Işık sütunları

Bir nesne veya fenomenin ruhu Kutsal Dil´deki adıyla ifade edilir. İki varlığın adları ortak bir sayısal değere sahip olduğunda, bu onların aslında aynı özün iki enkarnasyonu olduğu anlamına gelir. Hanuka (חנכה) - ´ithaf etmek´ veya ´adamak´ anlamına gelir.

Moşe PASENSYA Kavram
13 Aralık 2023 Çarşamba

Hoşgörünüze sığınarak bu yazımı sevgili annemin aziz hatırasına ithaf etmek (Hanuka) istiyorum. Hatırası mübarek olsun annem Sofi Pasensya, Hanuka’nın ilk gecesi 25 Kislev’de aramızdan ayrıldı. Sofi (סופי) adının sayısal değeri 156’dır. 

Geleneğimize göre Yosef (יוסף) Hayat Ağacı olarak bilinen yapının tüm yükünü taşıyan ve ‘temel’ olarak adlandırılan yesod sefirasını temsil eder. Yosef’in de sayısal değeri 156’dır.

Tıpkı Yosef gibi annem de ailenin tüm yükünü taşıyan temeldireğimizdi. Çünkü O bir ‘tsiyon’ (ציון = 156) kadınıydı. Işıklar içinde olsun (Amen).

Kış mevsimi yaklaşırken, sabırsızlıkla beklediğimiz bayramlardan biri de Hanuka’dır. Her zaman kış gündönümüne (en uzun geceler) denk gelir. En karanlık zamanlarda yakılan ışığı simgeler.

Yahudilikte sıklıkla mum yakarız. Şabat'ı ve bayramları karşılamak, Şabat'ı bitirmek, (Avdala) geçmişlerimizi onurlandırmak (Yizkor) için… Ve elbette bir de Işık Bayramı var.

Ancak Hanuka, diğer tüm mum yakma törenlerinden farklıdır. Çünkü sadece ‘ışıkları görmek’ ile ilgilidir.

Hanuka'nın sekiz gününün 36 ışığı, (toplamda 36 mum yakarız) ilksel ışığın bir kenara ayrılmadan önceki 36 saatine karşılık gelir. Bu ilk ışığın küçük bir görüntüsünü elde edebilmek için Hanuka’nın Işıklarına daha derinden bakmaya çalışırız. Böylece fiziksel olanın ötesini görme şansını yakalayabiliriz.

“Tanrı ‘ışık olsun’ dedi ve ışık var oldu. Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü; Tanrı ışık ve karanlığı birbirinden ayırdı. Karanlığa ‘gece’ ve ışığa ‘gündüz’ adını verdi; Akşam oldu ve sabah oldu; Bir Gün (Yom Ehad)” (Bereşit 1:3-5).                                                                                                                        

Işık nedir?

Işığa, ilk yaratılış deriz. Oysa doğrusu ışık ‘birinci gün'ün tek yaratılışı olmasıdır.

Işık, tanımı gereği, kendi başına bir varlık değildir. İki varlık arasındaki bağlantıdır. Yayıcısından bir alıcıya olan iletişimdir. İlkini (Yaratıcı) ifade etmedikçe ve ikincisini (Yaratılanı) etkilemedikçe ışığın hiçbir işlevi olmazdı. 

Işık veren tüm gök cisimleri (Güneş, yıldız, Ay) dördüncü günde yaratıldıysa ilk gün ışıktan nasıl söz edebiliriz?

Güneş yaratılmadan önce nasıl akşam ve sabah olabilir?

Tanrı dünyayı yarattığında ve ‘Işık olsun’ dediğinde, ortaya çıkan aydınlanma bugün gördüğümüz ışık değildir. Bilgeler, ilk günkü ışığı, günümüzün doğal gerçekliğinin bir parçası olmayan bir şey olarak tanımlarlar. “Tanrı O’nu yarattı evreni aydınlattı ve sonra erdemliler için gizledi” denir. Bu, tohumsuz yaratılanların kullanımı için ayrılan ve O'nunla birlikte O'nun evinde yaşayan Gizli Işık’tır. “Karanlıkta erdemliler için bir ışık parlar…” (Mezmurlar 112:4).

Zohar “O’nu nereye gizledi?” diye sorar ve cevap verir; Kutsal Kitap’ın sözlerine… Tekrar sorar; “Neden doğrudan işlevi olmayan bir şey yaratıldı? ‘Gizlenen Işık’ kavramı bir çelişki değil mi?”

Zohar, İbranice ‘ışık’ (א ו ר= 207) ve ‘sır’ (ר ז=207 ) sözcüklerinin aynı sayısal değeri paylaştığına işaret eder. ‘Sır’ ve ‘vahiy’ aynı madalyonun iki yüzüdür. İlk yaratılış, gizli bir vahiy idi. Işık, yaratılışın birincil unsuru olsa da bu sırlar dünyasına ait bir fenomendir.

Işık gizlenmiş olsa da, bu özel ışığı erişilebilir kılma yeteneğine sahip zamanlar, yerler ve ortamlar vardır. Bunun bir örneği, Bet Amikdaş'ın Menorası’dır (‘Dünyanın Işığı – Bava Batra 4a’). Bir diğeri ise gizli ışık olarak bilinen mucizelerin ruhsal enerjisinin salındığı sekiz günlük dönemdir. Paylaşma bilincini benimseyerek ve mum yakarak ruhlarımızı ışığa bağlayabiliriz. Böylece tüm yılımızı aydınlatacak büyük veya küçük mucizelerin tohumlarını ekmiş oluruz.

Hanuka’da niçin her gün artan bir şekilde ışık yakarız?

Günümüzde birçok bayram tarihe karışmışken MÖ 164'teki bu zaferin yüzyıllar sonra ulusal bir bayram haline gelmesine neden olan neydi? Bence konu kazanılan başarı ile ilgili değil. Yahudi halkının kendi değerlerini unutup fatihlerini taklit etmesiyle ilgiliydi. Savaş Makabiler ile Mityavnim / Yunanlaşanlar arasındaydı. Bu zafer kesinlikle manevi nitelikteydi.

Bu nedenle Hanuka'da topraklarımızın geri alınmasını kutlamıyoruz. İçimizdeki insanlığın birlik, sevgi, barış ve kalıcı mutluluğa ulaşma şansımızı engelleyen eğilimlere karşı kazandığımız zaferi kutluyoruz. Hanuka, manevi gerçeklik deneyimimizin başlangıcını, maddi ve manevi dünyalar arasındaki bariyerin ilk geçişini işaret eder. Bizden 'dış' (egoist) ve 'iç' (fedakâr) unsurlarla etkileşimimizin doğasını ve kapsamını düşünmemizi ister.

Antik Yunan mirası, sanat, felsefe, bilim, siyaset ve estetiktir. İsrail'in mirası ise etik, ahlak, vahiy ve hukuktur. Bunlar insan ruhunun farklı yönlerini temsil eder. 

Hanuka mücadelesi, ‘biz’ ve ‘onlar’ arasındaki bir savaş olarak görülmemeli, aksine her bir insan kişiliğinin iki unsuru olarak benimsenmelidir. 

Savaşçı için kullanılan ‘gibor’ kelimesi düşmanlarını yenen kişi olarak anlaşılır. Ancak manevi dünyada içindeki kaotik güçlere düzen (denge) getiren kişi olarak bilinir. 

Kendi içsel doğasını fetheden biri

Noah'ın bir oğlu Yafet (Yavan) Yunanistan'ın ve diğer oğlu Şem ise Avram’ın atası olur. Yafet (güzel) dış güzelliği ve Şem (isim) iç güzelliği temsil ederler. Tıpkı Yosef (Yefat Toar) ve Yehuda (kökü Modeh olan kabul etmek) gibi.

Dış güzellik, ilahi olarak verilen tüm yetilerin kullanılarak bu dünyanın güzelliğini ortaya çıkarmayı umarken, iç güzelliğimiz ise gökyüzüne bakıp her şeyin anlamını sorar.

Biri ‘nasıl?’ sorusunun izini sürerken Tanrısal bir kişiliğe büründüğü gibi ‘neden?’ sorusuyla de Tanrı’yı arayan kişiye dönüşür.

Yosef kapasitesi ve yetenekleriyle vizyon sahibidir. Oysa Yehuda’nın Krallık yazgısı net değildir. Bu nedenle kendi soyundan gelen Kral David gibi içsel tutkularıyla mücadele etmek zorundadır.

Hep merak etmişimdir; Kutsal Kitap’ta (Tora) Yüce Tanrı’nın asla Yosef ile doğrudan iletişime geçmemesi dış unsurları temsil etmesi nedeniyle olabilir mi?

Pek çok insan tanıdım; Holokost’tan sağ kurtulan, baskıdan kaçan, hastalıklarla boğuşan ve yaşamın acımasız darbeler indirdiği diğerleri. Bazıları her şeyini kaybetti ve yeniden başlamak zorunda kaldı. Umutsuzluğa düşmek için pek çok nedene rağmen, geleceğe doğru kritik bir dönüş ile kendilerini amaçlı bir yaşama yeniden adadılar. O ‘Hanuka’ (adamak) anı hepimizin ihtiyacı olan ilhamdır. Herkes büyük veya küçük şekillerde başarısız olur ve yeniden yükselmek için güce ihtiyaç duyar. Bocalayan evlilik, yeniden adanmayı gerektirir. Başarısız olan öğrencinin kendini yeniden adaması gerekir. Her yeni ayın ilk gününe başlayan bağımlı, kendini yeniden adamalıdır.

Binlerce yıldır milyonlarca evde ışıklar yakıldı. Ancak her zaman kolay olmadı.

Rabi Hugo Gryn (z’’l) Auschwitz'de bir çocuktu. Hanuka Bayramı geldi ve babası derme çatma bir menora oluşturdu. Sonra, ilk gece bir fitil yakabilmek için çok değerli olan kendi margarin payını eritti. Öfkelenen genç Hugo babasına itiraz etti. Böyle bir dehşetin ortasında onları ayakta tutan yiyecekleri sırf bayramı kutlamak için nasıl kullanabilirdi?

Yıllar sonra Rabi Hugo, o anda babasının hiç unutamadığı sözlerini dile getirir. “Çocuğum, susuz üç gün yaşayabileceğimizi biliyoruz. Yemek yemeden de üç hafta… Ama umut olmadan üç dakika bile yaşayamayız.”

Anlam, değer ve sorumluluk hakkında içsel dünyamızda bir mucize yaratmak istiyorsak Makabilerin tapınakta bulmuş olduğu o son küçük saf zeytinyağı şişesine daha derinden bakarak ilham almalıyız. Çünkü Kral Süleyman "Tanrı’nın mumunu insanın ruhu" olarak nitelemiştir (Süleyman Mes 20:27). 

İronik olarak, yüksek kaliteli yağ alabilmek, meyvenin (zeytinin) yok edilmesiyle mümkün olabilir. Birçok düşünce derneğinde olduğu gibi kendinizi yok etmeden tekrar doğamazsınız. Bilgelik, zihin gelişimi ile birlikte yaşam deneyiminin ürünüdür. 

Herkes hayatta zorluklar yaşar. Bunlar bazen acı vericidir. Zeytinin özünü verebilmesi için ezilmesi misali, hayat da sık sık bizi sıkıştırır, beden ve zihin gücünü tüketir. Ancak Işık Yaradan’ın içinde gizlidir. Bu zeytinyağı yakmanın sırrıdır.

İnsanlığa nüfuz etmek ve bir fark yaratmak için her çabaladığımızda bu bize daha fazlasını yapmamız için güç verecektir. Tıpkı Hanuka’nın her gece artarak çoğalan ışığı gibi. 

Küçük titrekliğiyle bir mumla başlayıp, her gece bir mum daha ekleyerek, Hanuka’nın tam bir ihtişam ve güzellikle sekiz nurunu parlatmaya çalışırız.

Işıkları yakmak, hikâyeyi anlatmak ve şarkıları söylemek için bir araya gelen ailelerin bu basit eylemi, ordulardan daha güçlü ve imparatorluklardan daha uzun ömürlü olduğunu kanıtladı. 

Bu, geriye kalan tek sağlam şişedeki yağın yüzyıllardır yanmaya devam eden ışığından yayılan basit ama güçlü hikâyesidir.

İnsan ruhundaki kıvılcım, en kötü trajedilerde bile hayatta kalır ve parçalanmış şeyleri yeniden inşa etmemize izin verir. 

Değerlerimizi bir sonraki nesle aktarmayı başarırsak; şayet bunu yaparsak çocuklarımızın ve onların çocuklarının dünyayı aydınlatmasını sağlayacağız.

Bu yıl Hanuka'yı, birleşmek ve insanlık için olumlu bir birlik örneği olma rolümüzün farkındalığına adayarak günümüzün Makabileri olmak için kullanabiliriz.

Evlerinizin IŞIK ile dolması dileğiyle… 

HANUKA SAMEAH!

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün