´Sezuan´ın İyi İnsanı´

Brecht´in ilk kez 1943´te sahnelenen oyunu ´Sezuan´ın İyi İnsanı´, masalsı bir anlatımla “Güncel toplum düzeninde hem iyi insan olmak, hem de ayakta kalabilmek mümkün müdür?” sorusunun cevabını araştıran epik bir meseldir. ´Sezuan´ın İyi İnsanı´, bu sezon Sercan Özinan´ın yönettiği Atlas Tiyatro Araştırmaları yapımı olarak karşımızda.

Erdoğan MİTRANİ Sanat
1 Kasım 2023 Çarşamba

Konuyu kısaca hatırlayalım:

Dünyada tanrılara inancını kaybetmemiş, hala onların emirlerini uygulayan, ‘iyi’ bir insan bulmak amacıyla yeryüzüne inen üç tanrıyı Sezuan’da sadece fahişe Shen Te geceyi geçirmeleri için evine alır. Gitmeden önce Shen Te’nin aradıkları iyi insan olduğunu söyleyen tanrılar iyiliklerine devam edebilmesi için bir miktar para verir. Hem iyilik yapabilmek hem günahkâr yaşantısına son vermek amacıyla Shen Te, bir tütüncü dükkanı açar. İyi insan olma çabası her açıdan sömürülmeye açık olan Shen Te, yaptığı iyilikler giderek kendisine zarar vermeye başlayınca, ayakta kalabilmek katı yürekli amcaoğlu Shui Ta’nın kişiliğine bürünerek sorunları gerektiğinde zorbalıkla çözmeye başlar. Shen Te’nin işsiz pilot Sun’a aşık olmasıyla işler iyice sarpa sarınca Shui Ta dizginleri tamamen eline alır.  Shen Te’nin ortalıktan kaybolduğunu, Shui Ta’nınsa onu alıkoymakla suçlandığını öğrenen tanrılar, yargıç kılığında mahkemeye gelir. Shen Te’yle Shui Ta’nın aynı kişi olduğunu öğrendiklerinde, acizlikleri ve beceriksizlikleriyle açmaza radikal bir çözüm getiremezler. Kişisel kurtuluşa değil toplumsal kurtuluşa inanan Brecht, oyunun sonunda çözümü toplumun sözcüsü seyirciye bırakır.

Kendi metin ve uyarlamalarını çağdaş yorumlarla sahne diline dönüştürmek amacıyla 2013’te kurulan Atlas Tiyatro Araştırmaları, günümüze dek araştırmacı, irdeleyici çalışmalar yaparak özellikle edebi metinlere çok başarılı teatral yorumlar getirdi.

Kurucularından Sercan Özinan’ın bildik metinlere farklı, ayrıksı, şaşırtıcı ama her zaman ilginç bakış açısını bilen ve seven biri olarak, ‘Sezuan’ın İyi İnsanı’na getireceği yorumu merak ediyordum. Özinan oyunu, kendisini iyice geriye çekip Brecht’i öne çıkaran klasik diyebileceğim biçemle sahneleyerek beni farklı şekilde şaşırttı. Hemen belirteyim, kişisel bir seçim olarak gördüğüm bu kararı eleştirmek aklımın kenarından bile geçmez. Sadece beklenmedik bulduğumu söylemek isterim.

Tabii ki her zamanki gibi parlak buluşları var. Günümüz tiyatrosunda oyuncu izleyici arasında diyalog doğal karşılandığından, epik tiyatronun olmazsa olmazı yabancılaştırma için özgün ve değişik çözümler getirmiş. Ece Çelkikçapa Özinan Shen Te ile alter egosu Shui Ta’yı canlandırıken, Abdurrahman Merallı, Burcu Tokuç, Lütfi Can Bulut, Enes Yavuz, Gülçin Yiğit ve Kardelen Arpacı değişe değişe oyundaki çok sayıda kişiyi üstleniyorlar.

Ece Özinan Shen Te’den Shui Ta’ya, ekibin kalanı karakterden karaktere başarıyla geçiyorlar ama minimum kostüm ve/veya aksesuarlarla yapılan tüm geçişlerde, olayları yaşamadıklarını, sadece oynadıklarını seyirciye ustalıkla duyumsatıyorlar. Yabancılaştırmayı oyuna eşlik eden müzisyenle kurdukları ilişkiyle tamamlıyorlar.

Tüm grubun ekip oyunculuğu çok başarılı olsa da, Shen Te / Shui Ta yorumuyla kötülüğün de Yin / Yang gibi iyiliğin doğal tamamlayıcısı olduğunu hissettiren Ece Özinan, canlandırdıkları kişiler arasında tanrılar-seyirci-Shen Te arasında koşuşturan sucu Wong olarak Abdurrahman Merallı ile, pilot Sun’un içten pazarlıklı yozlaşmasında çalışmak, başarılı olmak istemenin, tüketici düzende çürüyüp gitme korkusunun etkisini inandırıcılıkla yansıtan Lütfi Can Bulut öne çıkıyorlar.

Beklediğim ayrıksı bakışı bulamamış olsam da, metnin özüne son derece saygılı bu klasik yorumu izlemenizi mutlaka tavsiye ederim. 09 Kasım House of Performance, 22 Kasım DasDas Sahne ve sezonda İstanbul sahnelerinde.

ECHOES SAHNE’DEN İKİ YENİ YAPIM    

‘Herkes Yolunda’

                 

“Herkes gitti.
Gidenlerin dikenleri ile kalakaldım burada.
Şimdi kim çıkaracak bu dikenleri?
Bozkıra gideceğim. Annem bekliyor beni. O, çıkarır dikenlerimi.
Yetişmem lazım…
Yola çıkmam lazım…
Çok geç kaldım.”

‘Herkes Yolunda’, tiyatro, dans ve performans alanında çeşitli projelerde yer alan Meltem Gürlevik’in, Sevgi Soysal’ın ‘Tutkulu Perçem’ ve Tezer Özlü’nün ‘Yeniden Akdeniz’ öykülerinden esinlenerek yazıp yönettiği, proje tasarımını yaptığı ve oynadığı tek kişilik bir oyun.

‘Herkes Yolunda’, yakın çevresindeki insanların aksine gitmeyi hiç deneyimlememiş genç bir kadının gitmeye cesaret edişini, seyirciyle birlikte çıktığı masalsı bir yolculuk aracılığıyla anlatır. Odanın dışından sokağa, sokaktan ormana, denize, ta bozkıra yolculuğunda gitme ve değişme cesaretini kıran toplumsal düzene, kadın erkek ilişkilerine, aile yapısına, kent yaşantısına ve sokağa aşırı tepki vermek yerine, kendine özgü alaycı üslubuyla sorgulayarak bu olgularla baş etmeye çalışır.

Meltem Gürlevik, birkaç parça tül asarak etkileyici bir derinlik verdiği oyun alanında, hikâye anlatıcılığının merkezine, sesinin ve bedeninin tüm sınırlarını zorlayarak hareketi oturtur.

Anlatması güç, seyretmesi ilginç, keşfedilmeyi fazlasıyla hak eden bir tiyatro denemesi. 11 Aralık Koma Sahnesi, 23 Aralık Kumbaracı50 ve sezon boyunca İstanbul sahnelerinde.

‘Parrhesia 2’

 

“Antik Yunan ve Roma kültürlerinde Parrhesia’nın karşılığı ‘her şeyi söylemek’tir. ‘Parrhesia - Gerçeği Söylemek’ kitabında Foucault, özgür konuşma, dürüst konuşma, açıksözlülük olarak da adlandırılabilecek parrhesia sözcüğünün retorik, siyaset ve felsefe alanlarındaki evrimini inceler; kavramın çeşitli kullanımlarını, cemaat yaşamına, kamusal yaşama, kişisel yaşama uygulanmasını ele alır. Amacı, belli davranış, olgu ve süreçlerin nasıl ve neden sorun haline geldiklerini çözümlemektir.”

Metin, ışık ve bedenlerle çağımızı mercek altına almayı amaçlayan ilk versiyonu Tiyatro Kast tarafından 2019’da sahnelenmiş olan ‘Parrhesia’, bu kez ‘Parrhesia 2’ adıyla, bir Echoes Sahne ve Tiyatro Kast’ın ortak yapımı olarak Ekim 2023’ten beri sahnelerimizde…

Doğruyu söylemenin giderek zorlaştığı, doğru söyleyenlerin hızla azaldığı dünyamızda, egemen olanlara ya da genel görüşlere rağmen hakikati savunmak riskli, tehlikeli, ancak yapılması şart bir zorunluluk. ‘Parrhesia 2’ hakikati boş bir sahnede, sadece ışığın, tiyatronun, hareketin, bedenin olanaklarıyla söylemeye çalışıyor.

Çıkış noktası Foucault’nun ‘Parrhesia - Gerçeği Söylemek’ kitabı olan oyunun ekibi, korku, ihtiyaç, arzu, mahremiyet, şiddet, masumiyetle ilgili masa başı çalışmalarının ardından, bu yoğun felsefi kavramları sahneye, bedenler üzerinden, hareketler ve imajlarla ‘fiziksel tiyatro’ biçemiyle aktarıyor.

Salih Usta’nın yönettiği ‘Parrhesia 2’de Çağıl Kaya, Can Güvenç, Deniz Ekinci, Gülnara Golovina, Melike Kutluer, Münibe Millet ve Salih Usta rol alıyor.

Boş ve karanlık oyun alanında başlayan, sadece oyuncuların ellerindeki ışık çubuklarıyla aydınlanan performans, bildik çocuk şarkılarıyla gelişiyor. İçgüdüsel olarak gerçeği, hakikati söyleyen çocuğa neye inanmasını, nasıl bir insan olmasını söyleyen bu şarkılar ilk toplumsal yalanı simgeliyor. Değişik metinlerden alıntılar ve oyuncuların otobiyografik hikâyeleriyle süren ‘Parrhesia 2’de ekip, beden ses ve ışık kullanımıyla doğruyu söylemeye çalışıyor ya da "kendi doğrusunu arıyor"…

Usta’nın yönettiği, tüm ekibin benzersiz bir uyumla sahnede olduğu, oyun heyecan verici bir görsel işitsel deneyim. Zorlu bir ortak çalışmanın ürünü beden kullanımları çok başarılı; sema çeşitlemeleri, düşüş kalkışları müthiş estetik.

Oyun sonrası yönetmenle konuştuğumuzda dikkat çektiğimiz ufak bir sorun vardı. ‘Parrhesia 2’ genelde su gibi akarken, finale doğru Can Güvenç’in diğer karakterleri hayali bir silahla defalarca vurduğu sekans biraz uzuyor ve tempoyu düşürüyor. Sanırım ki bu görüşümüz dikkate alınacak.

Sonuç olarak farklı, ayrıksı, izlenmesi şart bir çalışma. 27 Aralık Yunus Emre Kültür Merkezi ve sezon boyunca İstanbul sahnelerinde.

Hepinize iyi seyirler, Cumhuriyetimize nice nice yüzyıllar dilerim.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün