Kutsalın dört yönü

“Aşem´in şefkati yeryüzünü (toprak elementi) kaplar. Aşem´in bir sözüyle gökler (ateş elementi) oluştu ve Ağzının soluğu (hava elementi) ile tüm ordularını yarattı. Okyanus sularını (su elementi) bir tümsek gibi yığar, enginleri mahzenlerde saklar (Mezmurlar 33:6-7).

Moşe PASENSYA Kavram
10 Mayıs 2023 Çarşamba

Josephus, Yahudi Savaşları kitabında Tapınak’taki Kutsal ile Kutsallar Kutsalını ayıran örtünün neden dört renkli iplikten yapıldığını açıklar: mavi, mor, kırmızı ve beyaz. Dünyanın bir modelini göstermek üzere dört rengin dört elementi temsil ettiğini iddia eder. Gökyüzünün rengi mavi havayı, kırmızı ateşi (üst dünyalar-gökler) temsil eder, mor bir yumuşakçadan üretilir ve geldiği suyu temsil eder. Beyaz da toprağı temsil eder.

Yahudi zamanının ve ruhunun yapı taşı ‘dörtlük’tür.

Manevi dünyada Tanrı'nın adının dört harfi, Pesah sederinde dört bardak, Şabat'ı kapsayan dört dua vakti (amidah), Varlığın dört mistik dünyası.

Fiziksel düzeyde dört element, dört mevsim ve ayın dört evresi.

Günlük uygulamalarımızda Tallit’in (ritüel giysisi) dört köşesi, hupanın (Yahudi düğün kanopisi) dört direği ve Tora'yı yorumlamanın dört yolu vardır; ‘Peşat’- Temel anlam, ‘Draş’- Alegorik anlam, ‘Remez’- Yorumlayıcı anlam ve ‘Sod’- Mistik anlam).

Mistik bir risale olan Sefer Yetzirah şöyle duyurur: “Evrendeki üç anne... Hava, su ve ateştir. Cennet ateşten, dünya sudan yaratılmıştır ve aralarında hava (nefes) karar vericidir.”  13. yüzyıl eseri Zohar elementleri bir tür ruhsal yön bulma sistemi olarak tasavvur eder. Tüm unsurların bir araya toplandığı noktada (merkezde) mişkan veya kutsal mesken (mikdaş) vardır.

Sefer Yetzirah yaz mevsimini ateşle, kışı suyla, baharları ise havayla ilişkilendirir. Bu nedenle Yahudilik yaratılış (Pesah, Roş Haşana), vahiy (Şavuot, Kipur) ve kurtuluş (Sukot, Hanuka, Purim) olayları etrafında düzenlenir. Ancak doğal takvim de takip edilir. Yaşamımızın evrelerine benzerler. Pesah’ı bir tohumun büyümeye ve çıkışa hazırlandığı doğumla, Şavuot’u ilahi olanın bağışladığı niteliklerle ulaştığımız olgunlukla ve Sukot’u şiddetli değişimin ardından doyuma ulaştığımız yaşlılıkla ilişkilendirebiliriz.

Mekubal Isaac Luria (Ari Ha-Kadoş) ise toprağı maddi dünyayla (Asiyah), suyu duygusal dünyayla (Yetzirah), havayı entelektüel (Beriyah) ve ateşi Atzilut denen saf ruh dünyası ile ilişkilendirir. Mevsimler hareket ettikçe bizler de ruhumuzun seviyelerinde hareket ederiz. Bedenin içsel duyumları, ruhun büyüme isteği, zihnin çiçek açan yaratıcılığı ve kalbin hassasiyeti ve derinliği ile yıl boyunca ilerlerken, varoluşumuzun farklı katmanlarını ve ruhsal yolculuğumuzdaki farklı durakları ziyaret ederiz.

Etz Ahayim veya Hayat Ağacı, gökle yer arasındaki yolculuğunda dört varlık seviyesinden geçer. Bu dörtlünün her biri başka yönlerde ilerleyen âlemlerdir. Yapmak, hissetmek, düşünmek ve var olmaya benzer. Ruhun katmanları olan Nefeş (Yaşam gücü), Ruah (Duygusal varlık), Neşama (Eşsiz ruh) ve Haya’dır (Tanrı’nın kıvılcımı). Bu küme zamanla bir araya gelebilir. Şayet bu yönlerden biri ile yüzleşebilirsek manevi hakikatin belirli bir ‘tadını’ almış oluruz.

Şabat mumlarını ve Şabat'ın sonunu gösteren Havdala mumunu veya Tapınaktaki menorayı yakmakla, Pesah öncesi mayayı yok etmekle ateşi, Şofar (koç boynuzu) üfleyerek, Şabat'ın sonunda baharatları kutsayarak, Sukot’ta çardak inşa ederek havayı, doğum sonrası ritüel banyosuna (mikve) dalarak, ekmek yemeden önce elleri yıkayarak suyu ve nihayet ekmeği tuzla, kutsamayı şarapla, Sukot'u etrogla (ağaç kavunu) bir çocuğun doğumunu ağaç dikerek şereflendirerek (erkek için sedir, kız için selvi dikilirdi ve evlendiklerinde bu ağaçlar ile hupaları inşa edilirdi) sünnet derisini ve kutsal metinleri gömerek toprağı onurlandırırız. Yahudilik güç ve şifa kaynağı olan dört element ile ritüellerini oluşturmuştur.

Farkındalık, dört unsuru yansıtan aynadır. Güzellik, sevgi üreten bir kalp ve açık bir zihindir.

Nhat Hanh

TOPRAK

‘Yaşamın nefesi, ona hamile kalan toprağın içindeydi’ (Zohar 49a).

Dünya (Adamah), verimli kırmızı balçıktır ayrıca toz sevgili topraktır (Aaratez). Tanrı, insan vücudunu yapmak için yerden toz aldı. (Afar min ha'adamah) ve tüm verimli ağaçların yanı sıra Hayat Ağacı ve Bilgi Ağacı'nı ekti. Her şey besinini topraktan alır. Eyüp şöyle der: "Annemin rahminden çıplak geldim ve oraya çıplak döneceğim." Toprak Asiyah’tır, bedenin ve gerçeğin dünyasıdır. Tohum ekmenin ve meyve toplamanın dünyasıdır. İlahi varlığın dişi prensibi olan Shekina’yı temsil eder.

Toprağın taşları Yakov'un başı için yastık, baş kâhin için süs ve on iki oymak için sembol oldu. Ve Yahudilik, zamanın içindeki mevsimleri kutsal bir pusula olarak kullanır ve her mevsimi farklı bir bayram ve gerçeklikle ilişkilendirir. Çünkü dünya, bilgelik üzerine düşüncelerle doludur.

Kök bir ağacın hayatının başlangıcında bulunur ve toprağın altında gelişir, izlenemez. Tanrı Tarafından (biyolojik) ekilen tohum ile birlikte gelir. Mizaç, (yaratılış, tabiat, fıtrat) ağacın kökü, tohumu ve özüdür. Değiştirilemez. Ailenin iki çocuğu var. Biri baskın, diğeri pasif (çekingen) bu da gösteriyor ki ana unsur kişinin kendi öz yapısıdır. Yani doğuştan gelen bu temel eğilime mizaç deniyor.

SU

‘Su gebe kaldı ve karanlığı doğurdu’ (Exodus Rabbah 15:22).

Su çoğul bir kelimedir, çünkü çokluk ve değişimi ifade eder. Yeryüzü şekilsiz ve boşken derinlerde sular akıyordu ve Noah zamanında sular yeryüzünü tüketti. ‘Bahçelerin pınarı, diri suların kuyusu [kız kardeşim, gelinimdir]’ denildiği gibi, Yakov, Rahel’e âşık olurken yanında bir su kuyusu vardı.

Tora, Sina Dağına tatlı bir yağmur gibi yağdı ve çölde Bene Yisrael’e rahatlık sağlamak için fışkırdı. Peygamberler doğruluk ve adalete ‘sular’ ve ‘güçlü bir nehir’ adını verdiler ve rahipler saflığın simgesi olarak suyla yıkandı. 

Aynı sular Yunus'u yuttu ve ona şefkat ilkesini öğretti. Bu sular Moşe’nin (Musa Peygamber) sepetini kaldırdı ve onu boğulmaktan kurtardı. Kurtuluşun habercisidir. Söylendiği gibi: “Kurtuluş kuyularından neşeyle su çekeceksiniz.” Su Yetzirah âlemidir. Duygulara hükmeder. Hayalin, şefkatin ve sevginin dünyasıdır. Tüm yaratılışla uyum içinde atan nazik kalp olduğu için ‘Kutsal Olan’ın dünyasıdır. Yahudi metinleri, Tora ve bilgelikten bahsetmek, sonsuz yaşamı anlatmak veya yüreğin kederle taşmasından bahsetmek için su kavramını kullanır. 

Gövdeyi, ağacın bagajına benzetebiliriz. Çevre koşulları ağacın bu alanını etkiler. Birçok yöne gidebilir. Çiftçi düzenli bakımını yapıp toprağı çapaladığında ve zamanında yağmurlarını aldığında muhteşem bir şekle dönüşebildiği gibi ansızın çıkan bir fırtına tarafından da söküp atılması (kırılması) mümkündür. Karakter, bir ağacın gövdesidir.

Önceleri ebeveyn tarafından devamlı olarak uyarılır (etkiler). Durumu tasvip eder veya etmez.  Daha sonra okuldaki arkadaş çevresi bu sürece dâhil olur ve yavaş yavaş dönüşüm çalışmaya başlar. Karakter, mizacın üstüne dikilen bir elbiseye benzer. Sanılanın aksine doğuştan gelme değildir. Çünkü duygular birer tercihtir. Kişinin seçimidir. Yani öğrenilmiş davranıştır ve kader değildir. Tek başımıza yalnızken nasıl davrandığımız ile ilgilidir. Karakter özelliğinin kökü kişiliğin tersine inanca dayanır ve ahlaki kuralları şekillendirir.

HAVA

‘Rüzgâr hamile kaldı ve bilgeliği doğurdu’ (Exodus Rabbah 15:22).

İbranice Ruah - hava veya rüzgâr anlamına gelir. Ağaçtan kopan ve yere düşmekte olan bir yaprak nereye konacağını bilmez çünkü buna rüzgâr (ruah) karar verir. 

Zamanın başlangıcında ilkel suları süpüren Tanrı'nın yaratıcı ruhudur (Ruach Elokim) ve Tanrı'nın ilk insanın burun deliklerine üflediği yaşam nefesidir (Nishmat Hayyim). Sazlık denizini ikiye bölen ve Mısır’ın köleliğine kurtuluşu (özgürlüğü) getiren kuvvetli doğu rüzgârıdır. 

Hava olan Beriya âlemi, aklın, yüce fikirlerin ve fildişi kulelerin, denge ve hakikatin (Tiferet) dünyasıdır. Her şeye yer açan yaratılışın rahmi olan ‘Yüce Ana’dır (İmmah İlaah). Doğal ve doğaüstü âlemlerde karşılaştığımız veya bilgelere yol gösteren (magid) ve talimat veren ruhları tarif eder. Bilinçsiz zihinlerimize öğreten ve yaşam yolculuğunda bize rehberlik eden meleklerin âlemidir.

Bir ağaç tüm güzelliğini yapraklarından alır.  Yapraklarının şekli, sıklığı, büyüklüğü, rengi o ağacın görüntüsünü emsalsiz kılar. Yaşam ve sağlığının dışa dönük ifadesidir. Bir zeytin ağacı yıl boyunca yapraklarını hiç dökmediği için tüm medeniyetler tarafından kutsal kabul edilir.

Kişilik, (şahsiyet, ‘sahte ben’lik) yapraklardır. Ağacın güzelliğini yansıtır ve özneldir. Kişinin gündelik yaşamında taktığı maskeler (nazik, neşeli, ağırbaşlı vb.) ile ilişkilidir. Net olarak bu kavram ilk işe girenlerde görülebilir. Olması gerekenden fazla mesaiye kalarak çalışkan, detaylı proje hazırlayarak titiz, harcamaları kontrol altında tutarak tutumluluk mesajı verir. Başkalarının bizi nasıl görmesini istediğimiz şeydir. Sosyal maskemiz başkasına sunduğumuz şeydir. Yani ‘sahte ben’liktir. Bir kişi dıştan çok güçlü görünebilir ama içinde mücadele olabilir.

Bireyin kendine özgü ‘yaşam tarzı’dır. Düşünme, duyuş, kökleşmiş ve içselleştirilmiş davranış biçimidir. Kişinin toplumda oynadığı roldür.

 

ATEŞ

‘Ateş hamile kaldı ve ışığı doğurdu.’ (Exodus Rabbah)

İbranice eş (ateş) – iş (insan) ve işa (kadın) iç içe geçmiş kelimelerdir. Ateş, yaratılışın ilk ışığıdır ve kutsal mekânda yanan ebedi ışıktır. Ateş, Bene Yisrael’i çölde yönlendiren sütundur ve Sina Dağının tepesinde yakılan vahyidir. ‘Şarkıların Şarkısı'nın dediği gibi ateş aşkın alevidir: ‘Hiçbir su aşkı söndüremez.’ Ateş ilahidir. Yakan, yiyip bitiren ve aynı zamanda kutsayan ve iyileştiren sıcak ışıktır. Ateş, sunak, kurban ve iletişimin yeridir. Çünkü ‘Saf Ruh’un yani bilgelik kıvılcımının dünyası olan Atzilut âlemini temsil eder.  

Doğuran, ruhun döküldüğü yerdir. Tapınağı ve Kutsal Yer olan çadırı temsil eden ‘baba’nın (abba) evidir. Bugün artık kutsal yer olmadığı için bunu temsil eden sonsuzluk zamanıdır. Rabi. Abraham Joshua Heschel'in dediği gibi Şabat, zamanda bir saraydır. Sürgün (geula) veya refah, karanlık veya zevk (oneg) zamanlarımızda bizleri ısıtmış olan alevdir. Şabat gününü başlatmak için mumları yakmamızın ve yeni bir alev yakarak (avdala) onu bitirmemizin nedeni budur. İlahi olana alev denir. Bu nedenle Yahudiler, Tanrı ile bağlantımız olan kutsal ateşten bahsederler. 

Meyve tüm ağacın küçük bir kopyasıdır.  Taşıdığı tohumda ağacın özünü ve temelini barındırır. Yani meyve aynı zamanda kökü de (tohumu) içinde barındırır. Ve başlangıca dönüşür.

‘Gerçek ben’lik, (ego, nefs) ağacın nihai tezahürüdür. Ben’lik ile kişilik iç içe olmakla birlikte, benlik, kişilikten farklıdır. Benlik, insanın kendi kişiliğine ilişkin kanılarının toplamı, insanın kendisini tanıma ve değerlendirme biçimidir. İnsanın iç varlığıdır. ‘Ben neyim? Çirkin, güzel, akıllı mı? Hayatımın anlamı veya amacı nedir? Statü, saygınlık mı? Neler yapabilirim?  Kapasitemi belirleyerek çözüm üretmek, iyi yüzmek, espri yapmak mı? Değer yargılarım nedir? İnançlarım nelerdir?’ İçimizde bizi denetleyen, gözetleyen, yargılayan, değerlendiren ve bunların sonucunda nasıl davranmamız gerektiğini belirleyen içsel güçtür.

Terazinin sol kefesi, bilgi, sağ kefesi bilgelik’tir. Terazinin kendisi, yaşamlarımız ve iğnesi denge’dir. Çünkü fiillerin eğitilmiş teorik güçten dengeli olarak çıkmasını sağlayan huya ‘hikmet’, pratik güç­ten mutedil olarak çıkmasını sağlayan huya ‘adalet’, eğitilmiş şehevi güçten dengeli çıkmasını sağlayan huya ‘iffet ve eğitilmiş gazabi güçten dengeli çıkmasını sağlayan huya ‘şecaat’ denir.

‘Ağabeyin Aaron’a İhtişam (Kavod) ve Görkem (Tiferet) için kutsal giysiler yap. (VeAsita)’ ‘Bilgelik ruhuyla (Ruah Hohma) donattığım, doğal yeteneğe (Hohma Lev) sahip herkese konuş; Giysilerini yapsınlar.  Benim adıma kutsama işlevini görecektir’ (Şemot 28:2-3).  

LeKavod ulTiferet ‘ihtişam ve görkem için’, oysa ihtişam (Onur) anlamında kavod, yalnızca Tanrı’ya atfedilmişti. Tiferet ise, bu sözcüğün Tora’da karşımıza çıktığı ilk yer burasıdır. Bu iki kelimenin temelde aynı anlama geldiğini düşünebilirsiniz, ama aslında öyle değiller.

‘İhtişam’, Aşem tarafından verilen niteliklerimizi, yani doğuştan gelen güçlerimizi ve yeteneklerimizi ifade eder. ‘Görkem’ ise onlarla ne yaptığımızı ifade eder. Hayatımızın Aşem'den bir hediye olduğuna dair bir söz vardır.Ancak bu hayatla ne yaptığımız ise Aşem'e geri verdiğimiz hediyemizdir. Bunu biraz olsun anlamlı kılmak için insanın yüce özünü kavramamız gerekir.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün