Dört İsrael kralının inanç öyküsü

Midraş dört İsrael kralının hikâyesinden ve Tanrıya güven seviyelerinden bahseder; Kral David, Kral Asa, Kral Yehoşafat ve Kral Hazkiya.

Hessi ENNEKAVİ Kavram
12 Temmuz 2023 Çarşamba

Kral David zamanı, Amalek ordusu Yahuda’nın Ziklag şehrini yağmalamış, zarar vermişti. Teilim 18.38’de de ipucunu bulabileceğimiz gibi David, Tanrı’dan yardım isteyerek hem düşmanlarını kovalamak hem de onları yok etmek istediğini belirtmişti. Sonuçta da ufak bir birlikle, Amalekleri kovalayıp hepsini yok etti. David’in büyük büyük torunu Kral Asa zamanı, Mısır ve Etiyopya askerleri Yahuda’yı yağmalamak üzere toplanmışlardı. Kral Asa dua etti ve Tanrı’dan kendisine büyük büyükbabası David'in gücünü vermesini, düşmanları kovalamasını sağlamasını, ama onları Tanrı’nın yok etmesini istedi. Sonuçta Kral Asa’nın ufak ve güçsüz birlikleri Mısır ve Etiyopyalıları püskürttü, çoğu öldüler. Asa’nın oğlu Kral Yehoşafat zamanı, komşu ülkeler Amon, Moav ve Edomlular Yahuda’ya saldırmaya kalktı. Yehoşafat dua etti ve kendisinde ne babasının ne büyük büyükbabasının gücü olmadığını ne düşmanları kovalayabileceğini ne de onları yok edebileceğini söyledi. “Ben sana şarkılar söyleyip dualar edeyim, sen onlarla savaş ve yok et” dedi. Tanrı bir mucize gerçekleştirdi. Amon ve Moavlılar, Edomlulara saldırdı ve Edom ordusunu yok etti. Sonra da birbirleriyle savaşmaya başlayarak birbirlerinin ordusunu yok ettiler. Kral Hazkiya zamanı, büyük Asur ordusu Yahuda şehirlerini ele geçirip Yeruşalayim sınırına kadar geldi. Hazkiya rahatsızdı; kendisini çok güçsüz hissediyordu. Tanrı’ya dönüp dua etti; kendisinde ne düşmanları kovalayacak ne öldürecek ne de Tanrı’ya şarkı söyleyecek gücü olduğunu söyledi. Yatacağını, ertesi gün Tora öğrenimi yapması gerektiğini ve düşmanları Tanrı’nın halletmesini istedi. Sabah uyandıklarında, Asur ordusunda canlı bir asker bile kalmamıştı. Tanrı’nın meleği onları bir belayla vurmuştu.

İlk bakışta dört kral arasında Hazkiya en yüksek manevi seviyede görünmektedir. Zira Tanrı’ya güveni en üst seviyedeydi ve hiçbir çaba göstermeden, sadece dua ile Tanrı’dan gereken her şeyi yapmasını isteyebilmişti. Kral David ise, bu bakış açısıyla daha düşük manevi seviyede gözüküyor. Tanrı’dan düşmanı kovalayacak, öldürecek gücü istemiş ve bunları kendisi yapmaya kalkmıştır. Tabii bu aşamada Tanrı’ya inanç ve güvenin tam ne demek olduğunu anlamak lazım. Gerçekte David, aralarında en yüksek manevi seviyeye sahip kraldı. Kendisi zaten savaşlarda çok başarılıydı. Her türlü düşmanı yenebildiğinin farkındaydı. Kendi gücüne güvenebilir, Tanrı’dan hiç yardım istemeden savaşa girişebilirdi. Ama buna rağmen, alçak gönüllülükle Tanrı’dan yardım istedi. Çünkü kendi de savaşsa, her şeyi aslında Tanrı’nın yaptığının bilincindeydi. Esasında bu kralların hepsi hem kendi güç ve seviyelerinin farkındaydı; hem her şeyin Tanrı’nın elinde olduğunu bilincindeydiler, hem de bir şeyleri kendi bilek gücüyle hallettiklerini zannedip gurur ve kibir içine girmek istememişlerdi. Bu yüzden hepsi kendi seviyesinde bir çaba sarf ederek Tanrı’dan yardım istemişlerdi. Tanrı’ya güvenmek, hiçbir şey yapmadan, hiçbir çaba göstermeden her şeyi Tanrı’ya bırakmak değildir. Herkesin kendi seviyesine göre bir çaba da göstermesi gerekir. Ama önce her şeyin Tanrı’nın elinde olduğunun bilincinde olmalı, sonra Tanrı’ya dua ederek O’ndan yardım istenmelidir. İnsanın kendi seviyesinde göstereceği çaba, Kral Hazkiya gibi sadece Tora öğrenimi de olabilir, Kral Yehoşafat gibi Tanrı’ya övgü şarkıları söylemek de olabilir. Önemli olan seviyemizin farkındalığıyla, her türlü başarıyı Tanrı’nın bize kazandırdığının bilincinde olmak, Tanrı'ya güvenerek ondan yardım istemek ama seviyemizdeki çabayı da göstermektir. Nitekim Moşe Rabenu dahi, Tanrı ondan altından yekpare bir menora yapmasını istediğinde, nasıl yapacağını anlamamıştı. Ama Moşe çaba gösterdi, yapmaya çalıştı. Sonunda da Tanrı onun için menorayı yaptı…

Tefilindeki dört başlı şin’in gizemi

Bilindiği gibi, sabah tefilalarında takılan tefilin iki parçadan oluşur; kol ve baş tefilini. Kol tefilinindeki kutucuk tek bölmelidir ve elimizin, kolumuzun simgelediği eylem ve dokunma duyusuna atıfta bulunur. Baş tefilinindeki kutucuk ise dört bölmelidir ve başın simgelediği dört duyuya (görme, işitme, duyma, koklama) atıfta bulunur. Kol tefilininin düğümü ‘yud’, baş tefilinin düğümü ise ‘dalet’ şeklindedir. Ayrıca kutucukların üstündeki ‘şin’ harfiyle beraber, ortaya çıkan üç harf Tanrı’nın her şeye kadir ‘Şaday’ ismini oluşturur. Yalnız dikkatli bakınca, baş kutucuğunun üzerinde iki farklı şin olduğunu görürüz. Biri standart üç kollu şin iken, diğeri dört kollu uzun bir şin harfidir. Bu dört kollu şin, basit manada baş kutucuğunda koldakinden farklı olarak, dört ayrı bölme olduğuna işarettir. Tanrı’nın dört harfli ismini, dört dünyayı ve dört ruh seviyesini de simgeler. Baş tefilininin düğüm şekli olan dalet alfabenin dördüncü harfidir. Kol tefilin düğüm şekli olan yud ise, alfabenin onuncu harfidir. Nitekim kol tefilin kayışı, kola yedi ve orta parmağa üç olmak üzere toplam on sarış şeklinde takılır. Bunlar toplam on sefirota da karşılık gelir. Kola yapılan yedi dolama, yedi atamıza karşılık gelir. Aynı şekilde baş tefilinindeki iki Şaday’ın da kolları toplamı yedidir. Burada da üç kol, üç atamıza, dört kol, dört annemize karşılık gelir. Tefilinlerdeki yedi sayıları, yaratılıştaki yedi günle, Tarihler Kitabı’nda bahsedilen Tanrı’nın dünyayı yönetirken kullandığı yedi özellikle ve menoranın yedi koluyla da ilişkilidir.

Şin harfi, yalnızca Şaday isminin ilk harfi olmanın yanı sıra, gematriası 300 olup bu sayı, Aşem’in dört harfli isminin gematriyası 26 ve ‘at baş’ sistemine göre karşılık gelen dört harfinin de gematriyaları toplamına eşittir. Tefilin emri, Şema’nın iki pasuğunda yer almaktadır. Şema’nın bu pasukları, günde iki kez şahrit ve arvit tefilalarında söylenir ve Şema ile bağlantılı üçü şahritte, dördü arvitte olmak üzere toplam yedi beraha vardır. Baş ve kol tefilinindeki üç ve dört kollu şinler, bu yedi berahaya da karşılık gelir. Şin harfi iki şekilde yazılabilir. Biri Tora parşömenlerindeki gibi mürekkeple. Bunun için sadece üç kolu çizmek yeterlidir. Ama 10 Emir tabletlerindeki gibi oyularak yapılacaksa, dörtlü bir çerçevenin içindeki üç boşluğa oyulmalıdır. Benzer bir durumu Birkat Koanim’de görüyoruz. Kohenler halka beraha verirken, elleriyle oluşturdukları şekil birer Şin harfidir. Ancak iki eli bitişik tuttuklarında, parmaklarının orta bölümlerinde dört kollu bir şin harfi görünüşü çıkar. Görüldüğü gibi, Tora ile bağlantılı bir objenin daha bir bölümünde, hatta bir harfinde bile ne kadar derinlik gizlidir.

Şir Amaalot ve 15 sayısı

Teilimde ‘Şir Amaalot/ Yükselişler Şarkısı’ olarak anılan ve 120-134 numara arası mizmorlar gurubunu içeren 15 basamak şarkısı vardır. Bu şarkıları Bet Amikdaş zamanı Leviler, Sukot’ta Bet Amikdaş’a çıkılan 15 basamak üzerinde söylerdi. Şir Amaalot teriminde ‘şir’ tekil, ancak ‘amaalot’ çoğul bir kelimedir. Yani bu 15 mezmur tek bir şarkı gibidir ve Bene Yisrael’in yükseleceği zaman basamakları teker teker değil, hepsini bir kerede çıkabileceklerini ifade etmektedir. Mizmorların içinde geçen Tanrı’nın ‘YaH’ isminin de gematriası 15’tir ve bu 15 basamakla alakalıdır. Yükselişler şarkılarının hepsi Şir kelimesiyle başlar. Bunları özellikle Tu Bişvat sederinde de okumak adettir. ‘Tu’ kelimesi de 15 anlamına gelir ve Şevat ayının 15’indeki Ağaçlar Bayramını simgeler. Tüm bu mezmurların ilk harfi olan Şin de, Şevat ayı ve ‘şir/şarkı’ kavramıyla bağlantılıdır. Bazı adetlerde masaya, yedi ana İsrael meyvesinin dışında toplam 15 meyve çeşidi konulur. Her ay yenilenen ay, ayın 15’inde tam boyutuna ulaşır ve dolunay oluşur. Teilimi yazan David’in isim gematriası 14’tür, aynı zamanda Avraam’dan sonra 14. nesildir. Oğlu Şelomo ise 15. nesildir ve onun zamanında Bene Yisrael dolunay gibi en yüksek konumuna ulaşmıştır.

Bunları biliyor musunuz?

*Zohar’a göre, Yaakov’un güreştiği meleğin Esav’ın koruyucu meleği olarak da bilinen Satan olduğunu. Yaakov’un, Satan’la mücadelesi sonucu onu yenmesiyle, isminin değeri üzerine Satan’ınkini ekleyerek Yisrael ismini hak ettiğini. Nitekim Yaakov’un gematriası 182 ve Satan’ınki 359 iken, ikisinin toplamı olan 541’in Yisrael’in gematriası olduğunu.

*Şulhan Aruh’a göre aynı gün doğan erkek ikizlerin farklı günlerde berit mila olabilecekleri bir durum olduğunu. Bu durumun, çocuklardan birinin normal, diğerinin sezaryenle doğması ve berit milalarının Şabat’a denk gelmesi olduğunu. Normal doğan bebek Şabat berit mila olurken, sezaryenle doğanın ancak ertesi gün berit mila yapılabileceğini.

*Moşe Rabenu’nun Tora ile yakın bağlantısının, isminde dahi gizli olduğunu. Moşe Rabe(y)nu’nun gematriasının 613 olup bunun da, Tora’daki toplam mitsva sayısına eşit olduğunu.

*Tora’da adı geçen altı kişinin ‘Baruh Aşem’ ifadesini kullandığını. Bunların üçü olan Noah, Eliezer ve Yitro’nun bu ifadeyi doğrudan ‘Tanrı mübarektir’ anlamında söylediklerini. Diğer üçü Avimeleh, Lavan ve Fikol’un ise ‘Tanrı’nın mübarek kıldığı’ anlamında bu ifadeyi kullandıklarını.

*Yahudi takviminde Tişri, Şevat, Nisan, Sivan ve Av aylarının 30 gün çektiğini. Tevet, İyar, Temmuz ve Elul aylarının ise 29 çektiğini. Heşvan ve Kislev aylarının bazen 29 bazen 30 çektiğini. Adar ayının ise, eğer o yıl VeAdar ayı yoksa 29, varsa 30 gün çektiğini. VeAdar ayının da 30 gün çektiğini.

*Şelomo Ameleh’in Bet Amikdaş’a on tane fazladan menora koydurduğunu. Bu şekilde on menoradaki yedişer kolun toplamının 70 etmesiyle, 70 millet için ışık olmasını sağlamak istediğini. Aynı zamanda o dönem 70 millet için dua da edildiğini. Bu sayede İsrael’de barış ve bolluk olduğu gibi, tüm dünyada da Şelomo Ameleh dönemi kaydedilmiş herhangi bir savaş olmadığını.

*Bütün varlığımızın ve servetimizin aslında Tanrı’ya ait olduğunu. Bize sadece emaneten verildiğini. Yine de Tanrı’nın, sadece maaser, ayırmamız gereken kısmı kendi payı olarak gördüğünü ve bu emanet payı vakti gelince O’nun istediği yollarda kullanmamızı istediğini. Tsedakalarımızı gerektiği şekilde verirsek Mişna’nın dediği gibi, paramızın azalmayıp aksine artacağını.

*Rahel isminin gematriasının 238 olduğunu. ‘Gözyaşı/ demah’ın gematriasının ise 119 olup, 119x2=238 ettiğini. Bu şekilde Rahel’in, iki gözü yaşlı olmayı ifade ettiğini. Nitekim Rahel annemizin, fedakârlığı, çocukları için acı çekmeyi ve ağlamayı simgelediğini. Rahel’in mezarının, ileride Bene Yisrael’in sürgüne gönderildiği yol güzergâhı üzerinde olduğunu ve onun çocukları için ağlaması sayesinde, bir süre sonra sürgünden kurtulup İsrail ülkesine geri dönebildiklerini.

*Roş Aşana’nın iki esas motifinin; Tanrı’nın kulları tarafından taçlandırılması ve duanın Tanrı ile diyalogdaki yeri olduğunu. Bu motiflerin simgesinin ise, kadın peygamber Hana olduğunu. Hana’nın ilk kez Tanrı’ya ‘Orduların Efendisi’ diye hitap ederek taçlandırdığını. Ayrıca, hem kısır olmasına rağmen Tanrıya özel duası sayesinde oğlu peygamber Şemuel’i elde ettiğini, hem de bu konuda şükranlarını sunduğunu. Nitekim Roş Aşana’da Hana’nın duasının okunduğunu.

*Şahrit ve Arvit dualarında okunan Şema öncesi ve sonrasındaki berahaların toplam sayısının yedi olmasının, Teilim’de belirtilen “Tanrı’yı günde yedi kez methederiz” ibaresiyle bağlantılı olduğunu…

Soru ve görüşleriniz için [email protected]’a yazabilirsiniz…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün