Geçmişin izinde geleceğe miras

Rubi ASA Söyleşi
6 Nisan 2022 Çarşamba

Bugünkü Türkiye sınırları içinde geçmişte yaşamış toplulukların oluşturdukları ve bıraktıkları izlerin takibinde kültürel mirasımızın önemli parçalarından olan, korunmasız ve tahrip olma tehlikesi altında bulunan mimari eserleri belgelemek ve bu eserlerin risk analizlerini yapmak toplulukların kültürel yaşam izlerini, sözlü veya yazılı tarih bilincinde sosyokültürel etkilerini de göz ardı etmeden çalışmalar yürüten güzide bir kuruluş Kültürel Mirası Koruma Derneği (KMKD).

Bir sivil toplum kuruluşu olan KMKD, bünyesinde bulundurduğu akademisyenler, ilgili meslek sahipleri ve bu misyona gönül vermiş kişilerle tarihin tozlu sayfalarına sıkışmış kalmış kaybolmaya yüz tutmuş yapıtlarına ışık tutup gelecek nesillerin farkındalığını sağlamaya çalışıyor.

Söz konusu eserlerin ve yapıların korunarak gelecek nesillere aktarılması için, belgelemek, halkı ve ilgili kurumları bilinçlendirmek, yerel ve ulusal yetki sahiplerinin dikkatlerini konuya çekmek ve kültürel mirasa sahip çıkabilecek bir kamu bilinci yaratmak KMKD’nin temel misyonu.

Bu bağlamda geçtiğimiz hafta tamamladıkları son çalışmaları olan ‘Edirne Risk Altındaki Mimari Miras’ ile ‘Tur’Abdin in Risk Altındaki Süryani Mimari Mirası’ çalışmalarının kitap baskıları tanıtımı yapıldı.

Bu çalışmalarda gerek kurumsal koordinasyon gerek saha organizasyonunda görev almış Mustafa Akçaöz ile KMKD misyon ve vizyonu ile yapılan çalışmalar üzerine kısaca söyleştik.

Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

2015’te Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümünden mezun oldum. Lisansüstü çalışmalarıma yine Klasik Arkeoloji Anabilim Dalında devam ettim. 2012-2018 yılları arasında Kuzey Ege Arkeoloji Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi bünyesinde arkeolojik yüzey araştırmaları ve kazı projelerinde arkeolog olarak çalıştım. Kurucusu ve eğitmeni olduğum İDA Atölye ile 2017-2018 yıllarında çocuklara yönelik kültürel miras atölyeleri ve eğitim çalışmaları düzenledim. 2019’dan bu yana da KMKD’nin bir üyesi ve proje koordinatörü olarak çalışmalarıma devam etmekteyim.

-KMKD kültür politikaları kapsamında yürüttüğü çalışmaları hangi kriterleri öngörerek hayata geçiriyor?

Kültürel Mirası Koruma Derneği (ΚΜΚD) olarak, Anadolu’da yaşamış toplumların yaratmış oldukları kültürel varlıkların Türkiye’nin zenginliği ve bütün insanlığın ortak mirası olduğu, korunmasının da ortak sorumluluğumuz olduğu inancıyla hareket etmekteyiz. Özellikle ihmal edilmiş, sahipsiz ve yok olmakta olan kültür varlıklarının belgelenmesi, araştırılması, sorunlarının tespiti ve risk analizlerinin yapılarak bilinirlik ve görünürlüklerine katkı sağlanması ve korunarak gelecek kuşaklara aktarılması misyonu ile çalışıyor ve buna uygun olarak hareket ediyoruz.

Gerçekleştirdiğimiz belgeleme çalışmaları kapsamında interdisipliner organizasyonların önemine vurgu yapıyoruz. Koruma alanında uzman mimar, inşaat mühendisi, arkeolog, sanat ve mimarlık tarihçileri ile yerinde inceleme, belgeleme ve araştırmaya dayalı hazırladığımız raporlarla risk altındaki kültür varlıklarının korunması için acil müdahale gerekliliğini vurguluyoruz. Bu rapor içerikleri ve yayınlar vasıtasıyla koruma alanındaki ilgili kişi, kurum ve kuruluşlara sağlıklı ve bütüncül bilgi aktarmayı hedefleyerek, korunmaları için yöntem ve öneriler geliştiriyoruz. Yanı sıra eğitim içerikleri hazırlıyor ve koruma bilincinin geliştirilmesine dönük toplumsal katılımı artırıcı projeler üretmeye gayret ediyoruz.

-Son tamamlanan ve tanıtımı yapılan Edirne ve Tur’Abdin projelerinin amaç ve beklentileri neydi, hedefe ulaşılabildi mi, projenin kapsam ve ilerleyişini kısaca aktarabilir misiniz?

Öncelikle Edirne Projesi’nden başlamak istiyorum. Edirne: Mimari Mirasın Belgelenmesi ve Risk Değerlendirmesi Projesi, 2021’in mart ayında çalışmalarına başladı. Alman Dışişleri Dairesi (Auswaertiges Amt) desteği ve Edirne Belediyesi iş birliği ile yürütülen bir projeydi ve Ocak 2022 itibariyle çalışmalarını tamamladı. Edirne’de yer alan tarihi yapıların ele alındığı bu çalışmanın temel amacı, il genelinde mimarlık tarihini değerlendirmek, özellikle risk altında bulunan mimari eserlerin mevcut durumlarının tespitini sağlamak ve bilimsel önerilerle ömürlerinin uzamasına katkıda bulunmaktı.

Edirne Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu listelerine göre Edirne ve ilçelerinde günümüze ulaşmış kayıtlı yaklaşık 1200 tarihî yapı var. Bu yapılar arasında mevcutta koruma programlarına dahil edilmiş ve süreçleri devam eden yapılarla birlikte restorasyonu tamamlanmış ve ziyarete açılmış farklı taşınmazlar da bulunmakta. Bizim araştırmamız ise koruma programı içine dahil olmayan ve risk grubunda yer alan yapıları amaç edindi ve bu kapsamdaki bir incelemenin sonuçlarına odaklandı. Bu kapsamda çalışmalarımız özellikle merkez dışı bölgelerde yoğunlaştı.

25 Temmuz – 7 Ağustos 2021 tarihleri arasında saha ziyaretlerimizi gerçekleştirerek belgeleme / dökümantasyon çalışmalarımızı gerçekleştirdik. On iki günlük saha çalışması içinde Edirne ve çevresinin kültürel dokusunu anlamamızı sağlayan ve özellikle merkez dışı bölgelerde konumlanan toplam 80 yapıyı belgeledik. Alanında uzman 15 akademisyen ile gerçekleştirilen saha incelemeleri çerçevesinde, binaların güncel durumları ve uğradıkları hasar belgelenerek içinde bulundukları fiziksel çevre koşulları araştırıldı. Mimari korumanın yöntemleri, her yapının durumuna ve kendi özgül bağlamına göre değerlendirildi.

Antik Çağlardan günümüze Edirne tarihini irdeleyen bir tarihçe çalışması ile birlikte yayına dahil olan tüm yapılar tarihsel bağlam içinde incelenerek araştırıldı. Yapılar; Dini Yapılar, Konutlar, Kaleler, Hamamlar, Köprüler, Su Kemerleri, Endüstriyel ve Ticari Yapılar ve Kamu Yapıları gibi başlıklar altında gruplandırıldı ve en yüksek risk altında bulunan toplam 49 yapı yayına dahil edildi. Edirne için de anlamlı olan ‘2022 Edirne Yılına Armağan’ kitabımız okuyucu ve ilgili ile buluştu.

Ayrıca, projenin, dijital teknoloji aracılığıyla belgeleme ayağındaki etkisini arttırabilmek için bazı yapıların dijital modelleri oluşturuldu ve 360 derece panoramik kayıtları alındı.

Tur’Abdin Projesi ise aslında 2017’de çalışmalarına başlamış bir proje idi. Bu proje ile hedeflenen; Mardin ve çevresindeki Süryani toplumunun kültürel pratikleriyle ilgili bilginin derlenmesi ve yaygınlaştırılması, mimari mirasa yönelik risklerin değerlendirilmesi ile birlikte somut olmayan değerlerinin korunması idi. Bu proje, somut olmayan mirasın somut olanın ayrılmaz bir parçası olarak kabul gördüğünü ve korunmasının da bu mirasın varisleri tarafından geliştirilen/kabul edilen bir strateji gerektirdiğini gösteren bir örnekti.

Projenin mimari miras belgeleme ayağında, Süryani mimari mirasının belgelenmesi ve korunması için strateji geliştirmek üzere, uzman/akademisyenlerden oluşan uluslararası bir ekiple saha ziyaretleri yapıldı ve araştırma/belgeleme ziyaretlerinin sonuçları tıpkı Edirne projesinde olduğu gibi kitaplaştırıldı.

Projenin bir diğer çalışma ayağı ise Somut Olmayan Kültürel Miras idi. Somut olmayan kültürel mirasla ilgili farklı temalarda kitapçıklar hazırlandı. Bu yayınlar arasında, Süryani somut olmayan kültürel mirası, bu mirası tehdit eden tehlikeler ve korunması için önerilere dair ayrıntılı bilgiler içeren iki kitapçık, bir harita ve genç nesillerin tarihi mirası korumaya ilgi göstermesi için hazırlanan Türkçe ve Süryanice çocuk kitabı yer alıyor.

Her iki projenin çıktılarına aşağıdaki linklerden ulaşılabilir.

http://edirneheritage.org/

https://intangiblesyriac.org/

-Yine önemli bir çalışma olduğunu bildiğim özellikle günümüzde risk altında olan Marmara Denizi ve çevre illerin ekolojik ve kültürel etkilerini de kapsayan Marmara çalışması hakkında düşünceleriniz nedir?

Adaları ve Boğazları ile Marmara Kültürler Ağı çalışmasının ve girişiminin özel olarak çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. Biliyorsunuz 2019-2020 döneminde Güney Marmara Adaları: Mimari Mirasın Belgelenmesi ve Risk Değerlendirmesi Projesi kapsamında bölgede ve etki alanındaki coğrafyada çalışmalarımız olmuş ve bu çalışmalar esnasında benzer bir ihtiyacı gözlemleme fırsatına erişmiştik. Özellikle bölgenin ekolojisi ve kültürü hakkında koruyucu bir girişimin varlığı çok kıymetli. Bu içerikte hareket eden kurum ve kişilerin bir araya geldiği bir ağda yer almaktan ve emek sarf etmekten de memnuniyet duyuyoruz.

-KMKD vizyonunun kurumsal ve bireysel iletişim, kamusal sosyal alanlarında etkinlikleri ile kurum gerek ülke sınırları içinde ve dışında tanınabilirliği yeterli ve amacına uygun mu?

Geçmiş kültür üretimlerinin mirasının önderliğinde ‘gelişmiş, çağdaş, aydın bir toplum’ düşüncesinin kültürel mirasa sahip çıkma ve korumayla ilişkili olduğunu kavrayan ve farkındalığında olan bir toplum önceliğimizdir. Günümüzde kültürel miras çalışmaları yapan çeşitli sivil toplum örgütleri olmakla birlikte somut mirasa yönelik gerçekleştirilen risk analizleri açısından farklılık yaratmaktayız. Birlikte çalıştığımız uzmanlar, akademisyenler uluslararası platformlarda çalışmaları olduğundan dolayı KMKD’nin üretimlerinin çıktıları kitlelere ulaşabilmekte ve tanınabilirliği bu temelde günden güne artmaktadır. Ancak somut olmayan kültürel mirasın müzik, sosyoloji, antropoloji gibi farklı alanlarında da yeni bir yapılanmaya doğru bir atılım içinde olduğumuz ve bu alanda da projeler gerçekleştirmek misyonlarımızdandır. Bu temelde KMKD’nin tanınabilirliği ülke sınırları içinde ve dışında daha da artacağına inancım sonsuz.

Geçmişimizden kopmadan geleceğimizi kucaklayarak ülkemizin kültürel mirasıyla buluşalım.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün