Yemen´de Yahudi aydınlanması ve Kabala tartışması

Bir istikrar yoksunluğu yaşayan Yemen Yahudi Cemaati, 1861´den beri üç Mesianik güdümleme yaşayarak, bir değişikliğe açık olduğunu kanıtladı. Ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından beri ulaşan aydınlanma hareketlerine duyarlı da olsa, bu cemaat eski geleneklerinden sıyrılamıyordu.

Yusuf BESALEL Perspektif
5 Temmuz 2023 Çarşamba

1912-1914’te San’a’da ‘Dor De’a /Darda’im’ ve ‘İkşim’ arasında Kabala hakkında bir münakaşa çıktı. Darda’im, 20. yüzyılın başlarında Yemen’deki Yahudi Aydınlanması (Askala) taraftarıydılar. Rakipleri ‘İkşim’ ise inatçılardı; Kabalist yöntemi ve gelenekleri savunuyorlardı. Bu durumda cemaat ikiye bölünmüştü. Yemen’den Filistin’e göç eden Yahudiler de bundan şikâyetçiydi. Kudüs Başhahamlığının talepleriyle, ülkedeki Müslüman yetkililer, Yahudi dinini de inceleyerek, tarafların arasını bulmaya çalıştı. 1872’den itibaren merkezi Yemen, Osmanlıların; ülkenin kuzeyinde bir anlaşma mukabili İmam Yahya'nın kontrolündeydi. Her grup, hükümete kendi doğrularını kanıtlamaya çalışıyordu. Gelenekselciler, Maimonides’in mahalli versiyonu ‘Baladi’, Sefaradi versiyonu ise ‘Şami’ adını alan 16. yüzyılın ortalarında gelişmiş olup; Rabi İshak Luria’nın Kabalistik litürjisini de içeren dua kitabına bağlıydı. Askala taraftarları, özgün Yemenli dua geleneğini Kabalistik unsurlardan arınmayı savunuyordu.

Yemen’de Askala

Avrupa'da Emansipasyon’un etkisiyle Yahudi halkının geniş toplumla kaynaşmasını sağlayan Askala’nın, Yemen Yahudi Cemaatinde aynı paraleli yakalaması düşünülemezdi. 19. yüzyıl dâhilinde Osmanlılar, gayrimüslimlere Müslümanlara sağlanan hakları vermek için İmparatorluk’ta bir reform başlatmıştı. Fakat Yemen’deki Müslüman bilimciler, bu değişikliğe sıcak bakmadı. Yemen, başka Ortadoğu ülkeleri gibi koloniyalist ülkelerin işgaline pek uğramadı ama gene de Avrupa’dan bazı Askala fikirleri cemaate sızdı. 1872’de ülkenin bir Osmanlı vilayeti olmasıyla birlikte, teknolojik gelişmelerle posta ve gazeteler gelmeye başladı, telgraf sistemi kuruldu, yollar inşa edildi. Böylece ülkeye yeni fikirler de geldi. Ülkeye gelen Yahudi tüccarlar da yeni fikirler taşıdı. Bunlardan en önemlisi, 1874’te İstanbul’dan gelen ve altı yıl kalan, Askala’yı yaşamış ve yaşatmak isteyen, Selanik doğumlu David Ben Samuel Halevi Carasso idi. Carasso, Yemen Cemaatini Alliance Israélite Universelle’e bağlamak istiyordu… Yapılan katkılarla, 1910’da modern bir okulun kuruluşu aşamasına dahi yaklaşıldı.

Yemen'de Askala fikirleri, Josef Halévy ve Eduard Glaser adında ülkeye 19. yüzyılın ikinci yarısında gelen iki Yahudi sayesinde daha da pekişti. Halévy (1827-1917), Paris’e Edirne’den gelmişti, Etiyopya’daki Yahudileri incelemeye gönderildi, sonra Yemen’e geldi ve semitik filoloji üzerine araştırmalar yaptı. Glaser ise (1855-1908), Avusturyalı bir Yahudi’ydi ve Yemen’de meteoroloji, arkeoloji, coğrafya, dilbilim üzerinde araştırmalar yaptı; ülkeye birkaç kez geldi. Dördüncü kez Sultan II.Abdülhamit’e, İmam Yahya’nın kabilelerinden baskı gören Yemen Yahudilerine ıslahat yapma teklifini uygulamak için gitti. Glaser, Yemen Yahudilerinin taş üstüne yazdıkları Himyari yazılarını da saptadı. Bu iki Yahudi, Yemen’deki önde gelen Yahudilerle (Haim Habşuş, Said Arusi…) samimi ilişkiler kurdular ve takdirlerini kazandılar. Halévy, Kabalist görüşlere karşıydı; bunları rasyonel Yahudilik ile bağdaştıramıyor, Hıristiyanlıktaki Teslis’ten (üçlülük) esinti taşıdığını düşünüyordu. Üstelik Halévy, pratik Kabala'nın sonuçsuz uygulamalarına da karşıydı. Rabi Yahya Kafih, Halévy’nin görüşüne yanaştı ve Halévy, adeta Yemen’deki kutuplaşmanın tetikçisi oldu. Yahya Kafih’in torunu Yosef Kafih, bu hurafelerden kurtulduğu için Askala’ya müteşekkirdi. Bu önde gelen Yahudiler, modern İslami metinleri de okudu ve nihayetinde anti-Kabalist grup şekillendi. Rabi Yahya Kafih (1850-1932), bilimsel, felsefi çalışmaları İslami literatüre olan ilgisiyle oluşan bilgisi ve lider figürü ile Askala’yı destekledi. Rabi Kafih, Rambam’ın Saadia Gaon’un da felsefelerini ve eserlerini çok iyi incelemişti ve cemaat onu çok destekliyordu. Lakin Kafih, ritüel hayvan kesicileriyle takıştı ve rakipleriyle baş edemeyerek, istifa etmek mecburiyetinde kaldı. İmam Yahya, 1905’te San’a’yı istilasında üç yeni haham atadı. Bu arada 1908’de Osmanlı’da Genç Türkler’in reformlarının da etkisiyle, kentte Yahudiler için modern bir okul açıldı. 1910’da Osmanlılar Kafih’i okula müdür olarak atadı fakat okulu uygunsuz gören muhaliflerin etkisiyle okul, birkaç yıl sonra kapandı. Yahya Kafih’in yakın arkadaşı Haim Habsuh (1833-1899), Askala edebiyatına meraklıydı; ayrıca İslami kültürel dünyayı araştırıyordu. Osmanlı yetkilileriyle de arası iyiydi, Osmanlı’nın atadığı bir yargıçtı ve İslami otoritelerle toplantılar düzenliyordu, Arapça okuyup yazıyor, iki dinin kutsal kitaplarını mukayese ediyordu… Al-Afgani gibi İslam âlimleri, Fransız aydınlanmasının da etkisinde kalarak; İslam’ın esas itibariyle modern rasyonalizm ile bağdaştığını ve Kuran’ın modern bilimle ilgili gizli değinmeleri olduğunu söylerken modernist reform taraftarları ve gizemci metinlerden sıyrılmak isteyen San’a’daki Yahudi Askala taraftarları ile örtüşüyordu. Kafih’in Kabala karşıtı görüşlerinin, 19. yüzyılın Maskilimlerinden (Aydınlatmacılarından) David Kahana, S.D. Luzzato ve Rival gibi kişilerden de esinlendiği tahmin ediliyor. Rabbi Kafih, Simeon Bar Yohay’ın başlattığı Zohar ile bu konudaki Talmudik içtihatlar arasındaki tutarsızlıkları da yeren makaleler yazarak, Kabalistik hurafelere yüklendi. Rabi Kafih ve taraftar öğrencileri, muhalif gruplarla 1910’larda bir sinagogda sürekli olarak tartışıyorlardı. Kafih’in taraftarları, Kabala kitaplarını yakacaklarını söyleyecek derecede ileri gitmişlerdi. Kafih’in münakaşa ettiği Rabi Yahya Yitshak, gelen şikâyetleri dillendirerek, Rabi Yahya Kafih ve ona destek çıkan Rabi Yahya Abad’dan müritlerine sahip çıkmasını rica etti. Bir seferinde San’a’nın en büyük sinagogu Alijarşi’deki bir toplantıda, bu kez Rabi Yahya Yitshak, iki öğrencinin temel Kabala eserlerini imha etme fikirlerinin Rabi Yahya Kafih’ten kaynaklandığını öğrendi, bu öğrencileri cemaatten ihraç etti ve bunu başka muhalif öğrencilere uygulamayı hedefledi. Durumun ciddiyetini kavrayan Rabi Yahya Kafih, kutsal metinlere bu tür saldırıların olmayacağını taahhüt eden bir anlaşmayı Rabi Yahya Yitshak’a 1913’te sundu ve toplum önünde küçük düştü.

Osmanlı’nın müdahalesi

Ancak bu anlaşma amacına kavuşmadı ve taraflar arasındaki rekabet daha da kızıştı. Kabala öğretileri karşıtı Yahudiler, bu durumu Tek Tanrı ideolojisini benimseyen İslam’ın mahalli otoritelerine rücu ettiler. Kraliyet prenslerinden Şeyh Ahmad ve diğer yetkililer, Rabi Yitshak’ı yabancı ve tahrifli fikirler içeren kitapları savunmakla suçladı, hatta İmam’ın oğlu ondan Zohar’ın tercümesini istedi. Rabi Yahya, bunun mümkün olamayacağını söyledi ve bu konuda Yeruşalayim Rabilerinden içtihat istedi. Gelen mektupta, Yahudi bilgelerinin yazdığı bu kitapların alçaltılmasının kabul edilmez olduğu, bunu yapanların öte âlemde yeri olmayacağı gibi ağır suçlamalar vardı. Yeruşalayim’den gelen cevapta ayrıca İslami yetkililere saygıyla, bu tür kitapların, içlerindeki gizemden ötürü tercüme edilemeyeceği de vurgulanıyordu. Yeruşalayim’in bu desteğine karşın, Rabi Yitshak gözden ırak kalmayı yeğledi. Bu durumda Osmanlı otoriteleri devreye girdi ve dinin tatbik edilmesine mani olduğu kanaatiyle, Rabi Yahya Kafih, Rabi Yahya Abyad ve müritleri hapse atıldı; Rabi Yahya Yitshak bulunarak evine gönderildi. Yerel valinin müdahalesiyle bir ara serbest bırakılan tutuklular tekrar hapse atıldı. Bu dönemde Osmanlı valisi tarafların ve kentin başlıca şahsiyetlerinin katıldığı bir duruşma da düzenledi, bunlara Müslümanlar da dâhildi. Rabi Kafih ve Rabbi Abyad, hapisten mahkemeye getirildi. Zohar’ın bazı yerleri tercüme edildi. Kabalist metinlerin mahkemece onaylanacağından korkan halk, mezarlıkta dua etti. Osmanlı hükümetiyle Müslüman mahkeme arabulucu oldu ve Kafih’in destekçileri, Kafih ve Abyad tahliye edildi. Ancak Osmanlılar, Yahya Kafih’i Yahudi çocuklara tahsis edilen okulun müdürlüğünden azlettiler. Ancak muhalif gruplar arasındaki tartışmalar bitmedi ve İstanbul’daki Hahambaşı Haim Nahum Efendi’ye dilekçeler gönderildi.

İmam Yahya devreye girdi

Darda’im, Osmanlı yetkililerinin tutumuna güvenmiyordu, bu kez İmam Yahya’yı devreye soktular. İmam, İşkim’in mutsuzluğunun nedenini de anlamak istiyordu. Onlar da Darda’im’in geleneklerden uzaklaştığını savundu. İmam, Zohar’ın Arapçaya tercüme edilmiş belirlenmiş bazı bölümlerini ve Kutsal Kitap’ın Arapça tercümesini okudu ve simgesel benzetmelerden, Tanrı’ya insani sıfatlar yakıştırıldığını müşahede etti ve her iki kitabın örtüştüğünü söyleyerek, Darda’im’in iddialarını kabul etmedi. Esasen İslam, gayrimüslim zimmileri ‘Tek Tanrı’lı kabul ettiğinden; İşkim’in şirk ve putperestlikle damgalanması durumunda Yemen Yahudilerinin çoğunun bu statüsü bozulacaktı. İmam, Darda’im’in, ısrarı durumunda karşı tarafın haklı intikamına neden olacağını belirtti. Yemen Yahudileri de çok tanrılı olarak geniş toplumca tanımlamalarının, haklarında facia olacağından korkuyordu. İşkim’in sesinin yüksek çıkması da bu kuşkulardandı. İmam Yahya, yerel kadı ile anlaştı ve Darda’im akımı ile ilgili çekincelerine teferruatlı genelgesinde yer verdi. İmam, kavgalardan bıkmıştı ve Yahya Yitshak’ı yetkili kıldı… İmam, muhafazakârlığı ve İşkim’i destekledi, Yahudi kadınların da dışarıda tesettürlü dolaşmasını vurguladı. Kadı İbn Abbas, bu kargaşalı durumda yeni sinagoglara da karşı çıktı ve Osmanlı döneminden sonraki sinagogların yıkılmasını emretti fakat bu emir uygulanmadı.

Cemaat ikiye bölündü

Bu durumda cemaat ikiye bölündü. O kadar ki, birbirlerinin kestiği hayvanları yemiyorlar, aralarında evlenmiyorlardı; tartışmalarda her grup kendinden bir hâkim atıyordu. Kutuplaşma, aynı sinagogda dua ederken doruklara çıktı. Gruplar, değişik ritüele sahip kendi dua kitaplarından okuma yapmak istiyorlardı. 1914’te sinagoglar da ayrıldı.

1881’den itibaren Yemen’den Filistin’e Yahudi göçü başladı. Yeruşalayim’deki İkşim ve temsilcileri Avraham Alnaddaf, atmosferi Dor De’anın aleyhine çevirdi ve Yeruşalayim’in Sefaradi, Aşkenazi ve Mugrabi Rabileri San’a’daki Darda’im’i suçlayan bir genelge yayınladı. Gelen bu mektup, iki grup arasındaki uçurumu derinleştirdi. Üstelik Rabi Yahya Kafih, Yeruşalayim Rabilerine kafa tutan bir mektupla yanıt verdi ve Darda’im’in Kabala karşıtlığı hakkında açıklamalarda bulundu.

1910’ların ortalarından itibaren, bu münakaşalar Yemen Yahudilerini sarsmayı sürdürdü. İmam Yahya, 1915’te Rabi Yahya Kafih’e karşı İslami mahkemede dava açtı ve onu, oğlu David’i tekrar hapse attırdı. Rabi Yahya Yitshak’ın otoritesi yerine geldi ama 1932’de o ölünce, işler tekrar çığırından çıktı. Yerini doldurmaya çalışan Rabi Abyad da 1934’te vefat etti. Çatışmalar süregeldi, o kadar ki Darda’im’in Baladi ritüelinde ısrar ettiği al-Kublani Sinagogunu Kadı Al-Zubayri kapattırmak kararını aldı. 1935’te İmam Yahya, cizyenin iki gruptan ayrı ayrı alınması için görevliler atamak durumunda kaldı. Sürtüşmeler, 1944’te İngiliz mandası Aden’de de süregeldi. Filistin'e göç edecek Yahudilerin bulunduğu bir kampta, Darda’im’in ibadetlere katılmaması, hatta göçlere dâhil edilmemeleri için yöneticilere talepler geldi. Yahudi Ajansı’nın kurduğu modern bir okul, 1946’da gruplar arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle faaliyete geçemedi. Aynı yıl ülkede başlayan korkunç bir kuraklık nedeniyle ve İmam Yahya’nın ricalarıyla, ilk kez iki grup pişmanlık duygularıyla bir araya gelerek, mezarlığın dışında beraberce dua ettiler. Bu coşkuya rağmen, gruplar arasındaki farklılıklar ortadan kaybolmadı.

Ayrılık İsrail’e göçle hafifledi

Bu kâbus, ancak Yemen Yahudilerinin 1949-1950’de kitle halinde İsrail’e göç etmesi ile hafifledi. İsrail’e göç edenlerin çoğu, İşkim’in adetlerini benimsedi. Lakin Darda’im’in kıvılcımları tamamen sönmedi ve günümüzde bunlar, özellikle ultra-ortodoks Harediler tarafından Yemen Yahudiliğinin ‘doğru’ değerlerine büyük bir zarar vermiş bir tarikat olarak anılmaktalar1.

Yemen Yahudilerin tarihçesine kısaca bakmakta da yarar vardır. İslam’ın ilk yüzyıllarında Yahudiler Yemen haricinde tüm Arap Yarımadasından soyutlandılar. Yemen Yahudi Cemaatinin kökenleri, muhtemelen II. Bet Amikdaş zamanında Filistin topraklarından gelen tüccarlara dayanmaktadır. Ülkeye has siyasal sorunlar ve dinsel hoşgörüsüzlük nedeniyle Yahudiler, Yemen’de genellikle yoksulluk ve aşağılanma koşullarında yaşamıştır. Kısıtlamalar, 10. yüzyılda başlamıştı. 1173’te Maimonides, Yemenli Yahudilere ünlü mektubunu yazarken, onlardan inançlarında sebat etmelerini istemişti. 17. yüzyılda Yemen Cemaatinden Şalom Şabbazi adlı bir Kabalist çıktı. 20. yüzyılın başlarında kısıtlamalar tekrar başladı. Filistin’e 15. yüzyıldan beri süregelen göç arttı ancak 1920’de yasaklandı. 19. yüzyılın başlarında İngiliz işgalindeki Güney Yemen’de oluşan Yahudi cemaati; 1946’da Aden’de 7.000 kişiyi, diğer yerlerde de 2.000 kişiyi buluyordu. 1947’deki gösterilerde, 100 kadar Yahudi öldürüldü. 1949-1950 yıllarında yaklaşık 49 bin Yemenli Yahudi, ‘Sihirli Halı Operasyonu’ adı altında İsrail’e nakledildi. Devam eden gerginlikler, İngiliz himaye bölgesindeki göçün sürmesine neden oldu. 6 Gün Savaşı’ndan sonra çıkan gösteriler üzerine geride kalanlardan 132 Yahudi İngiltere ve İsrail’e götürüldü. Burada yaşamış olan cemaatin yaklaşık olarak yüzde 70’i İsrail’de yaşamaktadır; Amerika’ya göç edenler de olmuştu. 1991’de Yemen’deki Yahudi nüfusu 1.000 dolaylarında tahmin edilmekteydi. Günümüzde bu sayının 100’e inmiş olması muhtemel. Yahudiler Yemen’de zimmi statüsünde yaşadı; kamu görevlerinde bulunmaları ve toprak sahibi olmaları yasaklanmıştı. Çeşitli zanaat dalları ve ticaretle uğraşıyorlar, dinlerini icra etmelerine müsaade ediliyordu. Yemen Yahudilerinin dünya Yahudiliği ile ilişkisi zayıftı2. Günümüzde İsrail’de 360 bin, ABD’de 30 bin Yemen kökenli Yahudi bulunmaktadır3.

Yemen Yahudileri, dünya Yahudileri ile ilişkilerinin zayıf olmasına ve Ortadoğu’nun ücra bir köşesinde ilkel ve baskıcı şartlar altında yaşamış olmalarına rağmen; makalede belirtildiği gibi, önemli ölçüde Yahudi Aydınlanması Askala’nın etkisinde kalmış oldukları ve toplumlarındaki keskin kutuplaşmanın Askala taraftarlarına karşı olan gelenekçilerin tepkisi olduğu sonucuna varılabilir.

1 Bat-Zion Eraqi Klorman, Traditional Society in Transition: The Yemeni Jewish Experience’, Leiden and Boston: Brill, 2014, Chapter 2, S.20-69.

2 Yahudi Tarihi, Yusuf Besalel, Gözlem Gazetecilik, 2003, S. 243-244.

3 Yemen Yahudileri, Wikipedi.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün