ALTALENA - ´Yahudiler, Yahudilere ateş ediyordu´ meselesinin incelenmesi

Altalena konusu, İsrail Devleti´nin tarihindeki en çelişkili öykülerden biridir. Altalena gemisinin batırılması, üç gün süren dâhili bir krizin doruk noktasıydı. Olayların gelişiminin derin incelenmesi daha karmaşık bir tablo arz eder.

Yusuf BESALEL Perspektif
10 Ağustos 2022 Çarşamba

Haziran 1948’de, İsrail Devleti’nin kuruluşundan sadece birkaç hafta sonra Tel Aviv’de şu el broşürleri dağıtılıyordu: “İrgun kuvvetleri tarafından ele geçirilmiş silah yüklü bir gemi, ülkenin kıyılarına geldi. İsrail Devleti hükümeti oy birliğiyle karara vardı ve İsrail Savunma Güçlerine, silahları hükümetin emrine vermek için tüm tedbirleri almasını emretti.”

Gemide mülteciler, İrgun savaşçıları ve büyük miktarda silah bulunuyordu; İsrail Hükümeti ise bu geminin gelişini, otoritesine bir tehdit gibi algılıyordu. Bu öykünün sonu iyi bilinir. Taraflar uzlaşmaya varamayınca, Altalena batırıldı. Bazıları, bu meselenin günümüze dek açık bir yara olarak süregeldiğini savunur. Ancak geminin gelişiyle batırılışı arasındaki dramatik gelişmeler hakkındaki gerçekler fazla bilinmez.

Altalena, uzun bir gecikmeden sonra, İsrail’deki İrgun’un komutanı Menahem Begin’e haber vermeden yola çıkmıştı. İrgun, İbranicedeki ‘Hairgun HaZvai HaLeumi Be’Eretz Yisrael /İsrail Topraklarının Ulusal Askeri Teşkilatı’ teriminin kısaltılmış şeklidir. Devletin oluşumu öncesindeki süreçte İrgun, bir yeraltı grubu olarak hem İngiliz hem de Araplarla mücadele etmişti. Haziran 1948’de İrgun artık yeraltında değildi ve IDF (İsrail Savunma Güçleri) ile kaynaşması gerekiyordu.

Gemi, mayıs ayında İrgun’un silah bırakmaya karar vermesinden, BM’nin ateşkes uygulamasından ve uluslararası bir ambargonun fiiliyata girmesinden evvel yola çıkacaktı. Begin, geminin yola çıkmasına mani olamadı. Ben Gurion, Altalena’nın TelAviv kuzeyindeki metruk Kfar Vitkin kıyılarında demirlenmesini emretti; gemi burada yolcularını tahliye edecek ve silahlarını teslim edecekti. İşte burada ilk çatışma başladı. Gemi mürettebatı, malzemeyi, yolcuları ve savaşçıları tahliye etmeye başladı; bu arada IDF, kıyıyı muhasaraya aldı. Kısa bir müddet sonra İrgun güçleri barikatları aşmaya çalıştı ve taraflar birbirlerine ateş açtı; dört İrgun mensubu ve iki IDF askeri yaşamını yitirdi.

Çatışmadan sonra Begin dâhil birçok İrgun mensubu Altalena’ya döndü; gemi denize açıldı. Aynı zamanda Beit Dagan’da IDF ve İrgun mensupları arasında çatışma çıktı. İrgun mensuplarının arasında IDF’te görev yapanlar vardı ve ordudan ayrılıp arkadaşlarına yardıma koşmuşlardı.

Denize açıldıktan sonra Altalena, saptanmış ilk hedefi Tel Aviv’e doğru yol aldı. İsrail’in en büyük ve merkezi kenti İrgun için güçlü bir tutunma yeri olarak kabul ediliyordu; silah yüklü geminin yanaşması İrgun’a ün ve halk desteği sağlayacaktı. İrgun ayrıca silahların bir kısmını Kudüs’ün kurtarılması için mücadele veren savaşçılarına göndermeyi planlıyordu.

İsrail Deniz Kuvvetleri Altalena’nın Tel Aviv kıyılarına ulaşmasına engel olmak için iki korvet sevk etti ancak önceleri bir ABD bahriye komutanı olan geminin deneyimli kaptan Monroe (Emanuel) Fein, bunlardan sıyrılmayı başardı. Daha sonra geminin sahilden 100 metre kadar uzakta demirlemesi öngörüldü. Bu şekilde verilmek istenen mesaj, geminin isyana karışmayacağı doğrultusundaydı. Ancak karşı taraftakiler öyle düşünmüyordu. Palmach’ın karargâhı, Ritz Hotel’in kıyı rıhtımında yer alıyordu ve Altalena doğrudan doğruya karşısında demirlemişti. Ordu komutanları, Kfar Vitkin’de ve Beit Dagan’da olduğu gibi, İrgun’un destekleyicilerinin gemide kalanlara yardım etmek için koşacaklarından endişe ediyorlardı. IDF ve İrgun arasındaki iletişim ve anlaşma noksanlığının bilinciyle Ben Gurion, devletin otoritesini dinamitleyecek ve rekabetçi bir askeri güç oluşturacak gerçek bir darbe girişiminin hazırlığına inanmaktaydı.

Altalena’nın Tel Aviv’de demirlemesi üzerine, hükümet acil bir toplantı düzenleyerek kentte sıkıyönetim ilan etti.

Kiryati Tugayı, en büyük kentte kapatma uyguladı

Kiryati Tugayına mensup kuvvetler, kıyıya yakın alanlardan sivilleri tahliye etti ve yollara engeller koydular. Kafeler, askeri bir emirle kapatıldı. Sivil hükümet kurumlarının ve askeri karargâhların Tel Aviv’de hedef olabileceği korkusu ile Kiryati Tugayının Komutanı Michael Ben-Gal (Rabinowitch), Tel Aviv’in savunma alanındaki tüm kuvvetlerin hemen istihdam edilmesi için genel bir emir yayınladı. Böylece belli başlı tüm yollarda güvenlik hüviyetleri, tedarik vasıtaları ve ordu birimleri haricinde tüm trafik bloke olacaktı. Bu olayda Yitzhak Rabin komutayı ele aldı. Altalena, sahile uzlaşma amaçlı küçük bir tekne gönderdi, ancak bu teşebbüs de başarısız oldu. Genelde Tel Aviv kıyılarına silahları boşaltmak umuduyla Altalena bir tekne daha sevk etmeye karar verdi. Bu kez yönetime baskı yapabilmek için savaşçılar ve silahlar da vardı. Bu arada birçok İrgun mensubu Tel Aviv kıyılarına ulaştı; yakınlardaki kıyı şeridi ve San Remo Otelindeki Deniz Kuvvetleri karargâhında kontrolü ele geçirdiler. Ben Gurion, komandolarına sert tedbirlere başvurmaları, gerektiğinde ateş açmaları hususunda yetki verdi. İrgun’un silahlı teknesi; hafif silahlar, PIAF anti-tank silahları ve makineli tüfeklerle yüklü olarak kıyıya yanaşmayı başardı. Daha sonra da tekne, daha fazla savaşçıyı ateş altında bulunan geminin 300 metre kadar kuzeyindeki sahile boşalttı. Yeni ulaşan İrgun savaşçılarının bazıları, HaYarkon’daki Panorama Cafe’de mevzilendi ve Palmach karargâhını kuşattılar.

Yahudiler, Yahudilere ateş açıyorlar

Hatıratında Rabin, müteakip saatleri tüm meseleyle özdeşleşen şu deyimle betimledi: ‘Yahudilere ateş açan Yahudiler’. Kıyıdaki hasım kuvvetler arasında ağır bir ateş açılırken Altalena da ateş açtı. İrgun kuvvetleri Palmach karargahındaki PIAT hücresine ateş açtıktan sonra, Rabin’in yönetimindeki komandolar, bina ele geçirilmeden harekete geçmeyi yeğledi. Çatıdan İrgun kuvvetlerine el bombaları atarak çoğunu etkisiz hale getirdiler. Çatışmadaki küçük bir duraklama, İrgun’un yaralıları tahliye etmesine ve tekrar toparlanmasına olanak sağladı. Tel Aviv sakinleri, çatışmanın sona ermiş olduğu umuduyla sokaklara çıktı ancak durum hiç de böyle değildi. Palmach’ın komutanı Yigal Alon, çatışma alanına geldi ve Camp Yona’da (bugünkü Hilton Oteli bahçeleri) bir komuta merkezi oluşturdu. ‘Purge’ adını taşıyan Alon’un operasyonu ile iş birliği yapmaktan birçok askerin imtina etmesi üzerine Carmeli, Negev ve Yiftah Tugayları destek vermek ve sıkıyönetimi güçlendirmek için olay yerine çağrıldı. Bu arada da kıyı boyunca Altalena’daki arkadaşlarını desteklemeye gelen İrgun mensupları ile karşılıklı ateş açılmıştı. Alon tekrar bir ültimatom yayınlayarak Altalena’nın şartsız teslim olmasını talep etti. Ültimatomun süresi bitince Ben Gurion, havan ateşi açılmasını emretti. Bir mermi geminin ambarına isabet etti ve Altalena yanmaya başladı. Yılların gerginliği ve kızgınlığı, İrgun ve rakipleri Hagana ile Palmach arasında tırmanmış ve şimdi aralarında sıcak çatışma gerçekleşmişti. Birçok İrgun mensubu, ateş alan gemiden denize atladı. Palmach ve IDF güçleri, sahilin kontrolünü ancak akşama doğru ele geçirebildi. Toplamda 19 kişi ölmüş ve onlarca kişi de yaralanmıştı. Bu olay, genç İsrail Devleti için yaralayıcı bir deneyim olmuştu. Altalena’nın tutumu; İrgun’un yeni kurulmuş bir devlette aniden yabancı bir güç olmanın ezikliğinde gücünü başarısız bir şekilde korumaya çabalamasını betimliyordu. Hagana ve Palmach, hükümetle anlaşmalar imzalayarak silahlarını muhafaza etmeye muvaffak olmuştu ama Altalena’nın yola çıkışındaki gecikme İrgun’un aynısını yapmasına engel olmuştu. İrgun’un prestij ve gücünü IDF’ye entegre olurken korumaya çalıştığı da varsayılabilirdi. Ben Gurion ve hükümet, iletişim ve koordinasyon noksanlığının da etkisiyle bir kalkışma endişesi içinde sert davranmak mecburiyetinde kalmışlardı. İrgun mensupları, silahları boşaltmayı ve artık IDF ve Kudüs’de görev yapan arkadaşlarını takviye etme şansını tanısaydı her iki şıkta da neler olabileceğini kestirmek mümkün değildir1.

Olayın arka planı

Mayıs 1948’deki İsrail’in bağımsızlık ilanından sonra, tüm paramilter grupları IDF’ye dâhil etmek karmaşık bir süreçti. Bunların en büyüklerinden İrgun, devlete silah ve savaşçı göndermeyi planladı. Eski bir tank çıkarma gemisi, USS LST-138, İrgun üyeleri Hillel Kook ve Gershon Hakim tarafından satın alınmıştı ve 15 Mayıs 1948’de İsrail’e ulaşması planlanmıştı. Daha da önemlisi geminin taşıdığı 153 milyon Frank değerindeki silahların Fransız Dışişleri Bakanı Georges Bidault tarafından onaylanan gizli bir anlaşma uyarınca bağışlanmış olmasıydı. Bunun nedeni neydi? Bidault’un Ürdün’ün Kudüs’ü ele geçirmesi konusunda endişeli olduğu bilinmekteydi. Operasyonda yer alan Genelkurmay Başkan Yardımcısı General Henri Coudraux, 1949’daki bir soruşturmada, Fransa’nın İrgun’un İsrail’de iktidara gelmesi durumunda kendisine avantajlar vaat eden gizli bir anlaşmaya vardığını söyledi.

Organizasyon meseleleri nedeniyle Altalena’nın deniz yolculuğu birkaç hafta ertelendi. Bu arada 1 Haziran’da İrgun ile IDF’ye dâhil edilmesi için bir anlaşma imzalandı. Örgütün bağımsız olarak silah edinme etkinliklerini durdurması gerektiği bildirildi ve İrgun da İsrail hükümetine Altalena hakkında bilgi verdi. Ancak gemi 11 Haziran’da yola çıktığında İsrail’deki İrgun komutanlığına yanlış ellere düşer korkusu ile bilgi verilmedi. Ancak Altalena’nın Fransa’nın Port de Boue kentinden İsrail’e 940 Yahudi gönüllü ve çok miktarda silahla yola çıktığını Radio Londra bildiriverdi. Arap-İsrail Savaşı’nın ilk ateşkesi 11 Haziran 1948’de başlamıştı. Askeri teçhizat ve savaşçıların ülkeye gelmesi ateşkesi ihlal anlamına gelebilir düşüncesiyle Begin geminin hareketinin ertelenmesi için İrgun personel sekreterinin de gemiye gelmesini ve yerinde kalmasını emreden bir mesaj çekti ancak mesaj ulaşmadan bir gün evvel gemi limandan ayrılmıştı.

15 Haziran’da Begin ve yoldaşları hükümet temsilcileriyle bir toplantı yaptı. Geçici Hükümet Başkanı Ben Gurion, 16 Haziran tarihli günlüğünde, ertesi gün gelecek gemide 800-900 adam, 5.000 tüfek, 250 Bren silahı, 5 milyon mermi, 50 bazuka bulunduğunu, geminin geriye gönderilmemesini ama Tel Aviv limanının da tehlikeye atılmaması gerektiğini, yükünün bilinmeyen bir karada tahliye edileceğini yazıyordu. Nitekim İrgun temsilcileri ve Savunma Bakanlığı arasındaki çalışma toplantısının sonucunda geminin Kfar Vitkin’e gitmesi talimatı verildi. Gece boyunca da silahların bir kısmı boşaltıldı.

Ben Gurion, bu durum karşısında haftalık hükümet toplantısındaki karara istinaden şu bildiriyi yayınladı: “Yetkiyi Begin’e mi devredeceğimize, yoksa ayrı faaliyetlerini durdurmasını mı emredeceğimize karar vermeliyiz. Bunu yapmazsa ateş açacağız! Aksi halde kendi ordumuzu dağıtmaya karar vermeliyiz!” Tartışma, orduya güç kullanma yetkisi verilmesiyle sonuçlandı. Ben Gurion, İrgun komutanına silahları teslim etmedikleri taktirde silahlara el koymak için güç kullanacaklarını bir ültimatom ile bildirtti. Ültimatom, Alexander Tugayı Komutanı Dan Even tarafından İrgun Komutanı M. Başla’ya çekilmişti ve 10 dakikada cevap istenmişti. Ancak Başla, cevap vermedi; zaman kazanmaya çalıştı. Nihayet çatışma çıktı. Begin ise korvetlerin ateşi altında gemiye binebildi. Begin, geminin Tel Aviv’e gitmesinin, İrgun desteği açısından daha makul olacağını düşündü. Nitekim ordudan ayrılan İrgun mensupları, sahilde toplandı. İrgun’un bir darbe planladığı söylentileri dolaşıyordu.

Gazeteci ve siyasal analist Shlomo Nakdimon tarafından yazılan ‘Altalena’ kitabına göre Ben Gurion, İsrail Hava Kuvvetleri’ne gemiyi açık denizde batırma emri vermişti. Ancak Hava Kuvvetleri Komutanı Heiman Shamir, gönüllü pilot Gordon Levett’in ‘İki Bayrak Altında Uçmak’ adlı kitabında belirttiği üzere, gönüllü pilotların üçü de katılmayı reddetmişti.

Korvetler ve Altalena arasında karşılıklı ateş açıldı. Ben Gurion, Genelkurmay Başkanı Vekili Yigal Yadin’e, kuvvetleri Tel Aviv sahilinde yoğunlaştırmasını ve gemiyi zorla almasını emretti. IDF, bölgeye ağır silahlar gönderdi ve geminin bombalanmasını emretti. Ancak bazı nişancılar askeri mahkemeye verilme tehdidiyle zoraki ateş açtı. Yitzhak Rabin, kıyıdaki birliklere komuta etti. Korvetler de Altalena’ya ateş açıyordu. Gemi ateş aldı ve buna sahilden veya korvetlerden birinden açılan ateşin sebep olduğu iddia edildi. Begin, iç savaşı önlemeyi umarak adamlarına ateş etmemelerini emretti fakat karşılıklı ateş sürdü. Sahilde ve Tel Aviv’in birçok yerinde IDF ile İrgun arasında çatışmalar yaşandı. Gemideki yangının ambardaki patlayıcılara sıçramasından korkan Kaptan Fein ise herkese gemiyi terk etmelerini emretti. Bu arada Begin gizli radyo istasyonuna ulaştı ve adamlarına savaşmamalarını emretti. Ordu ile çatışmada üçü hariç hepsi kıdemli olan 16 İrgun savaşçısı hayatını kaybetti.     

Olaydan yaklaşık bir yıl sonra Altalena yeniden yüzdürüldü, 15 mil açıkta denize çekildi ve battı. Altalena Olayı, İsrail’deki ana siyasi gruplar arasındaki derin çatlaklıkları ortaya çıkardı. Ben Gurion’un eylemlerinin savunucuları, onları hükümetin otoritesini kırmak, hizipçiliği ve rakip orduların oluşumunu caydırmak için gerekli olarak övdü! Bu, Palmach’ı o yıl daha sonra çözmek için yaptığı diğer eylemlerle tutarlıydı. Ben Gurion’un destekçileri, bir devletin güç kullanımı üzerinde tekele sahip olması gerektiğini savundu: İrgun, özel milis gücü olarak kullanmak üzere silah ithal etmeye çalışarak acemi İsrail Devleti’nin meşruiyetini baltalıyordu!

Haziran 1967’de ‘Altı Gün Savaşı’ döneminde ve yıllar sonra bazı temaslar sonucunda Ben Gurion, “Begin’i o günlerde şimdiki gibi bilseydi, tarihin yüzünün farklı olacağını” söylemişti.

2012 yılında Altalena’nın enkazı, Rişon Letsiyon açıklarında 300 metre derinlikte bulundu. 16 İrgun ve üç IDF savaşçısı için Nahalat Yitzhak Mezarlığında 1998’de şehitler anıtı dikildi. Her yıl anma töreni düzenlenmekte. 2011’de Savunma Bakanlığı tarafından dağıtılan davetiyelerde hayatını kaybeden savaşçılar için ‘öldürüldü’ kelimesi kullanılması gerginlik yarattı. Savunma Bakanı, durumun düzeltilmesini talep etti ve dönemin Knesset Başkanı Reuven Rivlin ise Altalena Olayı’nın affedilmez bir suç olduğunu söyledi2. Tanıklar, taraflar arasındaki çatışmaları kanlı olarak nitelendirdi3. İrgun üyeleri, Arap-İsrail Savaşı’nın başlangıcında IDF’ye dâhil edilmişti.

---

1 “Jews Shooting Jews”: A Look Back at the Days of Altalena Affair, The National Library of Israel, Shir Aharon Bram, 05.07.2022

2           Altalena Meselesi, https://stringfixer.com.Altalena 

3           Enyclopedia of Jewish of History, Massada Publishers, İsrail, 1986, S. 186.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün