YÖRET Vakfı: “Bir yıl geçti, deprem geçti mi?”

52 yıldır çocuk haklarının anlaşılması, çocukların şiddetten korunması, toplumda barışçıl bir dilin yaygınlaşması, gençlerin demokratik yurttaşlar olarak yetişmeleri ve çocuklar-gençler-ailelerle çalışan ruh sağlığı uzmanlarının mesleki donanımlarını arttırmak için projeler üretmekte, eğitimler vermekte olan YÖRET Vakfı 19 Şubat´ta depremle ilgili bir webinar düzenledi.

Toplum
6 Mart 2024 Çarşamba

Bu yıl Sivil Toplumu Destekleme Vakfı (STDV) ve Paribu’nun destekleriyle, Gelecek İçin Dayanışma Fonu kapsamında, AFGEP (Afet Sonrası Gençleri Güçlendirme) projesini yürüten YÖRET Vakfının Yürütme Kurulu Üyesi ve Eğitmeni Uzman Psikolog Danışman Miryam Anjel, amaçlarının deprem bölgelerinde ve Türkiye genelinde, 6 Şubat depremlerinden etkilenmiş 18-26 yaş gençlerin psikolojik iyi oluş hallerini desteklemek ve onları güçlendirmek olduğunu belirtti. Anjel 19 Şubat akşamı gerçekleşen sunumu şöyle özetledi:

“Ülkemizde meydana gelen afetlerde (deprem, yangın, pandemi gibi) hemen koordine olarak, etkilenen kişilerle çalışan ruh sağlığı uzmanlarına (psikolojik danışmanlar, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, çocuk gelişimi uzmanları gibi), kendi psikolojik iyi oluş hallerini korumaları için, ‘Destek Verene Destek’ çalışmalarını yıllardan beri sürdürmekteyiz.

Proje kapsamında YÖRET Vakfı uzmanları tarafından yönetilen, Akran Destek Dayanışma grup sürecinden geçen ruh sağlığı uzmanı kolaylaştırıcılar, daha sonra gençlerle yüz yüze ve çevrimiçi grup çalışmaları yapacaklar. Yine STDV ve AGESA tarafından desteklenen, YÖRET Vakfı ve Yarenlik Yolu iş birliğinde kurguladığımız bir başka projemiz de Afet Sonrası Yaşlılık Çalışmaları (AFYAŞ) projesi. Bu projede, Hatay bölgesindeki yaşlı bireyler ve onlara hizmet veren profesyonellere destek olmayı hedefliyoruz. AFGEP projemizi kurgularken ve uygularken, Hatay ve Kahramanmaraş bölgelerinde sahada çalışan uzmanlarla ve orada yaşayan, okuyan gençlerle, STK’larla bir araya geldik. Atacağımız adımları belirledik, iş birlikleri oluşturduk.

19 Şubat’ta düzenlediğimiz webinarda, iş birliği içinde olduğumuz gençler, uzmanlar, projede görevli kolaylaştırıcılar, STK yetkilileri, bizi destekleyen kurum yetkilileri ve tüm proje ekibi ile toplandık. Bize her zaman destek veren gönüllümüz Psikolog Dr. Nevin Dölek de sunumuyla webinara renk kattı. Amacımız, “Depremin üzerinden geçen bir yılın ardından ruh sağlığımız ne durumda, ihtiyaçlarımız neler, psikolojik iyi oluş halimizi korumak için neler yapıyoruz, daha neler yapabiliriz, birbirimizle dayanışmayı nasıl güçlendirebiliriz”i konuşmak ve paylaşmaktı. Hem gençlerin hem uzmanların sesine kulak verdik. Duyduklarımız bizi şaşırtmadı, ancak bir hayli üzdü.

Deprem bölgesindeki ihtiyaçlar

Deprem bölgesinde temel ihtiyaçlar (barınma, gıda, su, sağlık hizmetlerine ulaşım gibi) devam etmekte. Gençlerin sosyalleşmeye ve özel alana, mahremiyete ihtiyaçları var. Konteynırlarda çok kişi bir arada yaşadığı için bu özel alanı bulmaları imkânsız. Sosyalleşmek için de akranlarıyla bir araya gelebilecekleri mekânlar çok kısıtlı. Ulaşımda sıkıntılar var. Güvenlik sorunu büyük. Sahada uzman eksikliği var. Depremin ardından giden hizmetlerde çok azalma var. Bu hizmetlerin verilmesinde koordinasyon eksikliği var. Pandemiyle birlikte eğitim hayatı sekteye uğrayan ve çevrimiçi eğitime geçen üniversiteliler, depremle birlikte yeniden eğitimden uzaklaştı. Bazı branşlardaki bazı dersler yüz yüze, ama çoğu çevrimiçinde devam ediyor. Ancak internet sıkıntısı büyük.

Belirsizliğin yarattığı endişe, kaygı, özellikle de gelecek kaygısı gençlerde çok yoğun. Madde ve alkol kullanımı artmış durumda. Depresyon, intihar oranındaki artış, öfke, çaresizlik, hayatta kalmanın getirdiği suçluluk duyguları, rutine duyulan özlem, kayıpların ardından süren travmanın etkileri ve yas, yalnızlık, umutsuzluk, travma sonrası stres bozukluğu, değer verilmeme duygusu, devam eden artçı depremlerle tetiklenen travmalar, orta yaşta tükenmişlik duygusu, işsizlik, zedelenen inançlar... Maalesef bir yılın ardından aslında pek bir şeyin değişmemiş olduğunu yeniden anlamış olduk.

Toplum olarak birbirimize nasıl destek verebiliriz?

Deprem bölgelerine giden yardımların sürdürülebilir, uzun soluklu olması önemli. Daha çok sayıda ve daha uzun süreli orada çalışabilecek ruh sağlığı uzmanına ihtiyaç var. Rekreasyon ve sosyalleşme alanlarına, güvenli alanlara, akran buluşmalarına, sanatsal etkinliklere, koordinasyona, afetin iyi yönetilmesine, duyarlılığa, farklı grupların farklı ihtiyaçları olabileceğini düşünmeye, nokta atışı hizmetler verilmesine, sağlık hizmetlerinin işlemesine, temel ihtiyaçların bir an önce karşılanmasına, sosyal desteğe ihtiyaç var.

Nevin Dölek hocamızın da belirttiği gibi, travma farkındalığıyla hizmet etmek, depremden etkilenenlerin baş etme becerilerine, güçlü yanlarına, yılmazlıklarına odaklanmak çok kıymetli. Hizmet verenlerin de kendi ruh sağlıklarını korumayı ihmal etmemesi gerekiyor.

Unutmayalım ve umudumuzu kaybetmeyelim.”

Yayın YÖRET Vakfı YouTube kanalından izlenebilir.

Miryam Anjel’den İnnerwheel Akademi kapsamında, İnnerwheel Türkiye için ‘Gönüllülük ve İnsana Katkısı’ semineri

Anjel sunumuna “Gönüllülük, bireyin karşılık beklemeden, çıkarı olmadan, toplumun yararına olduğuna inandığı bir hedefe ulaşmak için, içinden gelerek harekete geçmesi ve bir toplumsal girişim veya bir STK bünyesindeki etkinlerde görev alması, destek olması diye tanımlanabilir” sözleriyle başladı. Ardından “Ülkemizde genellikle afetlerden sonra gönüllü hareketlerinde hızlanma görülse de Dünya Bağışçılık Endeksinin 2014 raporuna göre, gönüllü faaliyete katılma-zaman ve para harcama açısından 135 ülkeden maalesef 132. sıradayız. Son yıllarda, özellikle pandemiden sonra iletişimde olduğum ve görev aldığım sivil toplum örgütleri veya kurumlarda gönüllü sayısında düşüş olduğunu gözlemliyorum. STK yöneticileriyle gönüllü nereden bulabiliriz, olanları nasıl motive edebiliriz, sürdürülebilirliği nasıl sağlarız diye kafa yoruyoruz. Pandemi günlük alışkanlıklarımızı, yaşam tarzımızı değiştirdi, önceliklerimiz değişti. Ekonomik şartların zorlaşması toplumu bunalttı, geçinme ve gelecek kaygısı gönüllülüğe engel olmaya başladı.

Her şeye rağmen gönüllülüğün kazanımlarını ve topluma sağladığı faydayı gençlere anlatmaktan geri durmamalıyız. İnner Wheel Türkiye bursiyer üniversite öğrencileriyle bu konudaki deneyimlerimi paylaşmak beni bu yüzden heyecanlandırdı.

Gönüllü kişi yer aldığı etkinlik ve üstlendiği görevlerde birçok becerisini geliştirme fırsatına sahip oluyor. Zaman yönetimi, çatışma çözme, krizleri yönetme, özgüven kazanma, iletişim becerileri, ekip çalışması, liderlik, karar verme becerileri, iş takibi, network kurma bunlardan bazıları. Ayrıca gönüllü işlerde yer alan genç kendini daha iyi tanıma, ilgi alanlarını keşfetme, sınırlarını zorlayarak yeni deneyimler kazanma, akran ilişkilerini geliştirme konularında yol kat edebilir. Yüksek lisans ve iş başvurularında gencin çalıştığı bir STK’dan olumlu referans alması onu bir adım öne geçirecektir.

Gönüllü olmak toplumu geliştirir

Gönüllülük bireyin gelişimine olduğu kadar, toplumun gelişimine de çok büyük katkı sağlar. Topluma karşı sorumluluk bilinci yükselir, farklı grupların farklı ihtiyaçları konusunda farkındalık ve empati artar, toplumsal bağlar güçlenir, ‘ben’ değil ‘biz’ olunur, toplumun esenliği (well-being) ve yaşam kalitesi artar, toplumsal dayanışma, birlik beraberlik ve aktif vatandaşlık bilinci güçlenir, haklar ve sorumluluklar öğrenilir, toplumsal meselelere duyarlılık artar.

Gönüllü işler hem yardımı yapan hem de yararlanıcı kişiler için kazan-kazan durumuna olanak sağlar. Yardım eden kişi, gelişir ve manevi haz duyar, hayatına bir anlam katmış olur. Yararlanıcı kişi ise yapılan yardım ile hayat kalitesini arttırır, gönüllü kişiyle kurduğu iletişim ve bağ onu mutlu eder, umut olur.

Gönüllü arayan kurum yöneticileri değişen ihtiyaçları göz önüne alarak, aradıkları gönüllü yaş gruplarının özelliklerini, beklentilerini, hayata bakışlarını, değerlerini iyi öğrenmeliler. Eski ve yeni nesil gönüllüler arasında gönüllülüğe bakış, beklentiler, iş yapma tarzı, motivasyon, kişiler arası iletişim, sürdürülebilirlik, kuruma bağlılık, usta-çırak ilişkileri, gönüllülük süresi ve yoğunluğu gibi konularda büyük farklar var. Bu farkları gözeterek gönüllülere net iş tanımlarını yapmak, onlara yol boyunca destek vermek, kararlara dahil etmek, sorumluluk vermek, güvenmek, teşekkür ve takdir etmek çok önemli.

Gönüllülük emek vermektir, sorumluluktur ve empati kurabilmektir. Toplumumuzda gönüllülerin artması dileğiyle.” Açıklamalarıyla sözlerini bitirdi.

Yayını İnner Wheel Türkiye YouTube kanalından izleyebilirsiniz.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün