´Mutfak´ festivalin en iyisiydi

Kaliteli bir İstanbul Film Festivali geride kaldı.

Viktor APALAÇİ Sanat
8 Mayıs 2024 Çarşamba

Zengin programıyla sinemaseverlere 12 günlük bir şölen yaşatan 43. İstanbul Film Festivali’nin son yazısını en kaliteli filmine ayırdım. New York’un ünlü bir lokantasının mutfak personeli üzerinden sayısız toplumsal sorunu otopsi masasına yatıran film, kapitalist sistemi tüketim toplumu üzerinden eleştiriyor.

‘LA COCINA’

Yön ve Sen: Alonso Ruizpalacios

Gör: Juan Pablo Ramirez

Müz: Tomas Barreiro

Kur: Yibran Asuad

Oyn: Rooney Mara - Raul Briones - Oded Fehr - Lasura Gomez - Adouardo Olmos - Lee R. Sellars - Spencer Granese

12 günlük 43. İstanbul Film Festivali’nde izlediğim 40’a yakın filmin en iyisi, Alonso Ruizpalacios’un senaryosunu yazıp yönettiği ‘Mutfak / La Cocina’sıydı. Meksikalı ustanın senaryosu Manhattan’daki ünlü bir lokantanın mutfak personeli üzerinden, sayısız toplumsal sorunu otopsi masasına yatırıyor. Güncelliğini kaybetmeyen göçmen ve yabancı sorununun yanında, film kapitalist sistemi tüketim toplumu üzerinden eleştiriyor. Film, ‘The Grill’ adlı prestijli lokantada öğle yemeği telaşı tam zirvedeyken, muhasebecinin kasadan para kaybolduğunu açıklamasıyla başlıyor. Mekânın sahibi Rashid (Oded Fehr), mutfak şefi (Lee R.Sellers) ve personel şefi Luis’den (Eduardo Olmos) hırsızın bulunmasını talep ediyor.

Birleşmiş Milletler benzeri ‘Mutfak’

Mutfağın sevilen ve karizmatik aşçılarından Pedro (Raul Biones) Amerikalı garson Julia’ya (Rooney Mara) âşık olduğunu ve hamile olduğunu öğrenen Julia’nın kürtaj için 800 dolar istediğini filmin başında öğreniyoruz. Pedro bir aile kurmayı arzuladığı için kürtaja karşı olmasına rağmen sevgilisine istediği parayı veriyor. Senaryonun düğüm noktasını oluşturan, Julia’nın kürtaj olup olmayacağı filmin 2 saat 20 dakikalık süresinde gerilime sebep verdiği gibi, filmin müthiş final bölümüne de etkili oluyor. Faslı bir mutfak çalışanının tanımıyla lokantanın mutfağı Birleşmiş Milletleri andırıyor. Burada İngilizcenin yanında İspanyolca, Arapça ve Fransızca konuşuluyor. Zira burada her ırktan, dinden, her kıtadan çalışan var.

Mutfakta uzun yıllar çalışan deneyimli aşçılar da var, Pedro gibi 1-2 yıllıklar da, o gün işe başlayan Michelin yıldızlı bir lokantadan gelme, tek kelime İngilizce konuşmayan Laura da (Laura Gomez) var. Mekanın sahibi Rashid, her göçmen çalışanına motivasyon için yaptığı gibi, ‘yasal olabilmesi’ için Pedro’ya evraklarında yardımcı olacağı sözü vermiştir. Arnold Wesker’in aynı adlı tiyatro oyunundan uyarlanan ‘yemek pornosu’ karşıtı ‘Mutfak’ın tamamına yakını lokantanın mutfağında, geniş salonunda ve labirenti andıran koridorlarında geçer. Film, lokantanın işlemesini ve midelerimizin dolmasını sağlayan o görünmeyen insanlara trajikomik bir övgü niteliğinde. Alonso Luizpalacios 70 yıl önce yazılmış bir tiyatro oyununu günümüze beceriyle adapte ederken, alaycı ve arsız sinema diliyle günümüz tüketim toplumunu eleştiriyor.

Alonso Luizpalacios bizleri, İspanyolca, İngilizce, Fransızca, Arapça konuşulan, küfür ve kavgaların eksik olmadığı bir New York lokantasının labirentleri andıran koridorları, salonu ve kaotik mutfağına götürüyor. Büyülü ve sert gerçekçilik sinemasının bu iddialı ve parlak örneği, bilhassa şok edici final sahnesiyle, Michael Haneke filmlerini akla getiren rahatsız edici tonuyla öne çıkıyor. Bir lokantanın kulislerinde yaşanan çarpıcı olayları ele alan bir tiyatro oyununa, Alonso Luizpalacios kişisel tecrübelerini ekleyerek senaryolaştırmış. Meksikalı yönetmen filmdekine benzer bir deneyimi, Londra’da artık açık olmayan bir restoranda bulaşıkçılık yaparken yaşadığını anlattı.

Yemek filmleri zincirinin en önemli halkası, ilk akla geleni Marco Ferreri’nin Büyük Tıkınma / La Grande Bouffe’u (1973). Film, orta yaşlı dört arkadaşın, Paris banliyösündeki bir evde, ölene kadar yemek yemelerini anlatıyordu. Bu hiciv yüklü filmde, hiç durmadan yemeklerin mideye indirilmesi, hayatlarının dünya bezginliğinden nihai kurtuluşunu temsil ediyordu. Peter Greenaway’in ‘Aşçı, Hırsız, Karısı ve Uşağı / The Cook, The Thief, His Wife and Her Lover’ınde (1989), suç dünyası liderlerinden Albert, adamları ve karısı Georgina ile birlikte her akşam aynı lokantada kurdurduğu açgözlü sofrada yemek yiyordu. Albert’in saçtığı dehşet, Fransız aşçı Richard’ın, Georgina’nın aşığı Michel ile mutfak köşelerinde yatıp kalkmasına göz yummasına sebep veriyordu. En İyi Animasyon Oscar Ödülünü kazanan Pixar filmi ‘Ratatouille’ (2004) adını aynı adlı Fransız yemeğinden alıyor. Filmin kahramanı, tat ve koku alma duygusuna sahip zeki bir faredir.

 

Yemek filmleri ve Ruizpalacios

Yemek konulu ünlü filmlerden biri, Lasse Hallström’ün Oscar’a beş dalda aday filmi ‘Chocolat’dır (2000). Film tutucu bir Fransız kasabasındaki çikolata fabrikasının kasaba hayatını değiştirmesini anlatır. Tim Burton’un ‘Çarli’nin Çikolata Fabrikası’ (2005) kendisinden sonra fabrikayı yönetecek birini arayan Willi Wonka’nın öyküsü. Hint filmi ‘Sefertası’ (2013) mucizeler şehri Mumbai’de geçen konusuyla, her gün 160 bin sefertasının evlerden işyerlerine dağıtılmasını anlatan romantik bir müzikal. Mark Mylord’un ‘The Menu’sünde (2022) gözden uzak bir adada, dünyaca ünlü bir şef sürprizlerle dolu zengin bir menüyü seçkin müşterilerine sunarken dehşet yaşatır. Daniel Kaluuya’nın ‘The Kitchen’i (2023) distopik bir Londra’da, zengin ile fakir arasındaki uçuruma odaklanan bir film.

1978 Mexico City doğumlu, yönetmen, senaryo yazarı ve oyuncu Alonso Ruizpalacios daha çok televizyon için yaptığı filmlerle tanınıyor. Bunların en ünlüsü ‘Narcos: Mexico’ (2018-2021) TV dizisi. Sinema için yaptığı dört filmin ilki ‘Güeros’ (2014) ile Berlin Film Festivali’nde En İyi İlk Film Ödülünü kazandı. Siyah-beyaz çekilen ve Ruizpalacios’a uluslararası ünü getiren bu film, Fransız Yeni Dalga akımına saygı duruşunda bulunan bir büyüme komedisiydi. İkinci filmi, Berlin Film Festivali’nde En İyi Senaryo Gümüş Ayı Ödülü kazanan ‘Müze / Museo’ (2018), Meksika tarihinin en büyük soygun hikâyelerinden esinlenen bir filmdi. Mexico City’deki Antropoloji Müzesini soyan iki acemi gencin akıl almaz öyküsü gerçek mekânlarda çekilmişti. Yine Berlin’de En İyi Artistik Katkı Gümüş Ayı Ödülü’nü kazanan ‘Bir Polis Filmi / Una Pelicula de Policias’ (2021) Meksikalı polislerin yaşadıklarını ince ayrıntılarıyla gözler önüne seren yaratıcı bir belgesel.

Yönetmenin 13 yıl aradan sonra yaptığı ‘Mutfak / La Cocina’, kendisini Del Toro, Cuaron, İnnaritu, Reygadas’ın başı çektiği ‘Nuevo Cine Mexicano’nun ustaları arasına soktu. Latin Amerika’nın önemli sinema ülkesi Meksika, Alejandro Jodorowsky, Arturo Ripstein gibi yetenekli yönetmenler yetiştirdi. İspanyol Luis Bunuel, Rus Segei Eisentein kariyerlerinin bir dönemini Meksika’da çevirdikleri filmlerle geçirdi. Guillermo del Toro, ‘Suyun Rengi / The Shape of Water’ ile dört Oscar ve ‘Pinocchio’ ile En İyi Animasyon Oscar Ödülü’nü kazandı. Alejandro Gonzales İnnaritu’nun Diriliş / The Revenant’ı üç, ‘Birdman’ı dört Oscar Ödülü’nü kucakladı. Alfonso Cuaron’un ‘Gravity’si yedi, ‘Roma’sı üç Oscar ve Altın Aslan Ödülü’nün sahibi oldu.

‘Mutfak’ın uyumlu oyuncu kadrosunun en ünlüsü Amerikalı deneyimli aktris Rooney Mara. 1985 New York doğumlu Mara, aralarında ‘The Social Network’ ve Women Talking’in bulunduğu 30’un üzerindeki filmde yeteneğini kanıtladı. İki kez Oscar’a aday gösterilen Mara’nın, unutulmaz ‘Carol’ filmiyle Cannes’da kazanılmış En İyi Kadın Oyuncu Ödülü var. ‘Mutfak’ta, 6-7 yaşlarında bir çocuk sahibi bekâr bir garson kızı, sade ama kusursuz bir performansla canlandırıyor. Ruizpalacios gibi sinemadaki ilk tecrübesini ‘Güeros’ ile yaşayan Meksikalı aktör Raul Biones, film boyunca perdede en çok yer alan oyuncu. Pedro rolüyle uluslararası arenadaki bu ilk tecrübesini yaşayan Biones kendisine verilen şansı iyi değerlendiriyor. Oturma izni almadan, aşçılık becerisiyle ünlü bir mutfakta iki yıl tutunmayı beceren fakir Meksikalı işçinin Amerikalı bir genç kıza âşık olması dengeleri sarsıyor. 1970 Tel Aviv doğumlu, TV dizileri aktörü Oded Fehr, sinemada iki ‘Mumya’ filminden sonra ‘Mutfak’ta kendini kanıtlama şansı buluyor. Oded Fehr, The Grill’in otoriter patronu, çalıştırdığı tüm göçmen işçilerine yasal olabilmeleri yolunda yardımcı olma sözü verip hiç de yardımcı olmayan Rashid rolünün hakkını veriyor.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün