Rambam olarak bilinen Moses Maimonides, tüm zamanların en büyük Yahudi bilginlerinden biriydi. Maimonides hem gelenekçi hem de yenilikçiydi.
Rambam olarak bilinen Moses Maimonides, tüm zamanların en büyük Yahudi bilginlerinden biriydi. Bir filozof, hekim, siyasi danışman ve hukuk otoritesi olarak kalıcı katkılarda bulundu. Maimonides, hayatı boyunca birbirine paralel ama farklı dünyalarda ustalıkla gezinerek hem Yahudi hem de daha geniş topluluklara hizmet etti.
Maimonides hem gelenekçi hem de yenilikçiydi. Tartışmalardan payına düşeni almış olsa da Yahudi tarihinin yıllıklarında bir saygı duruşunda bulunmayı başardı.
Dünya adamı
Moşe ben Maimon 1137 sonlarında veya 1138’de doğdu. Maimonides ifadesi ‘Maymon oğlu Musa’nın Yunanca çevirisidir, oysa Ram BaM kısaltması İbranice karşılığıdır. Günümüzde Güney İspanya'da bulunan Kordoba'da (Kurtuba) büyüdü. Refah içinde, eğitimli bir ailede yetişen genç Maimonides, babası Maimon'un himayesinde Mişna, Talmud ve Midraş gibi geleneksel Yahudi metinlerini inceledi.
Maimonides ayrıca astronomi, tıp, matematik ve felsefe gibi din dışı konuları da inceledi. Adeta bir Orta Çağ liberal sanatlar müfredatı eğitimi aldı. Özellikle Yunan filozofları Aristoteles ve Plotinos'tan etkilenmişti. Bu filozofların fikirleri onu akılcı sorgulamanın sadece Yahudilikle değil, aslında Yahudiliğin merkezi disipliniyle de uzlaşılabilir olduğuna ikna etti. Muazzam bir hafıza ve doymak bilmez entellektüel merakla kutsanmış olan Maimonides, bilgeliğe dair geniş bir görüş benimsedi. Bilginlerin iddialarının değerinden çok, itibarlarını önemseyenlere karşı pek sabrı yoktu ve öğrencilerini şöyle uyarıyordu: “Kim olursa olsun, gerçeği dinlemelisiniz” (Mişna üzerine yorum, Nezikin risalesi).
Maimonides hayatı boyunca İslami yönetim altında yaşadı ve bundan hem çok faydalandı, hem de çok zarar gördü. Maimonides, kendisini şekillendiren yıllarını hoşgörülü Müslüman iktidarının, Yahudi ve Hıristiyan azınlıklarla canlı bir kültürel alışverişi hızlandırdığı bir toplumda geçirdi. Özellikle hayatının ilerleyen dönemlerinde İslami bilginlik onu çok etkiledi. Ne yazık ki Maimonides 10 yaşındayken, Almohads (Muvahhitler) adlı kökten dinci bir Berberi kabilesi Kordoba'ya girdi ve Yahudi sakinlerine üç seçenek sundu; din değiştirme, sürgün veya ölüm. Maimonides ailesi sürgünü seçti, Kordoba’yı terk ederek Toledo'ya göç etti. Sonunda Maimonides 20'li yaşlarının başındayken, yaklaşık 1160 yılında Fas'a göç etti. Birçok bilgin, Maimonides'in bu dönemde inançtan değil, kendini korumak için İslam’ı alenen ve Yahudiliği gizlice uygulamaya devam ettiğine inanıyor. Maimonides ailesi 1165 yılında İsrail'e doğru yelken açtı. Haçlı yönetimi altındaki İsrail topraklarına kısa ama öğretici bir ziyaretten sonra, sonunda 1166'da Mısır'da önce İskenderiye'ye ve en sonunda Fustat'a (günümüzde Kahire'nin bir parçası) yerleştiler. Maimonides, 1204'teki ölümüne kadar orada yaşadı.
Mişne Tora ve Şaşırmışların Rehberi-Delaletül ha İrin
Tam zamanlı bir hekim olarak zorlu programına rağmen Maimonides, felsefi eserler, etik tartışmalar üzerine yanıt mektupları, tıbbi incelemeler ve 20'li yaşlarında tüm Mişna üzerine bir yorum içeren, üretken yazılar yazdı. En kalıcı başyapıtları Mişne Tora ve Şaşırmışların Rehberi'dir. Bunları farklı zamanlarda ve farklı kitleler için yazmış olmasına rağmen, modern bilim insanları Mişne'nin ve Rehber'in birbirine bağlı olmasının, Yahudi yaşamının amacına dair birleşik ve akıl temelli bir vizyon yansıttığını söyler.
Mişne Tora (1168-1178 yılları arasında yazıldı)
Maimonides, Mişne Tora'yı (kelimenin tam anlamıyla bir ‘tekrar’ veya ‘ikinci’ Tevrat) on yıllık bir sürede yazdı ve ölümüne kadar düzenlemeye devam etti. 14 kitaptan ve yaklaşık 1.000 bölümden oluşan Mişne Tora, Alaha’nın (Yahudi Yasası) ilk kapsamlı koduydu. Mişne Tora'yı yazarken Maimonides, Mişna, Tosefta gibi daha önceki kaynaklardan yararlandı. Bu eserlere hayranlığına rağmen, Mişne Tora'yı o kadar kapsamlı ve doğru olarak tasarladı ki, Tevrat’ın kendisi hariç her şeyi yetersiz kılacaktı. Kitabın ön sözünde, “Kişi önce yazılı Tevrat'ı okumalı ve sonra Mişne Tora'yı okumalıdır. O zaman Sözlü Tevrat’ı, başka hiçbir şey okumasına gerek kalmadan, bütünüyle bilecektir” talimatını verir.
Mişne Tora'yı tüm Yahudi dünyasına erişilebilir kılmak için Maimonides, onu konularına göre düzenledi ve açık, özlü bir İbranice ile yazdı. Gelenekten radikal bir şekilde ayrılan Maimonides hem daha önceki bilginlerin isimlerini, hem de görüşlerinin çoğunu Mişne Tora'dan çıkardı ve yalnızca doğru gördüğü hükümleri korudu. Eleştirmenler bu kararından dolayı ona saldırdı ve günümüze kadar büyüyen daha da büyük bir literatür ortaya çıkardı. En sert eleştirmenler arasında, kaynaklarını atladığı için Maimonides'i eleştiren, Fransa’nın Provans bölgesinde yaşayan, büyük Talmud uzmanı Ravad Abraham ben David (1125-1198) vardı. Bununla birlikte, Mişne Tora, Haham Jacob ben Asher (1269 -1343) ve Haham Joseph Caro (1488-1155) gibi önemli bilginlere ilham verdi. İki din bilgini de Yahudi düşüncesinin görüntüsünü sonsuza dek değiştiren, sonraki en önemli alaha kodlayıcılarıydı.
Şaşırmışların Rehberi (1185-1190 yılları arasında yazıldı) Delaletül ha İrin
Mişne Tora için geniş bir kitle öngörürken, Maimonides Şaşırmışların Rehberi'ni hem Yahudilik çalışmaları hem de felsefede başarılı olan öğrenciler için tasarladı. Tevrat’ın hayal ürünü hikâyelerinin ve Tanrı'nın -Antropomorfik1- tasvirlerinin bu tür öğrencileri, kutsal yazılar ve aklın uyumluluğundan şüphe etmeye yöneltebileceğinden endişe eden Maimonides, ikisinin aslında bir arada var olabileceğini göstermeye çalıştı.
Açık ve anlaşılır bir İbranice ile yazdığı Mişne Tora'nın aksine, Rehber, o dönemde Müslüman topraklarında, Yahudilerin dili olan daha zor ve daha az anlaşılan bir Yahudi Arapçası ile yazılmıştı. Oldukça düzenli olan Mişne Tora'nın aksine, Rehber, herhangi bir düzene sahip değildir. Konular diğer konularla dağılmış, iç içe geçmiştir... “Çünkü amacım gerçeklerin bir anda görülebilmesi ve sonra tekrar gizlenebilmesidir, böylece halk için Tanrı'nın anlaşılabilmesi için özellikle gerekli olan, gerçekleri gizleyen o ilahi amaca karşı gelmemektir.”
1963 yılında kitabın yeni çevirisinin ön sözünde de Shlomo Pines, Maimonides’in neden bu şekilde bir yöntem uyguladığını okuyucu ile paylaşmıştı. Maimonides, Rehber'i tutarsızlıklarla doldurdu. Bazen bir şeyi söylerken başka bir şeyi kastetti. Gerçekten yetenekli öğrencilerin sonunda ‘gerçeği’ ayırt edeceklerine inanıyordu. Yazarın dolambaçlı anlatımları, Tanrı, yaratılış ve ahiret hakkındaki özellikle güçlü ve tehlikeli bilgileri korumak amacıyla yapılmıştı.
Teolojik sırlar ve tartışmalar
Yunan felsefesi ve Yahudi öğretileri arasında uyumsuzluk olduğunu inkâr etmesine rağmen, Maimonides yine de gizlice normatif Yahudilik için lanetli olan şeylere inanmış olabilir. Akademisyenler ayrıntılar hakkında hâlâ hararetle tartışıyor. Muhtemelen onun tüm gerçek görüşlerini kesin olarak asla bilemeyeceğiz. Ancak tartışmanın temel noktalarını biliyoruz.
Maimonides, Mişna yorumunda Yahudi inancının 13 ilkesini özetledi. Bu ağırlıklı olarak inançsal olmayan, Yahudilikte tartışmalı bir girişimdir. Birçok Yahudi bu 13 ilkenin şiirsel bir uygulamasını ‘Yigdal’ olarak adlandırır ve Şabat akşamları yapılan Arvit duasının sonunda söylerler. Maimonides'in üçüncü ilkesi, Tanrı'nın bedeninin olmadığını iddia ediyordu. Günümüzde bu inanış, evrensel olmasına rağmen, 12. yüzyıl mutlaka öyle değildi. Aslında bazı Orta Çağ mistikleri Tanrı'nın bedeninin ölçülerini ayrıntılarını açıklayan tezler bile yazmışlardı.
Maimonides, Tevrat'taki Tanrı tasvirlerinin alegorik olduğunu ve insanların yüce meseleleri daha iyi anlamalarını öğretti. Örneğin, Tevrat Tanrı'nın parmağını tasvir eder (çıkış 31.18), el (çıkış 9.3) ve ayaklar (çıkış 24.10). Maimonides'e göre bu açıklamalar “...Sadece fiziksel bedenleri tanıyan insanların çoğunluğunun zihinsel kapasitesine uyarlanmıştır. Tevrat insanlığın dilinde konuşur. Tüm bu ifadeler alegoriktir” (Mişne Tora, Tevrat’ın temel yasaları,1.9). Maimonides, dilin sıradan insan bilişinin ötesinde olan bir tanımlama için yetersiz olduğunu fark etti. Bu nedenle Şaşırmışların Rehberi'nde Tanrı'yı olumsuzlama yoluyla tanımlamayı önerdiği ortaya çıktı: “Tanrı fiziksel bir beden değildir.” “Tanrı ayrı parçalardan oluşmamıştır” gibi…
Tartışmanın bir diğer ana noktası da Maimonides'in yaratılış anlatımıdır. Normal Yahudilik, Yaratılış’ın ilk bölümündeki yaratılışı; Creatio Ex Nihilo (Hiçlikten Yaratılış) olarak anlar. Ancak Aristoteles felsefesi, evrenin ebedi olduğunu ve bu nedenle asla bu şekilde ‘yaratılmadığını’ varsayar. Maimonides bu konuda haham geleneğini takip ettiğini iddia etti, ancak akademisyenler onun gerçekte neye inandığı konusunda fikir ayrılığına düştüler.
Son olarak, Maimonides'in ahiret hakkındaki görüşleri (Mişne Tora, Teşuva Kanunları, 8. bölüm) hem hayranlık hem küçümseme yarattı. Olam ha-Ba'da (anlamı 'gelecek dünya') erdemlilerin ruhlarının Tanrı'nın mükemmel tefekküründe birleştiğini öğretti. Bazı eleştirmenler onu, erdemlilerin t'khiat ha meitim (ölülerin dirilişi) olarak bilinen nihai, bireysel kurtuluşunu reddetmekle suçladı. Maimonides için ahiret tartışması o kadar sorunluydu ki, sonunda 1190 yılında, ölülerin dirilişine inandığını belirtmek için 'Diriliş Üzerine İnceleme' adlı makalesini kaleme aldı.
Maimonides 1204'te öldü. Vasiyeti doğrultusunda İsrail'in kuzeyindeki Tiberia'ya gömüldü. Birçok kişinin ziyaret etmeye devam ettiği mezar taşındaki yazıtta isminin, Moşe Rabenu'nun, Tevrat'taki adıyla olumlu bir şekilde karşılaştırıldığı belirtiliyor. “Moşe'den Moşe'ye kadar, Moşe gibisi gelmedi.”
---
1 Antropomorfizm ya da insan biçimcilik, insani niteliklerin başka bir varlığa atfedilmesidir. Hayvanlar, cansız varlıklar, doğa güçleri, tek ve çok tanrılı dinlerdeki tanrılar, melekler, şeytanlar, cinler ve daha başka kavramlar da Antropomorfizm konusu olabilir.