WEB´DEN SEÇMELER

•Rezan Epözdemir gibi bir hukukçunun “mahkeme tutanaklarına da girdi” cümlesinin arkasına saklanarak bu palavrayı kamuya açık bir yayında ballandırarak anlatması ise feci bir şey. Çünkü sadece “sapıkça, manyakça bir palavra” denilip geçilmeyecek bir durumla karşı karşıyayız. Cinayetle hiçbir ilgisi olmayan bir topluluğu, sırf Yahudi oldukları için cinayetin içine karıştırmaktır bu. Bu yönüyle tam bir nefret suçudur. Hatta ve hatta halkı kin ve nefrete sürükleme eylemidir. Rezan Epözdemir tez zamanda kendine gelmeli ve bu “Mayasız Ayini” saçmalığını dile getirerek kimlerin nasıl hakkına girdiğinin farkına varmalı. Ahmet Hakan - Hürriyet

İzak BARON Diğer
16 Ağustos 2023 Çarşamba
  • Bu Haftanın “Takılanlar”ı

 

  • REZAN EPÖZDEMİR GİBİ BİR HUKUKÇUNUN “MAHKEME TUTANAKLARINA DA GİRDİ” CÜMLESİNİN ARKASINA SAKLANARAK BU PALAVRAYI KAMUYA AÇIK BİR YAYINDA BALLANDIRARAK ANLATMASI İSE FECİ BİR ŞEY

Fatih Altaylı’yla internette yaptığı bir programa denk geldim. Cem Garipoğlu’nun Münevver’i neden öldürmüş olabileceği üzerine konuşurken “Mayasız Ayini” diye bir saçmalıktan söz ediyordu.

Mesele doğru anlaşılsın diye konuşmanın o bölümünün tamamını noktasına virgülüne dokunmadan yayınlıyorum:

EPÖZDEMİR: Olayın oluş şekline bakın. 29 bıçak kesisi, 5’i münferiden öldürücü, ölmeden önce testere kullanılmış. Boyunda v’ler, bilekte çizikler. Siz Bahçeşehir’de öldürüyorsunuz, korsan taksiyle tam 40 kilometre...

Yahudilere karşı nefret suçu: ‘Mayasız Ayini’ diye uydurulan bir palavra

ALTAYLI: Etiler’e...

EPÖZDEMİR: Tam 40 kilometre.

ALTAYLI: Ve taksiyle.

EPÖZDEMİR: Taksiyle gidip babaannenizin evinin önündeki çöp konteynerine maktuleyi bırakıyorsunuz.

ALTAYLI: Niye babaannenin evi?

EPÖZDEMİR: Niye? Kime neyi ispat ediyorsunuz? Bir tartışma oldu yargılama safahatı sırasında. Mayasız Ayini. Cezayir asıllı bir aile. Yahudi kökenli. Osmanlı İmparatorluğu’nda da birçok Yahudi kökenli ailenin infaz edilmesinin müsebbibi buymuş. Mayasız Ayini... Nedir bu?

ALTAYLI: İlk defa duyuyorum.

EPÖZDEMİR: 18 yaşına gelmiş bir erkek, bakire genç bir kızı katledip rüştünü ispat edecek.

ALTAYLI: Yok canım. Öyle bir şey olur mu?

EPÖZDEMİR: Evet. Mayasız Ayini. Bugün de vardı hatta basında birkaç yerde okudum. Böyle bir ayin türü var. Dosyada tutanaklara da girdi. Mahkeme bunun üzerinde de durdu. Dedi ki: Bir, bakire bir kız. İki, Bahçeşehir’de öldürülüyor. Üç, babaannenin evine götürülüyor. Acaba bu mu? Bu birinci ihtimal.

Epözdemir’in verdiği bilgiye göre mahkeme tutanaklarına da girmiş bu Mayasız Ayini saçmalığı.

Nasıl girdi, kim soktu acaba?

Bilmiyorum.

Ama böylesi manyakça, sapıkça uydurulmuş kocaman bir palavranın mahkemede gündeme gelmesi korkunç bir şey.

Rezan Epözdemir gibi bir hukukçunun “mahkeme tutanaklarına da girdi” cümlesinin arkasına saklanarak bu palavrayı kamuya açık bir yayında ballandırarak anlatması ise feci bir şey.

Çünkü sadece “sapıkça, manyakça bir palavra” denilip geçilmeyecek bir durumla karşı karşıyayız.

Cinayetle hiçbir ilgisi olmayan bir topluluğu, sırf Yahudi oldukları için cinayetin içine karıştırmaktır bu.

Bu yönüyle tam bir nefret suçudur.

Hatta ve hatta halkı kin ve nefrete sürükleme eylemidir.

Rezan Epözdemir tez zamanda kendine gelmeli ve bu “Mayasız Ayini” saçmalığını dile getirerek kimlerin nasıl hakkına girdiğinin farkına varmalı.

Ahmet Hakan

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/yahudilere-karsi-nefret-sucu-mayasiz-ayini-diye-uydurulan-bir-palavra-42314465

 

  • BİDEN YÖNETİMİ SUUDİLERİN İSRAİL’İ TANIMASI KARŞILIĞINDA İSRAİL’DEN FİLİSTİN KONUSUNDA TAVİZLER ALMAYA ÇALIŞACAKTIR ANCAK BUNUN EGEMEN BİR FİLİSTİN DEVLETİ OLMASI İHTİMALİ YOK DENECEK KADAR AZ

Amerikan siyasetinde İsrail’le ilişkiler Beyaz Saray yönetimlerini hep zorlamıştır. Bir yandan İsrail’e barış süreci konusunda baskı yapma ihtiyacı hisseden yönetimler bir yandan da İsrail’in güvenliğinden taviz vermediklerini ispatlamak zorunda olmuşlardır. Bu dengeyi tutturabilen bir yönetim olduğunu söylemek pek mümkün değil. Obama yönetimi İran’la anlaşmaya giderken bir yandan da yeni yerleşimler konusunda baskı yapmaya kalktığında Netanyahu Cumhuriyetçilerle birlikte Beyaz Saray’a açıktan muhalefet etmişti. Trump yönetimi ise tamamen İsrail yanlısı bir politika izleyerek İran’a tam baskı politikası uygulamıştı. İsrail’in Filistin meselesini çözmeden de Arap ülkeleriyle normalleşebileceği varsayımıyla hareket eden Trump yönetimi bu konuda aşama kaydetmekle kalmayıp Amerikan büyükelçiliğini de Kudüs’e taşıyarak İsrail’in başkenti olarak tanımıştı.

Biden yönetimi İran’la yeni bir nükleer anlaşma konusunda ağırdan alarak İsrail’le karşı karşıya gelmekten kaçındı. Biden, Netanyahu’nun yargı reformu adı altında attığı adımların büyük protestolara yol açması sonrasında demokrasi endişelerini dile getirerek Netanyahu’yu Washington’a davet etmenin zamanı olmadığını söylemişti. Biden bir yandan da Trump yönetiminin İbrahim Anlaşmaları ve Kudüs gibi İsrail adına ‘kazanım’ sayılabilecek adımları geriye döndürme çabasına girmedi. Suudi Arabistan’la varılan anlaşmayla İsrail’in Arap ülkeleriyle kapsamlı bir barış anlaşması olmadan tanınması ve bölgesel normalleşmesini sağlayacak bir süreç başlatmış oluyor.

Biden yönetimi Suudilerin İsrail’i tanıması karşılığında İsrail’den Filistin konusunda tavizler almaya çalışacaktır ancak bunun egemen bir Filistin devleti olması ihtimali yok denecek kadar az. Verilecek tavizlerin Filistin’deki durumun iyileştirilmesi ve yeni yerleşimlerin durdurulmasının pek ötesine gitmeyeceğini tahmin edebiliriz. Biden yönetiminin bu meseleyi Suudilerle daha büyük bir paketin parçası haline getirmiş olması da buna işaret ediyor. Filistin meselesine odaklanmayarak başarısızlık ihtimalinin siyasi maliyeti azaltılmış oluyor.

Suudi-İsrail anlaşmasının epeydir devam eden Arap-İsrail normalleşmesi sürecinin son halkası olarak var olan durumu resmileştireceğini söyleyebiliriz. Bu anlaşmanın Filistinliler açısından tatmin edici bir sonuç vermesi mümkün değil ancak hem bölgesel dengeler hem de Amerika’nın Çin’le küresel mücadelesi açısından önemli sonuçları olacağı kesin.

Kadir Üstün

https://www.yenisafak.com/yazarlar/kadir-ustun/suudi-israil-normallesmesine-dogru-4552117

 

  • PARİS’İN İKONİK BİR MEKANINI DAHA DÜNYADAN SİLEN FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZİ TEBRİK EDİYORUM. İYİ VE GÜZEL HİÇBİR ŞEY BIRAKMAYIN KARDEŞİM

9 Ağustos 1982…Marais, Paris…Semtin en ünlü restoranlarından birisi olan “Jo Goldenberg”in kapısından içeriye bir el bombası atılıyor, arkasından mekâna giren iki militan makineli tüfeklerle önüne gelene ateş açıyor.  İkisi Amerikalı altı kişi hayatını kaybediyor, yirmi iki kişi yaralanıyor. Sorumlular bir türlü bulunamıyor. Bu hafta Fransa tarihinin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Yahudilere yönelik yapılan en önemli eylemi olan Jo Goldenberg saldırısını ve ardındaki hukuk skandalını konuşalım isterim.

Joseph Goldenberg 10 çocuklu bir ailenin oğlu olarak Paris’te Marais semtindeki sinagogun yakınında bir evde dünyaya gözlerini açtı. Büyükbabası Nahum Goldenberg ve onun çocukları henüz Jo doğmadan kısa bir süre önce Türkiye’den Fransa’ya göç etmişlerdi.  Aslında bir kasap olan Nahum, Paris’e gelir gelmez bir şarküteri açtı ve bu dükkânı uzun yıllar ayakta tutmayı başardı. Fakat Nazilerin ülkeyi işgalinden sonra, Nahum ve dört çocuğu sınırdışı edildiler ve maalesef Auschwitz’te hayatlarını kaybettiler. Holokost’ta tüm ailesini yitiren Jo, hayata tutundu ve savaş sonrasında bir restoran açmaya karar verdi ve kısa sürede restoran ünlendi.

Birçok ünlü siyasetçi, sanatçı ve iş adamının uğrak yeri hâline gelen restoranın yemekleri o kadar meşhur oldu ki, yazar ve fotoğrafçı Slyvie Jouffa Goldenberg’in yemek tarifleri üzerine bir kitap kaleme aldı. New York Post’ta restoranla ilgili olarak ünlü Marais semtinin turist çekim merkezi diye yazılmış. Hatta filmlerini TRT’nin bir zamanlar çokça yayınladığı ünlü Fransız aktör Louis de Funès’nin Haham Jacob’un Çılgın Maceraları filmi 1973’te burada çekildi.

Ancak 1982 yılındaki terör saldırısından sonra Goldenberg’in restoranı el değiştirdi. Restoranın yeni sahiplerinin pek başarılı oldukları söylenemez. Nitekim 2006 yılında hijyen problemi ve borç sorunu yüzünden kapatılmasına karar verildi. Bir süre bir mağazaya kiralanan mekânın şimdilerde hâlâ boş olduğu söyleniyor. Bu seneye kadar yeni bir gelişme olmadığını okudum. Paris’in ikonik bir mekanını daha dünyadan silen Filistinli kardeşlerimizi tebrik ediyorum. İyi ve güzel hiçbir şey bırakmayın kardeşim.

Yıllar geçiyor ama soruşturmada bir arpa boyu yol alınamıyordu. Savcı eylemin mutlaka bir Filistinli gruplarla ilişkili olduğundan emindi ama elinde hâlâ yeterli kanıt yoktu. Geçen yıllar boyunca balistik inceleme tekniklerinde gerçekleşen yeni gelişmeler soruşturmayı da etkiledi. 2007 yılında davaya yeni bir savcı atandı: Marc Trévidic. Yeniden soruşturmaya başlayan Trévidic’in çabasıyla mermilerde yeni bir balistik inceleme yapıldı. Böylece bulunan yeni delillerle faillerin kimlikleri teşhis edilebildi.

Olay yerindeki mermilerin Ebu Nidal Örgütü’nün başka eylemlerinde de kullanılanlarla birebir örtüştüğü kanıtlandı. Böylece önemli bir ipucu elde edilmiş oldu. Hemen bu örgüte yoğunlaşıldı ve eski iki üye 2008 yılında gizli tanık olarak konuşmayı kabul ettiler. Böylece olayın gerçek faillerinin isimleri ortaya çıkmış oldu.

Muhammed Züheyr El Abassi eylemi planlayan, hedefi, mekânı ve silahları sağlayan isimdi. Eylemi gerçekleştiren iki kişi ise Mahmut Kadir Abid ve Velid Abdurrahman Ebu Zeyd’di. 32 sene sonra Fransız makamları bu Yahudi düşmanı saldırıyı gerçekleştiren isimleri ortaya çıkarabilmişti. Şüphesiz süreç bununla bitmiyordu.

Şüphelilerden biri Ürdün’de, diğeri Ramallah’taydı. Üçüncü isim ise Norveç’te yaşıyordu ve vatandaşlığa geçmişti. 2015 yılında Trévidic bu üç isim hakkında uluslararası yakalama kararı çıkarttı. Ancak savcının, eylemi gerçekleştirdikten sonra Ortadoğu’ya kaçmayı başarmış isimleri bu saatten sonra Avrupa’ya geri getirebileceğine inanacak kadar naif olduğunu düşünmüyorum. Biraz dostlar alışverişte görsün gibi bir adım bu. Nitekim Ramallah’ta oturan Abid hâlen aranmaktadır. El Abassi ise, 2015 yılında Ürdün makamlarınca tutuklandı. Bu esnada Fransa onun iadesini istedi ama Ürdün yetkilileri bunu reddetti ve 17 Haziran’da kefaletle serbest bırakıldı. Ebu Zeyd ise Avrupa vatandaşı olmasından dolayı ele geçirilebildi. 2020 yılında Fransa’ya teslim edildi ve yaklaşık üç senedir hapiste.

Dört sene önce Times of Israel gazetesinin Fransız edisyonu eylemde hayatını kaybeden André Hezkia Niego’nun kızkardeşi Jacqueline Niego ile bir röportaj yaptı. Bunca yıldır hâlâ adaletin sağlanamamış olmasından dolayı kızgın ve üzgün olan Jacqueline, Fransız devletine isyan ediyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında ağabeyi André ve kardeşiyle bir yetimhaneye verildiklerinde, ağabeyinin onu hayatta tuttuğunu anlatırken sesi titriyor. Fransa cumhurbaşkanına seslenen Jacqueline, artık adaletin yerini bulmasını istiyor. 41 sene geçti ama o kurbanlar hâlâ Goldenberg restoranında bekliyor.

L. Deniz Ertuğ

https://www.politikyol.com/gul-agaci-sokaginin-bombacilari/

 

  • “NETANYAHU DİKKATLERİ GAZ SEKTÖRÜNE VE İSRAİL EKONOMİSİNE YARDIMCI OLACAĞINI SÖYLEDİĞİ DİĞER KAYNAKLARA KAYDIRMAYA ÇALIŞIYOR”

Çarşamba günü kısa bir süre önce adını X olarak değiştiren Twitter’da yayınladığı ve videoda “Avrupa’ya gaz ihracatını artırıyoruz. İsrail’de gaz arama çalışmaları için yüz milyarlarca dolarlık ihaleler açtık. İsrail bir enerji süper gücü haline geliyor. … Buna kim inanırdı ki” dedi.

Sadece Kariş sahasında 1,75 trilyon fit küp rezerv olduğu tahmin ediliyor; şimdiden İsrail’in tükettiği gazın yüzde 35’ini üretiyor. Zemach, mevcut sondaj seviyesinin iki ila üç kilometre (bir milden fazla) altında daha bol kaynak olabileceğini düşünüyor.

Ancak Avrupa’nın talebine rağmen uzmanlar, İsrail’in nispeten yeni gelişmekte olan gaz sektörünün- 2064 yılına kadar 55 milyar dolar değerinde olması bekleniyor- öngörülebilir gelecekte ekonomisinin yalnızca küçük bir bölümünü oluşturacağını söylüyor.

İsrail dış politikası uzmanı ve Frankfurt Barış Araştırmaları Enstitüsü’nde araştırmacı olan Eldad Ben Aharon, “Netanyahu dikkatleri gaz sektörüne ve İsrail ekonomisine yardımcı olacağını söylediği diğer kaynaklara kaydırmaya çalışıyor” dedi: “Ancak gazın potansiyelini ve bozulan ekonomiyi bir araya getirip baktığımızda, ikna edici değil.”

Sondaj için gerekli altyapı ve çok düzeyli bölgesel iş birliğinin tahminlere ayak uyduracağının garantisi olmadığını söyledi. Hatta en iyi senaryoda bile doğal gazdan elde edilecek kârın, Netanyahu’nun yargı reformunun özellikle de geçen yıl ülkenin ihracat pazarının yüzde 54’ünü ve işgücünün onda birinden fazlasını oluşturan İsrail’in teknoloji sektöründe yol açtığı ekonomik zararı telafi edemeyeceği görüşünde.

Teknoloji liderleri son yedi aydır sokak protestolarının ön saflarında yer alarak Netanyahu’nun geri adım atması ya da kalıcı ekonomik zarar riskini göze alması için slogan atıyorlar. “Start-Up Nation Policy Institute” tarafından geçen ay yayınlanan bir rapora göre, teknoloji firmalarına yapılan yatırımlar 2023’ün başından bu yana yüzde 68 düşerek 2018’den bu yana en düşük yatırım seviyesine geriledi. İsrail’de kurulan pek çok teknoloji şirketi sermayelerini ve çalışanlarını yurtdışına taşıyor.

İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın eski planlama müdürü Eran Etzion, doğal gaz ihracatının “Netanyahu’nun ekonomiyi ‘çeşitlendirmeye’ yönelik çok boyutlu yaklaşımının” bir parçası olduğunu söyledi. Ancak “rakamlar birbirini tutmuyor” dedi.

Etzion, Netanyahu’nun ABD ve Avrupa’ya alternatif küresel ortaklıklar geliştirmeye çalıştığını ve gaz atılımını bir zamanlar düşman olan komşularla yeni ilişkiler kurmanın bir yolu olarak gördüğünü söyledi. Bunlar arasında, bölgenin tek sıvılaştırma tesislerine ev sahipliği yapan ve gazı Avrupa’ya ihraç etmek için gerekli olan Mısır ve İsrail’in son yıllarda ABD aracılığında İbrahim Anlaşmaları kapsamında ilişkilerini genişlettiği Basra Körfezi yer alıyor.

Bu yılın başlarında Birleşik Arap Emirlikleri’nin devlete ait petrol ve gaz şirketi ile British Petroleum (BP), İsrail’in en büyük gaz şirketlerinden biri olan NewMed’in hisselerini satın almak için bir teklif sundu. BAE’nin devlet fonu 2021 yılında İsrail’in en büyük ikinci sahası Tamar’da 1 milyar dolarlık hisse satın aldı.

2000’li yılların başında sektörün gelişimini denetleyen eski İsrail Enerji Bakanı Hezi Kluger, “Atmosfer tamamen değişti” dedi.

İsrail’de faaliyet gösteren en büyük doğal gaz şirketini 2020 yılında yaklaşık 4 milyar dolara satın alan Kaliforniya merkezli enerji devi Chevron gibi uluslararası şirketlerle yapılan yeni anlaşmaların Suudi Arabistan’ın zımni onayını aldığını söyledi. Kluger, önceki yıllarda çok uluslu şirketlerin Suudilerle olan ilişkilerini tehlikeye atmamak için İsrail’le iş yapmaktan aktif olarak kaçındığını belirtti.

Doğal gaz şirketleri Ukrayna’daki savaş sırasında kısa vadeli kazançlar elde edebilirken, uzmanlar Avrupa’nın yenilenebilir enerjiye geçişiyle birlikte pazarın on yıl içinde zirveye ulaşacağını tahmin ediyor. İsrailli şirketler kendilerini, yeni enerji kaynakları tam anlamıyla kurulana kadar devreye giren geçici tedarikçiler olarak tanımlıyor. Avrupa ülkeleri Rus enerji devi Gazprom ile bağlarını koparmaya çalıştıkça talebin artması bekleniyor.

Katar, Avrupa’nın en büyük sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tedarikçisi haline geldi ve 2026 yılına kadar ihracat kapasitesini üçte bir oranında artırmayı planlıyor. Amerika Birleşik Devletleri geçen yıl Avrupa’ya LNG ihracatını yüzde 141 oranında artırdı ve önümüzdeki yıllarda yüzde 40’lık bir artış daha planlıyor.

Filistinlilerin Gazze Şeridi açıklarında doğal gaz çıkarmak için 1,5 milyar dolarlık bir proje de dahil kendi hedefleri var. Proje İsrail tarafından yirmi yılı aşkın bir süredir engelleniyordu, ancak Yunan ve Mısırlı ortaklarla yapılan anlaşmanın önümüzdeki aylarda sonuçlandırılması bekleniyor.

Shira Rubin

https://harici.com.tr/enerji-hamleleri-israil-ekonomisine-cansuyu-olabilir-mi/

 

  • “ENERJİ KONUSU, TÜRKİYE İLE İSRAİL ARASINDA BÜYÜK BİR İŞ BİRLİĞİ SEPETİNİN ÖNEMLİ BİR PARÇASI ELBETTE.”
  • Büyükelçi olarak hangi konulara odaklandınız?

İsrail olarak Türkiye’de yaşanan depremi çok yakından izledik, elimizden gelen yardımı sağlamaya gayret ettik, yaraların sarılmasını yakından takip ediyoruz ancak İsrail de bir deprem ülkesi ve burada yaşanan trajediden çok ciddi dersler aldık. Bu arada çocuklar için bir oyun alanı ve bir dostluk bahçesi kurmak için çalışıyoruz.İkinci olarak da ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi için çok gayret gösteriyorum. Sağlık alanından iklim değişikliği konusuna kadar bir dizi yeni çalışma alanımız olabilir.

  • Enerji alanında güçlü bir iş birliği imkânı görüyor musunuz? Özellikle İsrail gazının Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ulaşması mümkün olabilecek mi?

Enerji konusu, Türkiye ile İsrail arasında büyük bir iş birliği sepetinin önemli bir parçası elbette. Bir taraftan da İsrail East-Med konusundaki taahhütlerine bağlı olmaya devam ediyor. Ancak unutmayalım ki bizim ülkemiz de Paris Anlaşmasına imza koydu, yenilenebilir enerjiye, temiz enerjiye geçmek üzere çok gayret gösteriyoruz. Ülkemizin ve gezegenimizin geleceği için önemli bu konular.

  • İki ülke arasında güvenlik ve istihbarat alanında güçlü bir iş birliği var mı?

Şunu kesinlikle söyleyebilirim iki ülke de terörizme karşı adımlar atmak konusunda taahhütlerine bağlı olmaya devam ediyor. İsrailli turistlere yönelik geçen mayıs ayında çok somut tehditler ortaya çıktığında iki ülke makamları arasında bir iş birliği ortaya konuldu.

  • Suriye ve İran konusundaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suriye, İran tarafından rehin alınmış bir ülke ve İran sadece İsrail için değil, bütün bölge için en büyük tehdit durumunda. İran’ın adım attığı her yerde istikrarsızlık olduğu açık.

Irit Lillian (Hakan Çelik)

https://www.posta.com.tr/yazarlar/hakan-celik/ortak-sinirlarimiz-olmasa-da-turkiye-ve-israil-iki-komsu-gibi-2656845

 

  • “BİR DE DİZİ GERÇEĞİ VAR. İKİ KÜLTÜRÜN DOĞU VE BATIYI SENTEZLEMESİ, GELENEKSELLE MODERNİ BİR ARADA BARINDIRAN AİLE YAPISI, BÜYÜK BAYRAM SOFRALARI GİBİ BENZERLİKLER TAŞIMASI TÜRK DİZİLERİNİN İSRAİL’DE SADECE REYTİNG REKORLARI KIRMASININ DA ÖTESİNE GEÇTİ, GÜNLÜK HAYATIN ÖNEMLİ BİR ÖGESİ HÂLİNE GELDİ. GENELLİKLE İBRANİCE ALTYAZILI OLARAK YAYINLANAN TÜRK DİZİLERİ NEDENİYLE İSRAİL HALKININ TÜRKÇEYE İLGİSİ DE ARTTI. 2013 YILINDAN BU YANA YAYIN YAPAN İSRAİL’İN TÜRK DİZİLERİNE ÖZEL BİR KABLOLU TV KANALI BİLE VAR: VİVA PLUS.”

İsrail ve Türkiye arasındaki ikili ilişkilerde önemli bir alan ise kültürel alışveriş. İsrail Devleti’nin kuruluşunun hemen ardından henüz 60-70’li yıllarda bile her iki ülkenin sanatçıları birbirlerinin şarkılarını kendi ülkesinin diline uyarlayarak seslendiriyordu. Her yıl yüzlerce İsrailli sanatçı Türkiye’yi ziyaret ederek müzikseverlerle bir araya geliyor. Ülkemizin önemli müzik araştırmacılarından Renan Koen’in piyano başına geçtiği New York’taki başarılı konseri izlemiştim. Sanatçı, Gürer Aykal yönetimindeki New Manhattan Sinfonietta Orkestrası ile ünlü Carnegie Hall salonunda “Aushwitz’den İlahiler” isimli eseri seslendirmişti. Bir de dizi gerçeği var. İki kültürün Doğu ve Batıyı sentezlemesi, gelenekselle moderni bir arada barındıran aile yapısı, büyük bayram sofraları gibi benzerlikler taşıması Türk dizilerinin İsrail’de sadece reyting rekorları kırmasının da ötesine geçti, günlük hayatın önemli bir ögesi hâline geldi. Genellikle İbranice altyazılı olarak yayınlanan Türk dizileri nedeniyle İsrail halkının Türkçeye ilgisi de arttı. 2013 yılından bu yana yayın yapan İsrail’in Türk dizilerine özel bir kablolu TV kanalı bile var: Viva Plus. Bir Zamanlar Çukurova, Anne, Muhteşem Yüzyıl gibi dizilerle başlayan bu süreç “İstanbullu Gelin” ile zirve noktasına ulaştı. 2019-2020 sezonunda Türkiye’ye seyahat eden İsraillilerin yüzde 10’u bu dizilerin çekildiği yerleri ziyaret etmek ya da başrol oyuncularının konserlerini izlemek amacıyla Türkiye’ye geldiklerini belirttiler; İsrailli pek çok firma bu amaçla Türkiye’ye özel turlar düzenliyor. Bu alışverişin bir de diğer tarafı var: Fauda, Shtisel gibi İsrail dizileri de Türkiye’de çok seviliyor. “Shtisel” dizisinin Türkiye yapımı “Ömer”den sonra, şimdi de bir başka İsrail dizisi Türkiye’de “Ekinoks” adıyla yapıldı. Siyasi ilişkilerin seyri ne yönde olursa olsun halklar arasındaki işte bu organik bağlar, başlı başına kendi olumlu gündemini belirliyor.

Hakan Çelik

https://www.posta.com.tr/yazarlar/hakan-celik/turk-dizilerinin-israildeki-etkisi-2657195

 

  • TÜRKİYE DEVLETİNİN, İSRAİL’E GİTMEK İSTEYEN YAHUDİ VATANDAŞLARA BU GİDİŞ İÇİN SINIRLI BİR SÜRE TANIMASIYLA GELİŞEN TELAŞ SONUCU KALP KRİZİ GEÇİREREK ÖLEN VE FAKAT BUNUN ÖNCESİNDE, AİLESİNE, GİDEBİLİRLERSE EĞER BİR DAHA TÜRKİYE’YE DÖNMEMELERİ GEREKTİĞİNİ ÖĞÜTLEYEN ANNEANNELERİNİN MEZARINI YETMİŞ BEŞ YIL SONRA BULMALARI, MEZAR BAŞINDAKİ HATIRLAMA VE YÜZLEŞME SÜRECİ, APARTHEİD REJİMLERİNDE TOPLU MEZARLARIN SAPTANIP, AİLE ÜYELERİNİN YAKINLARININ KEMİKLERİNİ TESPİT ETME SÜRECİ İLE ÖRTÜŞEN BİR NOKTADA.

 

Mezarı tespit eden ailenin, mezar başındaki şaşkınlığı, sevinci ve hüznü, bu karmaşık psikolojik sürecin de ayrıca tahlil edilmesini gerekli kılıyor. Bu karşılaşmaların pek bilinmese de sıkça gerçekleştiği yerlerden biri İzmir. İzmir’den özellikle İsrail’e göç etmek zorunda kalmış Yahudi ailelerin, İzmir’deki atalarının mezarlarını Musevi cemaatinin, kent arşivlerinin yardımı ile bulma girişimleri ve bulabilirlerse eğer, gerçekleştirdikleri ayinlerle, ataları ile yeniden bir araya gelebilmelerini kutsayışları, hayli karşılaşılan bir durum. İsrail’e 1949 yılında dört yaşında iken, zorlu ekonomik koşullar ve kötüleyen komşuluk-devlet ilişkileri dolayısıyla ailesiyle gitmek zorunda kalmış İzmir Karataşlı Zümbul Moshe ve kız kardeşinin, 79 yaşında atalarının izini sürmeye gelişleri de bu minvalde bir örnek. Türkiye devletinin, İsrail’e gitmek isteyen Yahudi vatandaşlara bu gidiş için sınırlı bir süre tanımasıyla gelişen telaş sonucu kalp krizi geçirerek ölen ve fakat bunun öncesinde, ailesine, gidebilirlerse eğer bir daha Türkiye’ye dönmemeleri gerektiğini öğütleyen anneannelerinin mezarını yetmiş beş yıl sonra bulmaları, mezar başındaki hatırlama ve yüzleşme süreci, apartheid rejimlerinde toplu mezarların saptanıp, aile üyelerinin yakınlarının kemiklerini tespit etme süreci ile örtüşen bir noktada. Aile üyesinin, mezar taşının bulunduğu yerin saptanabilmesi, her zaman mümkün olmuyor elbette. Zümbül Moshe ve kardeşi, İsrail’e gittikten sonra da, anneannelerinin ‘’hayaletini’’ yanlarında taşımışlardı; zira Berger’in, ‘’dirilen’’ annesini konuşturduğu şekliyle, ‘’ölüler gömüldükleri yerde kalmazlar’’. Daha önce saptanamadığı için karşılaşılamayan atalarına ait bir mezar taşı ile yüzleşmeleri,  o ‘’hayalete’’, gömüldüğü yerde kalmama özgürlüğünü de bahşetmiştir belki…

Gözde Yılmaz

https://birikimdergisi.com/guncel/11473/tarih-mezarda-baslar

 

  • “DÜZENLEMELERİ SAVUNANLAR, BU DURUMU “HALKIN İRADESİNİN SİYASETE YANSIMASININ ÖNÜNDEKİ ENGELLERİN KALDIRILMASI” OLARAK GÖRÜRKEN, PROTESTOCULAR DA MEVCUT SÜRECİ “DEMOKRASİNİN ORTADAN KALDIRILMASI” OLARAK TANIMLIYOR.”
  • -Sizce kitlesel sokak gösterileri bir noktadan sonra sönümlenecek gibi mi?

-İsrail’de yargı düzenlemelerine yönelik ilk adımların atılmasından bu yana değişen yoğunluklarda protestolar devam ediyor, özellikle de hükümetin temmuzda sürece ivme kazandırmasından beri artan bir şiddette.

Mart ayı sonlarında kitlesel grev ve protestolarla hayatın pek çok alanda durma noktasına gelmesinden sonra Netanyahu, yargı reformunu geçici olarak askıya aldığını duyurmuş ve kriz geçici olarak kontrol altına alınmıştı ki aslında bu durum bile düzenlemelerin kalıcı olarak kaldırılmasını isteyen protestocuları tamamen durduramamış, eylemler sönümlenmemişti.

  • -Yargı Reformu başlığında hükümetin ve protestocuların temel argümanı nedir?

-Yüksek Mahkeme’nin anahtar siyasal konularda, özellikle 1990’lardan itibaren, “bireysel hak ve özgürlükler” ile “eşitlik” ilkeleri temelinde artan müdahaleci rolü uzun süredir Netanyahu’nun “doğal” ortakları dindar Siyonist ve ultra-Ortodoks aktörler tarafından eleştiriliyordu.

Mevcut düzenlemeler, Yüksek Mahkeme’nin yürütme üzerindeki bu denetim rolünü büyük oranda kısıtlamayı amaçlayan popülist bir içerik taşıyor.

Düzenlemeleri savunanlar, bu durumu “halkın iradesinin siyasete yansımasının önündeki engellerin kaldırılması” olarak görürken, protestocular da mevcut süreci “demokrasinin ortadan kaldırılması” olarak tanımlıyor.

İşte bu çelişki, İsrail tarihinin en büyük siyasal ve toplumsal krizlerinden birini ortaya çıkardı.

  • -Peki bu krizden hükümet nasıl etkilendi?

-Netanyahu hükümeti sayısal olarak İsrail parlamentosu Knesset’te oldukça güvenli bir çoğunluğa sahip. Siyasal meşruiyet açısından ise hem İsrail içinde hem de uluslararası düzeyde ciddi sıkıntıları mevcut. Bunun en temel sebebi de ırkçı Yahudi Gücü Partisi’nin ve bu partinin daha önce terörden ceza almış lideri Itamar Ben Gvir’in koalisyon içerisinde önemli bir pozisyonda yer alması. Şu an Ulusal Güvenlik Bakanı olan Itamar Ben Gvir’in provokatif eylemleri hem İsrail’deki kutuplaşmayı artırıyor hem de Netanyahu’nun uzlaşma yönünde adım atma ihtimalini sınırlandırıyor. Reformların devamlılığını koalisyonun devamlılığına endekslemiş olan Ben Gvir, reformların durdurulması durumunda hükümetten çekilme tehdidinde de bulunuyor.

Likud içerisinde ise reformun hararetli savunucusu Adalet Bakanı Yariv Levin’e rağmen düzenlemelerin yol açtığı ve açacağı istikrarsızlıktan rahatsızlık olanlar var. Ancak şu ana kadar aktif bir direniş ortaya koymadılar.

Koalisyonun diğer ortakları ultra-Ortodoks partiler ise her ne kadar yargı kararlarından en çok etkilenen gruplar olsalar da Netanyahu’nun olası bir geri adım atması hâlinde kendilerini baştan mevzilendirebilecek tecrübe ve siyasal stratejiye sahipler.

Fakat önemle belirtmek gerekir ki bu düzenlemelere yönelik toplumsal desteğin hükümet koalisyonunun oy oranına kıyasla oldukça düşük olması, hükümetin bu süreçte bir normatif üstünlüğe sahip olmadığını gösteriyor.

  • -Ülkede bir “dindar” ve “seküler” kutuplaşmasından bahsedilebilir mi?

-Mevcut toplumsal bölünmeyi daha çok Yahudi siyasal alan ve söylemi içerisinde anlamlandırabiliriz. Zira İsrail’de nüfusun yüzde 20’sini oluşturmasına karşılık Filistinli Arapların süreç içerisinde hiç yer almaması da bunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

Bir diğer gösterge de İsrail bayrağının tüm protestolarda ana unsur olarak öne çıkmasıdır.

Yani, esas tartışma gelecekteki devletin temel karakteriyle ilgili: Liberal, demokratik, insan hakları ve özgürlükler temelindeki bir İsrail mi, dindar ve milliyetçi Yahudi kimliğinin kamusal alanın her alanında görüldüğü bir İsrail mi?

İşte bu, geleneksel dindar-seküler kutuplaşmasının ötesinde, devletin kendini tanımladığı “Yahudi’”ve “demokratik” karakterlerinin birlikteliğine bir meydan okuma.

  • -Son olarak, ABD’nin konumunu nasıl görebiliriz?

-Washington, somut bir adım atmamış olmakla birlikte, İsrail’deki yargı düzenlemelerine eleştirel bir pozisyon almış ve siyasal uzlaşı olmaksızın, çok az bir çoğunlukla yürütülen bu süreçten rahatsızlığını açıkça ifade etmiştir.

Daha genel olarak ise Demokratların İsrail hükümetindeki aşırı sağcılardan rahatsızlık duyduğu belirtilebilir.

Dr. Ferit Belder (Deniz Yaşayan)

https://medyagunlugu.com/israil-kimligini-ariyor/

Takılan tweetler

  • Sinan Birdal 🏳️‍🌈🏳️‍⚧️@sinanbirdal1

Su katılmamış Nazi yalanları. Diğeri de “Hım hum” dinliyor sanki çok doğal bir muhabbetmiş gibi. Büyük savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlendi bu laflarla. Ve mahkum edildi. İnsan haklarının üzerine bina edildiği zemindir Nürnberg Mahkemesinin bu hükmü.

  • vivet kanetti uluç@vivetchka

Tam pogrom yalanları. Nasıl da “ tabii tabii, herkesin bildiği şey” tonunda söylenmiş. Bu yüzyılda bu çılgın yalanın bir ekranda, mahkemede dillendirmeye tevessül edilebileceği ülke sayısı oldukça sınırlı olsa gerek. Demek o nadirattanın içindeyiz.

  • Temuçin Tüzecan@STTuzecan

Bütün bu  tezviratı Çarlık Rusyası'nın gizli polis örgütü Okhrana üretti ve yaydı.

Sonucu Rusya ve Doğu Avrupa'daki yahudi düşmanlığı ve pogromlarla, Holocaust oldu

Savcılığın, 120 yıllık gizli servis manipülasyonu üzerinden soruşturma yürütmesi ayıp, avukatın bu ayrıntıları bilmeden/vermeden iddiayı tekrarı (medeni ülkelerde) suç, bir 'gazetecinin' aval aval dinlemesi ağır meslek kusurudur.

Burası Türkiye ama her yol var.

  • vivet kanetti uluç@vivetchka

çok doğru saptamalar. yalnız cumhuriyet dönemindeki 1934 Trakya pogromu+ kitlesel göçe zorlamada da  kullanılıyor bu eski Rusya "üretimi". sonradan (bugüne dek, giderek de artarak)  yeniden ve yeniden birilerince yayınlanıyor, kritik önsöz vesaireye de gerek duymaksızın.

  • Temuçin Tüzecan@STTuzecan

Haklısın, doğrudur.

Mein Kampf'ın yazarı Adolf Hitler hayatta olmadığı, telif isteyemeyeceği için saygın kitapevlerinde satılabildiği ve satın alanların da olduğu bir ülke Türkiye.

Bu uluslararası bir suç aslında.

Burası böyle ama alışmayı reddediyorum.

https://twitter.com/STTuzecan/status/1690667720109441024

  • İris Cibre 🐦@iriscibre

Okumuşundan, cahiline

İllallah ya, illallah

Garipoğlu ailesi zaten Yahudi değil de

Olsa dahi, olayın iğrençliğini ilgi çekici kılmak için Yahudilikte olmayan ayinler uyduran, ya da uyduranlara inanan adam da mürekkep yalamış avukat olmasın yahu, olmasın yani...

Bıktık, ezoterik hayallerinizden bık-tık...

Bu varlığın Bahsettiği kan ifitrası budur

Mevzu bahis mayasızdan kasıt aşağıda yazan hikayedir

Bir de bunu Yahudi erkeklerinin 13 yaş törenine bağlamış

Kan iftirası Osmanlı döneminde de yapılmış ve I. Süleyman tarafından fermanla rededilmiş ve bu iftirayı atanların cezalandırılacağı söylenmişti

Avukat bu adam avukat

Vah bize ki ne vah...

https://twitter.com/iriscibre/status/1690482447022960640

  • Fatih Altayli 🔴🇹🇷@fatihaltayli

Avukat Rezan Epözdemir in katıldığı programımda söylediği ve bazıları tarafından anti semitik olmakla suçlanmasına neden olan anlatımları Epözdemir’in şahsi fikri değil mahkemenin cinayet sebebi olarak araştırdığı sebeplerden biridir. Antisemitik söylemleri olan biri ile değil program yapmak konuşmam bile.

  • İris Cibre 🐦@iriscibre

Fatih Bey

Sizin anti semit olmadığınıza inancım tam

Fakat, yayında bu adam "Bu aile Yahudi kökenli, evet osmanlıda bir çok yahudi kökenli ailenin infaz edilmesinin müsebbibi buymuş, mayasız ayini

Tabii tabii, mayasız ayini var evet,

Böyle bir ayin türü var"

Cümlelerini lütfen savunmayınız

  • Haymi Behar 🏳️‍🌈@HaymiBehar

Sayın Altaylı, ısrarla böyle bir ritüel var diyor. Bunun yaratacağı nefret söylemini gazeteci refleksinizle durdurmadınız nokta.

1. Yahudilikte böyle bir uygulama yok. Bu tamamen orta çağda yahudileri katletmek ve  sürmek için uydurulmuş tehlikeli bir iftira.

2. Böyle vahşice bir uygulama bir kültürün parçasıymış ve kesin varmış gibi lanse etmek nefret söylemi ve ötekileştirmektir.

  • Deniz L. Ertuğ@DLeilaErtug

Fatih Bey yıllardır antisemitizmle ilgili çalışıyorum. Akraba olduğumuz için ailenin genel eğilimini bildiğimden sizinle ilgili olarak bizim ailemizden Yahudi düşmanı çıkmaz yazdım diye oradan da linçlendim ama siz de son cümlede kendinizi anlatmışsınız iyi olmuş. Rezan Bey'in ifadesine cevap verdiğinizi ve saçmalık dediğinizi programın tamamını izlediğim için biliyorum. Yine de Rezan'ın bu ayinin tarihte gerçek olduğunu söylemesi de buz gibi ırkçılık. Belki o bölüm kesilse daha iyi olurdu.  Yine de bir açıklama yapmanız iyi oldu.

https://twitter.com/fatihaltayli/status/1690614352326299648

  • Rezan Epözdemir@rezan_epozdemir

Fatih Altaylı ile yaptığımız ve aşağıda linkini paylaştığım programda, Fatih bey bana cinayetin gerekçesini soruyor, ben de mahkeme gerekçeyi binlerce sayfa ve onlarca klasöre rağmen tespit edemedi, 4 farklı senaryo üzerinde durdu diyorum ve mahkemenin üzerinde durduğu bu senaryoları anlatıyorum. Mayasız ayini de bu gerekçelerden biri. Bu duruşma tutanaklarına ve gerekçeye yansıyan bir durum, benim görüşüm değil. Yayının ilgili bölümünü izlemeden, beni antisemitik açıklama yapmakla suçlamak açıkça kötü niyetlidir ve benim asla kabul edemeyeceğim bir yaklaşımdır. Bu tür gerçek dışı, kötü niyetli ve hedef gösteren açıklamalar bu hunharca ve vahşice cinayeti de meşrulaştırmaktadır. Bu konuda herkesin hassasiyet göstermesini istirham ediyorum. Selam ve Sevgiler

  • İris Cibre 🐦@iriscibre

Açıkça videoda böyle bir ayin var hatta gazeteler yayınladı cümlesini kuruyorsunuz beyefendi

Kan iftirasını aşağıda linki olan tiplerin bulunduğu bir toplumda varmış gibi rahatça konuştunuz. Şimdi size tepki gösteren Yahudiler de kötü niyetli oldu öyle mi?

Özür dilemek ve "böyle bir ayinin Yahudilikte olduğundan haberdar değilim, mahkemede geçti fakat Tv de gündeme getirmek hataydı" gibi ılımlı bir cümle yerine, günümüz konjonktürüne çok uygun bir tipleme ile eleştirenleri cinayeti meşrulaştırmakla mı suçluyorsunuz?

Yahu, neler söylenir de size, değmez

Dünden beri sadece benim sayenizde uğradığım ırkçı cümlelerin hesabını kim verecek beyefendi?

Yarın öbür gün bir Yahudiye bu topraklarda saldırı olursa sorumlularından biri de siz olacaksınız

Haydi başarılar TV lerde

https://twitter.com/rezan_epozdemir/status/1690635859962277888

  • Dr. Ahmet Yosmaoğlu🏴@DrAYosmaoglu

Beyefendi, bilinçli bir antisemit olmadığınız ortada. Söyleminizin gideceği tarihsel derinliğin farkında bile  değilsiniz; bu bilinçli antisemitizmden bile daha tehlikelidir; bir çeşit ‘sıradan antisemitizm’ bu. Bilinçli ırkçılıktan uzak duranlar bile bu tuzağa yakalanabilir.

https://twitter.com/DrAYosmaoglu/status/1690654125573197824

  • İris Cibre 🐦@iriscibre

Bu adamın söylemlerinin yarattığı sonucu da göstereyim size

Aportta bekleyen ırkçı zümreye cesaret

Bunlar, bu gibi onlarca mesajın sadece üçü

Yarın, bu cahillerden biri bir sinagog basmaz mı, bir yahudiye siz kan içiyorsunuz deyip saldırmaz mı?

Hiç olmadı mı bunlar?

O kadar çok oldu ki...

O kadar çok sadece Yahudi olduğumuz için öldürüldük ki

Bu cehalete tepkimizi dahi anlayamıyorlar

Ülkenin huzuru, birliği için dahi nefret dilinden uzak kalamayan çok büyük, üstelik eğitimlilerin de dahil olduğu bir kitle varmış

Ve bu kitle artık kontrol edilemez bir boyuta ulaşmış hissi veriyor bana

Bu güya çağdaş, eğitimli avukat da bu kitlenin ateşine benzin döküverdi

Hayırlı olsun...

https://twitter.com/iriscibre/status/1690751893880885250

  • Gabi Behiri@gbehiri

Fatih bey siz programda Rezan Bey'e "Boyle bir ayin mi var ilk defa duyuyorum" diye sormaniz uzerine Rezan bey" Tabi tabi boyle bir ayin var mayasiz ayini, boyle bir ayin turu var" diye cevap veriyor. Yahudilikte, Yahudilerde boyle bir ayin turu yoktur.

Bu ayinin olma iddiasi gecmiste Yahudileri oldurmek ve surmek icin kullanilan iftiralardan sadece biriydi ve acik antisemitizm kaynakliydi. Bugun bu ayinin hala var oldugunu iddia etmek antisemit soylem sinifina girer. Rezan bey bilmeden antisemit soyleme alet olmus olabilir.

Ayni sekilde siz de bilmeden bu soyleme alet olmus olabilirsiniz. Dogrusunu bilmeniz sizin gibi tarihe, bilime onem veren biri icin onemlidir diye dusunuyorum. Bu tarz bir soylemi dile getirirken bunun antisemit bir iftira oldugunun da altini cizmeniz gerekli.

Aksi takdirde her turlu yalan, yanlis haberin kol gezdigi Turkiye'de, dunyada maalesef bu iftiraya inananlar olabililir ve bu da Yahudi vatandaslari tehlikeye atar. Bu bakimdan konuyla ilgili daha acik bir duzeltme yayinlanmanizi bekliyorum. Iyi calismalar dilerim.

https://twitter.com/gbehiri/status/1690617610444865536

  • Ferhat Boratav@ferhatboratav

Bunlar Avrupa'da yaratılmış #antisemit efsaneler.

Ama efsane olarak kalmamış, soykırıma kadar giden insanlık suçlarının bahanesi olmuşlar. @rezan_epozdemir'in bunu öylesine dile getirmesi bile, en azından ayıp.

https://twitter.com/ferhatboratav/status/1690430823013494784

  • Selim Han Yeniacun@SHanYeniacun

“Kan iftirası” gerçekten meseleyi adli boyutundan çıkarıp zenofobik bir satıha çekmiş. En hafif tabirle nahoş şehir efsaneleri merhumeye fayda sağlamayacağı gibi antisemit bir yaklaşımın da “adil” bir tarafı olmayacaktır.

https://twitter.com/SHanYeniacun/status/1690551585254916097

  • Rabbi Mendy Chitrik@mchitrik

“Hiç bir çeşit etin kanını yemeyeceksiniz; çünkü her çeşit etin canı onun kanıdır, onu her yiyen atılacaktır” (Levililer, 17.14) ifadesine dayanılarak hazırlanmıştı.

Sultan Abdülmecid’in (1256/1840) ve Sultan Abdülaziz’in (1283/1866) de böyle bir iddianın mesnetsiz olduğuna, Yahudilerin dinlerini rahatlıkla icra etmekten alıkoymaya kimsenin hakkı olmadığına dair fermanı.

Ferman @muze500’nin giriş katında görülebilir.

https://twitter.com/mchitrik/status/1690645899066691584

  • Karabekir Akkoyunlu@ulu_manitu

Ha Cumhuriyet, ha Akit.

Şu ipe sapa gelmez safsatayı 'gerçek' diye haber yapan @cumhuriyetgzt antisemitizmin en dibini görmüş.

Bu da sözde eğitimli, modern kesimin gazetesi. Vay halimize.

https://twitter.com/ulu_manitu/status/1690667199709499392

  • Deniz L. Ertuğ@DLeilaErtug

Birkaç sene evvel Yahudiler hakkında ırkçı ve burada yazamayacağım fikirler ifade eden bir üniversite öğrencisine "Seni nefret suçundan dolayı mahkemeye vereceğim" dedim. Defalarca özür diledi. Bir kitap ismi verdim onu okursan vazgeçerim dedim. Çok teşekkür etti. Tekrar bugün aklıma geldi yazayım şuna bakalım kitabı okumuş mu? :)))) Bence işlenen suç çocukca ve cahilce bir seviyedeyse bu daha iyi bir yaptırım.

https://twitter.com/DLeilaErtug/status/1690715087122706434

  • Deniz L. Ertuğ@DLeilaErtug

Ülkemizde antisemitizm konusunda okullarda hiçbir şey öğretilmiyor. Çok üzücü ve maalesef ülkedeki Yahudiler de ancak kendilerine hakaret edildiklerinde sinir krizi geçiriyorlar. Kardeşim ırkçılık gün be gün inşa edilen bir binadır. Zamanında ben sizden bazılarına bir antisemitizm dersi açalım bir şeyler yapalım dediğimde, sustunuz. İki cümle İsrail'i az eleştirdim diye siyonist diye linçleniyorum her gün, yine birkaç kişi dışında destekleyen yok. Avlaremoz'daki gençlere destek çıkan kaç kişi oldu? Yiyip içip keyif sürüyorsunuz, ülkedeki ortalama insanın kafa yapısı bu zaten. Neyseki antisemitizm konusunu size bakarak değil, dünya çapında bir insanlık davası olarak algılıyorum. Aymazlık ve bilinçsizlikte İkinci Dünya Savaşı öncesi Alman Yahudilerinden farkınız yok.

https://twitter.com/DLeilaErtug/status/1690716160918949888

  • Arşivden – Kan İftirası – Yusuf Besalel

https://www.salom.com.tr/haber/118120/kan-iftirasi

  • Kan ritüeli - Deniz Ertuğ

https://www.salom.com.tr/haber/115990/kan-ritueli

  • Münevver Karabulut cinayetinin “Yahudi ayini” sonucu işlenmiş olabileceğine dair tezi mahkemeye kim sundu?

 

Münevver Karabulut’un ailesinin avukatı Rezan Epözdemir’in cinayetin”mayasız ayini” sonucu işlenmiş olabileceğine dair tezi kendisinin mahkemeye sunduğu ortaya çıktı.

https://www.gazetepencere.com/munevver-karabulut-cinayetin-yahudi-ayini-sonucu-islenmis-olabilecegine-dair-tezi-mahkemeye-kim-sundu/

  • bir vakitler Edirne...@birvakitler1

Bu kez bizleri soluk karelerin Edirne'sine buyur eden, Laurence ve Ayşe Gürsan Salzmann oluyor...

Kaleiçi sokaklarında, bir eski zaman masalından yadigâr anılarla karşımıza çıkan, kimi zaman Büyük Sinagog'un yanı başındaki Midraş binasının kapısında Hayim Abravanel...

https://twitter.com/birvakitler1/status/1690425544427323392

  • Leon Saltiel@LeonSaltiel

1942'de bugün, Cenevre'deki @WorldJewishCong  temsilcisi Dr. Gerhardt Riegner, Nazi gaz odalarının varlığına dair ilk bilgileri Batı'ya gönderdi. Ancak Dışişleri Bakanlığı "göndermemeye" karar verdi.

https://twitter.com/LeonSaltiel/status/1689710642351996928

  • Adin - עדין@AdinHaykin1

Oppenheimer , Ben Gurion ile Nükleer Araştırma Enstitüsü -  Rehovot,Israel, 1958

https://twitter.com/AdinHaykin1/status/1689536033472344064

  • Botschaft Israel@IsraelinGermany

Kuzey Etiyopya'daki 200'den fazla İsrailli ve Yahudi, çatışma bölgelerinden kurtarıldı ve İsrail'e doğru yola çıktı . @IsraelinET 'e ve bunu mümkün kılan tüm ortaklarımıza çok teşekkürler.

İsrail, nerede olurlarsa olsunlar vatandaşlarına her zaman sahip çıkacaktır.

https://twitter.com/IsraelinGermany/status/1689676119698489344

  • Düşünbil Dergisi@dusunbildergisi

Bir Anma plaketi. Üzerinde şöyle yazıyor:

"Alexander, pazarda sosis satıcısıydı. 30 yıl yaşadı. İyi bir ruh ve herkesin arkadaşıydı. Doğruların arasında uyusun."

Üzerinde bir menora (şamdan) bulunan mezar taşı, (MS 3.-4. yüzyıl) Via Appia'daki (İtalya) bir Yahudi mezarlığında bulunmuştur.

https://twitter.com/dusunbildergisi/status/1689287105896214529

  • gdh@gundemedairhs

💢 İsrail’de tartışmalı yasa tasarısı nasıl gündeme geldi? Teklif edilen değişiklikler neler?

💢 Hükümet geri adım atar mı?

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Gökhan Çınkara http://gdh.digital için değerlendirdi.

https://www.youtube.com/watch?v=9osSW54qBgQ

https://twitter.com/gundemedairhs/status/1688928348851101696

  • Nuh ARSLANTAŞ 🇹🇷@NArslantas_Prof

Üstad Nurettin Topçu ta 70'lerde yazmış:

"[Bizdeki sözde] dini neşriyat İslam binasına içeriden vurulan baltalardır...Dinci gazeteler, düşünen ve seven ruhları hergün müslümanlıktan soğutarak uzaklaştıran menfaat ve tezvir vasıtalarıdır."

https://twitter.com/NArslantas_Prof/status/1689342089086091264

  • Karel Valansi@karelvalansi

İsrail dışişleri bakanlığı Barbie filminin Lübnan’da yasaklanması üzerine, Barbie/ barbar benzetmesi ile Hizbullah liderinin ülkede bu yaz izlenebilecek tek film olduğunu söylüyor

https://twitter.com/karelvalansi/status/1690808642260365313

 

  • Ağa Takılanlar Öneriyor
  • Roni Margulies'in ardından - İrvin Schick - Şavkar Altınel - Mustafa Arslantunalı

https://acikradyo.com.tr/vakayiname/roni-marguliesin-ardindan

 

  • İsrail’in karanlık yüzü… - aaron baruch

http://ankarali-2001.blogspot.com/2023/08/israilin-karanlik-yuzu.html

  • İsrail’de Bir Politik Güç Olarak Yedek Kuvvetler - Fatih Şemsettin Işık

https://www.gzt.com/mecra/israilde-bir-politik-guc-olarak-yedek-kuvvetler-3769158

  • İsrail’de Yargı Reformunun Gölgesinde Ordunun Geleceği - Fatih Şemsettin Işık
  • Ortadoğuda Değişimler – Bondi Chakım

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün