Avrupa neden zayıflıyor?

FED´in faiz artırımlarının ardından ECB´de bu kervana eşlik etmeye çalışıyor, ancak zor bir dönem geçiren AB´de ekonomik olarak işler yolunda gitmiyor. Rönesansı, reformu ve coğrafi keşifleri gerçekleştiren ve bildiğimiz anlamdaki medeniyetin büyük kısmının mihenk taşını oluşturan Avrupa neyi yanlış yapıyor?

Kadirhan ÖZTÜRK Ekonomi
10 Ağustos 2022 Çarşamba

Ekonomistler olarak son on yılda giderek artan bir şekilde dile getirdiğimiz bir şey var. Hemen her küresel ekonomi sohbetinde AB’nin ABD’ye ayak uyduramadığı, faiz artırmak için ekonomisinin fazla yavaş olduğu gibi söylemler ortaya atıyoruz. Bunun nedenlerine madde madde inelim istiyorum.

Avrupa’daki Sosyal Adalete Dayalı Sistem

II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa sosyal adalete dayanan bir sistemle toplumsal kalkınmayı seçti. Bunlardan bazıları parmakla gösterilecek küçük devletler oldu. Detayında her birinin çok farklı hikayeleri olsa da İskandinav ülkeleri, Hollanda, Belçika gibi Benelüks ülkeleri çok ciddi bir refah toplumu haline geldi. Büyük sosyal problemlerini ise büyük ölçüde çözdüler. Genel olarak baktığımızda, ABD’nin nüfusu yaklaşık 330 milyon, AB’nin nüfusu ise yaklaşık 450 milyon olmasına karşın, ABD’nin ekonomik büyüklüğünün AB’yi geçmesi, bize bazı ipuçları veriyor.

AB’nin Avrupa’dan daha verimsiz olmasının temel nedeni, sosyal adalate dayanan sistemde, adeta gizli ya da sulandırılmış bir komünizm bulunması. Yani AB vatandaşları ABD’lilere göre daha az kalifiye olduklarından dolayı GSYH daha düşük değil. Açık söylemek gerekirse ABD ile kıyaslandığında AB’liler neredeyse çalışmıyor diyebiliriz. ABD’de çalışanlardan alınan verim çok daha yüksek çünkü sert çalışma şartları var. Kıta Avrupasında ise mesaiye kalana uyarı yapılıp mesaiye kalmasının hoş karşılanmadığı belirtilen bir yapı var. Bu durum ücretlere de elbette yansıyor. Aynı şirketin aynı pozisyonu için ABD ve AB arasındaki maaş farkı, iki kata kadar çıkabiliyor. Burada Avrupa’nın seçimi söz konusu. Sosyal devlet ABD ile karşılanmayacak boyutta olduğu için, Avrupa’da daha az para ile sağlığa ve eğitime para ödemeden ya da çok düşük paralar ödeyerek ekonomi içerisinde barınabiliyorsunuz. ABD’de ise öğrenci kredileri taşıt kredilerini geçtiğimiz yıllarda tarihte ilk defa geçmişti. Durum aslında bu kadar net. Dünyada eğitim ve refah olarak insan kalitesi en yüksek yer kuzeybatı Avrupa ancak sistemin bu kadar iyi işliyor olması ister istemez insanlar üzerinde bir atalet yaratıyor. Günün sonunda bu yapı elbette GSYH’ye yansıyor.

Enerji Kaynaklarından Yoksunluk

AB ile ABD’yi ekonomik olarak karşılaştırdığımızda karşımıza çıkan en önemli konulardan biri petrol. ABD kaya gazı teknolojisi ile petrol bakımından kendi kendine yetebilen bir ülke haline geldi ve hatta petrol ihracatını tekrar serbest bıraktı. Avrupa ise son dönemde sıkça konuştuğumuz gibi Rus gazına ve petrole muhtaç. Enerji eksikliği öyle azımsanacak bir konu değil. Almanya’nın en büyük sanayi-petro kimya şirketleri çok zor dönemler geçiriyor. Borsa performansları çok zayıf ve neredeyse yarı yarıya değer kaybettiler. Teknoloji ve eğitimli insan sahibi olmak çok önemli elbette ancak enerji olmadan bunlar da bir işe yaramıyor. Un yağ şeker örneğindeki gibi, belki en ucuzu un ama un olmadan helva yapamazsınız.

AB yenilenebilir enerji üzerinden bunu yenmeyi deniyor uzun süredir. Ancak yenilenebilir enerji şu an ve yakın gelecekte AB’nin enerji ihtiyacını karşılayamayacak. Geçtiğimiz hafta Almanya enerji krizi yaşanırsa üretimin tamamen durma noktasına gelebileceğini söyledi. Dolayısıyla bu, Avrupa için hafife alınabilecek bir risk değil.

Jeopolitik Riskler

ABD, Amerika kıtasının en iyi bölümüne konuşlanmış bir ülke. İklim olarak çok çeşitli ve kıtanın en verimli topraklarına hakim. İki tarafı da okyanusla çevrili ve jeopolitik risklerden uzak. Tüm Amerika kıtasını gerek yumuşak gerek de sert gücüyle kontrol etme kapasitesi var ve bunu kullanıyor. Dolayısıyla kendi mahallesinde hiç sorun yaşamıyor (Son sorun zamanının Küba krizi idi).

Tarihsel olarak da baktığımızda, kendi içerisinde rahat olan kavimlerin, dış dünyada daha başarılı olduğunu görebiliyoruz. ABD içeride ve yakınlarında problem yaşamadığı için, rahatlıkla gücünü dış dünya için kullanabiliyor.

Avrupa’da ise durum çok farklı. Dünyanın merkezine yakın, etrafında çok fazla risk var ve kendi içerisindeki rekabet ve çatışmalar devam ediyor. İş dünyasında hala İtalyan bir şirketin kolay kolay Alman bir CEO’su olmuyor. Ya da Fransız şirketlerinde en üst pozisyonlar Fransızlar için ayrılıyor. Bu herkesin bildiği ama kimsenin yüksek sesle dile getirmediği bir gerçek. Bu söylediğim dediğim gibi üst seviye pozisyonlar için geçerli. Orta ve alt seviye istihdam ihtiyacını karşılamak için AB içi göç elbette çok popüler bununla karıştırılmasın.

AB’nin yanıbaşındaki Rusya, jeopolitik riskleri bir kez daha idrak etmemizi sağladı. Rusya’nın Polonya ile sınırı olan ve Baltık denizi kıyısındaki Kaliningrad şehri de Avrupa’nın kalbine bir bıçak gibi saplanmış durumda. Rusların nükleer gücünü de hesaba katıp, göçmen sorununu üzerine ekleyince, Avrupa’nın jeopolitik riskleri dağ oluyor. ABD ise iki okyanusun halinde, adeta etrafı sulardan oluşmuş bir kalede bu sorunları çok daha az yaşıyor.

ABD Ordusu ve II. Dünya Savaşının Etkileri

Her ne kadar son dönemde Çin gibi yeni rakipler çıksa da ABD ordusu dünyada hala rakipsiz. Silah harcamaları diğer tüm devletlerin toplamından fazla, en son teknoloji silahlar, uzay sistemleriyle ön plana çıkıyor. Avrupa 2.Dünya Savaşından sonra askeri anlamda ciddi bir güç kaybetti. Avrupa tarihinin en büyük askeri gücü sahneden tamamen çekilirsen, Fransa’nın ise tabiri caizse karizması çizildi. Bunlardan çok daha önemlisi, Avrupa’nın yetişmiş insan gücünün çok önemli bir kısmı savaşta yitirildi. ABD’nin kayıpları ise Avrupa’nın yanında çok daha azdı. II. Dünya Savaşının beşeri sermaye anlamında da kazananı ABD oldu. Biz Türkiye’de bu savaşın etkilerini pek konuşmayız, taraf olmadığımız için konuşması zevkli de gelmez ancak bunun etkileri hala devam ediyor.

Yeni Hikayenin Gücü

Avrupa’da çok uzun yıllar boyunca çok küçük bir alanda ciddi çekişme yaşandı. ABD büyük bir kıtada ciddi doğal kaynaklarla başbaşa kaldı. ABD bunun avantajlarını 200 yıldır yaşıyor. Bir süre daha yaşamaya devam edecek.

Nüfus Yapısı ve Çekim Gücü

Dünyanın hemen her bölgesinden en zeki insanlar, son 70 yıldır sürekli olarak ABD’ye göçüyor. Bir konuda gerçekten çok iyi olanların yolu bir şekilde ABD’ye düşüyor. Dünyanın en iyi üniversiteleri ardı arkasına burada sıralanmış. Diğer taraftan nüfus yapısı da Avrupa’ya göre çok daha dinamik. Aktif göçmelik politikası ile nüfusu Avrupa’ya göre genç tutmayı başaran bir ABD var.  

Sevgili dostlar, 20 yılı aşkın bir süreden sonra ilk defa, EUR/USD paritesi 1 seviyesinin altına indi ve Dolar Euro’dan daha değerli bir para haline geldi. Uzun bir zamandır Euro Dolar karşısında kan kaybediyor. Altında yatan sebepler, dünden bugüne değişebilecek şeyler değil. Önümüzdeki dönemde AB’nin ekonomik olarak ABD’ye göre daha da geride kalması beklenebilir.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün