WEB´DEN SEÇMELER

İzak BARON Diğer
7 Şubat 2024 Çarşamba
  • Bu Haftanın “Takılanlar”ı

 

  • İsrail’de Rezerv Askerlerin Toplumsal Mobilizasyonu ve Gazze Savaşı – GÖKHAN ÇINKARA

İsrail, 7 Ekim olayları sonrasında yaklaşık 360 bin rezerv askeri göreve çağırdı. Bunun öncesinde rezerv askerler, İsrail kamuoyunda, farklı başlıklar altında gündemde yer alıyordu.

Başbakan Binyamin Netanyahu’nun 7 Ekim olayları öncesinde tek bir gündemi vardı: Yargı reformunu tüm unsurlarıyla gerçekleştirmek. Bu ise İsrail’de toplumu ve siyaseti ikiye böldü. Birinci kamp, İsrail’in artık belirli oranda otonomisi olduğunu düşünen ve kozmopolit, seküler ve çoğulcu değerlerle küresel sisteme bağlı olmasına gerek kalmadığını tekrarlayan sağcı bloktu. İkinci blok ise esas itibariyle İsrail’i ayakta tutanın ve küresel sistemde yerini biricikleştirenin kurucu değerleri olduğunu, bunun da İsrail’in batı tipi liberal demokrat değerlere bağlı kalmasında yattığını düşünen sol ve liberal bloktu. Bu iki blokun çatışmasında, rezerv askerler, askerlik hizmetlerinin yerine getirilmesinin anlamı kalmadığını ifade etmeye başladılar. Çünkü yargı reformuyla İsrail’de siyasetin doğası değişecek ve böylece seküler ve liberal İsraillilerin bağlı kaldıkları devlet yerine bambaşka bir yapıyla karşı karşıya kalacaklardı. Bir nevi, toplumsal sözleşmenin Bibi marifetiyle bozulacağını söylüyorlardı. Rezerv askerlerin, Netanyahu’ya dönük politik ve daha da önemlisi toplumsal itirazları, İsrail’de süreç içerisinde ses getiren en kritik itirazlardan birisi olsa gerektir. İsrail’de rezerv askerlerin görev bırakması, ulusal güvenliğin onarılmaz şekilde erozyona uğraması sonucunu doğurabilirdi.

 

7 Ekim olayları ile birlikte Netanyahu’nun karşılaştığı en önemli meydan okuma, İsrail’in ulusal güvenliğinin düşünüldüğü kadar güçlü ve dirençli olmadığı gerçeğinin her yönüyle aşikar olmasıydı. Bu ise güvenlik sektörünü tüm bileşenleriyle deyim yerindeyse İsrail kamuoyu önünde sanık sandalyesine oturdu. Bu aşamada Netanyahu hiç olmadığı kadar İsrail güvenlik aktörlerine bağımlı durumda. Onlardan gelecek eleştiriler veya siyasi aktörlerin kendilerini kısıtladığına dönük eleştiriler, başta Netanyahu olmak üzere İsrail hükümetinin tümü üzerinde olumsuz etki doğuracak kapasiteye sahip.

HAMAS’ın elindeki esirler konusu, İsrail’de güvenlik sektörünün temel gündemi olmaya devam ediyor. Çünkü 7 Ekim sonrası kriz durumunu aşmak ve İsrail toplumu önünde tekrar meşruiyetlerini kazanmak için ordu ve istihbarat bileşenleri somut ve olumlu bir şeyleri kamuoyuna sunma arzusundalar. İsrail’in askeri operasyonu hızlıca başlatmasının ve bugüne değin somut kazanımların olmaması, her geçen gün aleyhlerine işleyen bir dinamiği besliyor. Şu an için savaş karşıtı toplumsal mobilizasyon, ivme kazanmışa benzemese de tepki İsrailli yöneticilere yönelebilir. Bu ise İsrail’de sadece siyasi mekanizmaları kapsayan bir kriz durumunu değil mevcut güvenlik sektörünün liderlik kadrolarını tasfiyeye sürükleyen bir duruma evrilebilir. İsrail’de bu açıdan son tartışmalara bakıldığında orta kademedeki askerlerin üst kademedeki komutanlarla anlayış ve algılayış boşluğunun her geçen gün büyüdüğüne dair yorumlara rastlanıyor. Şu an için bu durum, ordu içerisinde askeri disiplini bozacak bir duruma dönüşmedi. Fakat İsraillilerin sürekli altını çizdiği artık “yeni bir konsept”e ihtiyaç olduğu. Çünkü 7 Ekim ile sınırlarını koruyamayan ve epeyce vatandaşı esir alınmış bir ülke imajı var.

İsrailliler, 115 gündür ülke yöneticilerinin sorumluluk almadığından şikayet ediyorlar. İktidar elitlerinin ise Gazze’de başlattıkları savaşı nasıl sürdürecekleri ve daha da önemlisi savaş sonrasında ne yapacaklarına dair bir stratejileri bulunmuyor. Konjonktürün ivmelendirmesiyle ve stratejik bir bakış açısı yoksunluğunda, her geçen gün İsrail toplumunda hoşnutsuzluk artıyor. Bu durum ise beklenmedik bir toplumsal hareketlilik ile ülkeyi yeni bir sürece sokabilir. Fakat bunun olması için temel engel olarak esirlerin ülkeye dönmesi gerekiyor. Bundan sonra Netanyahu karşıtı cephe, toplumsal düzlemde kartopu etkisiyle büyüyecek gibi. Belki de Netanyahu’nun savaşı uzatmada ve esirleri ötelemede gördüğü senaryo, bu olabilir. Fakat şu çok açık ki İsrail’de olaylar dindiğinde yeni bir devlet soruşturması ile kutsal kabul edilen birçok tabu yok edilecek gibi. Bunların başında ordu ve istihbarat yönetici elitlerinin sorumluluklarını kamuoyuna nasıl anlatacakları ve daha da önemlisi nasıl telafi edeceklerinde yatıyor.

https://kriterdergi.com/yazar/gokhan-cinkara/israilde-rezerv-askerlerin-toplumsal-mobilizasyonu-ve-gazze-savasi

 

  • “Kara Şabat’ın” Travması: 7 Ekim Sonrası İsrail Sokağı - TUĞÇE ERSOY CEYLAN

Bir yanda İsrail solu olarak nitelenebilecek barış taraftarı vatandaşlar ve aktivistler, 7 Ekim öncesinde iktidarın yargı reformuna karşı her cumartesi yaptıkları gösterilerini bu defa Gazze’de ateşkes çağrıları yapmak suretiyle gerçekleştirmeye devam ediyorlar. Ateşkes ve rehinelerin dönüşü, pankartlardaki ve söylemlerdeki başat çağrılar olmakla beraber; İsrail’in pervasız saldırılarının artmasıyla beraber “Soykırımı durdur”, “Ölümlere son” gibi ifadeler de göstericilerin taşıdıkları pankartlarda görülüyor. Şüphesiz bu olanların sorumlusu olarak görülen Netanyahu’yu suçlayan pankartlar da var: “Netanyahu: Çöküş Sebebisin. Git”, “Seçimler, şimdi”. Barışın bir araya gelerek sağlanabileceğine inanan göstericiler, sadece İsrailli Yahudilerden müteşekkil değil, İsrailli Filistinliler de bu protestolara katılıyorlar ve bu bağlamda en çok öne çıkan ise “toplumu değiştirmek için beraber çalışalım” ve “kendi ülkemizi kendimiz inşa ederiz” sloganları üzerinden yapılan yeni bir toplum ve düzen çağrısı. Öte yandan barış ve ateşkes taraftarlarını engellemek isteyen kesim de sokaklarda: İktidardan aldığı talimatla göstericileri bastırmaya çalışan kolluk güçleri ve bunları vatana ihanet ile düşmanla iş birliği olarak gören aşırı sağ-dindar kesim.

(…) Göstericilere ve Filistinli vatandaşlara saldırmayı şiar edinmiş şiddet yanlısı sağ kanat çeteler de üniversite kampüslerinde Arap öğrencilere saldırdılar; hatta İsrail’in politikalarını eleştiren sol eğilimli ultra-Ortodoks gazeteci İsrael Frey’in Bnei Barak’taki evi de bu çetelerin hedefi oldu; saldırganlar evini ateşe vermeye çalıştılar. Polis, göstericileri yüzler halinde derdest ederken, farklı olaylara karışan böylesi saldırganlardan sadece dört tanesi gözaltına alındı. Tüm bu yaşananlar İsrailli Filistinliler nezdinde korku oluşturdu. Öyle ki, pek çoğu, sosyal medya profillerini kapattı; gündelik işleri için dışarı çıktıklarında Yahudi çoğunluğun olduğu bölgelerden geçmekten sakınmaya başladı.

İsrailli Yahudilerin 7 Ekim saldırıları karşısında yaşadığı şokun, İsrailli sol kesimde bir suskunluğa neden olduğu da bir vakıa. Giderek daha otoriter hale gelen bir rejimde, temel hakları engellenenler adına konuşmamayı tercih etmelerinin ve Gazze’de öldürülen sivillerin yanında durmamalarının Filistinliler nezdinde belli bir hayal kırıklığı doğurduğunu da not etmek gerekir. Bu, Filistin-İsrail meselesinin evrensel insan haklarını ve evrensel insani değerleri derinlemesine benimsemiş olsa da kişilerin bir günden diğerine nasıl da savrulabildiğine sebep olan çözülmesi zor bir çatışma olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Aşırılıklar devam ettiği müddetçe, bu şiddet fırtınasında Filistinli ve Yahudilerin beraber çalışmak adına ilham verici girişimlerde bulunması maalesef daha da zorlaşacaktır. Fırtına, ortak çabaları süpürüp atarken; gerçek korku, kaygı ve yas, geçmişin kolektif travmaları bağlamında karşılıklı olarak su yüzüne çıktıkça, yıkıcı bir güvensizlik ve umutsuzluk dinamiği kaçınılmaz olarak oluşacaktır.

(…) İsrail kamuoyundaki tutumların daha net görülebilmesi için belki biraz daha zamana ihtiyaç var ancak bir şey ayan beyan ortada: Netanyahu dönemi ve ona ait olan çatışmanın yönetilebileceği doktrini miadını doldurmuş durumda. İsrail’de şekillenmekte olan yeni siyasi haritada; Itamar Ben Gvir ve Bezalel Smotrich liderliğinde bir aşırı sağ kanat, muhtemelen Benny Gantz ve Yair Lapid liderliğinde bir merkez oluşum ve İşçi Partisi, Meretz ve benzeri partilerden oluşacak bir merkez sol görmek mümkün olabilir. Bu kanat, iki devletli çözüm taraftarı, Filistin yönetimi ile müzakerelere açık bir siyasa sergileyebilir. Özetle gelecek dönemde yeni gerçeklikler ışığında yeni söylemlerin inşa edilmesine ihtiyaç vardır. İsrail kamuoyunun adaletsiz, eşitsiz ve bu haliyle hiçbir şekilde sürdürülemez olan ve güven vaat etmeyen bir sistemde yaşanamayacağını kabul etmesi gerekecektir.

https://kriterdergi.com/dis-politika/kara-sabatin-travmasi-7-ekim-sonrasi-israil-sokagi

 

  • İsrail İstihbarat Zafiyeti ve 7 Ekim Vakası: Sürpriz Teorisi Açısından Bir İnceleme - EMRE KARACA, ALP CENK ARSLAN

7 Ekim 2023 günü, uzun bir süre boyunca araştırmalara konu olacak gözüküyor. Saldırıyla ilgili belirsiz kalan parçaların başında İsrail güvenlik aygıtlarının gelen ihbarları etüt ederek üst makamlara iletmede yaşadıkları aksaklıklar yer alıyor. Olay sonrasında açık kaynaklara yansıyan bilgiler, aslında istihbari bir akışın sağlandığına işaret ediyor. Ancak temel sorunun gelen ihbarların değerlendirilme sürecinde yaşandığını gözlemlemek mümkün.

Birinci sınıf istihbarat örgütlerinin birçok farklı metotla veri akışı sağladıkları biliniyor. Bunlar arasında, elektronik verilerin elde edildiği sinyal istihbaratı SIGINT, karşı tarafın uydu görüntülerinin elde edildiği görüntü istihbaratı IMINT gibi farklı yöntemler bulunuyor. Bu başlıklarda gelişmiş bir standarda sahip İsrail'in, HUMINT yani insan istihbaratı konusunu önemsemediği en ciddi aksaklık olarak değerlendiriliyor. Öte yandan, istihbarat sistemleri ve teknolojik kapasite, onu kullanan insan ile değer kazanmaktadır. Olay sonrasında basına akseden uzman yorumları, gelen bilgilerin doğru bir muhakemeyle analizinde sıkıntılar olduğunu doğruluyor.

Peki İsrail güvenlik mekanizması, nasıl oldu da böyle bir saldırının hazırlıklarını önceden tespit edemedi? Muteber kaynaklara yansıyan ifşaatlara göre aslında istihbarat kanalları gerekli uyarıları üst makamlara iletti. Gazze sınırına yakın bölgede yapılan hazırlıklar tespit edildi, uyarılar yapıldı, fakat bu uyarılar göz ardı edildi. Sunulan bu verileri, yetkililerin “hayali senaryo” olarak nitelendirdikleri belirtiliyor. Nahal Oz gibi Gazze sınırına yakın Kibbutz’larda (kendine özgü bir çiftlik tarzı) görev yapan askerlerin Gazze içerisinde tünellerin-çukurların kazıldığı, yoğun patlamaların yapıldığı bilgisini paylaştıkları da kayıtlara geçti. Ancak tüm bu istihbari paylaşımlar, ordunun üst düzey yetkilileri nezdinde yankı bulmadı. Tüm serencamı gözlemlediğimizde istihbari verilerin okumasında hata yapıldığı gerçeğiyle yüzleşiyoruz.

İsrail’in güvenlik konseptinin yaklaşımında insan kaynağından gelen bilgi akışı küçümsenmiştir. Kaynaklardan elde edilen bilgiye göre İsrail bölgedeki teknolojik kapasitesine çok güvendiği için insan unsurundan elde edilebilecek istihbari akışı, geri plana alma eğilimine girdi. HAMAS milislerinin kendi aralarındaki telsiz konuşmalarının takibi, zaman kaybı olarak görüldü, insani istihbarat akışı önemsenmedi.

Ortaya çıkan bir başka saha gözleminin de İzzettin el-Kassam Tugayları'nın böyle bir saldırı yapacak kapasiteye sahip olduğunun bölgesel aktörler tarafından öngörülememesi olduğu belirtilebilir. HAMAS’ın silahlı kanadının, baskını, çok dar bir kümedeki operasyonel elemanlarıyla paylaştığı, hatta siyasi kanat ya da bölgesel ittifaklarından dahi sakladığı, bu kesimlerin açıklamalarına da yansıdı. Elimizdeki veriler, “Aksa Tufanı” harekatının yaklaşık bin 500 kişiden oluşan el-Kassam Tugayı üyeleri tarafından yapıldığını gösteriyor.

https://kriterdergi.com/dis-politika/israil-istihbarat-zafiyeti-ve-7-ekim-vakasi-surpriz-teorisi-acisindan-bir-inceleme

 

  • Reuters yazdı: UNRWA nedir ve bazı ülkeler neden fonlarını askıya alıyor?

https://gazeteoksijen.com/dunya/reuters-yazdi-unrwa-nedir-ve-bazi-ulkeler-neden-fonlarini-askiya-aliyor-201589

 

  • İsrail yargılandı şimdi ne olacak? - Koç Üniversitesi'nden uluslararası hukuk uzmanı Dr. Kerem Gülay (Hediye Levent)

https://www.youtube.com/watch?v=v5SN8Jey_a8&t=1s

 

  • Netanyahu’nun siyasi ölümünü Gazze’nin ‘ertesi günü’ belirleyecek - RORY JONES VE DOV LİEBER (Wall Street Journal)

https://harici.com.tr/netanyahunun-siyasi-olumunu-gazzenin-ertesi-gunu-belirleyecek/

 

  • Niçin Yahudiler Müslümanlardan daha çok düşünürler? – TARIK ÇELENK

Kafamdaki soru şu idi: Selefi altyapısı, katı kelamcılık ve medrese geleneği ile Yahudilikteki Midraş ve Talmut’un öğretildiği kurumlar arasında ciddi metodolojik benzerlikler mevcuttu. ABD’deki Gazze protestolarına aktif katılan bir Yahudi aileyi yıllar önce tanımıştım. Onlar beni kendi vakıf kurumlarının hafızlık eğitimini veren gençlerinin yanına götürmüşlerdi. Bu yakınlığı orada müşahede edebilmiştim. Bu katı Yahudi geleneği aynı zamanda belki de 2000 yıllık kimliklerini korumaktaydı. Ancak yakın katı Şer’i yöntem ile kültürel altyapısı olan Yahudiler ve Müslümanlardan birinden düşünür ve bilim adamı çıkmakta, diğerinde ise pek çıkamamakta. Peki farkı yaratan neydi?

Bizde genel yaklaşım 600 yıldır dış dünyaya kapısını kapatmış medresenin zihin altyapısını inşa etmiş bir dindarlık anlayışından bilim ve düşünce insanı çıkamayacağı şeklinde. Yahudilikte çıkan bilim ve düşünce insanlarının ekserisi ise Yahudi teolojisini karşısına alabilmeye cesaret gösterenler tarafından gerçekleştirilmiş başarılar olarak yorumlanmakta.

Sorumun kendisini okuduğunuzda üstteki yanıtın da yetersizliğini fark edebileceksiniz. Öncelikle Yahudilik ve İslam dünyasını, katı Midraş veya medrese geleneği üzerinden tanımlayamayız. Bu kültürün seküler yönünün de oluşması bu kurumlardan bağımsız olamaz. Freud veya Marx’a seküler veya agnostik diyebiliriz. Ancak 2000 yıllık kolektif bilincin bu filozofların kendi düşünce biçimlerini yönlendirmesini de ihmal edemeyiz.

Burada kişisel görüşüm olarak belirleyici faktörlerden birinin İslam dünyasının dönüştüremediği göçebelik ve taşralılığın olduğunu fark etmekteyim. Medreseler, âlimler ve mutasavvıflar bu sosyolojiden çıkabildiler. Yahudilik ise büyük sürgünden sonra hep menkul ile uğraşmak zorunda kaldı. Yahudiler hep zorunlu bir şehirlilik hali içinde bulunmak zorundaydılar. Gayri menkul onlar için risk idi. Hep menkule dayalı üretici bir burjuva lokomotifi olabilmek güvenliklerini sağlayabiliyordu.

İslam dünyası ile Yahudilik arasındaki bu farkı yaratan belki de sosyolojiden çok Musa İbni Meymun’un (ö.1204 Mısır) başlattığı Tevrat-Tora kutsal metinlerinin metafizik-determinal âlem ilişkilerinde nasıl anlaşılması gerektiğine dair bilgi mimarisi inşasıdır. Buna epistemolojik kodifikasyon da diyebiliriz.

https://medyascope.tv/2024/02/03/tarik-celenk-yazdi-nicin-yahudiler-muslumanlardan-daha-cok-dusunurler/

 

  • Peter Harling’le söyleşi: “Dehşetin sonuna kadar gidilecek ve herkes kaybedecek”  - SONİA DELESALLE-STOPLER, HALA KODMANİ

“Bence şimdilik bu dehşetin sonuna kadar gidilecek. Unutulmaması gereken en önemli şey, herkesin kaybedeceğidir. Elbette Gazze halkı, Gazze’den ayrılmak zorunda kalsa da kalmasa da, bu çatışmanın bıraktığı izlerden asla kurtulamayacak. İsrail yüzeysel bir zafer kazandığını iddia edebilecek ama dünyanın çeşitli yerlerinde, örneğin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki genç Yahudiler arasında imajı son derece bozulmuş durumda. İsrail'in giderek kendini çıkmaza sokma ve uluslararası alanda yalnızlaşma sürecine girdiğini düşünüyorum. Ve bence, herhangi bir şekilde hukukun üstünlüğü temelinde düzenlenmiş bir uluslararası sisteme inandırıcı biçimde atıfta bulunmaktan vazgeçen kendi hükümetlerimiz de kaybedecek.”

https://birikimdergisi.com/guncel/11617/peter-harlingle-soylesi-dehsetin-sonuna-kadar-gidilecek-ve-herkes-kaybedecek

 

  • Ahmad Mansour 🎗️@AhmadMansour__

30 yaşındaki Lahav Shapira, geçtiğimiz Cuma günü Berlin'in Mitte semtindeki bir barda, kendisini İsrail adına yaptığı faaliyetler ve rehinelerin serbest bırakılması nedeniyle tanıyan 23 yaşındaki bir Arap öğrenci tarafından saldırıya uğradı. Saldırıda ağır yaralanmalar yaşandı: Lehav, 1972 Olimpiyatları'nda Kara Eylül terör örgütünün İsrailli sporcuları katletmesi sırasında öldürülen atletizm antrenörü ve Münih Olimpiyatları İsrail delegasyonu üyesi Amitzur Shapira'nın torunu.

 

https://twitter.com/AhmadMansour__/status/1754198288935350370

 

  • Nahal Tze’Elim – Yaşam Yolculuğu - STELLA ABULAFYA NAMET

https://www.turkisrael.org.il/single-post/nahal-tze-elim-ya%C5%9Fam-yolculu%C4%9Fu

 

  • İstanbul’un Martıları Mario Levi İçin Ağlarken - N. BUKET CENGİZ

https://birikimdergisi.com/guncel/11623/istanbulun-martilari-mario-levi-icin-aglarken

 

  • Mario Levi – Bir yaşam, bir külliyat, bir ölüm - HİKMET TEMEL AKARSU

https://fikirturu.com/kultur-sanat/mario-levi-bir-yasam-bir-kulliyat-bir/

 

  • Mario Levi ile diasporada yaşamak üzerine

https://acikradyo.com.tr/didik-didik-freud/mario-levi-ile-diasporada-yasamak-uzerine

 

  • Deniz L. Ertuğ@DLeilaErtug

Mario Levi'nin derslerine katılmıştım zamanında. Çok beyefendi bir kişiydi. Mekanı cennet olsun. Zamanında olan bitene pek sesini çıkarmamış, bir aydının vermesi gereken tepkileri de vermemişti. Bugün o Türkiye'nin bir evladıydı diyen tipler iki üç gün geçtikten sonra lafı döndürüp dolaştırıp Yahudiler de şöyle böyle derler. Bunlara anlatamadık ona üzülüyorum.

https://twitter.com/DLeilaErtug/status/1753047085278998634

 

  • İstanbul Apartmanları@istanbulyapilar

Yahudi Türk halkı Karaylar ve Karaköy👇

Karay Türkleri hakkında neler biliriz? Pek çok insan, Türkleri İslam’la özdeşleştirmiştir. Halbuki, dünyada Musevi ve Hristiyan inanca sahip Türkler de vardır. (Gagauzlar, Karamanlılar, Karaylar vb.)

Musevi inanca sahip, kökenleri Oğuz Türklerine dayanan ve tarihteki Hazarların devamı niteliğinde olan Karaylar (Karaimler de denilmektedir) bugünlerde Ukrayna, Türkiye, Bulgaristan ve çevresine yayılmış şekilde yaşamlarını sürdürüyorlar.

Ancak kendilerine İsrailoğulları demek yerine Karayoğlu demeyi tercih etmişlerdir. İstanbul’da yoğun olarak Karaköy’de yaşamış olan Karaylar, semte ismini veren unsur oldu. Semtin ilk ismi, Karayların yaşadığı yer olması sebebiyle Karay Köy olarak geçmiş ve bu isim zamanla Karaköy olarak değişti. Günümüzde ise Türkiye’deki Karaylar, soylarının tükenmek üzere olduğundan şikâyet etmektedirler.

 

https://twitter.com/istanbulyapilar/status/1753129369004827123

 

  • İstanbul Apartmanları@istanbulyapilar

Beyoğlu’nun ikonik sarmaşıklı binası Albukrek Evi’nin sarmaşıkları, bakım sebebiyle budandı bugün. Binanın orijinal görünümünü neredeyse canlı olarak hiç görmemiştim. Bir “öncesi/sonrası” paylaşımını hak etti bu haliyle 👌

https://www.youtube.com/watch?v=RTmo1kk9lCI

 

https://twitter.com/istanbulyapilar/status/1752750895433961741

 

  • İsrail Bilim Çevrelerini Gururlandıran Genç: RALFY KENAZ

https://www.biracemiyolcu.com/post/i-srail-bilim-%C3%A7evrelerini-gururland%C4%B1ran-gen%C3%A7-ralfy-kenaz

 

  • Eritre'deki son Yahudi: Ağır bir mirası tek başıma taşıyorum

 

https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4832316-eritredeki-son-yahudi-a%C4%9F%C4%B1r-bir-miras%C4%B1-tek-ba%C5%9F%C4%B1ma-ta%C5%9F%C4%B1yorum

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün