Ünlü Piyanist Kirill Gerstein İstanbul´da

İstanbul Kültür Sanat Vakfı´nın (İKSV) 1973 yılından beri düzenlediği köklü Uluslararası İstanbul Müzik Festivali bu sene açılışını dünyaca ünlü piyanist Kirill Gerstein ve ülkemizin önemli orkestralarından Tekfen Filarmoni Orkestrası ile 6 Haziran´da, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Telekom Opera Salonunda yapıyor. Tüm çeşitliliğiyle, küçüklüğümden beri her sene, heyecanla beklediğim bu festival, bu yıl da çok kıymetli konserlere ev sahipliği yapacak.

Renan KOEN Sanat
31 Mayıs 2022 Salı

Sovyetler Birliği’nde doğmuş, ABD’de büyümüş, eğitimi için daha birçok ülkede bulunmuş, şimdilerde Berlin’de yaşayan Piyanist Kirill Gerstein’ı dinlemek için sabırsızlanıyorum. Sanatçı Tekfen Filarmoni Orkestrası eşliğinde, piyano edebiyatının çok kuvvetli eserlerinden biri olan Çaykovski’nin piyano konçertosunu seslendirecek. Bu konçertoyu çalmak için hem çok sağlam bir virtuoziteye hem de büyük bestecinin yazdığını yansıtmak için bir o kadar çok katmanlı müzik örgüsünü ortaya çıkartmak üzere, müziğe çok samimi bir yaklaşıma ihtiyaç var, her büyük bestecide olduğu gibi. Gerstein, Rus, Amerikan ve Orta Avrupa müziği geleneklerini büyük bir merakla birleştiren bir sanatçı. Bu sebeple repertuarı çok geniş bir yelpazede. Bach'tan çağdaş bestecilere kadar Gerstein'ın çalışı müthiş bir teknik beceri ile son derece enerjik, yaratıcı bir müzikal yaklaşıma sahip. Kendisiyle sanal dünyada yüz yüze konuşma fırsatı bulup merak ettiğim soruları sordum.

Rusya’da doğdunuz, Amerika’da büyüdünüz ve Avrupa’da yaşıyorsunuz. Bu kadar zengin bir çeşitlilik içinde olmanın klasik müziği yorumlamaya yaklaşımınızda, müziği daha katmanlı duymanızda bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Umarım öyledir. Birden fazla ülkede olmuş olmak beraberinde birden daha fazla deneyimi getiriyor. Bir insan, sanatçı ve müzisyen olarak daha katmanlı bir yaklaşım zaten bizlerin yaşamı ve klasik müzik eserlerine ilişkin algımız. Bence klasik müzik çok zengin bir şekilde çok katmanlı. Aynı zamanda çok soyut ve kültürel olarak ta çok derin bir aktarım yapıyor. 

Saydığınız bu farklı kültürlerde yaşamış, çalışmış ve öğrenmiş olmanın benim bir parçam olduğunu kesinlikle hissediyorum. Aslında kültürler de iç içe geçmiş durumda. İspanya’ya okumak için gittiğimde Gürcistan asıllı Rus bir hocam vardı mesela. Kozmopolit deneyimlerin bir sanatçı ve bir müzisyen için zenginleştirici olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca, çok dilli ve çok kültürlü olmak daha zengin bir bakış açısı da kazandırıyor. Günümüzün dünyası zor bir durumda, ötekileştirmeyle birlikte gelen çok fazla ayrıştırma yaşanıyor. ‘Diğeri’ kim olursa olsun çok değerli. Bu nedenle, uluslararası ortak çalışmaların ve fikir alışverişlerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum çünkü buluşabildiğimiz bir platform varsa, bir şekilde birbirimizi anlayabilme umudu da vardır. Bu da ancak bilfiil yaşanan deneyimler yoluyla olur.

Besteci Thomas Adès sizin için bir piyano konçertosu besteledi. Bir besteci belirli bir icracı için eser bestelerken hem besteci hem de icracı açısından nasıl bir süreçten geçer? Bundan biraz bahsedebilir misiniz?

Bu tip iş birlikleri organik olarak geliştiği zaman en güzel neticeyi verir. Thomas Adès ile çok eskilere dayanan bir dostluğumuz var. Bu yıllar içerisinde bazen birlikte iki piyano çaldık, bazen onun şefliğinde çaldım. Bu uzun müzikal dostluğumuzda, birbirimiz hakkında edindiğimiz bilgiler müziğe nüfuz etti. Dostluğumuzun bir temsili olan bu müzik yazma süreci çok doğal olarak gelişti. Thomas ile geldiği birçok konserimde çaldığım eserler ile ilgili uzun uzun konuştuğumuzu hatırlıyorum. Biliyorsunuz ki, bir büyük besteci zamanla, yorumcunun müzik yoluyla ilettiği bilgileri sindirir, sindirirken içinde başkalaşır ve ortaya farklı bir eser olarak çıkar. Besteci, o yorumcu için özellikle bir şey yazma ama aynı zamanda o yorumcudan çok şey vardır o eserde.

İçinde bulunduğumuz dönemin çağdaş müziği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bunu şu anlamda anakronik olarak düşünmeyi seviyorum; çok eski veya uzun süredir çalınan bazı eserler var ve aynı zamanda gerçekten modası geçmiş gibi duyulan yeni eserler var. Dönem dönem ayırmaktan ziyade, eserlere dönemini ayırt etmeksizin odaklanmak gerekir. Klasik müzik türünün gerçek zorluğuna rağmen özgün olmayı başaran bazı besteciler var. Yüzleşmemiz gerekir ki, günümüzde yeni ifade biçimleri bularak zengin tarihle bağlantı kurmayı deneyen birçok yaratıcı besteci mevcuttur. Örneğin, Beethoven’ın yaşadığı zamanda da o dönemin yargısı ile yazdığı çöpe atılmış birçok beste ve dağlar kadar eser oldu. Tarih bir yandan ürettirirken bir yandan da yargılıyor, en azından ben öyle düşünüyorum.

Kanon* formu ilk ortaya çıktığında yargılandı, Beethoven'ından sonra Brahms’ın işi hiç kolay olmadı. Şimdiki bestecilerin de yeni keşifler yapmaya zorlandıklarını düşünüyorum. Her dönemde yeni form arayışı ve dolayısıyla yeni formalar bir çeşit zorlanma sonucu meydana çıktı. Bu yüzden, bugünün çağdaş müziğindeki bu zorlanma da cesaret vericidir. 

Aynı Thomas Adès gibi yetenekli birçok besteci var, müzik dilleri çok güçlü.

Bence dikkate alınması gereken başka bir nokta da, çağdaş müziği ‘yeni müzik etiketi’ olmadan sunmanın en iyisi olduğudur. Çünkü yeni müzik olarak altı çizildiği zaman, bilindik klasik müzik repertuarının yanında seyirci yeni eserleri kırmızı bir alarm olarak algılıyor. Yeni müziği kendi gettosundan çıkarmalıyız. Orkestralar ve yorumcular, yeni müziği zorlanma olmadan alışıla gelmiş klasik müzik repertuarının bir başka katmanı olarak programlarına dâhil etmeliler.

Bu sene İstanbul Festivalinin açılış konserini yapmanız İstanbul dinleyicisi olarak bizler için büyük bir onur. İstanbul Festivali de çok köklü bir festival. Bu konserin programına baktığımda, hem bir Türk bestecisi olan Ferit Tüzün’ün eseri, hem Rus besteci Çaykovski’nin piyano konçertosu hem de Amerikalı besteci Bernstein’in eserlerini görüyorum. İstanbul gibi bir şehirde bu üç köklü kültürün temsilcilerinin tınılarının içinde olacak olmak sizi nasıl hissettiriyor?

Bu İstanbul’daki ilk konserim. Bu yüzden çok heyecanlıyım. İstanbul, pek çok medeniyetin de kesişme noktası, bu sebeple çok ilham verici olduğunu düşünüyorum, pek çok açıdan çok heyecanlıyım.

Yıllarını müziğe ve müzik için çalışmaya adamış olağanüstü bir sanatçısınız.  Profesyonel sanatçılar bir yana, müziğin amatör olarak toplumlarda yer alması hakkında ne düşünüyorsunuz? Müzik toplumları nasıl etkileyebilir, nasıl değiştirebilir?

Amatör kelimesi de profesyonel kelimesi de çoğu zaman olumsuz şeyler çağrıştırıyor. Tarihe şöyle bir göz atarsak aslında klasik müzik, müziğin ‘amatörce’ yapıldığı dönemde gelişti, evde yapılan müzikle. Ama ne yazık ki, müzik dünyayı kurtaracak gibi gözükmüyor. Müzikle meşgulse insanların daha az zararlı ve acımasız olduğu gibi bir anlayış var ancak harika amatör müzisyenler olup korkunç olan birçok insan biliyoruz.

Yine de müzik çok önemli. Çocuk, yetişkin demeden herkesin müziğe erişebilir olması önemlidir. Aynı zamanda da mükemmel çalınmış müziğe dijital ortamda sağlanan erişebilirlik, bir kişinin enstrüman çalmayı öğrenmesini engellememeli. Müziği çalmaya çalışmak, müziğin fiziksel ve duygusal dünyanın arasında kurduğu bağlantı açısından çok özel bir deneyim. Bu deneyime erişmek isteyenler, müzik eğitimine ve kültürel etkinliklere erişebilmelidir. Hayat sadece bilgisayarın önünde değil. Bir araya gelmek, müziği paylaşmak hem çok toplumsal hem de çok insani bir duygu. Hem çalmak hem konsere gitmek insanların paylaştıkları bir keyiftir ve ayrıca insan olmanın birçok yönünü de yaşatır. Bu sebeple isteyen herkesin müziğe erişimi olmasının önemli olduğunu düşünüyorum.

Yoğun konser programınızın arasında Şalom gazetesine zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Sizi Uluslararası İstanbul Müzik Festivalinde dinlemeyi dört gözle bekliyoruz.

Çok teşekkür ederim, ben de orada olmayı sabırsızlıkla bekliyorum.

 

*Kanon: müzikte bir çeşit çok seslilik kuralı ile yapılmış parçalar. 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün