Isaac Luria´nın Sha´ar HaGilgulim (Yeniden Doğuş Kapısı) kitabı üzerine

Geçen hafta incelemeye başladığımız Isaac Luria´nın Sha´ar HaGilgulim kitabındaki yeniden doğuş kavramına bu hafta devam ediyoruz.

Perspektif
12 Temmuz 2023 Çarşamba

İzzet Erş

Yeniden Doğuş Alegorisi

Sha’ar Hagilgulim’de Luria şüphe götürmez bir biçimde insanın bedenen öldüğünü ve yeniden başka bir bedenle doğduğunu savunur. Bedene, uzuvlara, hatta hücrelere kadar büyük değerler atfetse de (s.84), en nihayet bedenler değişir. İnsan bedenden ibaret olmadığından, her beden sadece ruhların bir uğrağı konumundadır[1]. Beden dünyaya gelir ve ruh ona dolar. Bu ruhlanma kişinin doğumuyla da olur, daha sonraki yaşlarda ve farklı kudretlerle de inmeye devam eder[2]. Gilgul, İbur, Yibum vb. ruhlanmalar, farklı ruhlara değil, bir olan ruhun farklı ihtivalarından ibarettir. Gerçekte ruh tektir ve o Âdem’dir (s.135).

Gilgul ölmek ve yeni bir bedende yeniden dirilmek anlamına gelir. Luria bu söyleyeceğimizi kesinlikle reddetse de kanaatimizce gilgul yani ‘yeniden doğum’ alegorik bir ifadedir. Zira yeniden doğum İslam’da Arifler satrancı (satranç-ı urefa) benzeri bir yükselişler ve inişler silsilesine atıfta bulunur. İniş ve çıkışlar günahlara, hatalara, salih amellere, iyiliklere, iyi ve kötü niyetlere vb. izafeten gerçekleşir. Günahın büyüklüğünü belirleyen kişinin ruhsal mertebesidir. Aynı eylem bir mertebede sıradan bir hata iken, daha yüksek bir mertebede affedilmez olabilmektedir. Şeriat önünde herkes eşittir ama hakikat mertebesinde her ruh kendi mertebesine göre yargılanır. (s.123-124) Luria şöyle der: “Kişinin ruh kökü ne kadar yüksekse, günahının vereceği hasar da o kadar büyük olur” (s.125).

İlahi kaidelere göre tasarlanmış bu oyunda, oyuncu hatalarıyla düşer, sahihliği ile yükselir. Gilgul kavramı da benzeri bir fikri ihtiva eder. Luria samimi bir insanın, kendini tamamlama yolculuğunda bin kez yeniden doğabileceğini bildirir. (s.91) Bu yeniden doğumlar alegorik olarak uyanmaya ve ayağa kalkmaya işaret eder. Öyle ki, uykunun da bir nevi ölüm olduğu, her gece bize emanet olan ruhu verip öldüğümüzü, ertesi gün ruhun inişiyle yeni bir hayata uyandığımızı söylemektedir.

“… Ruach tamamen arındıktan sonra hem Nefesh hem de Ruach gece uyku sırasında bedeni terk edebilir ve [şimdilik] kalacakları Yukarıya ‘emanet edilebilirler’. Sabah uyandığında Neshama onun içine girecektir. Sonra ıslah olacak ve ıslah tamamlandığında, daha önce ıslah edilmiş olan Nefesh ve Ruach o zaman geri dönebilecektir. Üçü aynı bedende birleşecek ve biri diğer(ler)i için bir ‘araç’ olacaktır. Böylece daha fazla reenkarnasyona da gerek kalmayacaktır.

“Nefesh’im gece seni arzuladı; hatta içimdeki Ruach’ım ile Seni arayacağım...”[3]. [Yorumu:] Nefesh’im sana tutunana, sana sarılana kadar saflaştı. Arzulama ve özlem duyma zamanı özellikle gecedir, ruhlar bir ruhani zivug’a[4] neden olmak üzere Mayin Nukvin’in sırrına yükseldikleri için orada emanet bırakılabilirler. (…) Sabah iniş zamanı geldiğinde, Nefesh’im inmez ama onun yerine Ruach’ım seni aramak için bedenime iner. Burada “Seni aramak” olarak çevrilen İbranice kelime, kökü shachar olan ashachreca’dır. Shachar sabah anlamına gelir. Böylece ayetin ikinci kısmı Nefesh’imin yerine “sabahleyin Ruach’ım içime girer” şeklinde tercüme edilmiş olacaktır.

Bu nedenle, “gece benim Nefesh’im, hatta Ruach’ım” olarak tercüme edilen İbranice kelimelerin ilk harfleri “be’er” (באר / İbranicede kuyu) olarak yazılır; bu, daha önce bahsedilen Nefesh’in ilahi kuyuya yükselmeyi özlediğine işaret eder. (…) Ancak, “Ruhumu senin eline teslim edeceğim...”[5] şeklinde bildiğimiz ayet, burada anlatılanların gerçekleşmesine yardımcı olmuyor. Bu sadece Nefesh’in bir “emanet” olarak yükseleceği anlamına gelir. Sabah inişe geri dönecektir. Ancak, “Nefesh’im gece seni arzuladı; içimdeki Ruach’ım [ile| seni arayacağım...” ayeti, Nefesh’in Yukarıda kalacağı ve Ruach’ın ya da Neshama’nın onun yerine ineceği anlamına gelir” (s.79-81).

Her gün yeni bir başlangıçtır sözü burada yeni bir anlam kazanır; “her gün yeni bir hayattır”. Her günün sonunda seçimlerimiz, amellerimiz ve her zerresine kadar ruhta iz bırakan karşılaşmalar yaşarız. Nihayet gün sona erip gözümüzü kapadığımızda ilahi yargı başlar. Rüyalar henüz tam çözümlemesi sağlanamamış ilahi düzenin bize ahiretimizi sunmasıdır. Gilgul teorisi yüksek bir anlayış ortaya koyar; her yeni gün, hayata yeniden bağlanıştır (zivug) ama önceki günlerin de ruhta izleri lekeler ve arınmalar olarak taşınır. En nihayet hayat arınmak ve lekelenmiş olanı onarmak içindir. Hem tek bir birey için hem toplum hem de dünyanın bütünü için. Mitzvot’un amacı olan Tikkun Olam yani dünyayı onarmak budur. İnsan, onarırken onarılır. Bize komşumuzu kendimiz gibi sevmemizi emreden ayetin sırrı budur. Çünkü komşu öteki değil, doğrudan kişinin kendisidir. (s.269) Levinas’ın Yüzler Teorisi ima olarak değil açık bir işaret olarak Luria’nın Parzufim (Yüzler) düşüncesinde temellenir (s.268, 313).

Mürşit ve Talip İlişkisi

Luria’nın bu eserde ortaya koyduğu diğer önemli başarı mürşit ile talibin tüm sürecini ruh güç üzerinden anlatmasıdır. (s.178-181) Mürşit yani Rebbe ile Tora öğrencileri (mekubal) Adam Kadmon denilen mükemmel insanı oluştururlar. Hatta öğrenciler bu kâmil insan modelinin sol ayak topuğudur. (s.199) Zira öğrencinin talep ve ilgisi olmazsa irşat da olamaz. Talep irşadın kapısıdır, mürşit ise bir hizmetçi. Ve bedeni ayakta tutan topuklar gibi, geleneği ayakta tutan da samimi yürekle arayan talebedir.

Bu ilişkide ruh, talep ve kalbin açıklığına göre mürşitten talibe iner. Ancak bu inişlerin yoğunluğu talibin kabının gücü ve temizliğine göredir. İrşat talibin anlayış kabını ve gönlünü genişletmesi, ustalık da talibin taşıyabileceği kadarını yükleme hüneridir. Yine Luria’ya ait kapların kırılması (Shevirat ha-Kelim) fikri olumlu ve olumsuz olarak burada temellenir. (s.403) İsa’nın sözlerinde açıkça işaret edilmese de Baba ile Oğul, Kabala ilmine göre mürşit ve taliptir. Bu ilme Kabala denmesinin nedeni de budur. Kabala, kabul etmek anlamına gelir. Bu kabul, öğrencinin hocasından geleni iman ile kabulüne işaret eder. Ruhun inişi budur. Nahmanides’in dediği gibi: “İnsanın babası ona bu dünyada hayat verir ama hocası ona ebedi hayat verir.”[6]

Mürşit, talipteki sezgileri yakalamaya, bu sezgi kırıntılarını anlayışın bütünlüğüne taşıyarak sıradan, güçsüz kıvılcımları ilahi bir ateşe dönüştürmeye çabalar. Üstelik bunu talibin inatçılığına, alegori bağlamında onun yanmaya direnen odunluğuna rağmen başarmaya çalışır. Doğumla gelen gilgule karşı ibur on üç yaşında yüklenir. İbur, mürşitten hamile kalmak anlamına gelir. (s.31) Bunun biyolojik yaşa atıf olduğu da düşünülebilir ancak bu yaşın iburu kazanmanın manevi yaşı olması muhtemeldir. Talipte tüm keşif ve ilhamların kaynağı mürşidi olan tzadik’in iburudur (s.101).

“Arizal burada, öğretmen tarafından öğrenciye aktarılan bilgiyi sadece teorik, gerçekle bağı olmayan bir şey olarak ele almaz. Ona göre bu ilişki gerçektir, içerik ve özü vardır ve sonsuza dek sürer. Söz konusu olan daha güçlü bir bağlantıdır. Ruh sonsuza kadar öğrencinin yanında kalır ve onlar asla ayrılmazlar. Bu, Davud’un Nefesh’inin Jonathan’ın Nefesh’iyle birleşmesinin ezoterik anlamıdır…” (s.180)

Yeniden Doğum Fikrinin Çeşitliliği

Sha’ar Hagilgulim sadece gilgul yani reenkarnasyon fikrine yoğunlaşmaz. Ruhun enrarnasyonu (ibur) ve dirilme (resurrection) gibi düşünceleri de alegorik bağlamda serimler. Tenasüh yani Hinduizm benzeri geri gitme yoktur. İnsan, yeniden bir insan olarak, önceki deneyiminin devamı ve onun iyileştirilmesi, onarımı amacıyla hayata gelir. Luriaik düşüncede ne maymun insan olur ne de insan maymuna döner. Maymunun insana ilerleyişi olarak anlaşılan evrim bedenin evrimidir. İnsan kavramı ise zekaya işaret ettiğinden, insana ilerleyen soyut nurdur. İnsan soyut nurun somut nura ilerlemesi ve parlamasıdır. (s.136) Luria kitabın hemen başında salih amellerin (mitzvot) nefs basamaklarında yükselmeyi değil, tüm nefs mertebelerinin ilişkilendirilmesini sağladığını gösterir. Zira ilişkiyi kurmak (zivug) uyanışın kendisidir. (s.9) Yeniden doğmak da mertebe atlamaktır (s.30).

Eserde ayrıca işaret edilen diğer önemli hususlar arasında Kıvılcımlar (nitzutzot) (s.65,150); Gehinnom ve Pardes (s.93); niyet (Kavana, s.119,235); iradi ve ihtiyari arınma (s.84); Abdiyyet ve marifetullah (s.96-99); şehitlik (s.114-115); Süveydâ-i kalb (s.126); Tzadikim (s.333); Tanrının giysileri (hitlabshut, s.58); Misafir, misafirperverlik, komşu ve yabancılık (s.36-38,226), Sevgi Tapınağı (s.120). Ayrıca İslam tasavvufundan aşina olduğumuz nûr ve zulmet (s.46), beş hazret (şeş kitzvot, s.34), musahiplik ve ihvan (s.103, 258); aşk ve aşık (be’ahava, s.121), Tanrının tahtı (kürsü, s.137) gibi konular işlenmektedir.

Bu eserde eleştiriye açık ve katılmadığımız birçok husus olsa da çok değerli konuların işlendiği ve önemli tespitler ile keşfe zemin hazırladığı da bir gerçektir. Eseri Türkçeye kazandıran Mavi Kalem Yayınları ve çevirideki hassasiyetiyle okumayı kolaylaştıran Sayın Faruk Gültekin’e teşekkür etmek isterim.

Kaynak:

Luria, Isaac, Tekrardoğuş Kapısı / Sha’ar Hagilgulim. Çev. Faruk Gültekin. Mavi Kalem Yayınları, İstanbul, 2023.


[1] Ruhun parçalanması, parçalı olarak bulunabilmesi veya ruh kesitleri gibi ifadeler hatalıdır. Bunun Luria’nın hatası mı olduğu, bir alegori olarak mı kullanıldığı, aktarım veya tercüme sorunu mu olduğu belirsizdir. Ancak bu hatalı ifade kitapta çokça tekrarlanmaktadır. Örnek için Bak; s.21.

[2] Ruhun Seviyeleri başlığı altında bu konu anlatılmaktadır. Luria’nın ifadesine göre Neheş doğumla birlikte, Ruah 13 yaşında ve Neşemah 21 yaşında verilir. Daha doğru bir ifadeyle kişi bu yaşlara ulaşmadan bu ruhani mertebeleri giyinemez. Yani Neşemah 21 yaşından önce kişiye inemez. Bak, s.48.

[3] Tanah, Yeşaya 26:9

[4] Zivug: İlişki, irtibat. Diğer bir anlamıyla feyz, ilahi olandan beslenme.

[5] Tanah, Mezmurlar 31:6

[6] Rambam, Baba Metzia 33a ve bkz. Book of Knowledge, “The Laws of Talmud Torah”, 5:1. Kaynak için bak, s.181

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün