Ukrayna: Ne kadar Yahudi, ne kadar Nazi?

Rusya´nın Ukrayna´ya saldırması ve işgali yaygınlaştırması ile gündemde beklenmeyen şekilde yerini alan Volodymiyr Zelenski, 2019 yılında yapılan serbest seçimlerde halkın çoğunluğu ile seçilen bir devlet adamı. Demokrasinin hüküm sürdüğü, insan haklarına saygılı, batıya dönük bir ülke yaratmak için yola çıkmış… Tarih boyu etkisi altında kaldığı Rusya´dan azade bir Ukrayna için seçilmiş.

Marsel RUSSO Perspektif
31 Mart 2022 Perşembe

Zelenski, büyük savaş zamanında Almanlar tarafından katledilen üç kardeşten hayatta kalan dördüncüsünün torunu. Yahudi kökleri olan bir sanat adamı, tiyatrocu! Ancak ne tiyatrocu, ne de Yahudi kimliği ile seçilmiş ülkenin başına. Rus ordusuna karşı bir savaş verirken de, bu kimlikleri ile değil, seçilmiş bir Ukrayna vatanseveri olarak yapıyor bunu.

Antisemitizmin toplumun genlerine işlediği bir ülkede, Yahudi kimliği yüzünden kolayca hakaretlere, saldırılara maruz kalabilirdi. Gelin görün ki, durum öyle olmadı. Duruşu, ülkesini savunmadaki kararlılığı ile geniş halk kitlelerinin takdirini kazandı. Zelenski Ukrayna devlet mekanizmasında kendisine yer bulan ilk Yahudi değil. Son on yıllık dönemde Dnipopetrovsk Bölgesi Valisi Ihor Kolomonsky ile Ulusal Meclis Başkanı, 2016 Nisanında başbakan olacak Volodymyr Groysman da, Yahudi toplumu içinden çıkıp politikaya atılan isimler…

Hal böyle olunca, Başkan Putin’in, Nazizm etkisinden temizlemek için Ukrayna’ya girdiği, işgalin amacının buna çanak tutan yönetimi değiştirmek olduğu iddiası tam olarak gerçekleri yansıtmıyor. En azından ülkenin siyasetine dokunanlar arasında etkili pozisyonlara gelebilmiş Yahudiler olduğuna göre, Nazizm veya ırkçılık etkisi üzerinden yürümek çok inandırıcı olmuyor.

Ukrayna ve Yahudilerin geniş halk kitleleri halinde yaşadıkları Pale Yerleşimi, tarih boyunca antisemit hareketlerden, pogromlardan çok etkilenmiş bir coğrafya. Nefretin bin bir şekilde körüklendiği ve tehlikeli sonuçlara yol açtığı bir bölgeden söz ediyoruz.

Benzer şekilde ülkenin Nazi rejimi tarafından işgali süresince katledilen Yahudilerin bu yazgılarında bölge insanının katkısını da yadsımak mümkün değil. Dolayısı ile bu coğrafyada bugün de neo-Nazi akımlar olmadığını iddia etmek zor. Bunlar, içinde yeşerdikleri ortam dolayısı ile ırkçı davranışlar sergilemekte. Nitekim etnik Ruslara karşı tacizler, saldırılar ülkenin ayrılıkçı bölgelerinde uzun süredir rapor edilmektedir.

Ancak, Rusya’nın uyguladığı işgal, bombalama, sürgün, kıyım soruna çare olmak bir yana, durumu daha da kötüleştirmekte... Halkların zorla birbirinden uzağa savrulduğu süreçler bölgesel barışa katkı sağlamıyor. Kiev’in ayrılıkçı Donbas bölgesi üzerinde etkisini özellikle 2014 Kırım meselesinden sonra yitirdiği, buradaki yerel yönetimlerin özgürlüklerini ilan ettikleri, Moskova’nın da savaşın hemen öncesinde bunları resmen tanıdığını da not etmek gerekir.

Öte yandan, Sovyet Rusya’sı da kendinden önce gelen Çarlık Rusya’sı gibi Ukrayna’nın geniş steplerini batıdan gelen saldırılara karşı tampon bölge olarak görmüş. Ayrıca, bölge Moskova için hem büyük bir tarım alanı. Putin’in Ukrayna ve Belarus gibi eski Sovyet coğrafyasındaki ülkeler üzerindeki Moskova nüfuzunu terk etmek istememesinin nedeni bu. SSCB’nin dağılması sonrasında bağımsızlığını ilan eden Baltık ülkelerinin o coğrafyada Rusya’nın denize daha geniş açı ile açılmasına engel olmaları gibi, Ukrayna da Karadeniz’de daha uzun bir sahil şeridine erişmek isteyen Moskova’yı dar alana hapsetmiş durumdaydı. 2014’te Kırım’ın işgali ve Azak denizinin Ruslaşması da bu sıkıntılı durumu telafi etmeye yetmedi.

***

Ukrayna uzun yüzyıllar boyunca Yahudi halkına ev sahipliği yapmış. 2014 yılı sayımlarına göre, büyük bir kısmı Kiev’de yaşayan yaklaşık 350 bin kişilik Yahudi nüfusu ile diasporanın en kalabalık beşinci Yahudi toplumunu oluşturuyor. Yahudi yaşamına, kültürüne, zenginliğine kattıkları ise tartışılmayacak kadar zengin.

Öte yandan, Ukrayna aynı zamanda Pale of Settlement (Pale Yerleşimi) olarak tabir edilen bölgenin içinde. Bu coğrafya Çarlık Rusya’sı tarafından Yahudileri içine hapseden bir tampon bölge olarak dizayn edilmiştir. Sınırları oynak olmakla beraber, Rusya’nın doğu Avrupa topraklarından başlayıp, güneyde Avusturya – Macaristan, batıda Prusya sınırlarına uzanan, Polonya’nın doğusu, Ukrayna’nın Karadeniz kıyıları ve hinterlandı hariç önemli bir kısmı, Belarus ve Litvanya’yı çevreleyen bu bölge, Çarlığın Yahudilerin yaşaması için uygun bulduğu yerdir. Yahudi birey, birkaç istisna haricinde, bölge sınırlarını ihlal edip Rusya’ya giremez. Daha düşük oranda da olsa benzer kısıtlamalar Ruslar için de geçerlidir.

Bu topraklar Hasidizmin doğduğu, Yahudi toplumlarını derinden etkileyen din bilginlerinin yetiştiği, halk edebiyatının şekillendiği, bu bağlamda Yidiş’in edebi eserlere ilham kaynağı olduğu, 19. Yüzyıl sonlarından itibaren Eretz Yisrael’de bir yaşam hayal eden ilk Yahudi milliyetçisi akımların serpildiği topraklardır.

Ünlü yazar Shalom Aleichem’in ölümsüz karakteri Sütçü Tevye ile küçük, bir o kadar da büyük bir shtetl, Anatevka’yı kim unutabilir? Damdaki Kemancı, Yahudi halkının yazgısını çok anlamlı bir şekilde ortaya koyuyor. Anatevka ve benzerleri Ukrayna topraklarında var olan Yahudi yaşantısını, kaygılarını, ürettiği çözümleri ve zaman zaman çaresizliğe varan duygularını anlamlı bir şekilde veriyor. Bu anlamda Ukrayna, Yahudi halkı içinde önemli edebiyat ve sanat adamları çıkartan, modern İsrail’in kuruluşu aşamasını şekillendiren devlet insanlarını, edebiyatçıları, sanatçıları yeşerten bir coğrafya…

***

Harkiv’in yakınlarındaki Drobitzky Yar’da 1941 Aralığında yaklaşık 15 bin Yahudi Naziler tarafından öldürüldü. Bazıları kurşuna dizilerek, bazıları soğuktan hemen ölecekleri “umularak” kuyulara atılarak… 2002 yılında dönemin Ukrayna Başkanı Leonid Kuchma tarafından açılan Menora şeklindeki anıt, varlık sebebinden seksen yıl sonra, Nazilere karşı savaştığını iddia eden Putin Rusya’sı tarafından bombalandı.

Harkiv’de Shoah kurtulanı Boris Romantschenko, denazifikasyon amacı ile ülkesine saldıran Rusya’nın attığı, evine isabet eden bir bomba ile öldürüldü. Oysa, Buchenwald, Peenemünde, Dora ve Bergen Belsen’den kurtulmuştu. 96 yaşındaydı.

Benzer hikayeler sıklıkla basında yer buluyor!

Boris Romantschenko

***

“Savunma olayları tırmandırma değildir. Putin Ukrayna’ya sahip değil! Ukrayna bağımsız bir ulus… Mücadelesi ile Avrupa’nın ve özgür dünyanın geleceği için savaşıyor. Ona yardım etmeliyiz…”

Putin’e ciddi muhalefet yapanlardan biri eski dünya satranç şampiyonu Garry Gasparov, böyle diyor... Yazar, eylemci, yorumcu kimliği ile yaptığı paylaşımlarda Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini sert bir dille eleştiriyor. “Savaşı sona erdirecek zincir, Rus ekonomisinin çöküşü yolu ile Putin rejiminin düşmesidir” diye yazıyor tweetlerinin birinde. Uzun süredir rejime muhalefet yapan, başka önemli Rus kanaat önderleri ile birlikte sürgündeki ‘Anti-War Commitee of Russia’ üyesi Gasparov’a göre “Moskova üzerindeki baskı kesintisiz devam etmeli!” Yaptırımlar ve savaşın lanetlenmesi devam ettikçe Putin’in saldırgan tavırları güç kaybedecektir. Rusya, “rejimin devamı için gerekli, petrol, doğal gaz vb gibi rezervlerinin çıkarılmasında batı teknolojisine bağımlı kalacak şekilde taş devrine geri gönderilmelidir…”

Başka bir yorumcu, ABD’nin Moskova’daki eski Büyükelçisi Michael McFaul ise NATO ile işgal konusunu ilişkilendirirken, “Ukrayna Rusya’yı püskürtürse, geçmişte Rusya’ya yakın olan NATO ülkeleri rahat nefes alacaklar. Tam tersi olur da Putin başarı kazanırsa, bu ülkeleri ikna etmek için yıllarca dil dökmek, milyonlarca para harcamak gerekecek. Dolayısı ile bir Ukrayna zaferinin NATO ile doğrudan ilişkisi olduğunu hatırda tutmak gerekir” şeklinde yazmış.

Dolayısı ile bugün gelinen noktada, ülkenin tüm tarihsel ve kültürel birikimini yok eden, altyapısına, ekonomik odaklarına kast eden Putin, kendinden önce gelen faşist totaliter liderleri andırıyor. Akranlarına kötü örnek, dünyanın değişik yerlerinde var olan önlenebilir sürtüşmeleri tetikleyebileceklere ilham kaynağı olmamasını dileyelim.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün