Duygusal açlık mı yoksa fiziksel açlık mı hissettiğinizi nasıl anlarsınız?

Ünlü yaşam koçlarından Micheal Neil der ki: "Dünyada sevildiğinizi hissettirecek ve iyi hissetmenizi sağlamaya yetecek kadar kurabiye yok." Bu cümle fiziksel açlık gibi görünen pek çok şeyin altında duygusal bir açlık yattığını anlatmanın en anlaşılabilir yollarından biri diyebilirim.

Sağlık
27 Mart 2024 Çarşamba

Verda Çakan

Duygusal açlığı nasıl tanırsınız?

Yaşadığımız olayların yarattığı duyguları fark etmek, bize vermeye çalıştıkları mesajları anlamak ve duygusal ihtiyaçlarımızı karşılamanın yollarını aramak yerine, çıkmaz yolu seçip duygularımızın göstermeye çalıştığı ihtiyaçları yiyeceklerle bastırmaya çalışıyoruz. Duygusal açlıkla fiziksel açlığı birbirinden ayırmak aslında zor değil. Duygusal açlık aniden bastırır ve ısrarcıdır, fiziksel açlıksa yavaş yavaş ortaya çıkar ve sabırlıdır. Sizin de aniden bastırıp, deli gibi kıvranmanıza yol açan bir açlık hissettiğiniz olmuş olabilir. Biraz düşünürseniz duygusal açlık hissetmeden birkaç dakika öncesine kadar zihninizde bir mesele ile uğraştığınızı, zorlayan bir durumdan kurtulmaya çalıştığınızı fark edebilirsiniz. Mesela o anda yapmakta olduğunuz iş zor ya da sıkıcı gelmiş, bulunduğunuz ortam ya da durumda bir şey rahatsız etmiş, aklınıza gelen bir düşünce üzmüş ya da kaygılandırmış olabilir. Böyle bir durumda aniden deli gibi bir açlık hissedersiniz. Oysa fiziksel açlık hissediyor olsanız bu açlık, adım adım gelişir ve bu durumu -herhangi bir sağlık probleminiz yoksa- bir süre tolere edebilirsiniz.  Midenizde hafif kasılma, gurultu hissedersiniz. Bu durumu kontrol etmek veya anlamak aslında sanıldığı kadar zor değildir.

Vücudunuzun enerjiye ihtiyacı olduğunu söyleyen ipuçlarını doğru öğrenirseniz, bu iki sinyali birbirinden ayırt etmeniz de o kadar kolaylaşacaktır. Genelde yıllar boyunca sezgilerimizi bastırmaya o kadar çok alıştık ki, artık onları duyamaz olduk. İş saatlerinde acıkmış olmasak bile yenilen öğle yemekleri, ayıp olur diye hayır diyemediğimiz çay saatleri, annelerimizin veya aile büyüklerimizin özenle saatlerce uğraşıp hazırladığı sofralara “hayır” diyememenin verdiği suçluluk duygusu ile zamanla iç sesimizi duyamaz olduk. Farkında olmadan yeme alışkanlıkları edinerek otomatik yemeye başladık. Yeni nesil beslenme ve holistik bakış açısıyla farkındalıkları arttırarak fiziksel yeme alışkanlıklarının nedenlerini ve altında yatan duygusal sebeplerini keşfetmek zor değil. Biraz sezgilerinize güvenin!

Ne tür bir duygusal açlık çekiyorsunuz?

Duygusal açlığın tek bir biçimi yoktur. Bizler geçmiş deneyimlerimizin, mevcut durumumuzun, genetiğimizin, duyguların, düşüncelerin, inançların ve davranışların birleşiminden oluşan karmaşık varlıklarız. Her an gelişiyor ve değişiyoruz. Bu değişimler bazen o kadar ufak oluyor ki, uzun zamandır görmediğiniz bir dostunuza hatırını sorduğunuzda veya “neler değişti hayatında?” dediğinizde, “hiçbir şey değişmedi” diye cevap verebiliyor. Ancak durum böyle değil; bir anın diğer anla aynı olması mümkün değil, siz değişmeseniz bile an değişiyor, düşünceler değişiyor. Değişimi yalnızca fiziksel olarak düşünüyoruz ancak en etkilisi aslında algılarımız ve düşüncelerimiz. Çünkü düşünce değişince biz değişiyoruz. Bu değişim sürecinde genellikle arzularımız bizi yönlendiriyor. Bazen gittiğimiz yönde inişler, çıkışlar olabiliyor. Hatta mola vermek ve bazen de tamamen durmak zorunda kalabiliyoruz.

Tüm bu faktörler yeme alışkanlıklarımızı etkiliyor. Bugün doğru gelen bir şey, bir yıl sonra tamamıyla yanlış görünebiliyor. Eğer beslenme rejiminiz kişiliğinize, yaşam tarzınıza uygun değilse ayağınıza olmayan ayakkabı, üstünüze oturmayan giysiler gibi sizi rahatsız ediyor. Bir an önce kurtulmak istiyor ve eski rahat giysilerinize kavuşmak istiyorsunuz. Bu durum genelde beslenme ile ilgili problem yaşayıp sürdürememenin en önemli sebebi. Her bireyin, yeme alışkanlığının altında yatan sebepler birbirinden farklıdır. Başkasında güzel görünen ve içinde rahat ettiği elbise, sizi kötü gösterip rahatsız edebilir.

Duygusal açlığı nasıl giderebiliriz?
Ani bir açlık duygusu hissettiğinizde 15 dakika bekleyin. Duygusal açlık hissi genellikle 15 dakika içinde azalır. Tabii bu arada yiyeceklerden uzak durmalısınız. 15 dakikanın sonunda hâlâ bir şeyler yemek istiyorsanız, yiyebilirsiniz fakat göreceksiniz ki bu arada iştahınız azalmış. 15 dakika beklememiş olsaydınız büyük olasılıkla çok daha fazla yiyecektiniz. 15 dakika kuralı uzun yıllar birçok kişi üzerinde yapılmış araştırmaların sonucunda ortaya çıktı. Ancak gerçekçi olmak gerekirse, başlamaya karar verdiğinizde 5 dakika ile başlamanızı tavsiye ederim. İlk başlarda o 5 dakika bile çok uzun gelecektir. Bu beklemeler sayesinde zamanla iradenizin kuvvetleneceğinden emin olabilirsiniz.

Duygusal aşırı yeme, genellikle ne kadar yediğinizin farkında olmadığınız, otomatik ve dalgın yemekle sonuçlanır. Aşırı tıka basa yemek, sadece yiyeceklerden uzaklaşarak önlenebilir. Kilolarımla uğraştığım yıllarda bazen, yeme isteği duyduğum yiyecekleri imha etmek zorunda kalırdım. İlk zamanlarda kendimi tutmakta zorlanıyordum ve o zaman bulduğum çare beni baştan çıkaracak yiyecekleri evde bulundurmamaktı. Kendinizi hazır hissettiğinizde, sevdiğiniz bir kurabiye ya da çikolatayı alarak ilk önce çekmeceye koyun. Kendinizi deneyin. Aklınız yalnız o çekmece de mi, iradenizi kontrol edebiliyor musunuz? Kaç dakika, saat, gün sonra yemeye karar verdiniz? Yoksa hiç aklınıza bile gelmedi mi? Hiç aklınıza bile gelmediyse bu deneyi biraz daha zorlaştırarak, görebileceğiniz bir yere koyarak duygularınızı deneyimleyin. Hissettiğiniz şey her zaman duygusal açlık olmayabilir. Ağız açlığı diye tanımlanan bir durum var, bedenimiz bazen susuzlukla açlığı karıştırır. Yine şiddetli bir açlık duyduğunuzda bunu deneyebilirsiniz. Özellikle de akşam saatinde ise dişlerinizi fırçalayın ve büyük bir bardak su için. Eğer bedeniniz aslında açlık değil susuzluk çekiyorsa o şiddetli açlık duygusu su içince geçecektir. Duygusal beslenmenin anahtarı fiziksel ve duygusal farkındalığımızı geliştirmek ile başlar. Ancak bu yolla bedenimizin ve ruhumuzun gerçek ihtiyaçlarını görebiliriz. Kilo fazlalığı, aşırı iştah, sürekliliği sağlayamama gibi beslenme problemleri yalnızca buz dağının görünen yüzüdür. İhtiyacı doğru tespit edersek doğru yoldan ilerleyebilir, sevgi ihtiyacımızı çikolata, tatlı ve hamur işleri ile gidermekten vazgeçebiliriz. Fiziksel ve duygusal açlığı birbirinden ayırmaya başladığınızı hissettiğinizde aslında gerçek beslenme yolculuğunuz başlamış olacak. Pes etmeyin, mutlaka kendi yolunuzu bulacaksınız.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün