Ticaret ve dostluk üzerine

Prof. Dr. Sema KALAYCIOĞLU Dünya
20 Mart 2024 Çarşamba

Gazze savaşı başladığından beri hükümete yapılan en büyük eleştiri, Filistin ve özellikle Hamas maddi ve manevi desteklenirken, İsrail ile ekonomik ilişkilerin neden kesilmediği ile ilgili. Aslında, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!” dedirtecek pek çok siyasi manevra görmeye alıştık. Ama bu durum biraz farklı. Belli bir kısmı zaten Filistin’e yönelik olan Türkiye-İsrail ticareti bazı özellikleri nedeniyle jeopolitik kaprislere kurban edilmesi tartışılabilecek bir ticaret. Nedir bu özellikler?  

Tamamlayıcılığı olan Geniş Ticaret Yelpazesi

Türkiye 1996 yılında AB Gümrük Birliğine katıldığında, İsrail ile AB üyesi olmayan Akdeniz ‘Yeni Komşuluk İlişkileri’ ortakları programı çerçevesinde bir Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzalamıştı. Daha sonra 1997’de iki ülke arasında çifte vergilendirmenin engellenmesi anlaşmasının imzalanmasıyla ticaret kolaylaşmış, 1998 yılında imzalanan ikili yatırım anlaşmaları da mal ve özellikle hizmet ticaretine bağlı yatırımların önünü açmıştı. İsrail 1996 Gümrük Birliği üyeliğinden sonra Türkiye’nin ilk STA imzaladığı ülkelerden biridir. Üstelik daha o tarihte her iki ülkenin üretim yapılarının gösterdiği çeşitlilik, benzerlik, üretimdeki teknolojik girdi özelliği ve sınai kapasite ticaretin hemen canlanmasına fırsat vermişti. Bu açıdan Türkiye - İsrail ticareti, teknik anlamda benzer ürün ticareti konu olduğu, üst düzeyde bir ticaret olma özelliği taşır. Bu değerli bir teknik ticaret ölçüsü olarak, örneğin optik veya tıbbi ürün ihraç edilip aynı zamanda ithal edilmesine imkân veren (endüstri içi ticaret) ticari ilişki olarak, bir taraftan tamamlayıcı, diğer taraftan fiyat ve kalite rekabetine fırsat veren ticarettir.

STA, genel olarak tarım ürünleri ticaretini kapsam dışında bırakmakla birlikte, İsrail ile imzalanan anlaşmadan sonra tarım ürünleri ticaretindeki artış, ticarete konu olan tarım ürünlerinin de AB kalite standartlarına uyumunu kolaylaştırmıştır. Ancak daha da önemlisi sınırlı verimli topraklarına rağmen, tarımda üstün tohum, gübre ve sulama teknolojileri kullanma becerisi olan İsrail’den bu teknolojileri Türkiye tarımında kullanma kapısı aralanmıştır. Bu olanağın henüz iyi kullandığını söylemek mümkün olmamakla birlikte, o kapı her zaman açık. Ticarete konu olan sınai ürünlerin, uçaktan otomotive, demir-çelikten kimya sanayiine, her türlü tekstilden beyaz eşyaya ve gıda maddelerine kadar açılan geniş yelpazesi, her iki ülke için de ikili ticari ilişkileri cazip kılmaktadır. Nitekim 2022 yılında Türkiye İhracatçılar Birliği Başkanı, İsrail’e yapılan ihracatı 12 milyar dolara çıkarma hedefleri olduğunu açıklamaktan çekinmemişti[1]. Buna rağmen Türkiye-İsrail ticareti istenilen hızla artmamıştır.

Ticaretin Nicel Boyutunu Büyütme Çabası

Ancak uzun yıllar 3,5-4 milyar dolar aralığında ve mütevazı düzeyde seyreden ikili ticaretin başka bir özelliği, siyasi konjonktürden bağımsız kalması ve en çalkantılı yıllarda dahi devam etmesidir. Bu aslında şikâyet edilmeyecek bir şey olmalı, özel sektör ruhunun becerisi ve belki ortak çifte vatandaşların her iki ülkelerine de bağlılığı olarak kabul edilmeli. 2022 istatistiklerine göre iki ülke arasındaki ticaret hacmi 7,03 milyar dolara ulaştı[2]. Türkiye’nin İsrail’e ihracatının (3,9 milyar dolar) hemen hemen bu ülkeden yaptığı ithalata denk olması da iki ülke arasındaki ticaretin sadece serbest ticaret değil, adil ticaret (fair trade) haline geldiğini göstermektedir. Eğer İsrail son verilere göre Türkiye’nin dokuzuncu en büyük ihracat pazarı ise ve her iki taraf da ikili ticaret hacmini bu yıl 10 milyar dolara çıkarmayı istiyorsa, ülke çıkarını ipotek altına alma hevesini anlamak kolay değil. Türkiye-İsrail ekonomik ilişkilerini bin yıllık Filistin-Yahudi sorununun tekeline vermek doğru bir seçenek olmaz. Ancak tekrar eleştiri oklarının asıl hedefine dönecek olursak, evet, 7 milyar dolarlık ticarette Türkiye’nin İsrail’e yaptığı yaklaşık 1 milyar dolarlık silah ve insansız hava aracı ihracatı göze batıyor. “Yine mi bir tavşana kaç, tazıya tut vakası?” akla gelen ilk soru. Ama varsayalım ki, Türkiye İsrail’e bu kalemlerin ihracatını durdurdu; İsrail bunları alacak yer mi bulamaz? Hindistan’dan alır, Rusya’dan, Çin’den alır. Zaten hangi ticari yaptırım hangi ülkeyi caydırıyor da, Türkiye yaptırımları İsrail’i caydırsın? İran’ı, Suriye’yi ve Rusya’yı caydırıyor mu? Kaldı ki eğer Türkiye bir ulusal savunma sanayi kurduysa, bir yerlere ihracat da yapacak. İsrail bunların da teknolojik kalite denetimini ve fiyat rekabetini olumlu etkileyebilecek bir ülke.

Kullanılmayan Fırsatlar, Yeniden Yakalanabilecek İmkânlar

İki ülkenin coğrafi yakınlığı, maliyet ve fırsatlar açısından önemli. Eğer hayata geçirilebilseydi, bölgesel elektrifikasyon projeleri, elektrik ticareti açısından iyi bir köprü olacaktı. Şimdi Abraham Barışı bu kapıyı yeniden açabilir. Tarım teknolojileri hala iki ülke arasında kurulacak köprülerin başında gelmekte. Ama bu alan siyasetin kaprisine ve komplo teorilerine açık. Eğer Gazze savaşına rağmen, Abraham anlaşmaları ile Fas, Umman Sultanlığı, Mısır ve Ürdün İsrail tarım teknolojilerinden yararlanmaya devam ediyorlarsa Türkiye neden iş birliğinden uzak durmalı? Endemik türlerin korunması koşulu ile teknoloji Anadolu’nun kadim topraklarının daha verimli hale gelmesini sağlayacak ve Türkiye yeniden kendini besleyen tarım ürünleri ihracatçısı bir ülke haline gelebilecekse direniş ve serzeniş yeniden düşünülmeli.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de 2000’li yılların başında kaçırdığı enerji iş birliği fırsatları var. Doğu Akdeniz’de ikili Münhasır Ekonomik Alana Anlaşmaları imzalanırken Ankara’nın ilgisiz ve ideolojik yaklaşımları, İsrail’i, Güney Kıbrıs ve Yunanistan dâhil Doğu Akdeniz kıyıdaş ülkeleri ile Akdeniz Enerji Forumunda buluşmaya ittiği için, Türkiye bugüne kadar ‘değerli’ yalnızlığı ile baş başa kaldı. İsrail’in zengin Leviathan Tamar ve Kariş kuyularından çıkarttığı doğal gazı, Türkiye üzerinden Batı Avrupa’ya ihraç etmesi imkânı yeniden aranırken ve İsrail ile enerji ortaklığının açtığı fırsat kapılarını başta Mısır olmak üzere Arap ülkeleri, Güney Kıbrıs ve Yunanistan kullanırken neden Türkiye kendi ulusal çıkarlarına kapamalı? Ama jeotermal enerji alanında iş birliği tekliflerine, çevre etkileri nedeni ile çok karşı dikkatli olalım. Türkiye teknolojik olarak inovasyon ihtiyacını acilen gidermek zorunda[3]. Eğer İsrail yenilenebilir enerji ve yeşil dönüşüm süreçlerinin teknolojik donanımında Türkiye’ye katkıda bulunabilecekse, bundan mahrum kalmak akılcı bir seçenek olmaz.

 Önemli Olanın Ayırdı

Netanyahu’nun insani ölçülerle bağdaşmayan, orantısız Gazze müdahalesini eleştirmeye gelince, hodri meydan. Ankara’nın siyasi söylemi zaten sert. Gazze’de yaşanan insani dram eleştirilirken en acı sözler söylemekten çekinilmiyor. Karşılıklı ithamlar ticaretten daha hızlı gidip geliyor. Hoş Ankara’nın söz bombardımanından çok daha fazlasını İsrail halkı yapıyor. Aşırı sağ İsrail hükümetinin hukuk dışına kayışını eleştiriyor ve istifasını talep ediyor. Türkiye’nin İsrail’deki radikal yönetim ile sıkı fıkı dost olması gerekmiyor. Zaten “dostluk başka, alışveriş başka” dememiş mi atalarımız? Kervan’ın kendi yolunda yürümesi Türkiye için de Ortadoğu için de önemli.


[1] TİM Chairman Gültepe, ''We will double our exports to Israel to at least 12 billion dollars.'' https://tim.org.tr/en/news-tim-chairman-gultepe-we-will-double-our-exports-to-israel-to-at-least-

[2] United Nations COMTRADE database on international trade. Turkey Exports to Israel - data, historical chart and statistics - was last updated on March of 2024.

[3] Aysu Bicer and Mucahit Aydemir (1.09.2022), “Israeli high-tech in Turkish agriculture: Potential collaboration promises rich harvests” https://www.aa.com.tr/en/economy/-israeli-high-tech-in-turkish-agriculture-potential-collaboration-promises-rich-harvests/2674507

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün