Antakya´da yıkılan kültürel ve tarihi yapıları iyileştirme çabaları başladı

6 Şubat depremi ile büyük yıkım yaşayan Antakya´da kültürel ve tarihi binaların restorasyonu için ilk adımlar atılıyor. Antakya Sinagogu da bu yapılar arasında yer alıyor.

Rubi ASA Toplum
3 Nisan 2024 Çarşamba

Binlerce yıllık geçmişe dayalı uygarlık adımlarıyla Antakya (Antiocheia) Hitit, Mısır, Urartu ve Asur medeniyetleriyle Yunanlılardan Haçlılara, Selçuklulara, Emevi ve Abbasilere, Memlük Devletine kadar birçok yönetsel ve toplumsal serüven yaşamış, Osmanlı’ya kadar onlarca kültürlere ev sahipliği yapmıştır.

Şehrin Baharat Yoluİpek Yolu ve Kral Yolu güzergahında bulunması ekonomik olarak gelişmesini hızlandırmış ve Yakındoğu’nun en önemli merkezi olma yolunda döneminde İskenderiye’ye rakip olmuştu.

Şehir ayrıca Helenistik Yahudiliğin ve İkinci Tapınak Dönemi Yahudiliğinin de ana merkezlerinden biridir.

Antakya’nın kentsel özellikli bir bölge olması Roma İmparatorluğu topraklarının Doğu Akdeniz bölgesindeki en önemli şehirlerden biri olduğu dönemlerde yaşanmıştır.

Antakya, hem köklü tarihi hem Helenistik Yahudiliğin ve Erken Hristiyanlığın ortaya çıkmasında oynadığı kilit rolü sebebiyle ‘Semavi Dinlerin Beşiği’ kabul edilir.

6 Şubat 2023’te bölgenin birçok şehrini de kapsayan şiddetli deprem ve artçılarıyla Hatay birçok ilçesiyle beraber yerle bir oldu.

20 Şubat’ta merkez üssü Defne ve Samandağ ilçeleri olan, Hatay’ın özellikle tarihi ve kültürel mirasının yoğunlukta olduğu coğrafyasında 6,4. büyüklüğünde ard arda iki deprem meydana geldi.

Sonuçta Güneydoğu Anadolu’nun bu coğrafyasını kapsayan alanda büyük can ve mal kayıplarına yol açan bu depremler 3000 yıllık bir yerleşke olan Antakya’nın ‘Felaketten en çok etkilenen şehir’ olarak adlandırılmasına sebep oldu.

 

Antakya Sinagog Kompleksinin Kurtuluş Caddesi görünümü

Antakya Sinagogu, kentin kültürel miras yapılarının bulunduğu Kurtuluş Caddesi No.56’da yer alır.

Yaşanan son deprem tüm şehrin yerle bir olmasının yanı sıra, sinagogla çevre binalarının da büyük zarar görmesine ve Antakya Yahudi Cemaat Lideri ile eşinin hayatını kaybetmesine sebep oldu. Ardından Antakya’da yaşayan 14 cemaat üyesi dindaşımız farklı şehirlere, çoğunluk da İstanbul’a taşındı. Hemen deprem ertesinde cemaatimizin gönüllüleri kalanların ihtiyaçları için çaba gösterdikleri gibi sinagoga da giderek 500 yıl öncesine ait Tevrat parşömenlerini de kurtarmayı başardılar.

Antakya Sinagogu

Sinagog, yıllar boyu Yahudi cemaati için büyük dini öneme sahip bölgenin en önemli yapılarından biriydi.

Şehir semavi dinlere özgü nitelikleriyle farklı kültürler için bir hac noktası gibi görülürken Antakya Sinagogunu mimari, dini, tarihi ve sosyal değerlerin sembolü haline getirdi.

Yapı 5650 (1890) yılında merhum Yitshak Swid'in anısına “Terminus ante quem / Son varış noktası” olarak inşa edilmişti.

Bugün Antakya’nın tarihi merkezini oluşturan Asi Nehri ile doğusundaki Habib Neccar (antik Silpius) Dağı arasındaki alanda kuzeyden güneye kenti kat eden ve Harbiye’ye (antik Daphne) uzanan Kurtuluş Caddesi, antik kentin kuzey-güney yönlü ana caddesi yani Cardo Maximus’tu.

Kentin MÖ 300 yılında I. Seleukos Nikator tarafından kuruluşundan itibaren Yahudilerin güney kesimde yaşadıkları bilinmektedir.

Bugün Antakya Sinagogunun konumu da Kurtuluş Caddesi üzerinde, Habib-i Neccar ve Sermaye Camilerinin güneyinde, sözü edilen antik konuma en yakın noktadadır.

Mimari ve yapısal konfigürasyon incelendiğinde sinagogun içinde bulunduğu yapı topluluğunun birkaç yapıdan oluştuğu görülür. Binaya ait parselin bütününü ortasında güzel bir avlu ile kaplar.

Midraşı, cemaat yönetim binası ve misafirhanesiyle hizmet veren personeli için iki lojman ve cadde yönünde de sağ ve sol iki katlı dükkanı bulunmaktaydı. Yanında hiçbir bitişik yapı olmadan antik yolun üstünde simgesel bir yapı konumundaydı.

 

Sinagogun drone ile çekilmiş deprem sonrası fotoğrafı

Depremin hemen ardından ICOMOS (Uluslararası Anıtlar ve Siteler Konseyi) toplumsal yaraların sarılması sürecinde felakete maruz kalan halklarla somut olan ve olmayan kültür varlıklarına yönelik çalışmalara, yapılan organizasyonlar çerçevesinde destek olacak uluslararası bilim heyetleri gücünü de arkasına alarak ekiplerini sahaya yönlendirdi.

Paydaşlarından KMKD (Kültürel Mirası Koruma Derneği) olarak yönetimden birçok akademisyen ve aktivistle saha ziyareti yapıldığında depremin olağanüstü yıkıcı yönü ve şehrin enkaza dönmüş hali ile geriye dönüşün güçlüğü ve bölgedeki yüzlerce yıllık kültürel hafızanın yitirildiği görüldü.

Bu hafıza sadece gelenek ve kültürlerin ortak paylaşımının yitirilmesi yanında ortak yaşam koşullarının da yok olduğu anlamına geliyordu.

 

Deprem sonrası Midraş bölümü ve sinagog kısmı iç görüntüsü

Yapılan tespit çalışmaları sonrası ICOMOS’a bağlı WMF (World Monument Fund) ekibinden mimar, mühendis ve sanat tarihi uzmanlarıyla birlikte saha çalışmaları yapıldı. Bu çalışmalar bina kompleksinin mevcut durumunun saptanması ve sinagog taşıyıcı sisteminden dağılmış inşaat malzemelerinin belgelenmesi amaçlı koruma önerileri geliştirmek ve hasar mekanizmalarını anlamak için yapıldı. Bu süreçte geleneksel ölçme tekniklerinin dışında lazer tarayıcılar ve dronelar kullanıldı.

 

WMF ekipleriyle hasar tespit çalışması                        

Ehal kısmı görünüşü

Hatay, Yahudilerin Kudüs’ten sonra Anadolu’da ilk yerleştikleri yer olması ve takriben 3000 yıldır az ya da çok hep cemaati bulunması sebebiyle çok önemlidir. Ta ki 6 Şubat depremiyle neredeyse bu cemaatin tamamen ortadan kalkmasına kadar.

Kent semavi dinler bağlamında birlikte sürdürülen ortak yaşam adına dünyanın belki de Kudüs’ten sonra ilk gelenidir.

Günümüzde Antakya Kent Merkezinde tarihi dokunun oluştuğu ve tarihi Roma dönemine kadar uzanan ana caddesinin neredeyse merkezinde oldukça mütevazi bir yapı olan Antakya Musevi Sinagogu ne yazık ki bugün cemaati kalmamış ve oldukça hasar görmüş durumda.

Dünyadaki ilk mağara kilisesi kabul edilen St. Pierre Kilisesi’nin Antakya’da bulunması sebebiyle kent aynı zamanda Hristiyanlar için de önemlidir. Hz. İsa’ya inananların Aziz Petrus tarafından bu kilisede toplanmış ve bu cemaate ilk defa Hristiyan denilmiş olması bu kiliseyi dini, tarihi ve kültürel anlamda önemli kılar.

Antakya’da ayrıca kültürel miras kapsamında bir o kadar değerli olan, Kudüs’te bulunan kiliseden sonra en eski Ortodoks kilisesi kabul edilen Aziz Paul Ortodoks Kilisesi ile Antakya Protestan Kilisesi bulunur.

17 Haziran 2023’te Dünya Anıtlar Fonu'nun (WMF) bilimsel danışmanlık ekibi ile, Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın resmi izniyle böylesi önemli bir kültürel miras alanındaki hasarların araştırması için afet bölgesine gidildi.

Kurtuluş Caddesi üstünden sinagog giriş bölümü görünüşü

Artçı sarsıntıların nedeniyle daha önce yapılan yapısal araştırmalar hasarlı binaların mevcut durumunu tam olarak yansıtmıyordu ve durumun gerçek boyutunun belirlenmesi artık büyük önem taşıyordu.

Öncelikle Antakya yapıları ve sismik tarihi hakkında kapsamlı araştırmalar yapıldı; kayıtlı anıtların tam listesi, hasar görmüş miras alanlarının drone fotoğrafları ile saha araştırmaları yapılarak özellikle Kültür Mirası Yapıların hasar envanterleri çıkartıldı.

Ekip WMF desteğiyle, Aziz Paul Kilisesi, Ahmediye Camii ve Antakya Sinagogu gibi ciddi zarar görmüş ve pilot seçilen kültürel miras alanlarının yapısal değerlendirme çalışmasına halen devam ediyor. Ayrıca stabilizasyon, yeniden inşa, restorasyon, rekonstrüksyon ve sismik iyileştirme de dahil olmak üzere işin sonraki aşamalarındaki fiziksel müdahaleye hazırlık amacıyla yapısal koşullar hakkında veri toplama amaçlı çalışmalar sürdürülüyor.

Bugün itibarıyla sinagog kompleksinin yeniden hayata geçirilmesi ve olanaklar dahilinde restore edilebilmesi için yapılan röleve, restitüsyon ve restorasyon projeleri Antakya Koruma Kurulu tarafından onaylanmış olup zemin iyileştirme analizleri devam etmektedir.

Yapının restorasyonuyla bölgede Yahudilik dinine ait bir hafıza mekanı olması ve yüzlerce yıllık topraklara aidiyetin sürdürülmesi hedefleniyor.

Bakanlığın kültürel mirasın korunması amaçlı gerek maddi gerek kurumsal destekleri sağlanması halinde cemaatimizin de desteği ile yüzlerce yıllık tarihe tanıklık etmiş sinagogun restorasyonu mümkün olacaktır.

Bu tarihi kentte, depremde hasar gördüğü gerekçesiyle yıkılan çok sayıda geleneksel yapı arasında çevresel değeri olan yapılarla birlikte, tescilli yapılar da bulunuyor. Bunların tekrar hayata geçirilmesi gerek kamusal destek gerek farklı sivil toplum kuruluşlarının ve üniversitelerin bilim kurumlarıyla ancak ortak çalışmalar ile sağlanacaktır.

Fakat bir taraftan da güncel politik ve popülist yöntemler sürecin sağlıklı bilimsel metodoloji ile yürütülmesine de engel zemin hazırlamakta olduğu görülmekte.

Sahanın temizlenme gerçeği bir tarafta dururken acele yöntemler ve kepçelerle gerekli koruma ve çevre faktörleri dikkate alınmadan yerlerinden kaldırılan geleneksel yapılarla kültür katmanları bu uygulamayla tam anlamıyla moloz haline gelmekte, geçmişle bağlarının ortadan kalktığı yapı elemanlarına dönüşmektedir.

Bu yöntemle yerinden alınarak ayrıştırma alanına taşınan yapı molozlarının özgün yerlerinde kullanılabilmesi ve restorasyonlarda kullanılabilmesi artık mümkün olmamaktadır.

Sinagogun iç avluya bakan cephe

Hazırlanmakta olan Koruma Amaçlı İmar Planı onaylanmadan, geleneksel yapılara, ölçüm ve fotoğraflarla tam olarak belgelenmeden, parçaları usulünce, yerinde ayrıştırılmadan dokunulmamalıdır. Antakya tarihi dokusundan geriye kalan emanet yapıların, tescilli ve geleneksel ayrımı yapılmaksızın, tespit edildiği şekilde korunarak canlandırılması mümkün olamamaktadır.

Sinagogun Ankara’nın Amerikan Büyükelçisi ve eşinin deprem sonrası yapılan çalışmaların yerinde izlenmesi amaçlı ziyareti.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün