Torunum Lenny ile birlikte yaz tatili yapmaya karar verdiğimizde her zaman olduğu gibi aylar öncesinden araştırmalara başladım. Yurt içi sahilleri Antalya, Marmaris, Bodrum, Çeşme gibi yazlık yörelerdeki oteller o kadar uçuk ve garip fiyatlar veriyorlardı ki on yıldan beri yaptığım gibi yurt dışı tatiline yönlenmek zorunda kaldım. Yakın coğrafyalarda aranırken Bulgaristan´ın Burgas ve Varna şehri aklıma yatmıştı.
Üstümüzü değiştirip havuza indik. Akşam yemek saatine kadar havuz başı keyfi yapıp yol yorgunluğumuzu atmaya çalıştık. Öğlen kadar harika olan akşam büfesi, envai çeşit yemek ve tatlılarla hem gözümüzü hem de midemizi doyurdu.
Sunny Beach, Antalya – Kemer’e benziyor
Yemek sonrası Sunny Beach caddesinde biraz yürüyüşe çıktık. Etraf adeta Antalya’nın Kemer ilçesi gibiydi. Oteller, marketler, dükkânlar ve yerli halktan çok turistlerle doluydu etraf. Küçük bir tur sonrası tekrar otele dönüp havuz başı barında biraz oyalandık.
Ertesi sabah eşim sahilde yürüyüşe çıkarken biz torunumla hazırlanıp kahvaltıya indik. Diana da yürüyüş sonrası deniz sefasını yapıp sonra bize katıldı. Kahvaltı büfesine bayıldık. 5 yıldızlı otele yakışır güzellikte bir açık büfe adeta ‘Dobro Utro’ günaydın diyordu. Kahvaltı sonrası kendimizi Karadeniz’in limonata kıvamında sularına attık. Su ne çok soğuk ne de çok sıcaktı. Öğlen saatine kadar biraz güneşlenip biraz yüzerek vakit geçirdik. Yemek sonrası havuz başında durmaya karar verdik. Çünkü HD konseptli otelimizde animatörler her saat bir faaliyet koyuyorlardı. Bu aktivitelerin neredeyse hepsine torunum katılıyordu. Onu eğlenirken görmek bizi de mutlu ediyordu.
Burgas’ın tarihi bölgesi Nessebar
Akşam yemeği sonrası otelin karşı kaldırımındaki otobüs durağından Burgas’ın tarihi bölgesi, sahil kasabası Nessebar’a gittik. Kişi başı 2 Leva ödedik. Yaklaşık 15 dakikada Nessebar’ın merkezine vardık. Tarihi yel değirmenini solumuzda bırakıp Old Town denilen eski şehre giriş yaptık. Bu bölge 3 bin yıl önce Trakların yerleşim merkeziymiş. Eski şehrin surları içinde MÖ 6. yüzyılın başlarında inşa edilmiş Helenistik döneme ait bir Akropolis, Apolon tapınağı ve Agora bulunmakta. Yine surlar içindeki evler ve yapılar 19. yüzyıl mimarisi ile yapılmış ve ahşap Karadeniz mimarisini andırmakta. Parke taşlı yollarda yürürken adeta tarihin içine yolculuk yapıyorduk. Etraf hediyelik eşya satan dükkânlar, deniz manzaralı cafe ve restoranlar, ayaküstü tadım yapılan şarap evleri, biracılar ve dondurmacılarla doluydu. İki saatten fazla zaman geçirdik burada. Hepimizin çok hoşuna gitmişti bu kültürel ve turistik gezi. Saat 11’e doğru yine aynı şekilde otobüsle otelimizin önündeki durağa geldik. Günün bilançosunu havuz başındaki barda yapıp yatmaya gittik. Çarşamba günü aynı rutin ile günü değerlendirdik. Öğlen yemek sonrası tekrar otelin aktivitelerine katıldık. Plaj voleybolu, su topu maçı, dart, masa tenisi, Fransızların kumda ve parkta oynadıkları Petang, oyun ve eğlencelerin bazıları idi.
Akşam yemek sonrası bu kez Sunny Beach’in merkezine gitmeye karar verdik. Avrupa’nın birçok turistik bölgelerinde olan yanları açık mini trenler burada da vardı. Kişi başı 6 Leva ödeyip bu turistik mini tren ile Sunny Beach merkezine kahkahalar atıp şarkılar söyleyerek vardık. Şehir merkezine trafiğe kapalı alandan yürüyerek giriş yaptık.
Sunny Beach’in nüfusu 11 bin kişi iken yaz aylarında gelen turistlerle 300 bini kişiyi buluyormuş. Dolayısıyla inanılmaz bir insan seli ile karşılaştık. Büfeler, kafeler, hediyelik eşya mağazaları, marketler, dövmeciler, sex shoplar, balık havuzlarında yapılan ayak masaj yerleri ve daha nice turistik mekanla dolu bir merkez. Lunaparkı da cabası. İlk başta ilginç gelse de bu kalabalık, ilerleyen saatlerde üstümüze gelmeye başlayınca otele dönmeye karar verdik. Yine aynı yolla mini trene binip dönüşe geçtik. Gece karanlığında ışıl ışıl görünen otellerin arasından geçip adeta Sunny Beach by night tour yaptık. Otele vardığımızda bu kez otelin gece şovu vardı. Dansçı kızların gösterisine DJ performansı da eklenince bir hayli neşeli ve canlı bir gece geçirdik.
Bulgaristan’ın bu şirin tatil şehri Burgas’ı ve sahil şeridi Sunny Beach ile Nessebar’ı çok beğenmiştik. Trafiğine hayran kaldık. Diğer AB ülkeleri ile gelişmiş ülkelerde olduğu gibi şoförler yayalara saygılı, halkı medeni, otelleri ve denizi güzel, beklentilerimizin çok üstünde güzelliklerle tanışmanın keyfini yaşadık. Her güzel şeyin sonu olduğu gibi, perşembe günü de bu güzel tatilimizin son günüydü. Bu yüzden Lenny’ciğimin keyfi kaçıktı. Pek dönmek istemiyordu. Öğlene kadar havuz başında son günün tadını çıkarken öğlen yemek sonrası üç gece - dört gün süren harika anılar bırakan tatilimizi sonlandırıp dönüş yoluna geçtik. Dönüşte de gümrükte çok fazla bekledik denemez. Ancak İstanbul’a girişimiz iş çıkış saatine denk geldiğinden Kırklareli’nden İstanbul’a gelişe kadar harcadığımız zamanı İstanbul girişinden eve kadar olan zamanda harcadık.
Bir Tutkudur Seyahat…