“Azınlık olma hissiyatını taşıyan biri olarak Sefaradların hikâyesini gün yüzüne çıkarmak istedim”

Müzikolog Ömür Şenol, bir yıl süren çalışmalar sonucunda Sefarad müziği ve kültürünü inceleyen renkli bir belgesele imza attı. ´Sefarad Müziği´ başlıklı filmin hem yönetmeni hem yapımcısı olan Şenol belgeselinde, müziğin yanı sıra insan hikâyelerine de yer verdi. Ayrıca Türkiye´de yaşayan, bu kültüre katkıda bulunmuş müzisyen, besteci, tiyatrocu, yazar ve akademisyenlerin konuyla ilgili görüşlerini ortaya koydu. Yurtdışında da gösterimi planlanan filmi, 10 Nisan Pazar günü saat 15.00´te, Neve Şalom Sinagogunda izleme fırsatını kaçırmayın!

TUNA SAYLAĞ Söyleşi
6 Nisan 2022 Çarşamba

Dilerseniz kişisel öykünüzle ile başlayalım sohbetimize...

Beyoğlu’nda dünyaya geldim. Çok kültürlü ve inançlı bir ortamın içinde yetiştim. Düşünsel ve kültürel anlamda farklı olan, az olan, geri planda kalan ne varsa her daim ilgimi çekti.

Yaşadığım, içinde bulunduğum kültürün kendisinde müzik sürekli vardı. Benim sorgulamam ve bunun üzerine düşünmem bu sebepten küçük yaşlarda başladı. Eğitimim sonrası uzun yıllar derleme çalışmaları, makaleler, akademik çalışmalar üzerine yoğunlaştım; derken yaptığım işlerde yazının veya fotoğrafın dışında dinleyiciye, izleyiciye daha etkili nasıl ulaşabilirim, derdimi daha etkili nasıl anlatabilirimi düşünürken sinemaya yöneldim. Belgesel üzerine çalışmaya başladım. Uzun yıllardır da belgesel projeler üzerine çalışmalarımı devam ettirmekteyim.

Sefarad kültürü ve müziğiyle ilgili bir belgesel hazırlama fikri nasıl doğdu? Çekimler ne kadar sürdü, nerelerde yapıldı?

Sefarad Yahudilerini, kültürlerini uzun yıllardır biliyorum, müziklerini de dinlemekteyim. Aslında herkesin bir şekilde aşina olduğu bu müziklerin hangi kültüre ait olduğunun, hangi dilde olduğunun yeterince bilinmiyor olmasını dert edindim diyebilirim. Belgesel ve makale üzerine literatür taraması yaparken Türkiye’de Sefarad Yahudilerinin kültürlerine ve müziklerine ait birkaç makale ve video dışında özellikle de belgesel anlamında kapsamlı bir çalışma yapılmadığını gördüm. Azınlık olma hissiyatını ve bilincini taşıyan biri olarak bu hikâyeye yöneldim ve açıkçası gün yüzüne çıkarılması gerektiğini düşündüm. Çekimlerimiz İstanbul ve İzmir’de yapıldı; yaklaşık bir yıl sürdü.

Bu filmde seyirciye neler anlatıyorsunuz? Müzik dışında Sefarad kültürünün başka hangi öğelerine değindiniz?

Sefarad müziğinin dışında Sefaradların diline ve tarihine değindik. Biz seyirciye göçle birlikte gelen hayat hikâyelerini anlatıyoruz. Yaşamın bütün öğelerine dokunarak var olan gerçeklikleri aktardık.

Yapıtınız için hangi kaynaklarından yararlandınız? İlgili kurumlarla işbirliği yaptınız mı?

Makale, tez, dergi gibi akademik çalışmalar bu noktada önemli ve büyük oranda bunlardan faydalandık. Tabii bunun yanı sıra görüştüğümüz ailelerden edindiğimiz sözlü bilgiler ve görsel materyallerden de faydalandık. 500.Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi projemizle ilgilendi ve destek oldu. Buradan teşekkürlerimizi iletelim tekrar.

Sefarad müziği ve kültürüne ilişkin kimleri ağırladınız belgeselinizde?

Janet&Jak Esim, Karen Gerson Şarhon, İzzet Bana, Sami Levi, Linet Şaul, Lori Şen, Sara Pardo, Siren Bora, Mehtap Demir, Forti Barokas, Renan Koen, Nino Varon gibi sanatçı, yazar, akademisyenleri ağırladık. Ayrıca İzzet Bana’nın yönettiği Estreyikas d’Estambul Çocuk Korosundan Leana Eskinazi ve Yael Moreno projemizde yer aldı. Belgeselimizin sesi de Tilbe Saran oldu.

Bir müzikolog olarak Sefarad müziği; tarihçesini, müzikal yapısını, sözlerini göz önüne alınca, nasıl bir ruh barındırıyor? Konuları daha çok neye dair?

Hikâyemizin en güzel tarafı da bu. İzleyiciye geçecek olanın kendisi de buradan geçiyor. Biz ne anlatsak, konuşsak da yani aktarsak da sesin ve müziğin aktardığı his çok daha güçlü oluyor. Sefarad müziğinin kendisi göçle birlikte geldiği için uğradığı her nokta ile iletişime geçmiş. Sefarad müziğinde Yunan Müziği, Türk Müziği, Arap Müziği ve dini müziklerin etkisini çok fazla görürüz. Dolayısıyla hüzünlü, eğlenceli, melodik, farklı dil yapılarını sözüne dâhil etmiş; yüzlerce yıl öncesinden bu zamana kadar gelebilmiş bir müzik.

Filminiz için yurtiçi ve yurtdışında ne gibi hedefleriniz var?

Bağımsız bir film yapımcısı olarak maddi, manevi zorlukları olsa da,  amacım belgeselin Sefarad Yahudilerinin yaşadığı bölgelerde; İsrail, Amerika, Avrupa’da gösterimini yapabilmek. Türkiye’yi yuva edinmiş fakat sonrasında farklı bölgelere göç etmek durumunda kalmış, dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Sefarad Yahudilerine bu hikâyeyi ulaştırmak isterim. Hatta onların hikâyesini dinlemek ve belgesele dökmek de gerçekleştirmek istediğim projelerden biri. Farklılıkları ve ortak duyguları pekiştirmek adına olumlu olacağını düşünüyorum.

Daha önce faklı belgesellere de imza attınız; biraz bunlardan da söz eder misiniz?

Arka planda kalan, fakat müziğin önemli bir kısmında yer alan Türkiye’de yaşayan çok önemli enstrüman yapımcılarını ve hayat hikâyelerini ele aldım. İsmi ‘Bir Enstrüman Bir Ömür’. Başka bir projemde de yine Türkiye’de yaşayan çağdaş müzik bestecilerini ele aldım. Henüz yayınlanmamış, üzerine çalıştığım projelerim mevcut. Umarım bu projeleri de sizinle buluşturma fırsatım olur.

Etkinliğe katılım için [email protected] e-posta adresine kayıt yaptırılması gerekiyor. Müzeyi ziyaret edenler filmi ücretsiz izleyebilecek; sadece filmi izlemeye gelenlerden ise küçük bir ücret alınacak.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün