Berlin´de zafer Fransa´nın

24. Berlin Film Festivali´nin galibi yine bir belgesel.

Viktor APALAÇİ Sanat
6 Mart 2024 Çarşamba

Festivalin en önemli üç ödülünden ikisi Fransız filmlerine gitti. Mati Diop ‘Dahomey’ ile Altın Ayı, Bruno Dumont ‘İmparatorluk’ ile Gümüş Ayı Jüri Ödülünü kazandı. G.Koreli Hong Sang-Soo ‘Bir Gezginin İhtiyaçları’ ile Gümüş Ayı Jüri Büyük Ödülü sahibi oldu. Aslı Özge ‘Faruk’ ile Panorama bölümünde FİPRESCİ Ödülüyle taçlandırıldı.

74. Berlin Film Festivali Fransız sinemasının zaferiyle tamamlandı. Yarışmanın en önemli üç ödülünden ikisini Fransız yönetmenler kazandı. En İyi Film Altın Ayı Ödülü’nü Mati Diop’un ‘Dahomey’i, Gümüş Ayı Jüri Ödülü’nü Bruno Dumont’un ‘İmparatorluk / L’Empire’i kazandı. Üst üste iki yıldır Berlin Film Festivali’nin jürileri Altın Ayı Ödülüne belgesel türündeki filmleri layık görüyor. Geçen yıl festivalin Kristen Stewart başkanlığındaki jürisi En İyi Film Ödülünü Nicolas Philibert’in ‘L’Adamant’ filmine vermişti. Bu yıl yine bir kadın başkan, Lupita Nyong’o liderliğindeki jüri Altın Ayı Ödülüne, yine bir belgesel, yine bir Fransız sanatçının, Mati Diop’un filmini layık gördü.

Diop’un süresi sadece 68 dakika olan ‘Dahomey’i Altın Ayı heykelciğini kucakladı. Gümüş Ayı Jüri Büyük Ödülü’nü Güney Koreli Hang Sang-Soo’nun ‘Bir Gezginin İhtiyaçları / Yeohengjaui Pilyo’ filmi kazandı. En İyi Yönetmen Ödülü Dominikli Nelson Carlos de los Santos Arias’ın ‘Pepe’sine gitti. En İyi Oyuncu Ödülü ‘Farklı Bir Adam’daki performansıyla Sebastian Stan’ın oldu. En İyi Yardımcı Rolde Oyuncu Ödülüne ‘Small Things Like These’ filmiyle İngiliz aktris Emily Watson seçildi. En İyi Senaryo Ödülü Dying’ ile Matthias Glasner’in oldu. FİPRESCİ Ödülü İran filmi ‘Favori Pastam / Keyke Mahjboobe Man’a gitti. Panorama bölümündeki FİPRESCİ En İyi Film Ödülünü bir Türk sanatçı, Aslı Özge ‘Faruk’ filmiyle kazandı.

Meksika doğumlu Kenyalı oyuncu ve film yönetmeni Lupita Nyong’o’nun (40) başkanlığındaki jüride Katalan Albert Serra ve Alman Christian Petzold gibi iki prestijli yönetmen vardı. Festival açılışında yaptıkları basın toplantısında jüriye sinemadan çok siyasi konularla ilgili sorular soruldu.

Mati Diop’un ‘Dahomey’i, 2021’de Fransız sömürgesi Afrika Dahomey Krallığından yağmalanan kraliyet hazinelerinden 26’sının Paris’ten günümüz Benin Cumhuriyetine geri götürülmesini anlatan bir belgesel. Film, 1982 yılında Fransız sömürge güçlerinin bugünkü adı Benin Cumhuriyeti olan dönemin Dahomey Krallığından yağmalanarak Fransa’ya getirdikleri eserlerin bazılarının iade edilmesini anlatıyor. Eleştirmenler şiirsel tonlarla yükselen belgeseli, Fransa’dan dönen tarihi eserlerin, Benin’e yolculuğunun önemi hakkında Beninliler arasındaki tartışmaların geniş bir perspektif açısından anlatımını etkileyici buldu.

Filmin anlatım tekniğinin, izleyicinin anlayışına derinlik katması eleştirmenlerce büyüleyici bulundu. Teknik açıdan bakıldığında projenin son derece iyi hazırlandığı, görüntü kalitesinin mükemmel olduğu yazıldı. Özgün fikirler ve şiirsel kavramlarla dolu bir film olan Dahomey’ sömürgecilik, sürgün, müzeler, kültürel nesneler sorunu gibi temalar üzerinden ilginç şeyler söylüyor. Filmin sadece üç oyuncusu var ve tümü kendilerini oynadılar. Mati Diop’un 2009’da başlayan kariyerinde, beş kısa metrajdan sonra günümüze dört uzun metrajlı filmi var. Bunlardan Afrofütüristik film ‘Atlantique’ 2019 Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü kazanmıştı.

G.Koreli yönetmen, senaryo yazarı, yapımcı Hang Sang-Soo film festivallerinin gediklisi sayılır. Kazandığı 60 ödülden üçü Berlin’den. Bu yıl Bir Gezginin Tüm İhtiyaçları’ ile kazandığı Büyük Jüri Ödülü Gümüş Ayı’ya iki yıl önce The Novelist Film’ ile Berlin’de yine ulaşmıştı. Bu festivalde ayrıca 2020’de The Woman Who Run’ ile En İyi Yönetmen seçilmişti. Bu yıl yarıştığı Bir Gezginin Tüm İhtiyaçları’nda, gelirini kaybettikten sonra şansını G.Kore’de arayan bir Fransız kadının iki Koreli kadına Fransızca öğretmesini anlatıyor. Kimsenin nereden geldiğini bilmediği esrarengiz kadın bir parkta hırsızlık yapıyor. Parası ve geçim kaynağı olmadığını söyleyince kendisine Fransızca ders vermesi öneriliyor.

Adı Fransız sinemasının ‘aykırı filmler yönetmeni’ne çıkan Bruno Dumont, Berlin’den eli boş dönmedi. ‘İmparatorluk / L’Empire’ ile üçüncülük ödülü sayılan Jüri Ödülü’nü kazandı. Konuları taşrada geçen filmlerini sürdüren Dumont bu kez Kuzey Fransa’nın küçük bir köyünü seçmiş. Filmde, paralel dünyadaki bir balıkçı köyünün ortasında, gezegenler arası imparatorlukların şövalyeleri hüküm sürer. Kıyamet temalı bu bilimkurgu komedi-drama filminde, uzayın derinliklerinden gelen iki karşıt güç vardır. Tuhaf bir çocuk dünya dışı iyi ve kötü güçler arasında gizli bir savaşı açığa çıkarır. İlk filmi ‘İsa’nın Hayatı’ ve ‘Ma Loute’ arasında, gök ile gökyüzü arasında, Bruno Dumont izleyiciye yakıcı, acımasız ve olgun bir Yıldız Savaşları vizyonu sunuyor. Dumont, ‘Küçük Serseri / Petit Quinquin’ ve ‘Coincoin et les Z’inhumains’ filmlerinden tanıdığımız Boulogne Sur Mer bölgesine geri dönüyor. O filmlerdeki Fabrice Luchini ve Bernard Pouvost gibi aktörlerle yeniden çalışıyor. Kraliçeyi ise, ‘Menajerimi Arayın / Dix Pour Cent’ TV dizisinden tanıdığımız Camille Cottin canlandırıyor.

Dominikli (altı isimli) yönetmen Nelson Carlos de los Santos Arias (39) ‘Pepe’ ile En İyi Yönetmen seçildi. Amerika’da öldürülen ilk su aygırına Kolombiya basını ‘Pepe’ adını verdi. Film, Pepe gibi gerçekte nerede olduklarını bile bilmeden ölen varlıklarla dolu yerlerin ezici sözlü anlamını hem özgün hem de aldatıcı, ciddi ve eğlenceli bir şekilde anlatıyor. Berlin’in yan bölümlerinden Panorama’nın FİPRESCİ Ödülü’nü kazanan Aslı Özge’nin ‘Faruk’ filmi, samimi, cesur, zeki bir doküdrama belgeseli. Jüri ödülün gerekçesinde “Son derece derinlikli, etkileyici ve güçlü bulduğu filmin övgüyü hak ettiğinin” altını çizdi. ‘Faruk’ Aslı Özge’nin 90 yaşındaki babasının hikâyesi. Evi kentsel dönüşüm kapsamında yıkılacağını öğrenen Faruk yıkım sürecini geciktirmeye çalışır. Kızı yıkımla ilgili bir film yapmak ister.

 

Politik tartışmaların gölgesinde bir festival

Bu yıl politik tartışmaların gölgesinde geçen Berlin Film Festivali yönetimi Gazze’de yaşanan savaş karşısında tavır almaktan kaçındığını belli etti. Ancak festivale katılan birçok sanatçının Filistin’e destek çıkması festivalin gündemine oturdu. Berlin’de Direct Action’ filmiyle Özel Belgesel Mansiyonu kazanan Ben Russel ödül törenine Filistin kefiyesi takarak katıldı. Batı Şeria’nın kırsal köylerinin birinde Filistinlilerin sınır dışı edilme girişimlerine dair çarpıcı bir bakış açısı sunan, ‘Başka Bir Ülke Yok / No Other Land’ filmiyle festivalin En İyi Belgesel Ödülünü kazanan Yuval Abraham’ın konuşması ses getirdi. ‘Altyazı’ dergisindeki haber şu şekilde: “Filmin diğer üç yönetmeniyle sahneye çıkan Abraham, Gazze’de ateşkes çağrısında bulundu.” Abraham sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda İsrail’in Kanal 11 televizyonunun ödül törenindeki konuşmasının 30 saniyelik bölümünü yayınlayarak, ‘Yahudi karşıtlığı’ olarak yorumlandığını, hedef gösterilmesinin ardından ölüm tehditleri aldığını duyurdu. Abraham sözlerinin arkasında olduğunu da not düştü. Aynı filmin yardımcı yönetmeni Basel Adra, Almanya’ya İsrail ve Gazze’ye yönelik politikasını değiştirme çağrısında bulundu.

Kapanış töreninde Altın Ayı Ödülü sahibi Mati Diop, yaptığı teşekkür konuşmasında Filistinlilerin yanında olduğunu belirterek İsrail’in tutumunu kınadı. Öte yandan festivalin X hesabı hacklendi. Sayfaya ‘Nehirden Denize Özgür Filistin’ yazıldı.

Berlin Film Festivali’nin gediklisi, arkadaşım Muammer Brav yaşanan politik tartışmalara şu yorumu getiriyor: “Önceki festivallerde Ukrayna konusundaki hassasiyetini her an duyuran / gösteren festival, Gazze konusunda aynı hassasiyetin onda birini göstermeyerek ne kadar ‘demokratik’ olduğunu göstermiş oldu. Ateşkes çağrısı beklentileri bile karşılığını bulamadı festival boyunca. Ödül töreninde Altın Ayı’yı alan Mati Diop’un ‘Filistin’in yanındayım’ cümlesi, tüm festivalin en açık ve en anlamlı karşı duruş cümlesiydi.”

Berlin Film Festivali’ne hemen her yıl katılan Alin Taşçıyan, ödül törenindeki Filistin yanlısı açıklama ve ateşkes çağrılarını, ‘sanatatak.com’daki yazısında şöyle değerlendirdi: “…Belgesel jürisi, Basel Adra, Hamdan Ballal, Yuval Abraham ve Rachel Szor’un ortak imzasını taşıyan ‘No Other Land’e En İyi Belgesel Ödülünü verdi. Filistinli ve İsrailli aktivistlerin işgale karşı birlikte direnişlerinden doğan bu belgesel gecenin manifestosu oldu. Ödülü almak için sahneye Adra ve Ballal çıktı. ‘İki gün sonra eşit olmadığımız bir ülkeye döneceğiz’ diyen Ballal, İsrail’deki rejimi apartheid olarak tanımladı. Sadece ateşkes değil işgali sona erdirme çağrısında bulundu.”

Berlin’deki politik tartışmaların İsrail basınına nasıl yansıdığını merak ettim. Konunun uzmanı Nelly Barokas araştırmasını şöyle özetledi: “Yedioth Aharonot’un İbranice versiyonu dışında hiçbir yayında Berlin Festivali ile ilgili bir şey yok. Yedioth’ta da olay haber olarak aktarılmış. Yani senin bildiklerinin dışında bir şey yok. Herhangi bir yorum veya tepki yazısına da rastlamadım. Bunun sebebi İsrail’in bin bir sorunla uğraşıyor olması. Ayrıca İsrail karşıtı olaylara artık dünyanın her yerinde, her gün rastlandığı için bu durumun artık olağan karşılanıyor olması.”

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün