YAŞAMIN ASASI EKMEK

Yahudi maneviyatında ekmeğin yeri “Senin için diken ve çalı yeşertecek ve sen yabani ot yiyeceksin. Toprağa geri dönenene kadar ekmeğini alnının teriyle yiyeceksin; çünkü sen ondan (topraktan) alınmıştın; çünkü tozsun sen ve toza geri döneceksin” Bereşit 3:18-19. Ekmek, bize yiyeceği yaratan Tanrı´ya bağımlı olduğumuzu hatırlatır.

Moşe PASENSYA Kavram
9 Ağustos 2023 Çarşamba

21. yüzyılda kaydedilen olağanüstü teknolojik başarılara rağmen ekmek, Adem ve Havva’dan beri halen temel gıda olma özelliğini korumakta. Buğdayı yetiştirmek için gerekli güneşe, zamanında yağacak yağmurlara, verimli bir toprağa ve yetiştirilecek tohuma bağımlıyız. Yüce Yaratıcı’nın kuvvetlerine muadil bir alternatif olmadığı gibi hiçbir teknolojik güç de bunları kontrol edemiyor.

Adem ve Havva, Eden Bahçesinde tüm nimetlere zahmetsizce ulaşırken, kovulduktan sonra yiyeceğini (ve ekmeğini) kendisi yetiştirmek üzere cezalandırıldı. Yiyecek toplamaktan, yiyeceklerini yetiştirmeye geçtiler. Sonunda insanlık bu bitki örtüsünü ekmeğe dönüştürmeyi öğrendi. Yiyecekler, hayatta kalmak için tahıl yetiştirmenin gerekliliğine işaret etti. Yaşamak için ekmek lazım. 

Yiyeceğin vücudumuzu nasıl beslediğini anlıyoruz. Fakat tamamen tinsel olan ruh, fiziksel gıdalardan nasıl beslenebilir? Yiyecekler ruhun bedene bağlı kalmasını nasıl mümkün kılar?

Hatırası mübarek olsun İsak Luria (Ari HaKadoş) insan, hayvan, bitki veya mineral olsun, evrendeki tüm maddeleri, Tanrı’nın dünyayı yarattığında kullandığı ‘On Söz’ün gücüyle var ettiğini ifade eder. Dolayısıyla bu ilahi ‘konuşmanın’ - On Söz’ün kudreti yiyeceklere de nüfuz etmiştir. Bu bedenin yemek yerken emebildiği ruhsal besindir.

İbranice ‘hita’ kelimesi, חטה) ) ‘buğday’ anlamına gelir ve sayısal değeri 22’dir. Bu 22 İbrani harfin ruhsal gücünü ifade eder. Bu gücü uyandırmak için ekmeğe ‘amutsi’ olarak adlandırılan kutsamayı (beraha) okuruz. Potansyelde olan bu gücü, eylem yolu ile açığa çıkarırız.

“Orada buğday yerine diken, (hoah) bitsin” (İyov 31:40).

Yaratılış prensibinde her şey zıttı ile var edilmiştir. (Tanrı birini öbürü gibi yaptı…) Kohelet 7:14). Ayette yer alan ‘hoah / diken’ חוח)) kelimesinin de sayısal değeri 22’dir. Kutsama (beraha) yapılmadan yenen yemeklerin ‘ısırgan’a dönüştüğü şeklinde anlaşılır.

Tanrı'nın Mısır'dan Çıkış Kitabı, Şemot 12:17-18 ayetinde Moşe'ye verdiği buyrukları yerine getirerek Pesah Bayramını kutluyoruz. Hepimiz Pesah'ta matsa (mayasız ekmek) yenildiğini biliyoruz. Öyleyse bu noktada şunu sormalıyız, neden bu bayramın yani matsanın antitezi olan ekmek hakkında bir söyleşide bulunuyoruz? 

Bunu sadece Pesah Bayramında değil, her Yahudi bayramında ve Şabat akşamında da ekmeğin önemini göstermek için yapıyoruz. Bu basit gıda maddesinin nasıl Yahudi inancı ve kültürünün ayrılmaz bir parçası olduğunu anlamaya çalışacağız.

İbranice ‘lehem’ (לחם) sözcüğü, ekmeğin karşılığıdır ve sayısal değeri 78’dir. Aynı şekilde Aramice ‘mazla’nın (מזלא) veya İbranice ‘mazal’ın da öyle. Yüce Tanrı’nın telaffuz edilemez ismi olan ‘Havaya’nın (Yud – Hei – Vav – Hei) sayısal değeri 26’dır. Ve bu bereket (nimet) dünyamıza üç göksel âlemden (Atzilut, Briya, Yetzira) geçerek bize ulaşır. Üç âlem x 26 = 78’dir.

Aynı şekilde ‘tuz’ (Melah - מלח),  ‘ekmek’ (Lehem - לחמ) kelimesinin bir anagramıdır. Bu nedenle her ikisinin de sayısal değeri 78'dir. Bu iki mazalın ‘bir’leşmesi rızkı aşağıya çeker. Bunun için ‘amutsi / kutsama’ ritüeli vardır.

בָּרוּךְ אַתָּה ה׳ אֱלֹהֵינוּ מֶלֶךְ הָעוֹלָם הַמּוֹצִיא לֶחֶם מִן הָאָרֶץ

“Baruch ata Adonai Eloheinu melech ha'olam hamotzi lechem min ha'aretz / Sen mübareksin, Tanrımız Rab, yeryüzünden ekmek çıkaran evrenin hükümdarı.”

Yeryüzünden kim ekmek çıkarır? Bu ne demektir?    

“Hamotzi lehem min ha’aretz /yeryüzünden ekmek çıkaran”

Hamotsi, bu şekilde kullanıldığında ‘getirmek /ortaya çıkarmak’ anlamına gelen ‘yatza’ kelimesinden gelir. Ama biz Dünya'dan ekmek çıkarıyor muyuz? Hayır! Biz buğday çıkarırız, sonra insanlar onu ekmek yapar. 

Bu dize, kelime seçimiyle hem toprağın cömertliğine hem de o tahılı ekmeğe dönüştüren insanların emeğine minnettarlık gösterir. Yediğiniz yemek için şükran ifade etmek henüz uygulamanızda değilse ve olmasını istiyorsanız…

(Herkes dilediği şekilde cümleyi tamamlayabilmesi için son sözleri eklemeyi sizlere bıraktım.)

Yüce Tanrı da buğdayın topraktan hasat edilmesi gibi Bene-Yisrael’i Mısır’dan ‘hamotsi / ortaya çıkararak’ meydana getirdi.

"Sizi Kendim’e halk olarak alacağım ve size Tanrı olacağım. Böylece Benim, sizi Mısır’ın boyunduruğu altından çıkaran (HA-MOTSİ - המוציא) Tanrı’nız HASHEM (Hashem Eloehem) olduğumu bileceksiniz” (Şemot 6:7).

Maneviyat sevgisine ve huşuya ulaşmanın iki temel yolu vardır. İlk yaklaşım, O'nun eserlerini inceleyerek Tanrı'nın büyüklüğünü düşünmektir. O'nun yarattıkları üzerinde düşünmek, kişinin Tanrı'nın sonsuz bilgeliğini ve adaletini takdir etmesini sağlar ve Tanrı'nın yüce Adı’nı bilmek için muazzam bir özlem uyandırır.

İkinci yaklaşım ise entelektüel yansımanın tek başına yetersiz olduğunu kavrayarak duygusal bir unsurun da olması gerektiğini anlayabilmektir. Bu muhteşem eserleri yaratan Öz'e karşı içimizde sevgi ve huşu için bir alan açabilmeliyiz. Böylece Tanrı'nın bizleri kendi köleliğimizden kurtaran ‘Ha-Motsi/Ortaya Çıkaran’ sıfatını her zaman tanıyabiliriz.

Yahudilerin Şabat günü ekmeğe verdikleri önemin kökenleri, Mısır çıkışı sırasında düşen göksel ‘mana’nın hikâyesinden gelir.

“Moşe dedi; O’nu bugün yiyin; çünkü bugün Tanrı adına Şabat’tır. Bugün O’nu tarlada bulamayacaksınız. O’nu altı gün boyunca toplayın. Fakat yedinci gün Şabat’tır. (bu yiyecek, o günde) olmayacaktır” (Şemot 16:22-26).

Buradan Ha-Motsi’ kutsaması, Tanrı'nın lütfuna bir saygı olarak ve İsrailoğullarına rızık sağlama vaadi olarak ortaya çıktı. Nasıl?  

Ekmeği tuza batırırız. Çünkü tuz asla çürümez ve bozulmaz. Bene Yisrael halkının Tanrı ile antlaşması da asla bozulmayacaktır (Tuz antlaşması - Vayikra 2:13).

Aslında, Şabat akşamı, Yahudi halkının her cuma çölde dolaşırken aldığı iki porsiyon ‘mana’yı sembolize etmek üzere yemekle birlikte iki ‘hala'ya sahip olmak gelenekseldir.

‘Matsa’ ekmeği ise Mısır'da köle olarak çalıştığımız için değil, kırk yıl tatlıyı bulabilmek için yabanda (Bamidbar) nasıl acı çektiğimiz hatırlatmak için ‘ıstırap ekmeği’ olarak adlandırılır. Bir parça ekmek yediğinizde veya bunu yapmaktan kaçındığınızda, Yahudi halkının devam eden tarihinin bir sembolü olarak yer aldığınızı lütfen unutmayın.

 

Ekmek üzerine mistik bir deneme 

Manevi (mistik) düşünce şekli saçmalamak değil Yaratış’ın kendisinden ilham alabilme kudretidir. Bunun için büyük bir kaba ve yüce bir gönle sahip olmak gerekir. Şöyle bir benzetme yapmak sanırım yerinde olur. Gecenin alacakaranlığında bilmediğiniz bir denize tek başınıza girmeye mistisizm ve o denizden (deneyimden) kıyıya taşınanlara da ezoterizm diyebiliriz.   

Konunun fiziksel terimlerle ifade edilmesinin avantajı, onu anlayabilmemizdir. Dezavantajı ise, her şeyi dünyevi haliyle algıladığımız için, onu içselleştirmede ve manevi değerini özümsemede zorlanabilmemizdir. Bu nedenle maneviyat, ilahi fikirlerin zihnimizin teorik bir köşesinde saklama tuzağından nasıl kaçınacağımızı anlatır.

“Sizin için Ekmek Asasını kırdığım zaman ekmeğinizi on kadın bir fırında pişirecek. Ekmeğinizi size tartıyla geri verecekler. Yiyeceksiniz; ama doymayacaksınız” (Vayikra 26:26).

‘…Ekmeğini pişir.’ 

Nasıl ki çiğ un bedenlerimiz tarafından kabul edilmezse, ruhun ekmeği olan Kutsal Kitap Tora da ancak Tanrı sevgisi ateşinde gerektiği gibi ‘pişirilirse’, tam olarak içselleştirilebilir. Bir insan binlerce sayfa Tora öğrenip çalışmasına rağmen, hiç değişmeyebilir. (içselleştirmeyebilir).  Peki bu sevgiyi nasıl hayata geçirebiliriz?

Ekmek buğdaydan yapılır. İbranice ‘buğday’ (‘hita’) = 22’dir; Aynı şekilde Tora çalışmasında 22 harf ‘pişirilerek’,  ‘ekmeğe’ dönüştürülmelidir.

‘…Bir fırında’ 

Tanrı sevgisinin ateşini barındıran ‘fırın’, O’nun tek ve bir olduğu düşüncesi üzerine tefekkür edilerek oluşturulur. Ancak kutsiyete hissedilen saygı (kıvılcım/netsisot) bizim başarımız değildir. Zira bu duygu Tanrı tarafından ruhlarımıza hak edilmiştir (kazınmıştır).

‘…On’

Bu ruhun on gücünü de kapsamalıdır: Bilgelik, anlayış, bilgi, şefkat, yargı, güzellik, zafer, ihtişam, temel ve krallık.

‘…Ve yiyeceksin ama doymayacaksın.’ 

Tora’nın spiritüel boyutları önümüzde açıldıkça Tanrı sevgimiz büyüyecek ve içerdiği sonsuz anlamları içselleştirdikçe daha derin içgörüler kazanmaya başlayacağız.

Son olarak bir hikayeyle noktalamak istiyorum.

‘… Ekmeğini paylaş’ 

Primo Levi'nin büyük kitabı If This is a Man’da Holokost sırasında Auschwitz'deki deneyimlerinin yürek parçalayıcı anlatımında ‘ekmeğimizi paylaşmak’ ifadesinin olağanüstü cevabı ortaya çıkıyor. 

Levi'ye göre, tüm korkunç deneyimlerinin en kötüsü, Nazilerin Ocak 1945'te Rus ilerlemesinden korkarak kampları terk etmesiyle oldu. Yürüyebilen tüm tutsaklar acımasız ‘ölüm yürüyüşleri’ne alındı. Kampta sadece hareket edemeyecek kadar hasta olanlar kaldı. On gün boyunca sadece yakıt ve yiyecek kırıntılarıyla yalnız kaldılar. 

Levi, bir ateş yakmak ve birçoğu ölmekte olan mahkûm arkadaşlarına biraz sıcaklık getirmek için nasıl çalıştığını anlatır. Ve daha sonra şunları yazar: “Kırık cam onarıldığında ve soba ısısını yaymaya başladığında, herkesin içinde bir şeyler rahatlamış gibi görünüyordu ve o anda Towarowski (23 yaşında bir Fransız Yahudi’si, tifüs hastası) diğerlerine bir teklifte bulunur. Çalışan üçümüze bir dilim ekmek. Ve böylece anlaşmaya varıldı. Sadece bir gün önce bu düşünülemezdi” diyor Levi. Çünkü kamp yasası şunu emrederdi. Kendi ekmeğini ve yapabilirsen komşunun ekmeğini de ye. Aksini yapmak intihar olurdu. Ekmeği paylaşma teklifi aramızda gerçekleşen ilk insani hareket oldu.

O anın, yavaş yavaş ölmemiş olan bizlerin tutsaklıktan yeniden erkeklere dönüştüğü değişimin başlangıcı olarak tarihlendirilebileceğine inanıyorum.  Yiyeceklerimiz paylaşmak, kölelerin özgür insan olmalarını sağlayan ilk eylemdir. 

Yarından korkan ekmeğini başkalarına ikram edemez. Ancak yiyeceklerini bir yabancıyla paylaşmaya istekli olanlar, umudun doğduğu iki şey olan ‘dostluk’ ve ‘inanç’ konusunda kendilerini gösterebilenlerdir.

Muhtaçlara yardım, yalnızlara arkadaşlık ederek dünyaya hürriyeti ve hürriyetle de Tanrı'yı getiririz.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün