyi davranışlarda bulunan Yahudi’yi simgelemektedir, ama yine de demetin içinde o da olmalıdır. Pesah masasında ‘Raşa/kötü’ çocuk da diğer üç çeşit çocukla beraber sederde hazır bulunmalıdır. Ketoret’in dört ana baharatı içinde yer alan ve kendi başına çok kötü bir kokuya sahip olan ‘helbena’ denen baharatın da aynı şekilde mutlaka ketoret’te bulunması gerekirdi. Tütsüyü, özel bilgisi olan kişinin parfümcü ustalığıyla harmanlayıp hazırlaması gerekirdi ve formül, sadece altın mizbeah’taki ketoret’te kullanılması durumunda uygulanabilirdi. Ketoret yıllık olarak 368 mane ölçüsünde yapılırdı (bir mane yaklaşık 228 gramdır). Bunların 365 manesi, Kohenler tarafından senenin her günü sabah ve akşamüstü tüttürülmek üzere yarımşar mane olarak kullanılırdı. Üç manesi ise, Kohen Gadol tarafından Yom Kipur günü kullanılırdı. Yom Kipur ibadetinde farklı olarak, bu tütsü Kodeş’teki altın mizbeah’ta değil, Kodeş Kodaşim’in içinde yakılırdı. Ayrıca da ateşi de Yom Kipur’a özel olarak dışı bakır mizbeah’ta hazırlanan özel bir odun yığınından alınırdı. Yom Kipur günü Kohen Gadol bir kürek dolusu yanan kor ile iki avuç dolusu inceltilmiş rayiha tütsüsü alıp Kodeş Kodaşim’in iç yanına gelirdi.  Bu tütsü işleminin farkı, sadece yılda bir kez Yom Kipur günü ve sadece Kohen Gadol tarafından ve Kodeş Kodaşim’de yapılmasıydı. Tütsünün kendindeki fark da, her zamankinden daha da inceltilmiş olması, her gün için bir mane sunulurken, bu kez üç mane sunulması ve korların da, dış mizbeah’ta sadece Yom Kipur’a özel hazırlanan dördüncü bir odun yanından alınmış olmasıydı. Ayrıca Yom Kipur’da kullanılan küreklerde de normal günler kullanılanlara göre farklılıklar vardı. Normal gün gümüş bir kürekle kor alınıp altın bir küreğe dökülürken, Yom Kipur’da korlar doğrudan altın bir kürekle alınırdı. Söz konusu altın kürek, normal günlerdekinden daha hafif olup sapı da daha uzundu. Bu nedenle bu kürek için daha özel kalitede ince altından bir saç kullanılırdı. Yom Kipur’da Kohen Gadol, bir elinde özel korların olduğu altın kürek, bir elinde de tütsü karışımını koyduğu altın bir kepçeyle Kodeş Kodaşim’e gelir ve burada özel bir işlemle tütsüyü korların üzerine dökerdi. Bu şekilde ketoret bir bulut şeklinde yükselip tavana ulaşır, sonra duvarlardan aşağıya inerek tüm odayı kaplayınca Kohen Gadol Kodeş’e geri çıkıp orada gerekli duaları yapardı.

Bunları biliyor musunuz?

* Ömrümüz sonlanıp ruhumuz yukarı çıkınca, göksel mahkemede bize adımızın ne olduğunun sorulacağını. Düşük maneviyat ve fiziksel yoğunlukta bir hayat yaşayan birinin korkudan adını dahi hatırlamayıp söyleyemeyeceğini. Bu nedenle Tora yolunda bir yaşam geçirmemizin çok önemli olduğunu. Ayrıca Rabilerimizin ismimizi unutmamamız için, gerçek Yahudi ismimizin baş harfi ile başlayıp son harfi ile biten Teilim’den vs bir pasuk ezberlememizi önerdiklerini. Bunu ezberleyip özellikle Amida’nın son paragrafı öncesi bu ismini söyleyen kişinin, onu hiçbir zaman unutmayacağını.

* Hafets Hayim’in, Şabat'ı Yahudilerin tabelasına benzettiğini. Bu simgesel tabela sayesinde Tanrı’nın onları hiç terk etmediğini. Bunu şöyle bir örnekle açıkladığını; Bir kişinin elbisesini kuru temizlemeciye götürdüğünde dükkânı kapalı görürse, ertesi gün tekrar götüreceğini. Yine kapalı bile olsa, kuru temizlemeci tabelası asılı olduğu sürece orayı yoklamaya devam edip ümidini kaybetmeyeceğini. Ancak bir gün tabelanın söküldüğünü görürse, ümidini kaybedip bir daha oraya gitmeyeceğini. Bizi sürekli yoklayan Tanrı’nın da, bazen bizi bazı emirlerini uygulamazken görse de, Şabat’a baktığımızı görürse, bizden ümidini hiçbir zaman kaybetmeyeceğini.

* Yazılı Tora ile Sözlü Tora’nın bir bütün olduğunu gematriayla da ispat edebileceğimizi. ‘Bihtav/yazılı’ sözcüğünü gematriasının 424,  ‘Beal Pe/ sözlü’ kelimesininkinin ise 187 olduğunu. Bu ikisinin toplamı olan 611 sayısının, Tora kelimesinin gematriasına eşit olduğunu.

* Pesah sederinde söylediğimiz ‘Dayenu/ yeterdi’ şarkısındaki 15 beyitte Tanrı’nın atalarımızı Mısır'dan çıkarırken yaptığı mucizelerin sıralandığını. Bunların her birinin aslında ‘bu bile yeterdi’ diyebileceğimiz mucizeler olduğunu. Ama bu mucizelerden birinin, altında daha derin bir anlam yattığını. Bunun da, ‘Bizi Sinay Dağının önüne getirmekle yetinip “Bize Tora’yı vermeseydi bile bize yeterdi (dayenu)” olduğunu. Çünkü bu şekilde Tanrı’nın, Mısır'da yaşarken tumanın 49. seviyesine düşmüş olan Bene Yisrael’i kısa sürede Tora’yı alabilecek manevi yüksekliğe ve birlik beraberlik durumuna getirmesinin de çok büyük bir mucize olduğunun vurgulandığını. Nitekim Tora metninde bu durumun, “Yisrael Sina Dağı eteklerinde kamp kurdu” şeklinde tekil bir anlatımla vurgulandığını. Artık Bene Yisrael'in tek yürek- tek vücut şeklinde Tora’yı almaya layık hale geldiğini.

* 10 Emir’in verildiği peraşanın isminin Yitro olduğunu. Yitro isminin gematriasının 616 olduğunu. Bunun ‘HaTora’ ile aynı sayısal değere sahip olduğunu. Yitro’nun, önceden sadece Noah soyuna verilen yedi emirden sorumluyken, Yahudiliği kabul ederek ekstradan 606 emrin daha sorumluluğunu aldığını. Yahudi halkı ile beraber işitmeye nail olduğu 10 emirle beraber 606+10= 616, yine Yitro isminin gematriasına ulaşıldığını.

* Yaratılışın başından itibaren Tanrı’dan bahsederken hep Elokim’in (Tanrı’nın yargı içeren ismi) devrede olduğunu. İnsanın yaratılışının anlatımından itibaren ise, ikili bir isim şeklinde Aşem Elokim (Tanrı’nın merhamet ve yargı içeren isimleri birlikte) var olduğunu. Kayin ve Evel’in anlatımına geçtiğinde, artık sadece Aşem (YHVH: Tanrı’nın en kapsayıcı ve merhamet içeren ismi) devrede olduğunu. Eğer Tanrı merhamet özelliğini zamanında devreye sokmasaydı, yarattığı gün günah işleyen insanı yok etmek durumunda kalacağını.

* Tora’da Tanrı’nın Adam’ın kaburgasından kadını inşa etmesinin anlatımında geçen ‘vayiven’ sözcüğünün kökünün ‘bina/anlayış’ kelimesinden geldiğini. Bunun kadına verilen ek bir anlayışı ifade ettiğini ve bu yüzden, kadının erkeğe göre anlayış seviyesinin daha yüksek olduğunu. Kaburga kelimesi ‘tsela’nın gematriasının 190 olduğunu. Havva isminin ise gematriasının 19 olduğunu. Bu şekilde Adam’ın kaburgasından yaratılan Havva’nın adeta Adam’ın maaseri olarak nitelendirilebileceğini.

* Tanrı’nın cennet ve cehennem kavramlarını yaratılış öncesi oluşturduğunu. Daha sonra yaratılışın ikinci günü önce cehennemi, üçüncü günü de cenneti hayata geçirdiğini.

Sorularınız ve görüşleriniz için adresim [email protected]

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün