Derbi kültürü ve final kültürü

Takımların çehresini istediğiniz kadar değiştirin, değişmeyen kültürleri kulübün her branşında kendini gösterir. Fenerbahçe´nin hem baskette hem de futbolda son günlerde yaptığı karşılaşmalar, kulüplerin değişmez kültürlerini bir kez daha gösterdi.

İgal MEVORAH Spor
13 Nisan 2022 Çarşamba

Geçtiğimiz pazar ve pazartesi günü Fenerbahçe adına çok önemli iki günü geride bıraktık. Sırasıyla, pazar günü saat 17.00’de kadın basketbol takımının Euroleague finali, aynı gün futbol takımının oynayacağı Galatasaray derbisi ve pazartesi günü de erkek basketbol takımının Galatasaray derbisi vardı.

Beklendiği üzere Fenerbahçe taraftarının asıl ilgisi Kadıköy’de oynanan derbi maçınaydı. Futbolda 2016’dan beri Kadıköy’de gelmeyen derbi galibiyeti ilk defa bu kadar görünür olmuştu, tam altı sene sonra. Tabii aynı saatlerde kadın basketbol takımının da Avrupa şampiyonu olma hedefiyle çıktığı bir maç vardı. Bu maç Kadıköy’de stat içinde ekranlardan canlı olarak yayınlandı. 

Kendimi bildim bileli Fenerbahçeliyim ve Fenerbahçelinin tabiri caizse finallerdeki ‘loser’lığını 28 yaşımdan bu yana hissediyorum. Fenerbahçe neşe sever, Fenerbahçe ezeli rakibi Galatasaray gibi stress yönetmeyi çok iyi yapamaz. Bu yılların süregelen bir klasiğidir.

Kadın basketçiler şampiyonluğu kaçırdı

Sayısız kez Euroleague’de final oynamış kadın basketbol takımı bu sefer finale çok iddalı geldi, hatta bu sefer finalin favorisiydi. Asıl avantaj ise finali 15 bin taraftarının önünde, İstanbul’da, Ülker Arena’da oynayacak olmasıydı. Fakat sonuç, Macaristan ekibi Sopron Basket’in lehine 60-55 olarak sonuçlandı. Bu sonuçla Safiport Fenerbahçe Avrupa ikincisi oldu. Bundan iki hafta önce ise Fenerbahçe kadın voleybol takımı CEV Şampiyonlar Ligi yarı finalinde karşılaştı ve altın sete giden maçı 15-12 Vakıfbank kazanarak finale adını yazdırdı. 

Yani demem o ki, Fenerbahçe’nin kültüründe hiçbir zaman son maçları oynayabilme, finalleri oynayabilme ‘winner’lığı olmadı.

Bazı takımlarda değişmeyen kültürler vardır; mesela Galatasaray’ın ligde çok kötü bir durumda bile olsa Avrupa’daki büyük takım oyunu oynaması bir kültürdür. Bu kültür kulübün içine yerleşir; oyuncuları, teknik ekibi hatta yöneticileri değiştirin yine de bu değişmez. En yakın takipçisinden üç puan önde bir Galatasaray hayal edin ve ligin bitimine dört maç kalmış olsun. Herkes bilir ki Galatasaray oradan şampiyonluğu asla vermez, çünkü kabul etmek gerekir ki Galatasaray winner takımdır. Fakat altı puan farkla, önünde şampiyonluğa dört maç kalan bir Fenerbahçe’den hiç kimse emin olamaz. Çünkü Fenerbahçe üç kez son maçta şampiyonluk vermiş, şu anda 3. Lig’de mücadele eden Akhisarspor’a Türkiye kupası vermiş bir takımdır. Özetle, Fenerbahçe’nin final kazanmama kültürü, maalesef cinsiyet ve branş fark etmiyor. Kulübün tarihine işlemiş ve kolay kolay değişmeyecek bir olgu bu. 

Peki madalyonu tersine çevirdiğimiz zaman da durum aynı mı? Kesinlikle hayır! Evet, Fenerbahçe final ‘winner’ı bir takım değil… Evet, Fenerbahçe çok fazla fırsat tepen, hatta Türkiye Kupasında kupadan ikinciliği olan bir takım... Fakat, Fenerbahçe’nin derbi kültürü de hiçbir branşta başka hiçbir takımda yoktur.

Fenerbahçe öyle bir takımdır ki, küme düşecek dediği bir maçta 3-0’dan, 2-0’dan cehennem deplasmanlarında maçı çevirir. Hatta o zamana kadar adı duyulmamış, gol ile adı asla özdeşleşmemiş bir oyuncusunun (Örnek vermek gerekirse, Hasan Ali Kaldırım, Crespo, Jailson, Selçuk Şahin) ön plana çıkarak maçı kazanmışlığı da çok vardır. Derbi kültürü Fenerbahçe’yi kaç kere şampiyon yapmıştır bilinmez ama bu herkesçe kabul edilen bir gerçektir; derbide Fenerbahçe’nin kazanma yüzdeleri hep daha yüksektir.

Tabii ki bir Fenerbahçeli olarak, şampiyon olacağımız takdirde bütün derbileri kaybetmeyi yeğlerim... Geçtiğimiz pazar günü oynanan derbiye de ufak bir parantez açalım yazıyı bitirmeden... Galatasaray beklemediğim kadar silik ve taktiksiz çıktı sahaya. Aslında Fenerbahçe de en iyi gününde değildi fakat yetenekli oyuncularının ayaklarıyla ve Osayi’yi çizgiye indirerek hedefine yürüdü. Sarı-Kırmızılı takımın ise Kerem’i koşturmaktan başka hiçbir taktiği yoktu. Hal böyle olunca Fenerbahçe çok da zorlanmadan, çok da harika oynamadan, maçı domine edip Kadıköy’ü tabiri caizse diriltti. 

Kısadan hisse sözüm şudur: Takımların çehresini istediğiniz kadar değiştirin, bazı etiketler asla değişmez. O etiketler kültürlerdir. 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün