Etik ve ahlaki sorunlar

Emannuel Carrere ´Ayrı Dünyalar´da işsizlik, yoksulluk, sınıfsal ayrılıklar gibi temalara değiniyor.

Viktor APALAÇİ Sanat
9 Şubat 2022 Çarşamba

Film, yazacağı romana malzeme toplamak için temizlik işçilerinin arasına karışan yazarın yaşadıklarını anlatıyor. Kimliğini gizleyip insanları kandırmanın ahlaki boyutu filmde sorgulanıyor. Sınıfsal farklılıkları odağına alan film, finansal kriz döneminde işsiz kalan, buldukları işte tutunma savaşını veren insanların hayatlarına ayna tutuyor.

‘OUİSTREHAM’

Yön: Emmanuel Carrere

Sen: Emannuel Carrere - Hélene Devynck

Gör: Partrick Blossier

Müz: Mathieu Lamboley

Mon: Albertine Lastera

Oyn: Juliette Binoche - Hélene Lambert - Léa Carne - Evelyne Poirée - Patricia Prieur - Emily Madeleine - Didier Pupin - Louise Pociencka - Steve Papagiannis

Cannes’da Yönetmenlerin 15 Günü bölümünün açılışını yapan ‘Ayrı Dünyalar / Ouistreham’, Fransız gazeteci Florence Aubenas’ın kimliğini gizleyerek temizlikçi olarak çalıştığı günleri ve gözlemlerini anlattığı, 2010’da yayımlanan kitabı ‘Le Quai D’Ouistreham’dan esinlenerek sinemaya aktarıldı. Le Monde, Liberation, Le Nouvel Observateur gibi prestijli gazetelerde çalışan, 2005’te gittiği Irak’ta kaçırılıp beş ay boyunca hapis hayatı yaşayan, sayısız TV dizilerinin senaryosunu yazan Florence Aubenas, bir romanına gerçekçi malzeme toplamak için Ouistreham limanını seçti.

 

Aubenas, Fransa’nın kuzeyindeki Caen şehrinin limanı olarak hizmet veren Ouistreham’da çeşitli iş yerlerinde temizlik işçisi olarak çalışan kadınlara katılmıştı. Sınıfsal farklılıkları odağına alan film, finansal kriz döneminde işsiz kalan, buldukları işte tutunmak için savaş veren insanların hayatlarına ayna tutuyor.

İhanet ve sahtekârlık 

Bu yazımı yazarken, tesadüfen açık olan televizyonumun TV5 Monde kanalının sanat programında, filmin yönetmeni olan Emmanuel Carrere’i yorum yaparken buldum. Program moderatörünün ‘Ayrı Dünyalar’ın projesini kendisine mal etmesine karşı çıktı: “Proje Juliette Binoche’un eseridir. Başlama vuruşu ondan geldi, filmin yapımcılığını da üstlenmeyi çok arzuluyordu. Bu gerçekleşmedi. Romanın yazıldığı 2005’ten günümüze hiç bir şey değişmedi. İşçilerin dramını anlatan konu hiç eskimedi. Binoche’un dışındaki tüm oyuncuları amatörlerden seçme fikri ise benimdir. Zira onlarla daha doğru, daha inandırıcı bir film yapacağımı düşündüm. Serbest bir uyarlama olarak ele aldığım senaryomda bazı değişiklikler de yaptım.”

Güçlü bir edebiyat adamı olan Emmanuel Carrere ‘Düşman / L’Adversaire’ adlı (Nicole Garcia tarafından sinemaya uyarlanan) romanında, evvelce sahtekârlık temasını ele almıştı. Ayrı Dünyalar’da kimliğini gizleyip insanları kandırmak etik ve ahlaki sorunları beraberinde getiriyor. Romanını gerçekçi kılmak için sosyolojik bir araştırmaya girişen kahramanımız, bir yerde ikiyüzlü davranıp, kendilerine güvenenlere ihanet etmiş oluyor.

Juliette Binoche’un oynadığı Marianne’ın filmin finalinde en yakın arkadaşı Christele’e kendisine yalan söylediğini, ancak aldatma maksadını gütmediğini söylemesi kabul görmez. Zira ihanet ve sahtekârlığın ortaya çıkması güven hissini öldürmüştür. Film kendi konforu içinde yaşayan sınıfların, zorlu hayat şartlarını bilmedikleri alt sınıflar üzerindeki düşüncelerini sosyal açıdan tahlil etmeye çalışıyor.

Ayrı Dünyalar, kariyerini geçim sıkıntısı ve sosyal adaletsizlik yaşayan işçi sınıfının sorunlarına adayan İngiliz usta Ken Loach’un filmlerini akla getiriyor. 1966 tarihli ‘Carla’nın Şarkısı’ filminden beri Ken Loach’ın senaryolarını yazan Paul Laverty, proletaryanın insanın içini acıtan öyküleriyle işçi sınıfının dertlerine eğiliyor.

Yazar Marianne Winclair, Fransa’da sosyal adaletsizlik ve gelecek kaygısıyla ilgili bir kitap yazmaya karar verir. Araştırmasında kimliğini ifşa etmeden, ülkenin kuzeyine gider ve temizlik işçiliği yapan kadınlara katılır. Böylece sosyal görünmezlik ve geçim kaygısını şahsen denetleyecektir. Çevresine eşinin kendisini genç bir kadınla aldatmasından sonra radikal bir karar alarak, hayatında yeni bir başlangıç yapmak için uzaklara gittiğini söyler.

Marianne bu yalanıyla iş bulma kurumuna başvurur. Hiç iş deneyimi olmayanların ancak temizlik işi bulabileceğini öğrenen Marianne ile film bizleri temizlik işçilerinin dünyasına taşır. Ufak tefek temizlik işlerinden sonra, Ouistreham ile Portsmouth arasında sefer yapan feribotlarda oda temizlikçisi olarak işe girer. Feribotun limanda kaldığı 1,5 saatlik süre içinde, her gün 230 odanın her birini dört dakikada temizlemek zorunda olan arkadaşlarıyla Marianne kısa sürede sıcak bir ilişki kurar.

Bunlar arasında üç çocuk annesi Christele (Helene Lambert), sevgilisiyle yaşayan genç Marilou (Léa Carne) vardır. Toplu ulaşımın olmadığı saatlerde iş başı yapmak için evinden feribota saatlerce yürüyen Christele, bir emekli işçi ailenin Marianne’a kullanmadıkları için ödünç verdikleri araba sayesinde, gecenin karanlığında yürümekten kurtulur. Marianne kovulup işini kaybetmemek için müşteriye her koşulda hak verilmesi gerektiğini öğrenir. Zekâsı ve hasletleriyle, sosyalleşmede gösterdiği beceriyle, insan ilişkilerindeki deneyimiyle Marianne yabancısı olduğu bir çevreye uyum sağlamayı başarır. Koşulların ağırlığıyla kadınlar arasındaki dayanışma ruhu güçlüdür; ancak gerçek ortaya çıkınca güvenleri sarsılacak mıdır? Film bu soruya cevap arıyor.

Binoche dışındakiler amatör 

Araştırmacı gazeteci olarak zorlu bir deneyim yaşayan Marianne, hedefine ulaştıktan sonra kendisine ilham veren, yakınlık gösteren çalışma arkadaşlarına gerçek kimliğini açıklamak cesaretini gösterebilecek midir? Romanı için kendisine malzeme teşkil eden insanlar kendilerini aldatılmış hissetmeyecekler midir? Nasıl tepki vereceklerdir? Bu şüpheler, gerçekle yüzleşmeye cesareti olmayan Marianne’ın vicdanını rahatsız eder.

Temizlik esnasında paltosunu unutan Marilou’ya arama konusunda yardım eden Marianne ile Christele feribotu zamanında terk edemez. Yolculukta rastladığı eski bir tanıdığı Marianne’ın kimliğini açığa çıkarır. Filmin finalini tahmin etmek kolay. Ancak kendisine evinin kapılarını açan, doğum gününü öğrenip pasta eşliğinde kutlama hazırlayan Christele, Marianne’ın ihanetini affetmeyecektir.

Kader birliği ettiği, kendini eşit hissettiği Marianne’ın üst sınıfa mensup olduğunun şokunu yaşayan Christele, kendisini aldatan yazara bir hayat dersi verir. Film, sınıf farkının ve sosyal adaletsizliğin altını çizen bu tespitiyle tam not alıyor. Bunda Emannuel Carrere ile birlikte senaryo yazılımına katılan, kadın duyarlılığını vurgulayan Hélene Dewynck’in payı büyük.

Altı ay boyunca kimliğini gizleyen Marianne, yazmayı planladığı kitapla ‘görünmez olanları görünür kılmaya çalıştığını’ söylüyor. Günde iki saat çalışıp, saat başı 11 avro ücretle ayakta kalmaya çalışan insanların dramı filmde, işsizlik, yoksulluk, sınıfsal ayrılıklar, ekonomik bunalım enflasyon ve dayanışma temaları aracılığıyla anlatılıyor. Romanın aksine filmin finali Marianne’ın yaşadığı vicdan azabı ile noktalanıyor.

Kurmaca ile belgesel arasında ince bir çizgide ilerleyen filmde, Emannuel Carrere amatör oyuncularıyla, zor şartlar altında çalışan karakterlerin dünyasına, doğru bir yorumla eğiliyor. Paris, 1957 doğumlu roman, TV dizisi ve senaryo yazarı, yapımcı, aktör Emannuel Carrere’in Ayrı Dünyalar’dan önce yönetmenliğini üstlendiği iki filmi var. Bunlardan, kendi romanından uyarladığı ‘Bıyık / La Moustache’ (2005), Vincent Lindon, Emmanuelle Davos ve Mathieu Amalric’in oynadığı bir fantezi filmiydi.

Carrere kısa yönetmenlik kariyerinde şaşırtıcı bir başarıyla, Ayrı Dünyalar’da aksamayan mizanseniyle dikkati çekiyor. Temposu hiç düşmeyen filmde, baş karakter Marianne’ın duygularının iç ses ile nakledilmesi, isabetli ve etkileyici bir yöntem olmuş.

Yaşanmışlık kokan öyküsüyle Ayrı Dünyalar’ın, Juliette Binoche dışındaki tüm oyuncuların amatörlerden oluşması, filmi gerçekçi kılıyor. Binoche deneyimsiz rol arkadaşlarından temizlikçi mesleğini öğrenirken, kendileri de oyunculuk yapmayı öğreniyorlar. Oscar ödüllü Juliette Binoche (58) her role eldiven gibi uyma becerisiyle, hemen her sahnesinde yer aldığı filmde, yüzüne yapışan hüzün maskesiyle etkileyici bir performans çıkarıyor.

Marianne Christele ile kurduğu sıcak ilişki sayesinde, kendisini yazmakta olduğu romanın merkezine oturtmuş oluyor. Bu rolde Hélene Lambert harikalar yaratıyor. Genç Marilou’da Léa Carne ondan aşağı kalmıyor. Oyuncu kadrosunda Binoche’tan rol çalan şaşırtıcı amatör oyuncular var. Filmdeki proletaryanın temsilcisi temizlik işçilerinin sadece zorlu çalışma koşullarında değil, (bowling sahnesinde olduğu gibi) küçük mutluluklar yaşadıkları iş dışındaki günlük hayatlarını, film etkileyici örneklerle perdeye taşıyor.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün