İzmir için AKP!

Başlıkta bir yanlışlık yok zira patron çıldırdı! — Hangimiz seçim sürecinde ve sonrasında sürmekte olan akıl almaz durumlar karşısında biraz olsun çıldırmadık ki?

Perspektif
26 Temmuz 2023 Çarşamba

Meriç Aytekin

 

Önceki yıllarda Şalom için yazdığım bir yazıda şöyle bir ifade kullanmıştım:

Muhalefet Türkiye’nin en büyük sorunun yoksulluk olduğu düşünüyor. Muhalefetimiz insanın zar zor da olsa karnını doyurabildikten sonra nelere katlanabileceğinden habersiz. Halkın büyük bir kesiminin AKP’de kendine dair kültürel, psikolojik ve sosyal bir aidiyet bulduğunun farkında değil. Halkın büyük bir kesimi AKP’ye gerçekten inanıyor ve ekonomik zorluklar bu inancı kolay kolay sarsmıyor. Oysa gerçek muhalefetin bize vaat etmesi gereken şey daha saygın bir toplum olma hayali olmalı. Maalesef muhalefetimizin kendisi saygın olmadığı için ortaya koydukları vizyon da topluma saygınlık vaat etmiyor. Halk bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde bunun gayet farkında[1].

Bu ifadelere ekleyebileceğim fazla bir şey olduğunu düşünmüyorum. Muhalefetimiz seçim öncesi ve sürecinde en büyük sorunumuzun ekonomi/geçim sıkıntısı olduğunu düşünüyordu. Muhalefetimiz yanılıyordu çünkü sosyal psikolojiye dair bilgisi zayıftı veya bu bilgi eksikliğini gidermek istemiyordu.

Seçim sonrası alınan yenilgiden sonra her sıradan vatandaş gibi ben de muhalefet cephesinde genel başkan düzeyinde istifalar olmasını bekliyordum. Özellikle seçim projesinin ana mimarı CHP’nin genel başkanı istifa eder diye bekliyordum. Öyle ya sonuçta CHP, Selin Sayek Böke’nin ve İlhan Cihaner’in umutsuzca vurguladığı üzere sosyal demokrat bir partiydi ve genel başkanın ağır bir yenilgiden sonra istifa etmesinden daha sosyal-DEMOKRAT bir şey olabilir miydi? — Olabilirmiş.

Avrupa’da sosyal demokrat partilerde ağır seçim yenilgisinden sonra lider değişimi yazılı olmayan bir kural statüsündedir. Bilmeyenler için kısa bir bilgilendirme: 19 Mart 2017 tarihinde Martin Schulz SPD (Alman Sosyal Demokrat Partisi) lideri oluyor. Aynı yıl içerisinde 24 Eylül tarihinde Almanya seçime gidiyor ve SPD tüm oyların yüzde 21’ini alıyor. Merkel’in partisi CDU (Hristiyan Demokrat Birliği) ve ortağı CSU yüzde 33’lük bir oy oranıyla birinci parti oluyor. 13 Ocak 2018 tarihinde yani seçimlerden yaklaşık üç buçuk ay sonra Schulz parti liderliğinden istifa ediyor.

Bırakın merkez solu Avrupa merkez sağı bile lider değişimi konusundan CHP’den daha demokrat bir tutum sergiliyor. Örneğin 22 Ocak 2021 tarihinde Armin Laschet Merkel’den sonra CDU’nun lideri oluyor. 26 Eylül 2021 tarihinde yapılan seçimlerde CDU beklenenin çok altında bir oy alınca; yüzde 24,1’lik bir oy oranından bahsediyoruz, Laschet 31 Ocak 2022 tarihinde görevinden istifa ediyor.

Şüphesiz bu tarz örnekleri çoğaltmak mümkün zira bu işin oluru dünyada genel olarak bu. Bu partilerin de demokratik olma konusunda ciddi problemleri olduğu bir gerçek ancak hiçbirisi sayısız kere seçim kaybetmiş bir genel başkana sahip değil. Belki de her şeyden önce CHP’nin sosyal demokrat bir parti olmadığını sosyal demokrat temennisi taşıyan taşra zihniyetiyle yönetilen bir parti olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Böyle yaparsak Türkiye’nin gerçekliğini daha iyi anlayabiliriz.

Türkiye’nin diğer illerini bilemeyeceğim ama bir İzmirli olarak yerel seçimlerin ‘kimi aday gösterilirsek gösterelim kuzu kuzu oy veren seçmen’ algısını yıkmak için çok önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Elbette AKP’ye oy verilmesini tavsiye ediyor değilim, her ne kadar çarpıcı bir başlık atarak bir an için bunu düşündürmüş olsam da ancak CHP’nin değişime bu kadar direndiği bir süreçte seçmeni tarafından ağır bir şekilde cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum. İzmir seçmeni özellikle konu yerel seçimler olduğunda tabiri caizse çantada keklik görülen bir seçmen kitlesi. Bu algının ve bu algıyla birlikte anti-demokratik uygulamaların ivedilikle değişmesi gerekiyor.

Konu parti içi demokrasi olduğunda maalesef CHP’nin hayal gücümüzü nasıl zorlayabildiğini görmüş olduk. Türkiye’nin daha demokratik bir ülke olması için öncelikle muhalefetimizin saygın yani demokratik olması gerekiyor. Bunun yolu da muhalefet partilerine özellikle CHP’ye seçmenin tavır alabilmesinden geçiyor. Dünya’da ve Türkiye’de demokrat veya otokrat dedelerin siyasetle uğraşmayı bıraktığı günleri en kısa zamanda görmeniz dileğiyle!

 

 

 



[1] https://www.salom.com.tr/haber/117729/saygin-bir-toplum-olmak

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün