Yetmiş Duvaklı Gelin

Eddi ANTER Perspektif
21 Eylül 2022 Çarşamba

Şalom yazarlarından Nazlı Anter Doenyas, Şabat gecesi sürpriz bir hediye uzattığında beni neyin beklediğini bilmiyordum. Son zamanlarda hemen her hafta yazdığı ‘Masalcı Dede’ kıvamındaki yazılara aşina olduğum Moris Levi’nin Gözlem Yayınlarından çıkan yeni kitabı ‘Yetmiş Duvaklı Gelin’ paketin içinde duruyordu. Hafta sonu için harika bir deneyim beni bekliyordu.

Önsözünde yazıları yazmasına ilham kaynağı olan İshak İbrahimzadeh’ye teşekkür ederken benim de bir kitabıma isim babalığı yaptığını ve birkaç kitabımın da son okumasına kıymetli vaktini ayırdığını hatırladım.

Levi alıştığım formatta Tevrat’tan okunan Peraşa (Sure/Bölüm) ile ilgili derlemiş olduğu farklı öyküleri yazmış. Genel anlamda hangi peraşa olacağı tüm dünya sinagoglarında önceden belli olduğu için yazdığı öykü ve öğretileri anlamam daha kolay oldu. Yetmiş Duvaklı Gelin kitabını okurken Peraşa ismi geçse de içeriği hatırlamadığımdan konuyla alakasını anlamakta biraz zorlandım. Her peraşayı baştan okumak yerine sadece Levi’nin kitabını baştan sona okumaya karar verdim. Doğru bir seçim yaptığımın teyidini kısacık sürede okumayı bitirince anladım.

Dünyanın farklı yerlerinde değişik zaman dilimlerinde yaşamış, tanınmış meşhur ve meçhul birçok yazar, şair ve filozoftan alıntılarla kitap daha da renklenmiş. Şabat günü okuduğum için satır altlarını çizemedim; onun yerine sayfaları kıvırmakla yetindim.

Öykülerden birinin özeti şöyle: Bir kör bir başka köre sokakta karşıdan karşıya geçmesi için yardım istediğinde, “Tabii” der ve koluna girer. “Ona kör olduğunu söylemek aklına hiç geldi mi?” sorusuna ise verdiği “Birimizin korkması yeterliydi. İkimiz korksak karşıya geçemezdik” cevabı düşünmeye değer. “Gördüğünüz gibi yolumu bir şekilde buluyorum” diye de Levi sonunda ekliyor.

Okurken koan’ı andıran bazı sorularla da karşılaştım. “Simit yediğimizde simidi çiğneyip yutarız. Sonrasında ortada olan deliğe ne olur? Nereye kaybolur?” Bu sorular önce tebessüm ettirdi ardından epeyce düşündürdü.

Bilge sözler de var tabii ki. “İnsanoğlu hayal kurar, hedef koyar, plan yapar ve yaşam yoluna çıkar. Ama evrenin yollarında nelerle karşılaşacağı hiçbir zaman belli değildir. Şartlar ve insan güdüleri, yeni bakış açıları, yeni söylemler yeni yasalar doğurur. Zaman insanların nankörlüğüne gebedir…”

Yer yer geleneklerin öneminden ve yeni neslin sorgulamalarından da söz ediyor. Kendini bildi bileli cuma akşamı masaya konan kafası ve kuyruğu kesik balığın anlamını araştıran genç bir kız annesinden tatminkâr bir cevap alamaz. “Ben hep böyle gördüm annemden ve sebebini hiç sormak aklıma gelmedi. İstersen gel nonikaya beraber gidip soralım.” Soru nonikaya (Büyükanneye) iletildiğinde cevap gayet net ve basittir. “O zamanlar koca balığı içine tam olarak sığdıracağım büyüklükte bir tencere yoktu. O yüzden kafasını ve kuyruğunu kesip sıkıştırırdım” diye cevaplar. Anlayacağınız bazı gelenekler kişiye ya da aileye özel de olabiliyor.

Yardım kelimesini özellikle vurgulamış. Yardım yukarıdan aşağıya doğru işleyen bir mekanizmadır o yüzden dayanışma kelimesini tercih etmiş yazar. Dayanışmada yatay bir ilişki söz konusu olduğundan saygıyı ifade ettiğini de ayrıca açıklamış.

Yaşam kimliğe bakmaz diyor Moris Levi. “Hiçbir üniforma, unvan, yetki veya eğitim onları doğru ve dürüst kullanmadıkça işe yaramaz” diye ekliyor.

Bir eşeğe okumayı öğretmenin çok da uzak bir kavram olamadığını Matot Peraşasının yer aldığı sayfalarda göreceksiniz. Hem güldüm hem de düşündüm…

Vaethanan Peraşasındaki uçurtma öyküsü beni en çok etkileyenlerdendi. İnsanların da aynı ipi kopmuş uçurtmalar gibi belli bir yüksekliğe geldikten sonra bocalayıp kendi etrafında dönüp yere çakıldığına değiniyor. İpler koparıldığı zaman, servet acı bir yük, özgürlük yalnızlık, hırsla ele geçirilen başarının da sevilmemek olduğunu anlatıyor Levi.

Musevi geleneklerini merak eden, keyifli öyküler okumak isteyen her kişinin kütüphanesinde olması gereken bir kitap. Kim bilir belki zamane gençleri sadece buradan yapılan göndermelerle de olsa Tevrat’ta biraz nelerden bahsedildiğini anlayabilirler. Ne demişler, “Bilgi paylaşılıp aktarılmadığında çürür.”

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün