Korah´ın çocukları ve teşuvanın gücü

Hessi ENNEKAVİ Kavram
30 Ağustos 2023 Çarşamba

Tora’da çölde yaşanan en çarpıcı olaylardan biri Korah olayıdır. Toprak ağzını açmış, Korah ve ailesini, sahip olduğu her şeyle beraber yutmuştur. Toprağın ağzı, aslında yaratılışta ilk Şabat girmeden hemen önce yaratılan on özel oluşumdan biridir. Bu özel oluşumlar, Tora boyunca zamanları geldiğinde devreye girmiş ve mucizelere vesile olmuştur. Toprağın ağzı da, Korah olayında devreye girmiş ve onları yutarak adeta ‘Şeol/ Cehennemin dibi’ne göndermiştir. Korah’ın isyanında, aslında karısının da büyük payı olmuştur. Karısı sürekli onu Moşe ve Aaron’a karşı doldurmuştur. Korah, Moşe ve Aaron’la amca çocuklarıydı ve onları konumlarından dolayı kıskanıyordu. Sonuçta Datan, Aviram ve Reuven kabilesinden 250 yandaşla beraber bir isyan başlatmışlardı. Ancak bu isyandan rahatsız olan üç kişi vardı. Bunlar Korah'ın oğulları Asir, Elkana ve Aviasaf’tı. Her ne kadar mecburen babalarıyla birlikte hareket ediyor gibi gözükseler de, Moşe’ye gösterilen saygısızlıktan dolayı rahatsızlık duyuyorlardı. Nitekim artık son aşamaya gelindiğinde, bu rahatsızlıkları pişmanlığa ve teşuva düşüncelerine dönüşmüş ve bu sayede, son saniyede toprak tarafından yutulmaktan kurtulmuşlardı. Pinhas peraşasında, açıkça toprağın ağzını açıp Korah ve yandaşlarını yuttuğunu, ancak Korah’ın oğullarının ölmediğini yazmaktadır. Bu ifadeden, normalde son ana kadar onların da ölmeye aday kişiler olduğunu, hatta yutulmaya da başladıklarını, ancak teşuva düşünceleri yoğunlaşınca, o mucizevi toprak ağzında onlar için bir çıkıntı olduğunu fark ettiklerini ve oraya sığınarak, sadece bu korkunç olaya seyirci olduklarını anlıyoruz. Bu olay onlara Ruah Akodeş gelmesini sağlamış ve David'in Teilim kitabında yer alan ve ‘Livne Korah mizmor/ Korah’ın çocuklarından mizmor’ adlı toplam 12 mizmoru beslemişlerdir. Bu mizmorlarda gelecekte Bet Amiktaş’la ilgili kehanetler bile vardır. Nitekim Korah'ın çocuklarının soyu asırlar sonra dahi vardı ve önemli şahsiyetler içermekteydi. Bunlardan biri de Şemuel Anavi’dir. Şemuel, aynı zamanda Teilim’in yazarı David'i de mesh eden peygamberdi. Aslında Korah da Ruah Akodeş sahibiydi ve soyundan böyle önemli şahsiyetler çıkacağını görmüştü. Ama kibirle değerlendirdiği bu görüş onu yanıltmıştı. Sonuçta kendi cehennemde kavrulacak ve teşuva yapan çocukları bu onurlu soya layık olacaklardı. Teilim’in ikinci kitabı, Korah’ın oğullarının sekiz mizmoruyla başlar: 42- 49 arası olanlar. Ayrıca üçüncü kitaptaki dört mizmor da onlarındır; 84,85, 87, 88. ‘Livne Korah mizmor’ olarak geçen bu mizmorların ilki olan 42. mizmor Sukot’un ikinci gününün mezmurudur. Derin sulardan sular çıkmasından bahseder. Nitekim Sukot’taki su çekme şenlikleri ile bağlantılıdır. Bu mezmur ve devamı niteliğindeki 43. mizmor mabedin yıkılışı ve sürgün için ağıt yakılan Tikun Hatsotun Tikun Lea bölümünün de başını oluşturur. Sonraki mizmorlarda da sürgüne ve gelecek savaşlara vurgular vardır. 47. mizmoru Roş Aşana günü şofar çalmadan önce yedi kez okuma adeti vardır. Bu mezmurda hem şofar çalınmasından bahseder, hem de yedi kez Aşem’in yargısal adaletini simgeleyen Elokim ismi geçer. Korah'ın çocukları, cehennemin en alt yedinci katı olan ‘şeol’e düşmeden önce yedi kez Elokim içeren bu mezmuru söylemişlerdir. Bu mezmuru yedi kez okuyunca, toplam 49 kez Elokim ismi söylenmiş olur ve düşülebilecek 49 manevi erdemsiz seviyenin, şofarlada birlikte 49 erdemli seviyeye dönüşebileceğini ifade eder. 48 numaralı mezmur ise haftanın ikinci gününde okunan ‘günün mizmoru’dur.  Yaratılışın ikinci günü cehennem ateşi yaratılmıştır, Korah’ın oğulları toprak tarafından yutulurken, son anda kurtularak gördükleri cehennem ateşinin ilhamıyla bu mezmuru bestelemişlerdir. 49. mezmuru ise, yas evinde yedi günlük ‘şiva’ dönemi boyunca dualardan sonra okumak adettir. Bu mizmorda da ölümden ve sonrasında alçak dünya ‘şeol’e gitmekten bahsetmektedir.  84. mizmor günlük tefilalarda okuduğumuz bir mizmordur. Burada da Korah’ın oğulları ‘kötünün obasında olmaktansa, Tanrı’nın evinin eşiğinde durmayı tercih ederim’ demektirler. 88. mizmor hem Oşana Raba’da söylenen, hem de refua için okunan bir mizmordur. Orada da cehenneme, ‘şeol'e inmekten, ölüler için mucize yapılmasından bahseder. Görüldüğü gibi, güçlü bir teşuva insanın adeta kaderini değiştirebilmekte ve insanı bambaşka bir boyuta getirebilmektedir.

Bilgisayar oyunundan hayata dair ne öğrenebiliriz?

‘Pirke Avot/ Ataların Öğretileri’nde hayata dair çok değerli öğretiler bulunur. Bunlardan biri de, bilge kişinin herkesten ve her şeyden öğrenen kişi olduğudur. Daha önce bazı yazılarımda bu konuyla ilgili bazı örneklere değinmiştim. Bu yazıda da çocuklarımızın oynadığı bilgisayar oyunlarından hayata dair neler öğrenebileceğimize bakalım. Genelde klasik yapıdaki bu oyunlar, ödül toplayarak aşamalı bir yükselme sisteminde ilerler. İlk aşamada ödül toplamak daha kolaydır, ama ödül birim miktarları daha düşüktür. Oyunlarda mutlaka değişik türlerde birtakım canavarlar da vardır. Bunlar oyun içinde ilerlerken çeşitli yerlerde karşımıza çıkar ve onlarla mücadele etmek zorunda kalırız. Bu canavarların amacı bizi engellemek, hatta ‘can’ diye tabir edilen yaşam gücümüzü azaltmak ve sonunda bizi oyun dışı etmektir. Eğer onları yener veya yok edebilirsek, hem ‘can’ımız azalmaz ve oyun dışı kalmayız, hem de daha yüksek birim puanlarda ödül toplamak suretiyle, bir süre sonra daha üst bir ‘level/aşamaya’ geçeriz. Bu daha üst aşamada ödül birim miktarları daha yüksektir, ancak canavarlar da daha güçlü ve hızlıdır. Zorlanmaya başlarız, ama onlarla mücadele edip yenebildikçe, daha da büyük ödüller kazanmaya başlarız, eksilen canlarımız da yerine gelmeye başlar. Giderek aşamalar yükselir, canavarlar güçlenir, ödüller büyür ve biz azimle, kararlılıkla oyundaki mücadelemizi sürdürürsek, en yüksek aşama ve ödüllere ulaşabilir ve sonunda da oyunu başarıyla bitirebiliriz. İşte hayatı da aslında bir tür bilgisayar oyununa benzetebiliriz. Burada sözünü ettiğimiz hayat, tabi bir Yahudi’nin Tora yolunda kat ettiği hayattır. Tora yolu mitsvalarla doludur. Bu yolda ilerledikçe ve mitsvaları yerine getirebildikçe ödüller toplayabiliriz. İlk başlarda yerine getirebildiğimiz mitsvalar bize göre kolay olanlardır veya mitsvaları daha basit düzeyde yerine getirebiliriz. Bu durumda ödüller de biraz daha düşük olabilir. Bu arada, karşımıza sürekli bizi zorlayan, engellemeye çalışan canavarlar olan ‘yetser ara’lar çıkar.  Bazen bizi zor durumda bırakırlar, ödüllerimizi yerler, ‘can’ımızı, yaşam gücümüzü eritirler. Ama mücadele etmeye devam ettikçe, onlarla baş etmeyi öğreniriz. Onları her yendiğimizde daha da büyük ödüllerin kapısı açılır. Ruhani yükselişimizi sürdürüp daha yüksek aşamalara geldikçe, daha zor mitsvaları da, hem de daha yüksek seviyelerde yerine getirebilip ödüllerimizi arttırırız. Bu arada ‘yetser ara’nın karşımıza çıkarabileceği daha yüksek seviye testleri de geçebilip bu ödülleri katlayabiliriz. Ve gün gelir bu hayat oyununu başarıyla bitirebilirsek, nihai ödülümüz de bizi Olam Aba’da beklemektedir.

Bunları biliyor musunuz?

* Krallık soyu Yehuda’ya verilmesine rağmen, Tanrı nasıl Lea’nın oğlu Yehuda’nın soyundan önce, Rahel’in oğlu Binyamin soyunu onurlandırıp Şaul’ü kral yaptıysa, Maşiah zamanı geldiğinde yine Lea oğlu Yehuda soyundan gelecek David’den önce, bu kez Rahel’in oğlu Yosef’i onurlandırarak ‘Maşiah ben David’den önce ‘Maşiah ben Yosef’in geleceğini… Yosef ve David’in, krallığı simgeleyen iki atamız olduğunu ve on sefirottan, sırasıyla son ikisi olan Yesod ve Malhut’u simgelediklerini…

* Şabat günleri Şahrit tefilasında okunan ‘El Adon’un akrostiş (alfabetik harf sırasıyla) yazılan 11 kıta ve 22 cümlelik melodili bir dua olduğunu. Birinci kıtada 10 emre karşılık 10 kelime, son kıtada ise 12 burca karşılık 12 kelime bulunduğunu. Ortadaki dokuz kıtanın her birindeki sekiz kelimenin toplamının 72 etmesiyle, bunun da Tanrı’nın 72 İsmi’ne karşılık geldiğini…

* Tora’da “Anneni ve babanı, Tanrı’nın emrettiği şekilde onurlandır” dediğini. Buradan, sözlü Tora olmaksızın yazılı Tora’nın anlaşılamayacağını bir kez daha anlayabileceğimizi. Çünkü bu ifadede onları ne şekilde onurlandırmamız gerektiğinin açıklanmadığını. Ancak sözlü Tora’dan bunu öğrenebildiğimizi. Buradaki bir vurgunun da ‘ne şekilde veya ne koşulda olursa olsun’ onurlandırmak gerektiği olduğunu. O kişiler gözümüzde iyi veya kötü de olsa, sevsek veya sevmesek de veya bizle yeterince ilgilenmemiş olsalar da, onları onurlandırmamız gerektiğini. Nitekim bu emrin çölde, çocukların önüne gökten man yağarken, su istediklerinde Miryam’ın kuyusundan nehir gibi akan suyu içerken, onur bulutları çocukları sıcaktan, güneşten, zararlı yaratıklardan vs korurken, elbiseleri dahi eskimezken, anne ve babalarının bakımına en az ihtiyaçları olduğu bir dönemde verilmiş olmasının bunu ima ettiğini.

* Tanrı’ya nasıl dua etmemiz gerektiğiyle ilgili Tora’da on çeşit ifade olduğunu. Bu ifadelerdeki esas ‘tefila/ dua’ manasındaki sözcüğün gematriyasının 515 olduğunu. Buradan Moşe’nin Tanrı’ya etmiş olduğu gibi, dualarımızı sabırla, bıkmadan defalarca etmemiz gerektiğini. Başka bir dua ifadesinin de ‘Vaethanan/ yakarmıştım’ olduğunu. Bu kelimenin de gematriyasının 515 olduğunu ve içinde ‘hanun/Tanrı’nın merhameti’ sözcüğünü içerdiğini. Buradan da dualarımızı adeta yalvararak,  bizim liyakatimizden dolayı değil de, Tanrı’nın merhametinden dolayı kabul edilmesini istemeyi öğrendiğimizi. 

* Elul ayının her zaman 29 gün çektiğini. Sonraki Tişri ayındaki 10 günlük ‘Yamim Noraim’le birlikte, Kipur’a kadar 39 gün Tanrı’nın bize yakın olduğunu ve bizi tüm merhametiyle izlediğini. 39 sayısının ‘Çiy/tal’in gematriyası olduğunu. Tanrı’nın adeta merhametinin sembolü olan göksel çiyle bizi desteklediğini. Göksel çiyin ölüleri bile canlandırabilme özelliği olduğunu. Nitekim Amida’da Tanrı’dan çiy istediğimizi belirttiğimiz ‘morid atal’ bölümünün, ‘tehiyat ametim/ ölülerin dirilmesi’ ile ilgili berahanın içinde yer aldığını.

Sorularınız ve görüşleriniz için adresim [email protected]

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün