Sonuna kadar…

Aylin GERON Yaşam
10 Ocak 2024 Çarşamba

1950’li yılların sonuydu İngiliz ve Fransız hükümetleri ortak bir proje ile dünyanın en hızlı ticari uçağını yapmak üzere güçlerini birleştirdiğinde. Avrupa’dan Kuzey Amerika uçuş süresini kısaltmayı amaçlayan Concorde1 projesi hem ışık hızında seyahat eden süpersonik bir uçak, hem de estetik olarak bir mühendislik harikası olmalıydı.  

Concorde Projesinin tamamlanması yani tasarımı, inşası ve uçması yaklaşık 15 yıl sürdü. Bu kapsamlı ve aynı zamanda çok masraflı bir girişimdi. Finansal yatırımlar kadar teknolojik gelişimler de süreci etkiliyordu. 

Mühendisler aslında bu harika fikrin operasyona geçince o kadar da harika olmadığını anlamakta çok geç kalmadı. Bu uçuşlar hiç ‘ekonomik’ olmayacaktı. Ayrıca gezegenimiz için zararları tartışmasız apaçık ortadaydı. Yüksek yakıt tüketiminin sebep olduğu karbon emisyonu iklim değişikliğini olumsuz etkileyecek boyuttaydı. Sonik patlamalar2 özellikle hayvanlar dünyasının dengesini bozacak nitelikteydi. 

Proje hiç de o kadar ‘muhteşem’ değildi. 

Görünen köy kılavuz istemiyordu…

İşte etik soru burada gündeme geliyor:

Tamam mı? Devam mı?

***

Bir projede öngöremediğiniz durumlar projeyi devam ettirip ettirmemenizi ne kadar etkiler?

Başarmaya mı koyarsınız odağınızı yoksa faydaya mı?

Tahmin edeceğiniz üzere Concorde ekibi ‘başarmaya’ koydu odağını ve 1976 yılında ticari uçuşlar başladı. Toplam 14 uçak ile 2003’e kadar servis verebildi Concorde.

 Sizce Concorde başarı hikayesi midir yoksa inatlaşma mıdır? 

Psikolojide bu hikayeden esinlenerek “kaybeden olmamak için daha çok kaybetme” haline Concorde yanılgısı deniyor. 

Bugün bile bile sonuna kadar gittiğimiz, karar verdik diye, söz verdik diye peşinden sürüklendiğimiz hallere bir ışık tutalım birlikte.

Bir filme gittiniz. Mısırıydı, içeceğiydi, otopark parasıydı derken baya masraf ettiniz. Film berbat çıktı. İzlemeye devam eder misiniz?  

Ya da okumaya başladığınız kitabı beğenmeseniz de sonuna kadar okur musunuz? 

Neyse ki bunlar ufak tefek şeyler diyebiliriz. Bir de yaşamın genelini etkileyen durumlar var:

‘Kazandığı’ bölümden sadece orayı kazandığı için mezun olanlar var mesela… Artık sevmese de, ilgi duymasa da kendi geleceğini o alanda görmese de sonuna kadar okuyup diplomayı alanlar.

Tek taraflı beslenen bir ‘dostluğu’ devam ettirmek için tüm çabasını, enerjisini ve vaktini harcayanlar var… O kişiyi kaybetmemek için aslında. Aynısı romantik ilişkiler için de geçerli tabii. Herkesin belki de kendi yoluna gitmesi gerektiği zamanlarda anılara tutunma halleri. 

Maddi ya da manevi olarak beslenemediği iş ortamında kalmaya devam edenler var. Yeni fırsatlara bakmak yerine bulunduğu ortamda geçirdiği zamanı, emeği düşünerek. 

Aslında kumarda kaybettiğin parayı kumarla yerine koyma çabası gibi… Boşa kürek…

Kararlar geçmiş deneyimlerin farkındalığı ile geleceğe odaklanarak alındığında başarılı oluyor. 

Geçmiş ile geleceği şekillendirmeye çalışmak mantıklı mı? Geçmiş etkisiz eleman değil elbet ama tek tutunduğum olmamalı. Aksi takdirde yapmış olduğum her nevi yatırım geleceğimin önüne geçiyor. 

Yapamamış olmayı seçmek, başaramamayı yutmak ve olası daha büyük kayıpları önlemek kulağa ne kadar mantıklı gelse de uygulama aşamasında işler değişiyor.

Zararın neresinden dönsen kar deriz ya…

O zararı zarar olarak etiketleyebilmek mesele.

Kaybetmiş olmaya, yanlış karar veren olmaya, vazgeçmeye okey olmak gerekiyor.

Bu zihinsel bir engel. Başarısızlığa tahammül edememek ile ilgili. Guru meselesine dönüşüveriyor.

Hepimiz hayatımızın bir yerlerinde bu yanılgıdan nasibimiz almışızdır diye düşünüyorum. 

Koçluk yolculuğum galiba hayatımı en net bu bakış açısında destekledi: Seanslarda kullandığımız araçlardan bir tanesi de kar/zarar analizidir. Amaç Concorde yanılgısını önlemek.  

Yılların deneyimli öğretmeni olan ben daha acemisi olduğum bir alana geçebilmek için beni ben yapan her şeyden vazgeçmem gerektiğini sandığım bir süreçten geçtim. Adı üstünde yanılgı. Sanki o deneyim, emek, çaba, zaman ve prestij sıfırlanacak ve ben başlangıç noktasına gelecektim. (O zamanlar henüz başlangıç noktası zihniyetinin* öneminin bu kadar farkında değildim) 

Halbuki geçmişim geleceğimin en değerli yatırımıydı. Orada kalmak ve artık beni beslemeyen rolün oynamaktansa o rolün bana kattıklarını çantama koyup yeni bir yola çıkmak. Yanılgı yerine doğru karar verebilmek. Bunu tek başıma yapmadım, yapamadım. Bu rasyonel kararı verebilmek için ihtiyaç duyduğum cesareti toplamam birçok koçluk seansı sonucunda oldu.

***

Başlangıç noktası zihniyeti: Mindful tutumlardan biridir. Bir konu ya da durum ile ilgili tüm bildiklerini, bilmediklerini, yargılarını bir kenara bırakarak sanki ilk defa karşılaşıyormuşçasına naif bir noktadan bakabilme hali.

Gençlerde Concorde Yanılgısı

Şimdi çalıştığım gençlerde bu yanılgıya düşenleri kolaylıkla görebiliyorum.

Konu alan seçimi oluyor, yurt dışında okuma arzusu, aslında hiç istemese de mahalle baskısıyla LGS, SAT, AP, YKS benzeri sınav yarışına dahil olma, artık sevmediği beslenemediği bir hobi ya da sportif faaliyete devam etme, vb…

Henüz 16 yaşında lise öğrencisi ya da 22 yaşında hayata karşı gerçek adımlarını atmaya hazır gençlerde göremediğim bir esneklik ihtiyacı asıl bu yanılgıyı engelleyebilecek şey.

Ayran gönüllü dediğimiz her şeye karşı ilgili görünen ama zora düşünce kolaylıkla vazgeçenler kadar başarmaya, kendi özgüveninin beslenmesine duyduğu hassasiyetten esneyemeyen kaskatı kalmış gençler de var.

Kâr/ zarar analizi yapamayan amalarla ile kendi potansiyelinin önüne geçen gençler.

Bazısı durumla kendi yüzleşemiyor, bazısı durumu ebeveynlerine açamıyor ve kaygı ataklarıyla kontrol edemediği değişkenlerle savaşıyor.

Hatalardan ders çıkarma da önemli bir beceri. Sınav kağıtları ile aynı odada durmaya bile tahammül edemeyen gençler var. Sonucu duymaya, hatalarını görmeye, incelemeye…

Hatasını anlamayan sadece aynı hataları tekrar etme ihtimalini arttırır.

Ve tabii ki bütün bu verileri objektif olarak analiz edebilme

İşte bu noktada bilinçli bir ebeveyn ya da uzman (danışman, koç, öğretmen, terapist, vs) desteği gerekiyor. Ebeveynler özellikle maddi sponsorlukların etkisi altında kalmadan bu desteği verebiliyor olmaları gerek. Aksi takdirde objektif olamıyorlar. Bu noktayı da hatırlatmak isterim. Dışarıya önemli olan para değil senin geleceğin demek ile bunu gerçek anlamda destekleyen tavırlar sergilemek arasında dağlar kadar fark var.  

Ebeveyn olarak başlangıç zihniyeti sizin de ihtiyacınız olan bir tutum olacaktır.

Geleceği belirleyen geçmişte yaşananlar, geçmiş yatırımlar değil. Geçmiş deneyimler.

Hatırlayalım.

Süpersonik olmak Concorde’a bile yaramadı. 

İnsanoğluna hiç yaramaz. Çünkü değiliz ☺ 

Akışa teslim olmak. Bilinçli ve farkında olmak. Kendinin farkında olmak. 

Bu ve benzeri yanılgılardan uzak durabilmek için şart.

Ne dedik?

Esneklik;

Hatalarından öğrenme;

Objektif- yargısız bakış açısı;

Bu üçünü her kararınızda yanınıza alın. Pişman olmazsınız.

Sevgiyle…

----

1 Concord(e): anlaşma, bağdaşma, uyum anlamına gelir. İngiltere ve Fransa arasındaki iş birliğini simgeler

2 Sonik patlama: ses hızında ya da üstünde hareket eden uçakların arkalarında bıraktıkları ses dalgalarının bir patlama olarak duyulması

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün