Sihirli Kontrbas

Sami ASA Sanat
30 Nisan 2025 Çarşamba

Sanırım 2010 yılı olmalı, o yıllarda kaliteli müzik ve eğlence yerleri Beyoğlu ve Asmalımescit’te kümelenmişti. Özellikle hafta arası, akşamları dışarıdan çok fark edilmeyen, ancak bilenlerin rağbet ettiği yerlerden biri Şimdi Cafe’ydi. Salı akşamları, Tünel’de yılların sembol Lale Plak mağazasının son nesil sahibi Hakan Atala ve ekibi, Şimdi Cafe’de yeni çıkan caz albümlerinden müzikler çalıyordu. İşte böyle bir akşam, usta bir virtüözden çıktığı belli olan parçalar dikkatimi çekti. Çalgı kontrbası çağrıştırıyordu, ancak bu enstrümanın müziğe bu denli önderlik etmesi nadir olduğundan emin olamamıştım. Kısa bir sohbet sonrası, Renaud Garcia-Fons’un ‘Méditerranées’ albümünü inceliyordum bile. Bu yorumcu, besteci, tutkulu müzik araştırmacısı ve kontrbas profesörünün müziğiyle böylece geç de olsa tanışmıştım. Sanatçı, iki CD’lik albümünde kültürler ve müzik tarzları arasında Akdeniz’de geziniyor. Endülüs ve Kuzey Afrika’dan, Fransa ve İtalya’nın güneyine, Girit’ten Gelibolu ve Boğaziçi’ne, Lübnan’ın Bekaa Vadisi’nden Mısır’ın Nil Nehri’ne dolaşmadık yer bırakmıyor. Kısa sürede birkaç CD’sini edinip müziğini biraz daha tanıdım. Sonraki yıl müzisyenin 2011’in ocak ayında, dönemin popüler mekânı Babylon’daki konserinde etkilenmemek mümkün değildi. O gece 3-4 metre önümde tek başına sadece kontrbası ve ritim için kullandığı ekipmanıyla sahneye tamamen hakimdi. Solo icraatı, enstrümanından nasılsa çıkarabildiği ahenkli tınılar ve farklı müzik tarzlarına geçişleri tam anlamıyla büyüleyiciydi.

Renaud Garcia-Fons Fransız olmakla birlikte, Katalan kökenli bir ailenin çocuğu olarak çok kültürlü yetişti. Müzik eğitimi, henüz beş yaşındayken, piyano ve klasik gitar dersleriyle başladı. Kontrbas ile 16 yaşında ilk kez tanıştığında, kendi deyimiyle yıldırım çarpmışçasına etkilendi. Bu enstrümanla klasik müzik ve cazın ötesinde evrensel müzik yapabileceğini hemen hayal edebilmişti. Sonrasında Paris konservatuarında eğitimi esnasında oradaki orkestrada çaldı, müzik teorisi ve performansı konularında uzmanlaştı. Daha 21 yaşında Fransız Kültür Bakanlığınca ‘kontrbas profesörü’ unvanına layık görülmüştü bile.

Eğitimi sonrası, türlerin kalıplarına sığmak istemeyen maceracı müzikal ruhuyla bağımsız çalışmayı yeğledi. Flamenko, Akdeniz ve Doğu kültürü müziklerinden ilham aldı. Barok, caz, birçok yerel geleneksel ve hatta modern müzik tarzları arasında köprü kurarak ve harmanlayarak özgün müziğini üretti. Ustası olduğu enstrümanı kontrbasın kısıtlamalarını aşarak yenilikçi arayışlara girişti. Genelde topluluklardaki eşlikçi enstrüman anlayışını değiştirmek üzere, kontrbasına beşinci bir tel ilave etti, daha çok kemancıların kullandığı ‘con-arco – yayı tellere çarparak çalma’ ve ‘pizzicato – telleri parmakla çekerek ses çıkartma’ çalma tekniklerini kendine özgü geliştirdi. Her türlü müzik tarzındaki adeta sihirli çalış yeteneği ve kattığı ruhla, bazen gitar çalarcasına flamenko müziğe kontrbasıyla öncülük etti, bazen keman, akordeon, kemençe veya ney ile cesur doğaçlama atışmalarına girişti. Hatta bu özellikleriyle müzik çevrelerinde, kontrbasın ‘Paganini’si olarak anılmaya başladı.

35 YILLIK MÜZİK ÜRETİMİ

Ülkemizde de sıklıkla konserler veren Renaud Garcia-Fons, yaklaşık 35 yıldır aralıksız değişik kültürlerdeki usta sanatçılarla yoğun bir şekilde müzik üretiyor. Çıkardığı birçok albümün yanı sıra, diğer müzisyenlere katıldığı sayısız albüm bulunuyor. Birlikte çalıştığı sanatçılar ve çıkardığı albümlerden söz etmek bir yazının konusu olamayacağından, burada sadece birkaçından bahsedelim.

Başa dönüp ‘Méditerranées’ albümünden başlayacak olursak, sanatçı bu projesini uzun soluklu bir Akdeniz müzikal yolculuğu olarak tanımlıyor, bu kültüre tutkusunu İspanyol ve İtalyan kökenine bağlıyor. Çevresindeki kültürlerin müziklerini sadece bir turist/yabancı gözüyle etnik müzik yapmaya çalışarak değil, hissederek ve özümseyerek çalma arzusundan bahsediyor. Yolculuğunun Doğu ve Batı kültürlerini buluşturan kendi araştırması olduğunu vurguluyor. Örnek gösterdiği ‘Aljamiado’ adını, 15. ve 16. yüzyıllarda İspanya’daki Müslüman kökenli topluluğun (moriscos) Arap harfleriyle yazdıkları bir tür İspanyolca olarak oluşan edebiyattan alıyor. Albümde, ‘Fortaleza’, ‘Aljamiado’ ve Türk kökenli ‘Bosphore’ ile ‘Güney’ sıklıkla dinlediğim parçalar. Özellikle, Fortaleza hareketli ritmi, akıcı melodisi ve kontrbasın sınırlarını zorlayan iki uzun harika solo cümlesiyle ender güzellikte.

‘Oriental Bass’, sanatçının ilk dönem albümlerinden. Burada ‘Ghazali’ adlı gazeli çağrıştıran parçada kontrbasını bir ut gibi çalarak müziğe ruh katarken, ‘Jam Buleria’da flamenko müziğine dönüyor, bu kez enstrümanını neredeyse bir flamenko gitarına dönüştürüyor. İranlı filozof ve müzisyen Nur Ali Elahi’ye (veya Üstad Elahi) saygısını, onun müziğinden esinlenerek bestelediği lirik ve duygulu ‘Hommage a Ostad’ adlı parçada üstün yetenekleriyle gösteriyor.

Renaud Garcia-Fons ve kemençe üstadımız Derya Türkan 2015’te ‘Silk Moon’ adlı albümü çıkardılar. Yaklaşık on yıl öncesinde, neyzen Kudsi Ergüner ile yaptıkları albümde tanışmışlardı. Yaylı çalgıların en küçüğü kemençe ile en büyüğü kontrbas çarpıcı bir uyum içinde sohbet ediyorlar. Türk makamları ve Endülüs şarkılarından ilham alıp kendi bestelerini ekleyerek, alışılmış geleneksel müziklerinin ötesinde şiirsel ve derinlikli bir anlatım ortaya çıkardılar.

Sanatçının öne çıkardığım albümü ise Fransız lavtacı Claire Antonini ile 2019’da çıkardığı ‘Farangi – du baroque a L’Orient’ adlı albüm. Antonini de benzer şekilde, yıllarca barok, barok öncesi ve doğu müzikleri üzerine yoğunlaşmış ve enstrümanının virtüözü. Daha önceki yapımlarda birlikte çalışmış iki müzisyen, burada yaratıcı bir düet oluşturmuşlar. Farangi, Farsça “yabancı” anlamına geliyor. Albüme bu adı vermelerinin nedeni, batıdan gelen yabancının değişik kültürleri evrensel dil müzik içinde kaynaştırmaktan duyduğu hazzı ifade etmek istemeleriymiş. Lavta ve o aileden gelen 13 telli theorbo ile Antonini sıra dışı hünerlerini gösteriyor. Kısa parçalardan oluşan albüm, Doğu müzikleri ile barok arasında başarılı bir sentez yakalıyor.

Renaud Garcia-Fons son yıllarda caz ve blues gibi batı müziklerine de yönelerek, film ve yol müzikleri de üretti. ‘Cinematic Double Bass – In a Jazzy Mood’ albümünde, gizemli kara film müziği olarak kontrbasını önce caz tarzında çaldı, bir diğer parçadaki baladında kontrbasını adeta blues gitarına dönüştürdü. Diğer benzer bir albümde, yol müziği olarak benim de sevdiğim uzun mesafe koşusunu ‘Long Distance Run’ canlandırdı, buradaki ritim ve görece basit ancak derinlikli kontrbas öncülüğü bana biraz Pat Metheny’nin caz gitarını, biraz da Marc Johnson’un bas gitarını anımsattı.

Renaud Garcia-Fons gibi maharetleri saymakla bitmeyen bir sanatçının müziğini özümseyebilmek için, hazırladığım seçkiyi sakin bir ortamda kendinize zaman ayırarak dinlemenizi öneriyorum. Farklı müzik türleri arasında, kulağınıza ve ruhunuza hoş gelecek parçalar olacağını umuyorum.

 

KAYNAKÇA:

Renaud Garcia-Fons

  • Fortaleza & Il Confino & Güney / “Méditerranées”
  • Aljamiado & Hommage a Ostad / “Beyond the Double Bass”
  • Jam Buleria & Ghazali / “Oriental Bass”
  • Entra las Rosas / Renaud Garcia-Fons + Dorantes, “Paseo a Dos”
  • Arcoluz / Renaud Garcia-Fons + Kiko Ruiz + Negrito Trasante, “Arcoluz”
  • A Girl from İstanbul / Renaud Garcia-Fons + Derya Türkan, “Silk Moon”
  • Sylvains d’Orient & Reng-é shotor & Sfesseina & Nove alla Turca / Renaud Garcia-Fons + Claire Antonini, “Farangi – du Baroque a l’Orient”
  • Film Noir Blues & DownHome Blues / “Cinematic Double Bass – In a Jazzy Mood”
  • Long Distance Run & Travel Wide Travel Wild / “Cinematic Double Bass – In a Spirit of Travel”

MY_28_250430_Magic Double Bass - playlist by Sami Asa | Spotify

Link’e ulaşmak için: Spotify / Sami Asa, Playlist adı: MY_28_250430_Magic Double Bass

 

Renaud Garcia-Fons ve Derya Türkan, “Silk Moon” albümünü birlikte çıkardılar.

 

Claire Antonini ve Renaud Garcia-Fons

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün