KARDEŞİNİ KENDİN GİBİ SEVME! BİNYAMİN GİBİ SEV!

Manevi Düşünce köşemizde bu ay

Onur ERGALİMİDİ Manevi düşünce
16 Kasım 2022 Çarşamba

Talmud bize, Yahudiliği tek ayak üzerinde dururken öğrenmeyi isteyen bir adamın hikâyesini anlatır. Bu talep dini lider Hillel için zordur. Düşünür ve ona “Kardeşini kendin gibi sev!” der. Kardeşini veya başka anneden olan kardeşlerini, birebir aynı kendimiz gibi sevmemiz gerektiğinden bahseder. Ne kadar basit bir cümle değil mi?

Bu öğretinin altında bir sürü derin düşünce yatmaktadır. Kim başkasını kendisini sevdiği kadar sevebilir ki? Zaten olayın derinliği de burada yatar. Eğer insan kendini sevmeyi bir kenara bırakıp, bu duyguyu dışarıya yansıtabilir bir hale geldiyse, mütevazılığın kapılarını aralamaya başlamıştır. Biz kimiz ki ve değerimiz de nedir? Bir hiç ve belki hiçten de az.

Bir arkadaşımıza hediye alırken, kendimize hangi kaliteyi uygun görüyorsak, hediyeyi de aynı kalitede seçmeliyiz. Kendimize ayırdığımız vakit ne kadar değerli ve bizimse, karşımızdakine ayırdığımız vakit de aynı kalitede ve onun olmalıdır. Çünkü o buna değer ve buna layık. Kendimize neyi uygun görüyorsak, aynı seviyeyi karşımızdaki için de uygun görmeliyiz.

Tarihte Yosef, ailesi tarafından gerektiği değeri göremiyor ve maalesef kardeşlerinin ona karşı yaptığı hata sonucu Mısır’a basit bir köle olarak satılıyor. T-nrı’nın hesaplarına kimsenin aklı yetmez. Yosef Mısır’a bir hiç olarak geliyor ve günün sonunda vezir mevkisine yükseliyor. O zamanlarda yaşanan kıtlık sorunu bütün dünyayı etkiliyor ve herkes Mısır’a yemek almaya geliyor, hatta Yosef’in kendi kardeşleri dâhil. Kardeşleri Yosef’in huzuruna geldiklerinde, Binyamin’i, aynı anneden doğan tek kardeşini, özel odasına çağırıyor ve aralarında geçen konuşma öğrenmeğe değer.

 

Yosef, Binyamin’e bilmezden gelerek kardeşi veya çocukları olup olmadığını soruyor, Binyamin ise cevap olarak bir kardeşinin olduğunu fakat nerede olduğunu bilmediğini ve 10 çocuğunun olduğunu söylüyor. Gelin çocuklarına verdiği isimleri ve anlamları öğrenelim.

-Birinci çocuk “Bela”, yutmak fiili ile aynı kökten geliyor, Yosef’in kuyu tarafından yutulmasını kastediyor.
-İkinci çocuk “Beher”, behor fiili ile aynı kökten geliyor. Yosef, annesi Rahel’in behoruydu.
-Üçüncü çocuk “Aşbel”, esir düşmek ile aynı kökten geliyor. Yosef’in Mısır’a esir düşmesinden bahsediyor.
-Dördüncü çocuk “Gera”, başka yerde yaşama fiili ile aynı kökten geliyor. Yosef’in hayat hikâyesinde hep gerçek evinden uzakta yaşamasından bahsediyor.

-Beşinci çocuk “Naaman”, naim kelimesinden geliyor, biz biliyoruz ki Yosef çok yakışıklıydı.
-Altıncı çocuk “Ahi ve Roş”, çünkü Binyamin Yosef’i hem kardeşi gibi hem de onun lideri gibi görüyordu.
-Yedinci çocuk “Muppim”, mi pi yani babasının tam ağzının dibindeydi ve babasının bütün Tora’sına hâkimdi.
-Sekizinci çocuk “Hupim”, hupa evlilik seremonisine verilen isim, Yosef kardeşlerinin düğününde hiç bulunamamıştı.
-Dokuzuncu çocuk “Ard”, Yosef halklar arasında daima aşağı gidiyordu, zindanlara kadar düştü.

Binyamin’in çocuklarının her birinin isimleri, Yosef’e dair bir şeyi hatırlatmaktaydı ve bu Binyamin’in kardeşini ne kadar sevdiğini gösteren bir kanıt.

Bir gün bir zengin adam kendi kendine şöyle düşünür: Bu dünyada bana zevk veren ve zevk vermeyen şeyler var. Bu durumda, bana keyif veren her şeyi hayatımda tutacağım ve keyif vermeyen her şeyi hayatımdan çıkaracağım der. Yardımcısına seslenir:

“Yardımcım! Gel ve bu önemli görevde yardım et! Şimdi evde bazı şeyleri değiştireceğiz. Keyif veren şeyler evde kalacak ve diğerleri atılacak.”

Daha sonra yardımcı ona hemen bir kahvaltı hazırlar ve yumurta pişirir. Patron der ki;

 “Bu lezzetli bir yumurta! İçinde ne var?”

“Biber var efendim.”

“Sevdim! Not al, bundan sonra kahvaltıda sadece biber istiyorum (yumurta yok)”

Ardından patron bir odayı boyamaları için emreder ve daha sonra odaya bakar:

“Ben en çok mavi rengini beğendim, bütün evi tek renk maviye boyayın!”

Daha sonra müzik sorumlusunu çağırır ve kendisine bir beste çaldırtır:

“Bu bestede en çok do notasını beğendim, bundan sonra sadece do noktası sesi çıkar!”

Günler bu şekilde geçer ve çok kısa süre sonra bu zengin adam hiçbir şeyden keyif alamamaya başlar ve bir doktora gider.

“Doktor bey, ben sadece bu hayattan keyif almaya çalışıyordum ve hayatımdaki keyif vermeyen her şeyi çıkardım. Yalnızca bana keyif veren şeyleri hayatımda tuttum.”

Doktorun cevabını öğrenelim:

Hayattaki her bir olay değerlidir. Kötülükler olmasaydı iyi olayların değerini yeterince anlayamazdık.

Ek kaynak: https://www.chabad.org/library/article_cdo/aid/361892/jewish/Ahavat-Yisrael.html

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün