77. Cannes Film Festivali´nin ilk üç günü

Meryl Streep´in Onursal Altın Palmiye Ödülü ile taçlandırıldığı görkemli Açılış Galası Oscar gecelerini aratmayacak mükemmellikteydi. Festivalin ikinci gününde Cannes takipçileri ´Furiosa´ ve ´Megalopolis´li program ile şımartıldı.

Viktor APALAÇİ Sanat
22 Mayıs 2024 Çarşamba

FESTİVAL HIZLI BAŞLADI

77. Cannes Film Festivali hızlı bir başlangıç yaptı. Başlama vuruşu olarak görkemli bir Açılış Galası ve festivalin ikinci gününde iki müthiş süper yapımla izleyiciler şımartıldı. Bunlar dünya prömiyerlerini yapan ‘Furiosa: Mad Max Saga’ ile Coppola’nın ‘Megalopolis’i idi. İkinci filme basın ambargosu konduğu için, eleştirisini yapıp sürprizlerinden bahsetmek gelecek haftaki yazıma kalacak. Açılış Galasının kraliçesi Onursal Altın Palmiye Ödülü ile taçlandırılan Meryl Streep idi. Yan rollerde kendisine ödülü takdim eden Juliette Binoche, Jüri Başkanı Greta Gerwig ve gecenin takdimcisi Camille Cottin vardı. Açılış konuşmasında Cottin, “Farkında olmayabilirsiniz ama Cannes’da Wortex adı verilen paralel bir dünyaya girmek üzereyiz. Gün boyunca filmler izleyeceğiz, akşamına onları tartışacağız. Burada herkes ayrı dili konuşuyor ama anlaşabiliyor. Dünyanın dört bir tarafından gelen sinefiller, bu buluşma yerinde tartışacak, diyalog kuracağız. Her yıl Cannes’a insanlığımızın fotoğrafını çekmeye, umutla dolmaya geliyoruz” dedi.

Sahneye davet edildiğinde, salonda bulunan 2200 kişinin ayakta dakikalarca alkışladığı Meryl Streep’e ödülünü vermeden önce Juliette Binoche, “Yüzün ve sesin hayatımızın bir parçası oldu. Bize duygu verdin; filmlerinde büyüdüm, bizlere sevgi ve enerji aşıladın” derken duygulandı ve gözyaşlarına hâkim olamadı. Meryl Streep, “35 yıl önce Cannes’a geldiğimde üç çocuk annesiydim ve o zamanlar bir oyuncu olarak kariyerimin sonlandığını düşünüyordum. Burada olmamın tek nedeni, aralarında Jüri Başkanı Greta Gerwig’in de olduğu, birlikte çalıştığım oyuncu arkadaşlarımdır” dedi. Ertesi gün ‘Meryl Streep ile Randevu’ söyleşisi için Festival Sarayının ikinci büyük salonunu dolduran 1200 kişi Amerikalı aktrisi ayakta çılgınca alkışladı. Streep kariyerinin kilometre taşlarını oluşturan filmlerini anlatırken samimi itiraflarda bulundu: “Yaşadığım ve çok sakin bir hayat geçirdiğim New Jersey’de buradaki gibi ilgi gördüğümü hatırlamıyorum.”

Görkemli Açılış Galası

Açılış Galasının sahne tasarımı, mizanseni, orkestrası ve şovları Oscar gecelerinde görmeye alışık olduğumuz mükemmellikteydi. Festival yönetimi geçen yıl yönettiği ‘Barbie’ ile yılın hasılat rekorunu kıran Jüri Başkanı Greta Gerwig için hazırladığı uzun video gösteriminden sonra, sanatçının en çok sevdiği şarkıcıyı davet ederek, Gerwig’in en sevdiği parçalarla duygulandırdılar. Ancak açılışın başlama vuruşunu yapması için seçilen film geceye gölge düşürdü. Tıpkı iki yıl önce Açılış Galası için seçilen Michel Hazanavicius’un zombi fiyaskosu ‘Coupez!’de olduğu gibi, bu yıl da Quentin Dupieux’nün ‘2. Perde / Le Deuxieme Acte’ı dünyanın en önemli sinema festivalinin açılışına hiç yakışmadı. Filmin dört kahramanı ilk yarım saatte, ikişer ikişer açık havada, kırlarda hızlı tempolu yürüyüşlerinde sürekli konuşuyorlar. Kadın avcısı David (Louis Garrel) yakın arkadaşı Willy’den (Raphael Quenard) güzel sevgilisi Florence (Lea Seydoux) ile flört etmesini ister. Florence anlaşamadığı babası Guillaume’a (Vincent Lindon), delice âşık olduğu David’i tanıştırmak istiyor.

Ustalıklı bir hiciv barındıran, iyi yazılmış diyaloglar eşliğinde film umut verici bir başlangıç yapıyor. Dörtlü, filme adını veren ‘2. Perde’ adlı lokantada bir araya geldiklerinde, ilk iki sekansın bir film çekimi olduğunu öğreniyoruz. Filmin dört oyuncusunun özel hayatlarıyla devam ederken, Quentin Dupieux bizleri, ünlü starları, figüranları sorunları, kompleksleriyle sinemanın mutfağına götürmeye çalışıyor. İkinci bölümde tekrarlara düşen, sarkan senaryo filmi bambaşka bir kulvara taşıyor. Sürpriz finaline rağmen, yarım bir başarı sayılabilecek ‘2 Perde’, bir film içinde film öyküsü olarak, sonunu getiremeyen bir film oluyor. Filmde cinsel şiddet, ünlü yıldızlar, figüranlar, yapay zekânın gelişinin tehdidi gibi temalara yer veriliyor.

 

George Miller oyuncularıyla

‘FURİOSA’NIN DÜNYA PRÖMİYERİ

‘FURIOSA: A MAD MAX SAGA’

Yön: George Miller

Sen: George Miller - Nico Lathouris

Gör: Simon Duggan

Müz: Tom Holkenborg (Junkie XL)

Kur: Margaret Sixel

Oyn: Anya Taylor-Joy - Chris Hemsworth - Tom Burke - Charlee Fraser - Nathan Jones - Lachy Hulme - Agnus Sampson

Dokuz yıl önce ‘Mad Max: Fury Road / Öfkeli Yollar’da olduğu gibi George Miller, distopik serisinin beşinci filmi ‘Furiosa: A Mad Max Saga’nın dünya prömiyerini Cannes Film Festivali’nde yaptı. 77. Festivalin ikinci gününde IMAX formatında gösterilen filmin senaryo yazarı ve yönetmeni George Miller, oyuncuları Anya Taylor-Joy, Chris Hemsworth ve Tom Burke ile birlikte filmini takdim etti, basın konferansında soruları yanıtladı. Miller’in Mad Max serisinin son iki filmi, izleyiciyi soluksuz bırakan kurgusu ve yarattığı post apokaliptik dünyasının son derece detaylı portresini ortaya koyma başarısıyla, aksiyon sinemasının mihenk taşlarından biri olduğunu kanıtlıyor. ‘Öfkeli Yollar / Fury Road’dan sonra ‘Furiosa’nın başarısı, serinin Mel Gibson tarafından canlandırılan Max Rockatansky karakteri etrafında dönmesine rağmen, her zaman onunla ilgili olması gerekmediğini doğrulayacak. Ve başkarakterin hikâyesinin ötesinde keşfedilmeyi gerektirecek kadar zengin olduğunu kanıtlayacak.

George Miller 1979’da başlayan, 45 yıla yayılan beş filmlik serisiyle, toplumsal ve çevresel çöküşün eleştirisi olan bir karakter üzerinden bir mitoloji yarattı. Mad Max, türün kodlarıyla oynayarak son derece güncel temaları sorguluyor. Serinin Avustralya’nın Outback bölgesinde çekilen ilk iki filmi, western kalıpları içinde distopik bir dünyayı gözler önüne seriyor. Hız ve hareketin ölümle eş anlamlı olduğu bu distopik evren, izleyiciye beyaz perdede nadiren ulaşılan bir adrenalin dozu sunuyor. Son bölüm ‘Furiosa’, bir önceki ‘Öfkeli Yollar’da yer alan destanın yeni kahramanı Furiosa’nın köklerine geri dönüyor. İngiliz-Amerikalı genç aktris Anya Taylor-Joy (28), çok sayıda düşman silahlı çeteye rağmen evine dönmeye çalışan genç Furiosa’ya can veriyor.

Kıyamet sonrası film türünde sınıflara sığmayan özgürlükte filmlere hayat veren George Miller, serinin son iki filmiyle distopyadan genç izleyiciye geçiş yapıyor. Avustralyalı sanatçı “Bu ön bölüm fikri 10 yılı aşkın bir süredir aklımdaydı. Anya, Chris ve Tom ile birlikte ‘Furiosa’yı Cannes takipçileriyle paylaşmak üzere festivale dönmekten büyük mutluluk duyuyorum. Bu filmi dünyanın dört bir yanından izleyiciyle keşfetmek için Croisette’ten daha iyi bir yer olamazdı” dedi.

Özgün içeriği, yarattığı distopik dünya ve teknik konulardaki olağanüstü becerisiyle akıllarda yer eden Mad Max filmlerinin konuları pek önemli değil. Özetlemek gerekirse, film Furiosa’nın ailesinden koparıldığı andan başlıyor. Kızını kurtarmak için tek başına müthiş bir mücadele veren annesinin öldürülmesi üzerine Furiosa’nın intikam yemini filmde beş bölüm halinde anlatılıyor. Kaçırılması ve kurtulmak için rakip bir haydut çetesinin lideriyle işbirliğine girdiği zamana kadar olan olayların köklerine iniyor. Çökmekte olan bir dünyada Furiosa (Anya Taylor-Joy), acımasız, zalim çete reisi Savaş Lordu Dementus’un (Chris Hemsworth) liderliğindeki bir Motorcu Sürüsü tarafından Yeşil Dünya’sından kaçırılır. Grubun yolu Çorak Topraklar bölgesini kat ederken, Ölümsüz Joe (Lachy Hulme) liderliğindeki Kale grubuyla kesişir. İki zorba diktatör birbirlerini yok etmek için ölümcül bir savaşa girişir. Furiosa aralarından sıyrılıp evinin yolunu bulmak için birçok zorluğun üstesinden gelmek zorundadır.

‘Neşeli Ayaklar / Happy Feet’ ile 2006’da En İyi Animasyon Oscar Ödülü sahibi George Miller (79) Cannes jürisinde iki kez yer aldı: ilkinde jüri üyesi, ikincisinde (2016) başkan olarak. İki yıl önce, epik fantezi filmi, Tilda Swinton ile İdris Elba’nın oynadığı ‘3 Bin Yıllık Bekleyiş / Three Tousand Years of Longing’ Cannes’da yarışma dışı gösterilmişti. Post-apokaliptik türünün yaratıcısı George Miller efsanevi Mad Max filmleriyle yarattığı ikonik distopik dünyasıyla aksiyon türüne damgasını vurdu. ‘Öfkeli Yollar’ tümü teknik dallarda altı Oscar Ödülü kazanmıştı. Miller yeni filminde teknisyen kadrosuyla çalışmayı sürdürdü: Oscarlı sanatçılar, kurgucu Margaret Sixel, görsel efektler sorumlusu Andrew Jackson, kostüm tasarımcısı Jenny Beavan, saç ve makyaj ustası Lesley Vanderwalt, Furiosa’nın gençlik serüvenleri filminde de var. George Miller, bir önceki filmin bestelerini yapan Tom Holkenborg ve senaryo yazılımına katılan Nick Lathouris ile işbirliğini sürdürüyor.

Hollandalı 57 yaşındaki besteci Holkenborg’un (Junkie XL) ‘Deadpool’ ve ‘Batman Süpermen’e Karşı’ filmlerinin müzik partisyonlarında imzası var. Anya Taylor-Joy, bir önceki filmde Charlize Theron’un canlandırdığı Furiosa karakterinin daha genç bir versiyonunu oynuyor. Ünlü TV dizisi ‘The Queen’s Gambit’, ‘The VVitch’ ile ‘Dune:2. Bölüm’ filmlerinden tanıdığımız genç aktris, tıpkı Charlize Theron gibi kariyerinin en başarılı performanslarının birini çıkarıyor. Marvel’in güçlü kuvvetli kahramanı Thor karakterinden ve ‘Extraction 1 ve 2’den hatırladığımız Chris Hemsworth bu filmde tanınmaz halde. Avustralyalı aktör, Oscar Ödüllü makyaj ve saç tasarımcısı Vanderwalt’ı epey uğraştırmışa benziyor. Uzun tüylü, omuz hizasında saçları, uzamış sakalı ve protez burnuyla ürkünç kötü adam Demestus’a dönüşüyor. 43 yaşındaki İngiliz aktör Tom Burke’u ‘Mank’ ve ‘The Souvenir’ filmlerinden tanıyoruz. Furiosa ile giriştiği müthiş işbirliğinde Burke yeteneğini konuşturuyor. Filmde 10 parmağında 10 marifet çocuk Furiosa’yı canlandıran Alyla Brown müthiş bir istidat.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün