Türk Yahudileri Türk Tiyatrosunun neresindedirler- ⅡⅠ ´Cumhuriyet enginindeki gemi…´

Türk Yahudilerinin, Türk Tiyatrosu için ifade ettikleri mânâ büyüktür. Bu topraklarda beraber büyümüşler, beraber gelişmişler desek inanınız yeridir. Birçok gösteri türünü coğrafyamızda tanıtmışlar; o türlerden hareketle yeni gösteri türleri keşfetmişler ve Türk Tiyatro hayatına renkliliğin, canlılığın kol gezdiği bir karnaval havası getirmişlerdir. Türk Yahudileri, Tanzimat ve akabinde gelen Batılı ölçüde değişim hareketinden sonra tiyatro meydanından yavaşça çekilmeye başlamış ve hayatlarını farklı mesleklerde idame ettirme yolunu seçmişlerdir. Tüm bu farklılaşmaya rağmen Türk Yahudileri, 29 Ekim 1923´te açıldığımız Cumhuriyet engininin tiyatro deryasına bir gemiyle açılmaya muvaffak olmuş ve o gemi de hâlâ aynı deryada şükür ki pupa yelken yol almaktadır… İşte ´Türk Yahudileri Türk Tiyatrosunun Neresindedirler´ serisinin son yazısında da bu yol alışın çok kısaltılmış hikâyesinin paylaşacağım…

Erdem Beliğ ZAMAN Perspektif
16 Mart 2022 Çarşamba

Hayat şartlarının, dünya ideolojisinin ve hatta memleket istikametinin değişmesi herkes gibi Türk Yahudilerine de derinden tesir etmişti. Artık ülkeye getirdikleri türlü sanat türleriyle alakadar olmaktansa hayatı rahatça sürdürmeyi kolaylaştıracak farklı meslek gruplarına yönelirler. Türk Yahudileriyle meydanların tozunu attıran Müslüman Türklerse Tanzimat’la beraber yavaş yavaş sahnelere çıkmaya başlar. Tiyatro bu tarihlerde bilhassa Ermeni sanatkârların ellerinde yükselir. Türk Yahudilerinin aktif tiyatro faaliyetlerinden adeta bıçakla kesilir gibi uzaklaşmaları, tekrar tiyatroya dönmek istediklerinde camianın çoktan dolması sebebiyle sahnenin dışına doğru itilmeleriyle neticelenecektir. Bu neticelenme de Cumhuriyet’le beraber aktiflikten uzaklaşıp kabuğa çekilmeye sebebiyet verecektir. Nihayetinde Türk Yahudileri birçok farklı inanıştan ve etnik kökenden seyirciye değil yalnız Musevi cemaatine piyesler oynanacaktır. Rivka Bihar o kıymetli tezinde bu piyesleri mevzuuna göre üçe ayırır1:

  1. Sefaradlarla ilgili mevzular: Sadece Sefarad toplumunun yaşadığı hadiselerle alakalı
  2. Yahudilikle ilgili mevzular: Tevrat’tan kıssaların yanı sıra antisemitizm ve asimilasyon meseleleriyle de alakalı
  3. Dünya tiyatrosu: Klasik piyeslerden yahut diğer dünya milletlerinin piyeslerinden yapılan Ladino tercümelerle alakalı

Gemi Engine Açılır…

Cumhuriyet devrine girildiğinde hâlihazırda zaten, Eleno Romero teşebbüsünde Sefarad Tiyatrosu çalışmaları vardı. Bu çalışmalar 1930’lara değin sürer2. Öte taraftan başlayan “Vatandaş Türkçe Konuş!” kampanyası Türk Yahudi Tiyatrosunu Judeo-Espanyolca oyun oynamaktan alıkoyar ve gittikçe daha içine kapanık bir vaziyete sokar. O günlerde Türk Yahudilerinin tiyatro namına yapabildikleri yegâne çalışma 1910’da kurulan Arkadaşlık Yurdu Derneğindeki faaliyetleriydi. Dernekteki oyunlar bir nevi “yardım kolu” vazifesi görmüş, dünya savaşının şartlarından olumsuz etkilenmiş Türk Yahudilerine destekte bulunulmasına katkı sağlamıştı. Bu dernek çatısı altında geleceğin Türk Yahudi tiyatrocularının yetişmelerinden katkısı büyük olan Albert Levi, Hayim Eskenazi, Yuda Senegör, Filon Kohen, Robert Susi gibi isimler piyesler sahnelemişlerdi. İzzet Bana’dan öğrendiğimiz kadarıyla bu kadroya ait en eski tarihli piyesler 1947’ye tarihlenir. Bu tarihte sahnelenen piyeslerin adları bir başka kaynakta Alfred Dreyfus ve Yusuf ile Züleyha olarak verilir3. Bu piyesleri Anna Frank (1948) takip eder. İzzet Bey, bilhassa Yuda Senegör ve Albert Levi isimleri üzerinde durur çünkü bu isimler kendilerinden sonraki tiyatrocu neslinin yetişmesinde sorumluluk üstlenen tiyatro insanlarıdır. Hatta İzzet Bey, rejisörlüğe Yuda Senegör’e ‘Unutulmayan Işıklar’ piyesinde yardımcılık yaparak adım atmıştır. Cumhuriyet’in ilk profesyonel Türk Yahudi tiyatro oyuncusu sayın Rozet Hubeş de Albert Levi’nin rahle-i tedrisinden geçmiştir. Albert Levi, Arkadaşlık Yurdu Derneğinde sonraki senelerde Samson-Dalila (1968-69), Rambam Hastanesi (1968-69) ve Eskolyot (1975) piyeslerini de yönetmişti4. Ayrıca Rozet Hubeş görüşmemizde, devrin tanınmış piyes mütercimlerinden Orhan Aydınbaş’ın gene bu dernekte sahnelediği kendi tercümesi olan ‘Arabadaki Timsah’ isimli bir komedide de 1976’da rol aldığını nakletmişti. Bu oyun göz önüne alınırsa dernekteki tiyatro faaliyetlerinin devrin genelgeçer Türk tiyatro ortamından soyutlanmadığı söylenebilir. ‘Narenciye’ mânâsına gelen, müzikli bir komedi piyesi olan Eskolyot, aynı zamanda Rozet Hubeş’in de ilk sahne tozunu yuttuğu piyes olmuştu. Bu piyeste başrolde yer alan Rozet Hanım, aldığı konservatuar eğitiminden sonra profesyonel olarak Şehir Tiyatrosu’na girecek ve daha önce de belirttiğim gibi Cumhuriyet devrinde Musevi cemaatinden çıkan ilk profesyonel oyuncu olacaktı. Üzerinde durulması gereken en mühim hususiyetse Rozet Hubeş’in bir kadın olarak bu unvanı kazanmasıdır. Birçok Türk kadınına da öncülük etmiştir.

Rozet Hubeş

Türk Yahudi Cemaatinin Diğer Tiyatro Merkezleri

Arkadaşlık Yurdu Derneğinden yetişen İzzet Bana, Selim Hubeş, Jojo Eskenazi, Yuda Siliki gibi sanatkârlar Dostluk Yurdu Derneğinin kurulmasının akabinde bu dernek bünyesinde çalışmaya başlamışlardı. Mizahî tavra yakın bu sanatkâr gençler daha önceki neslin klasik piyeslere, trajediye ve drama yakın oyun külliyatını değiştirmiş; o devrin diğer tiyatrolarında da sıklıkla görüldüğü üzere komedi oynamak üzerine eğilmişlerdi. 1977 senesinde Taşlık Gazinosunda ‘Fikso’ (Kabul Günü) isimli bir komedi piyesiyle seyircinin karşısına çıkmışlar ve kısada olsa Judeo-Espanyolca bir komediyle seyircinin reaksiyonunu yoklama fırsatına erişmişlerdi. Aziz Nesin, Ephraim Kishon gibi namlı mizahçıların hikâyelerinden adapte ettikleri skeçlerle gösterilerini sürdürürler. Zaten bu yoklamaların neticesidir ki aynı ekip 1978’de şüphe yok ki Cumhuriyet devrinin en dikkate şayan Türk Yahudi mahsulü piyesi Kula’yı çıkarmış, milenyum sonrasına kadar yüze yakın kez temsil etmişti5. Oyun İzmir ve İsrail’e turneye de gitmişti. Bu piyeste Jojo Eskenazi’nin can verdiği sarhoş ‘Moiz’ tipi çok sevilmiş; bu piyesin dışında da Selim Hubeş tarafından skeçler yazılmak suretiyle genişletilmiş ve sergilenmişti. Jojo Eskenazi’ye müthiş komedi tavrı ile Türk Yahudilerinin ‘İsmail Dümbüllü’sü; ‘Moiz’ tipine de Türk Yahudi tiyatrosunun ‘İbiş’i dense yeridir.

Daha çok vodvil ve komedi oynamaya ağırlık veren Göztepe Kültür Derneği ve Yahudi tarihine ağırlık veren piyesler tercih eden Yıldırım Spor Kulübü gibi dernekler de Cumhuriyet devrinde Türk Yahudilerinin tiyatro yaptıkları çatılardan diğerleridir6. Dernekler tiyatro açısından bakıldığında Türk Yahudileri tiyatrosu adına can simidi vazifesi görmüş; Feri Baycu Güler, Mark Levitas ve Yosi Mizrahi gibi genç neslin dikkat çeken tiyatrocularının yetiştiği memba olmuştur.

Gemiden Deryaya Atlayanlar

Cemaat tiyatrolarındaki faaliyetler şöyle dursun, bazı Türk Yahudi’si oyuncular sahne sanatlarında kendilerine ülke çapında yer edinmişti. Bu sanatkârlardan ilki Jak Biçaçi’dir. Jak Bey, devrin seyircisine 1942’de Avni Dilligil tarafından kurulan Ses Opereti’nde ekibiyle beraber Batılı danslar gösterirdi. Ses Opereti müzikli ve danslı oyunların sergilendiği; zaman zaman yerli ve yabancı balelerin7 sahne aldığı bir kumpanyaydı. Bu gruptan Süreyya Duru, Eşref Kolçak, Nevin Aypar, Ayla Karaca, Sezer Sezin gibi ilerleyen senelerde şöhreti oyunculukta veya farklı sahalarda yakalayan birçok dansçı yetişmişti. İşte Jak Biçaçi bu dansçıları oyuna hazırlayan bir hocadır. Hatta birkaç kadın dansçıdan müteşekkil “Jak Biçaçi Revüsü” isimli bir grupla da sahne almıştı. Ses Opereti günlerinden sonra O’nun, rağbet edilen aile bahçelerinden birinde sadece tek kızla bıçak dansı sergilediğini Sayın Hıncal Uluç seneler evvel yazmıştı8. Birkaç filmde de rol alan Biçaçi, ömrünün sonraki yıllarında ticarete atılmıştı. Ortaoyununun meydanlarda oynayan son Kavuklu’su Zeki Alpan’ın oğlu Sayın Ertuğrul Alpan bir konuşmamızda, babasıyla beraber Jak Biçaçi’nin Yüksekkaldırım’daki dükkanından portatif daktilo aldıklarından bahsetmişti. İzzet Bana da Jak Biçaçi’nin ailesinin İsrail’e taşındığını söylemişti. Jak Biçaçi, 1970’li senelerin sonlarına doğru hayatını kaybetti.

Sonraki senelerde hem sahnede hem de beyaz perdede beliren diğer bir Yahudi figür Moris’ti. “Cüce Moris” namıyla da anılan Moris, kısa boylu, kumral, renkli gözlü, sevimli bir tipti. ‘Tarkan’ filminde canlandırdığı ‘Kulke’ karakteriyle ülke çapında tanındı. Moris, gazinolarda komedyen hüviyetiyle şov da yapmıştı. Herhalde şovları dikkat çekmişti ki kendisine filmlerde yer verilmiş, onu aşkın film çevirmişti. Kendisini seyreden Sayın Sermet Erkin, Moris’in şovunun fıkra anlatmaktan ve şarkı söylemekten ibaret olduğunu nakletmişti. İnternette gördüğüm bir kaynakta İtalyan kökenli olduğu, 1922’de doğup 20 Nisan 1995’te vefat ettiği; İngilizce, İspanyolca, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve Türkçe bildiği, bateristlik ve 1969-89 seneleri arasında Almanya’da barmenlik yaptığı belirtilmişti. Bu bilgilerde yüksek ihtimalle hatalar mevcuttur; mesela Moris’in 1969 senesinde Almanya’da barmenlik yapması mümkün değildir çünkü 1970 senesinde Türkiye’de Sürtük ismiyle bir filmde rol almıştı.

Türk Yahudilerinin Cumhuriyet devrinde, tiyatroda isim yapmış en mühim simalarından biri şüphesiz Beki Bahar’dır. 2011 senesinde kaybettiğimiz Beki Hanım, aynı zamanda Devlet Tiyatrosu repertuarına piyesi kabul edilen ilk Türk Yahudi’si yazardır. “Alabora, Demokles’in Kılıcı, Senyora ve Ölümsüz Kullar” piyesleri memleketimizdeki tek tiyatro neşriyatçısı Mitos Boyut Yayınlarınca da kitap olarak basılmıştır.

İzzet Bana

Bugün sahnelerde…

Türk Yahudi’si tiyatroculara ve oyunculara artık gerek sahnelerde gerekse perdede sıkça rastlamak mümkün. Sanat bakımından bir dönem tercih edilen geriye çekilişin artık devam etmediğini mutlulukla söyleyebilirim. Öyle ki birçok yapımda isimlerini gördüğümüz: Şeyla Halis, Etel Mulinas, Aylin Kontente, Feri Baycu Güler, Yosi Mizrahi, Jess Molho, Lemi Filozof ve ismini sayamadığım birçok Türk Yahudi’si oyuncu bu geriye dönüşün en büyük delilleri. Ayrıca şu an ülkemizin en büyük ve mühim özel tiyatrolarından Tiyatrokare, gene Türk Tiyatrosuna tiyatro sahibi, yapımcı, rejisör, oyuncu ve hoca olarak büyük katkıları bulunan Nedim Saban’ın otuz senedir yaşatmayı başarabildiği kökleşmiş bir tiyatro müessesesidir. Saban, Türk Yahudileri arasından çıkıp Türk Tiyatrosuna çocuk yaşlardan itibaren hizmet etmiş; çocuk oyunlarından, müzikallere; vodvillerden bulvar oyunlarına kadar açılan geniş bir yelpazede Türk seyircisine birbirinden usta isimlerle örülü oyunlar sunmuştur. Bu oyunların seneler boyunca hafızalardan çıkmayacağı muhakkaktır.

Diğer taraftan üzüldüğüm nokta, yine Yahudilerin memlekete kazandırdığı hokkabazlık, kol oyunları, kukla gibi türlerin modern tiyatroda yenilenerek tecrübe edilmeyişidir. Hâlbuki böyle bir karmanın yapılması Türk Tiyatrosuna bu kısır döngüsünde yön tayin edecek ve tıknefes olduğu zamanlarda oksijen takviyesinde bulunacaktır. Böylece Türk Yahudi’si menşe’li tiyatro kalıcı hale gelecektir. O bileşimi yapacak tiyatro insanlarını özlemle beklediğimi eklemeden edemeyeceğim…

Cumhuriyet devri Türk Tiyatrosunda, Türk Yahudileriyle alakalı sözlerimi sonlandırmadan evvel Türk Tiyatrosunun bir etnik tiyatrodan çok ötede bir dayanışma, birleşim ve sentez tiyatrosu olduğunun ayrıca altını çizmek isterim. Yazarları, oyuncuları, rejisörleri ve yapımcıları ayrı fikirlere, ayrı dinlere, ayrı ırklara mensup olsalar dahi hep o aynı emel uğrunda emeklerini, ömürlerini sarfetmişlerdi. Türk Tiyatrosunun en iyi oyunlarından Haldun Taner’in Keşanlı Ali Destanı’nda Madam Olga rolünü senelerce oynayan Rozet Hubeş’in görüşmemizde söylediği bu söz ne kadar hoştur: “Müslüman asıllı bir Türk, Ermeni madamı yazdı; bunu da Yahudi asıllı bir Türk oynadı…” Bu söz sizce de Türk Tiyatrosunun özeti değil midir?

NOT: Bu yazının çıkabilmesini iki kıymetli sanatkâra borçluyum: Sayın Rozet Hubeş’e ve Sayın İzzet Bana’ya. Kendilerini teşekkürden fazlasıyla selamlıyorum. Verdikleri bilgilerle yazımı zenginleştiren Sayın Nedim Saban’a, Sayın Sermet Erkin’e ve Sayın Ertuğrul Alpan’a teşekkürü bir borç bilirim.

1 Rivka Bihar, İstanbul Türk Yahudi Cemaati Tiyatrosu: Geçmişten Günümüze Gelişimi (1860-2008)

2 Rivka Bihar, İstanbul Türk Yahudi Cemaati Tiyatrosu: Geçmişten Günümüze Gelişimi (1860-2008)

3 Rivka Bihar, İstanbul Türk Yahudi Cemaati Tiyatrosu: Geçmişten Günümüze Gelişimi (1860-2008)

4 Rivka Bihar, İstanbul Türk Yahudi Cemaati Tiyatrosu: Geçmişten Günümüze Gelişimi (1860-2008)

5 https://www.avlaremoz.com/2022/02/08/kuladan-kulaya-bir-oyunun-hikayesi-izzet-bana

6 Rivka Bihar, İstanbul Türk Yahudi Cemaati Tiyatrosu: Geçmişten Günümüze Gelişimi (1860-2008)

7 Bugünkü anlamda bale zannedilmesin. Bu baleler daha çok bir grup kadının oyun arasında seyirciyi eğlendirmek için yaptığı danslardan müteşekkil gösterilerdi.

8 https://www.sabah.com.tr/yazarlar/uluc/2012/09/29/beyoglunda-harikalar-diyari

9 http://www.sinematurk.com/kisi/7335-moris

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün