2. Dreyfus Vakası

Cédric Kahn´ın “GOLDMAN DURUŞMASI” tarihin az bilinen bir kişisine odaklanıyor.

Viktor APALAÇİ Sanat
23 Ağustos 2023 Çarşamba

Film müebbet hapis hükümlüsü aşırı solcu militan, soyguncu Pierre Goldman’ın işlemediği bir cinayet sonrası mahkemede aklanmasını anlatıyor. Filmde antisemitizm, faşizm, kötü niyetli polis teşkilatı, ırkçılık otopsi masasına yatırılıyor. Goldman hapishanede yazdığı ‘Fransa’da Doğmuş Polonyalı Bir Yahudinin Karanlık Anıları’ romanıyla ünlenmişti.

“LE PROCES GOLDMAN”

Yön: Cédric Kahn

Sen: Cédric Kahn - Nathalie Heraberg

Gör: Patrick Ghiringnelli

Oyn: Arieh Worthhalter - Arthur Harari - Stéphane Guérin-Tillié - Nicolas Briançon - Aurelien Chaussade

Yönetmen, senaryo yazarı ve aktör Arthur Harari’nin iki filmi 76. Cannes Festivalinde yer aldı. Birincisi Bir Düşüşün Anatomisi / L’Anatomie D’Une Chute yaratıcı Justine Trietyi Cannes tarihinin Altın Palmiyeli üçüncü kadın yönetmeni yaptı. Arthur Harari bu filmin senaryosunu Justine Triet ile müştereken yazmıştı. Harari’nin yer aldığı ikinci Cannes filmi Goldman Duruşması / Le Proces Goldman festivalin yan bölümlerinden “Yönetmenlerin 15 Günü”nde yer aldı. Harari bu filmin iki başrolünden birini oynuyor.

DEVRİMCİ SOYGUNCUNUN PORTRESİ

Cédric Kahn, şiddet suçlarını işleyen İtalyan seri katilin öyküsünü anlatan Robert Succo (2001) Cannes Film Festivalinin ana yarışmasına katılmıştı. Geçen 22 yıldan sonra, bu kez yine senaryosunu yazıp yönettiği Goldman Duruşması ile Cannes’a dönüyor. Devrimci bir soyguncunun sert ve büyüleyici bir portresini, Cédric Kahn romantik bir biyografi filmiyle beyaz perdeye aktarmış. Filmde antisemitizm, faşizm, ırkçılık, kötü niyetli polis teşkilatı otopsi masasına yatırılıyor. Filmin konusu Kasım 1975’te, müebbet hapis hükümlüsü, aşırı solcu militan  Pierre Goldman’ın Amiens’teki ikinci duruşması sırasında geçiyor. Paris’teki bir eczane soygununda iki kadını öldürmekten mahkum Pierre (Arieh Worthalter) ısrarla masum olduğunu iddia edince ikinci yargılanma hakkını elde etmişti.  

Asi, devrimci, soyguncu, Şoa çocuğu, öfkeli Yahudi, parlak yazar, usta hatip Pierre Goldman bu duruşmada masumiyetini kanıtlayıp 1976’da beraat etmesinden üç yıl sonra, cinayetin kesin koşulları hakkında hiçbir gerçek bilinmeden (hayalet bir grup tarafından) sokakta yürürken katledildi. Hapishanedeyken yazdığı kitapta doğumundan, müebbet hapse mahkum edildiği 1974’e kadar yaşadıklarını edebi bir lisanla anlattı. Fransa’da Doğmuş Polonyalı bir Yahudinin Karanlık Anıları adlı bu roman büyük ilgi gördü, Goldman hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip oldu. Kitabında ailesinin iki mensubunun Fransa’daki Yahudi Komünist direnişinin kahramanları arasında olduğunu anlattı.

Fransa’nın karanlık işgal yıllarındaki babası gibi, bir Yahudi direniş kahramanı olmayı hedefleyen, bazen çok rahatsız edici olabilen Pierre Goldman’ın davası, Fransa ve Avrupa’da, 1970’lere damgasını vuran siyasi, ideolojik ve ırksal gerilimleri, sağcı ve solcu aydınlar arasındaki uçurumu gözlere seriyor. Filmde tiyatro sahnesini andıran bir mahkeme salonunda görgü tanıkları, savcı, hakim, jüri üyeleri, kendi avukatları dahil herkese meydan okuyan bir anti-kahramanın duruşmasını izliyoruz.

Tamamına yakını bir duruşma salonunda geçen filmin diğer kahramanları, Pierre Goldman’ın avukatı, deneyimli Georges Kiejman (Arthur Harari), jüriyi etkilemek için her yola başvuran Makyavelist, acımasız savcı (Aurelien Chaussade), yüksek gerilim altında devam eden mahkemede sükuneti sağlamaya çalışan hakim (Stéphane Guerin-Tillié) ve davet edilen tanıklar. Masumiyetini savunan asi Pierre’in gürültülü müdahaleleri, kendi avukatına karşı çıkışları, itaatsizliği, provokatör söylemleri jürinin kararını etkilemesini beklenirken, jüriden çıkan ‘suçsuz’ kararıyla aklanır. Kavgacı, polemikçi sanık, ısrarla ırkçı olmakla suçladığı tanık polislerle tartışarak onların kötü niyetli, peşin hükümlü olduklarını ispat etmiştir. Ölüm cezasını göze alan, ancak prensiplerinden asla vazgeçmeyen Pierre Goldman’ı, bu yönüyle Alfred Dreyfus’e benzetmek mümkün.

Dört silahlı soygunla suçlanan Goldman bunlardan üçünü üstleniyor, ancak iki kadın öldürüldüğü soyguna karışmadığını iddia ediyordu. Yazdığı kitapta entellektüel solun simgesel figürü haline gelen Pierre Goldman’ın duruşmasına Simone Signoret, Françoise Sagan, Jean-Paul Sartre, eski gerilla yoldaşı Régis Debray katılmıştı. Fransız solu entellektüeli Goldman’ın kısa hayatı bir suikastla noktalanmıştı. Cinayete Grupos Antiterroristas de Liberacion ölüm mangasının karıştığından şüphelenildi.

 

ANTİ-KAHRAMANIN 35 YILLIK ÖMRÜ

1944 ile 1979 arasında yaşayan, tahsilini Sorbonne’da tamamlayan Pierre Goldman, 1962-68 yılları arasında aşırı solcu öğrencilerin yer aldığı sendikalarda çalıştı, sonra Güney Amerika’ya giderek Venezuella’da gerilla savaşlarında yer aldı. 1966’da zorunlu askerlik görevini yapmayı reddeti, Küba’ya giderek Fidel Castro, Che Guevara ve Fransız Régis Debray ile temas kurdu. Paris’e döndüğünde, asrın en büyük halk ayaklanması sayılan Mayıs 68 Olaylarında yer almadı. 1968’de Venezuella’da bir yıl boyunca gerilla faaliyetlerinde bulundu. Tenerif’te başlattığı banka soygunu faaliyetini Paris’te sürdürdü. 1969’da burada karıştığı silahlı soygunlardan, 1976’da 12 yıl hapse mahkum edildi. 1969’da Paris’teki eczane soygununda öldürülen iki kadının katili olarak müebbet hapse mahkum edildi, ancak 1976’da duruşmada aklanıp hürriyetine kavuştu. Kendisine yapılan suikasti “Polisin Onuru” adlı aşırı sağ bir örgüt tarafından üstlendi.

“Goldman Davası”nı 1894 yılındaki “Dreyfus Olayı” ile, taşıdığı benzerliklerle kıyaslamak mümkün. Pierre Goldman ile Alfred Dreyfus iki Fransız Yahudisiydi. Yaşadıkları dönemlerde Fransa’daki antisemitizmin kurbanlarıydı. Her ikisi yargılanmış ve kendilerine yöneltilen suçlamaların yersiz olduklarını kanıtlamışlardı. Alfred Dreyfus haksız yere casuslukla itham edilerek, mahkum olmuş ve sürgün edilmişti. Ünlü yazar Emile Zola, Fransız Cumhurbaşkanı Félix Faure’a yazdığı, L’Aurore gazetesinde yayınlanan İtham Ediyorum / J’Accuse başlıklı açık mektupla isyanını dile getirmişti. Casusluk olayının gerçek faili mahkemede açığa çıkınca, Dreyfus beraat ettirilmiş ve itibarı iade edilmişti.

Roman Polanski’nin üçer Venedik Film Festivali ve César Ödüllü J’Accuseünden dört yıl sonra, bir başka Yahudi yönetmen olan Cédric Kahn, Goldman Duruşması / Le Proces Goldman ile bu kez tarihin az bilinen bir antisemitizm vakasını beyaz perdeye taşıdı. 1966 doğumlu yönetmen, senaryo yazarı ve oyuncu Cédric Kahn’ın önemli film festivallerinden kazanılmış bir ödülü yok. Filmografisinde öne çıkan yapıtları arasındaki L’Ennui 1998 Prix Delluc’ünü kazanmıştı. Vie Sauvageın (2014) San Sebastian Film Festivalinden Jüri Ödülü var. Kariyerinin ilk filmi Bar Des Rails (1991) Venedik Film Festivaline, La Priere (2018) ve Feux Rouges (2004) Berlin Festivaline katıldı. ‘Goldman Duruşması’nda senaryosu ve mizanseniyle, mahkeme safhasını oradaymış gibi yaşamamızı sağladı. 

Tamamına yakını dört duvar arasında geçen bir konuyu, çalkantılı bir davayı tansiyonu hiç düşmeyen bir mizansen eşliğinde anlatan Cédric Kahn’ın güç gösterisi uyumlu bir oyuncu kadrosunun kusursuz performanslarıyla destekleniyor. Entelijensiyanın desteklediği, başsavcıya sürekli hakaret eden, polisin sistematik ırkçılığını dile getiren, pervasız sanık rolünde Arieh Worthalter var. 38 yaşındaki bu Fransız TV ve sinema oyuncusu, negatif kişilikli, sürekli kızgın, somurtkan Goldman’a inandırıcı bir performansla can veriyor. Megaloman Goldman üç avukatına, özellikle zaten ünlü olan baş avukatı Georges Kiejman’a güvenmiyor. Onun gözünde bu avukat şöhrete aç bir sosyetiktir. (Bu rolde Arthur Harari döktürüyor.)

Film Avrupa’da 27 Eylül’de vizyona girecek.

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün