TAKE FIVE

Sami ASA Sanat
28 Şubat 2024 Çarşamba

Amerikalı caz piyanisti ve bestecisi Dave Brubeck, 1961’de dörtlüsünün çıkardığı o zaman popüler olan ‘Time Out’ albümünden bahsetmek üzere bulunduğu bir TV programında, caz müziğinin heyecan verici niteliklerini kaybetmeye başladığından söz ediyordu. Ona göre, caz müziği ritmik olarak ilk günlerindeki cazibesinden yoksundu; bu nedenle artık yenilikler sunmanın zamanı gelmişti. Aynı yıllarda, Miles Davis ve Gil Evans ‘Kind of Blue’ albümüyle “modal caz” olarak adlandırılan türle caz müziğine yeni bir soluk getirmişlerdi, ancak kullandıkları ritimlerde değişiklik yapmamışlardı. Brubeck çoklu ritimlerin ve tonalitelerin peşindeydi. İlginç olan, bu yöndeki kararlılığını pekiştiren 1958 yılında Hindistan, Ortadoğu ve ülkemize yaptığı Amerikan Dışişleri Bakanlığı tarafından desteklenen bir gezi oldu. Amerikan hükümeti, kültürlerini tanıtmak amacıyla “Caz Elçileri” adı altında dönemin kalburüstü caz müzisyenlerini dahil ettiği geziyi düzenleyerek masraflarını karşıladı. Ancak, kültürel etkileşim sadece tek yönlü değil, amaçlanın ters yönünde de oldu. Brubeck gezi sırasında Türk Halk Müziğindeki aksak ölçülerle tanıştı. Sonuçta Türkiye ziyareti, Brubeck’in Batı müziği normlarında yaygın olmayan (4/4 harici) standart dışı ölçülerin öne çıktığı cazın ruhunu değiştiren yenilikçi albümü yapmasına vesile oldu.

Çalıştıkları plak şirketi Columbia Records, ‘Dave Brubeck Quartet’in hazırlamakta olduğu istisnai türdeki caz albümünden haberdar olunca rağbet görmeyeceğini düşünerek endişelendi. Üstelik albüm kapağının alışılagelmiş grubun fotoğrafları yerine grafik sanatçısı Neil Fujita’nın soyut bir eserini içermesi de aykırı bir durumdu. Nihayet, zamanın Columbia Records Başkanı Goddard Lieberson’un beğenerek desteklemesi ve bir sonraki albümün ana akıma uygun caz eserlerinden oluşacağı anlayışı sayesinde albümün yayınlanması onaylandı. 1959’da yayınlanan ‘Time Out’ albümünün yaratacağı olağanüstü etkiyi ve kıracağı satış rekorlarını grup dahil kimse öngörmüyordu.

Albümün tanınmış parçalarından, bir caz standardı haline gelen ‘Blue Rondo à la Turk, 9/8 ölçüsündeki aksak Türk Halk Müziği ölçüsünden ilham alınarak Brubeck tarafından bestelendi. Brubeck, daha önce bilmediği bu ritmi ülkemizde sokak çalgıcılarını izlerken ilk kez duymuş. Onlara bu ritmi nereden çıkardıklarını sorunca, “Blues sizin için ne ise, bu ritim de bizim için odur” cevabını almış. Ayrıca, melodinin içindeki alto saksafon solosunda blues havası olması parçaya bu adın verilmesine bir diğer gerekçe olabilir. Sanılanın aksine, isim benzerliğine rağmen, bu parçanın Mozart’in 11 no.lu piyano sonatının bir bölümü olan ünlü ‘Ronda a la Turca’ adlı klasik eseriyle bir benzerliği yok; tek örtüşen husus, her iki eserde de ‘rondo’ tanımına uyacak şekilde tekrar edilen ana yapının olmasıdır.

Albümün ve hatta caz tarihinin imza parçalarından biri olan ‘Take Five’ın hikayesine gelecek olursak… Aslında, dörtlünün yaptığı çalışma, alışılmamış müzik ölçülerinin kullanıldığı eserlerden oluşan bir nevi müzikal bir deneydi. Diğer parçalar neredeyse hazır olduğundan, albümü tamamlayıcı (boşluk doldurucu!) bir parçaya ihtiyaç vardı. Standart formlardan farklı bir yenilik yapmak isteyen davulcu Joe Morello bazı konserlerin sonlarına doğru dinleyicileri coşturmak için 5/4 ölçüsünde sololar çalıyordu ve beğeniliyordu. Brubeck grup olarak yaptıkları denemelerde, Morello ve alto saksafoncu Paul Desmond’un birlikte bu ölçüde alıştırmalar yaptığını görünce Desmond’dan aynı ölçüde bir beste yapmasını istedi. Bunun üzerine Desmond birbirinden ayrı iki kısa melodi besteledi. Brubeck bu iki melodiyi uyumlu bir şekilde kullanma fikrini geliştirdi. Parçanın başında sakin ve melankolik bir tınısı olan melodinin üzerine daha canlı ve tempolu ikinci uzun melodinin çalınmasıyla bol kontrastlı, canlı ve iyimserlik hissi veren bir müzik oluştu. Morello’nun davul çalma ritmi ve solosu parçaya olumlu bir hareketlilik getirdi.

Dave Brubeck’in 2012’deki ölümünden birkaç yıl sonra arşivinde erişilen parçanın ilk kayıtlarının son derece başarısız olduğu yorumu yapılıyor. ‘Take Five’ denildiğinde Brubeck’e atıf yapılsa da bestecisi Paul Desmond. Birlikte yapılan düzenlemeyle ortak bir çalışma olduğu anlaşılıyor. Desmond ise bestesinin o denli kötü olduğunu düşünmüş ki, düzenlemeyi bitirdikten sonra şaka yollu bu parçadan elde edilecek gelirlere karşılık kendisine yeni bir elektrikli tıraş makinesi almaya razı olduğunu söylemiş. O başarısız ilk kaydın nasıl bir evrimden geçerek kolaylıkla akan bir başyapıta dönüştüğü ise hala bir muamma. Ritim olarak bir ölçüde beş vuruş olmasından dolayı Brubeck parçaya “Take Five” adını verdi. Diğer bir anlamı ise, parçayı dinlemek üzere mola verip kendine 5 dakika zaman ayırma tavsiyesi.

Albüm yayınlanmasının ertesinde pek olumlu yorumlar almadı. Ancak, ‘Take Five’ single olarak 1961’de piyasaya sürüldükten sonra öylesine tutuldu ki, satışı bir milyonu hızla geçen, tüm zamanların en çok satan caz single parçası oldu. Yıllarca birçok televizyon programında sinyal müziği olarak kullanıldı. Günümüzde hala oldukça popüler, YouTube üzerinden erişilebilen 1966 yılına ait canlı kayıt 10 milyonun üzerinde izlendi. Ayrıca, ‘Time Out’ bir milyon eşiğini aşan ilk caz albümü olarak dünyada ünlendi.

‘Take Five’ kendine has bir başlangıca ve tempoya sahip olduğundan, müziğini tanımak için birkaç saniye yetiyor. Bu özgün özelliği parçayı bir dönem eseri olmaktan çıkarıp, zamandan bağımsız bir klasik esere dönüştürüyor. Günümüzde dahi birçok sanatçı tarafından farklı müzik türlerinde yorumlanıyor. Çok sevilen temposu daha sonra değişik sanatçıların bu ölçüde farklı eserler üretmelerine yol açtı. Bunların arasında en ünlüsü, Lalo Schifrin’in bestelediği 70’li yılların gözde dizisi ve sonrasında film serisi ‘Mission Impossible – Görevimiz Tehlike’nin müziği.

Çarpıcı olan, bestesini küçümseyen, mütevaziliği ve serbest ruhlu kişiliğiyle tanınan Paul Desmond’un, ‘Take Five’dan gelecek tüm telif gelirlerini vasiyetinde Amerikan Kızılhaç’ına bağışlaması. 1977’deki vefatından günümüze dek hatırı sayılır gelir halen yardım kuruluşuna aktarılıyor.

‘Take Five’ın farklı yorumlarını kıyaslamanın keyifli olacağını düşünerek ekli seçkiyi hazırladım. Önce Time Out albümündeki orijinali, ardından aynı gruba Carmen McRea’nın etkileyici vokalinin eşlik ettiği yorumu dinleyebilirsiniz. Ayrıca Tito Puente’nin Latin motifler içeren, Portland Cello Project’in pes tonlu yaylı çalgılarla biraz da Görevimiz Tehlike’nin müziğine uzanan ve nihayet Özdemir Erdoğan’ın doğu ve batı müzik enstrümanlarını harmanlayarak kotardığı “à la Turca” motifler içeren yorumu değişik tatlar sunuyorlar.

‘Take Five’ gibi 5/4 ölçüsünde olan, benzer ritme ve stile, ancak daha uzun cümleli melodiye sahip diğer bir usta işi parça ise ‘Take Ten’. Paul Desmond bestesi ve adı benzer şekilde türetilmiş olan ‘Take Ten’, yatıştırıcı, yine su gibi usulca akan ruhu yansıtan bir devam eseri kıvamında. Aynı parçanın Jackie Mittoo’nun reggae yorumuysa dinleyenleri dansa çağırıyor.

Alkole bağımlılığıyla bilinen Desmond, çalış stilinden bahsederken hep “dry martini” gibi akıcı olmaya çalıştığını söylermiş. Kanımca ‘Take Five’ ve seçkideki diğer parçalarında amacına ulaşmış. Siz ne dersiniz?

===============

KAYNAKÇA:

  • Take Five, Blue Rondo à la Turk, Pick up Sticks, Kathy’s Waltz / The Dave Brubeck Quartet, “Time Out”
  • Take Five, Carmen McRae & The Dave Brubeck Quartet
  • Koto Song, The Dave Brubeck Quartet, “Jazz Impressions of Japan”
  • Take Ten, Paul Desmond, Greatest Hits
  • Take Five, Tito Puente, “Hoy y Ayer”
  • Eleven Four, “Dave Brubeck Essential Works”
  • Bluette, The Dave Brubeck Quartet, “Time Further Out”
    • Take Five, Portland Cello Project, “Thousand Words”
    • Take Ten, Jackie Mittoo and the Soul Brothers, “Last Train to Skaville”
    • The Russians are coming, Val Bennett
    • Take Five, Özdemir Erdoğan, “Özgün Caz Denemeleri”

https://open.spotify.com/playlist/1M7fvUNarx6muFPgPCtOR9

Spotify / Sami Asa, Playlist adı: MY_14_Salom_240228_Take Five

 

“Time Out” albüm kapağı, grafik sanatçısı Neil Fujita´nın eseri

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün