Beşalah Peraşası

Onur ERGALİMİDİ Manevi düşünce
3 Şubat 2023 Cuma

Beşalah peraşasında, İsrael Halkı’nın Mısır’dan çıkışını okuruz. Paro, 10 Belaya rağmen hala mesajı almamış ve İsrael halkına zulmetmeye devam etmektedir. Son bela, behorların ölümüyle beraber, Paro artık işin ciddiyetini anlamış ve halkın çıkmasına izin vermek zorunda kalmıştır.

İlginçtir, aslında Paro daha bu olayların öncesinde, halkın bir kısmının Mısır’dan çıkması için izin vermeyi düşünmüştür, fakat bu durum sadece yaşlı erkekler için bir izindir. Nasıl olsa ibadet etmesi gereken zümre yaşlı ve sadece erkeklerden oluşabilir görüşündedir. Yahudiliğin güzel taraflarından biri, bir grup insanın kendini izole edip tek başlarına inzivaya çekilip T-nrı ile arasındaki iletişimi kuvvetlendirme fikrine karşı çıkmasıdır. İbadet etmek, dua etmek, yakarışlarda bulunmak veya Tora öğrenimi sadece halkın bir kısmını ilgilendiren bir zorunluluk değil, bunun aksine halkın tümünü ilgilendiren bir sorumluluktur. Aynı zamanda, dini bütünlüğe sahip olmanında, insanın sosyal bir insan olmasını etkilememektedir ve her kim olursa olsun sosyal hayatı ve dini uygulamaları bir arada götürmek durumundadır. Bu nedenle Paro’nun bu teklifi kabul edilmemiş ve günün sonunda bir halk olarak Mısır’dan çıkılmıştır.

Mısır’dan çıktıktan sonra, halk Kızıldeniz’in önüne gelmiştir ve Mısır ordusunun onlara arkadan yetişmeye çalıştıklarını görürler. Halk içerisinde şikayetler ve sitemler başlar. Ortada çaresiz bir kapana kısılma durumu vardır. Önlerinde ilerlemelerini engelleyen bir deniz ve arkalarında da onlara doğru yaklaşan Mısır ordusu vardır. Bu gibi durumlarda yapılacak en kötü davranış çaresizliğe kapılmak ve şikayet etmektedir. Maalesef halk bunu yapar. Moşe, yapılan bu sitemlere karşın halka ilerlemeleri gerektiğini söylemektedir. Tam orada muazzam bir mucize gerçekleşir. Nahşon Ben Aminadav, denize doğru yürümektedir ve tam artık boğazına kadar suya battıktan sonra bir anda bütün deniz yarılır ve halk denizin ortasından yürüyerek geçer. Buradan kendimize bir ders çıkarmalıyız. Görünen şartlar ne olursa olsun, ne tarz bir olumsuz durumla karşı kalırsak kalalım, şikayet etmek yerine elimizden gelenin en iyisini yapmalı ve kalan durumu T-nrı’nın takdirine bırakmalıyız.

T-nrı bizleri Mısır yolculuğu boyunca “man” adı verilen bir yiyecek ile beslemiştir. Bu durum her ne kadar aklımızın alamayacağı bir durum gibi gözükse de akla ve mantığa yatacak en mantıklı fikirdir. Çöl yolculuğu boyunca, konaklama yapılan süreler ekin ekip biçmek için yeterli olamayacak sürelerdir. Basit bir mantıklada, her ne kadar stokları olursa olsun, 40 senelik yiyeceği stoklama imkanları da mantıklı değildir. Halkın, çöl şartları boyunca hayatta kalmasının tek çaresi, gökten yağan man yiyeceğidir.

Man’dan öğrenebileceğimiz bir derste şudur. Her kişinin toplaması gereken man miktarı bellidir. Eğer insan, hak etmediği tutarı hile yaparak toplar ve evine getirirse, ondan yararlanamadan bozulduğunu görürdü. Diğer taraftan, başka bir kişide topladığı miktarı toplayamadığını düşünüp evine dönerse, ne aldıysa bütün ihtiyacını karşıladığını görürdü. Buradaki mesaj şudur, bizim olan hakkımız elbet bir şekilde bizim olacaktır, bizim olmayan pay ise, her ne dümen çevirirsek çevirelim, asla bizim olmayacaktır.

Son olarak, bu kadar mucizeler ve belalar olduktan sonra, Mısır ordusu hala nasıl olabiliyorda İsrarel Halkı’nın arkasından gidip onlara zarar vermeyi düşünebiliyor. Buradaki duygusal düşünce hırs kavramıdır. Mısır ordusu, bu durumu kendine yedirememiş ve hırsları gözlerini kör etmiştir. Bu düşünceden uzak olmalı ve karakter özelliklerimizi daima iyi yönlendirmemiz gerektiğini bilmeliyiz.

Şabat Şalom!

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün